Touchstone 3- 4. Ünite Özeti
ÜNİTE – 4
used to / didn’t use to
Şu anda yapılmayan ancak geçmişte yapılmış düzenli aktiviteler ve durumlardan bahsederken “used to” kalıbı kullanılır. Türkçe’deki “eskiden …… yapardık, ……olurdu” anlamındadır.
Örnekler;
My granmother used to keep candy in her pockets.
(Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu.)
Candy:şeker
I used to play with my toys.
(Oyuncaklarımla oynardım.)
Toy:oyuncak
I didn’t use to like jazz. (Caz sevmezdim.)
When we were kids, we used to play at that park.
(biz çocukken o parkta oynardık.)
Önemli kelimeler:
When… . : ….. : -iken,-diğinde
In those days: o günlerde
Back then, ….. : sonra tekrar…
Today:bugün
Nowadays:bogünlerde,şimdilerde
These days:bugünlerde
would
“would” ise geçmişte düzenli yapılan aktivitelerden bahsedilirken kullanılır. Kısaca ‘d şeklinde yazılır.
Örnekler
My granmother used to keep candy in her pockets.
She’d always give us some. ((Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu. O daima bize birkaç tane verirdi.)
Agree (aynı fikirde olmak)
Absolutely:kesinlikle
Definitely:kesinlikle
Exactly:aynen, kesinlikle
You’re right:haklısın
That’s true: Doğru..
That’s for sure:Bu kesin
I agree (with you): seninle aynı fikirdeyim. (katılıyorum)
(Oh) I know:Biliyorum
Let
make + nesne( zamir) + fiil(yalın)
help
have
Let:izin vermek help:yardım etmek
Make:yapmak,yaptırmak
Let,make,help ve have fiilerinden sonra sırasıyla nesne ve fiil gelir.
(FİİL)
let me do
make you clean
help + him + stay
have her come
Örnekler:
My parents won’t let me stay out late.
(Ailem geçe kadar kalmama izin vermez.)
They make me come home before 11:00
(Onlar beni 11’den önce eve getirtirler.)
My kids never help me clean the house.
(Çocuklarım asla evi temizlemede yardım etmezler.)
Örnek: My parents never let me ……. to school by myself.
a)to go b)going c)goes d)go e)’m going
let fiilinden sonra gelen “me” kelimesinden sonra gelen fiil sade(yalın) halde olmalıdır. Yani, doğru cevap D’dir.
Get
want + nesne(zamir) + to fiil
ask
tell
get me
want + you + to + fiil
ask him
tell her
Örnekler:
My father wants me to study law.
(Babam hukuk okumamı istiyor.)
He asked me to bring his glasses.
(O, gözlüklerini getirmemi istedi)
My wife is always telling me to slow down.(eşim sürekli ağırdan aldığımı söylüyor.)
Örnek: She can’t get them ……. their rooms.
a) clean up b)to clean up c) cleaning up
d)cleans e)to cleaning
get + them + … sonra gelecek fiil “to” ile yalın şekilde yazılır
Yani doğru cevap B’dir.
Bilinmesi Gereken bazı kelimeler:
pressure:baskı yapmak,baskı
embarrassing:utanç verici
kid:çocuk
do homework:ödev yapmak
even:bile
remote:uzaktan kumanda
irritate:sinirlendirmek
fight:kavga etmek
wife:eş(bayan)
husband:koca
myself:kendim
yourself:kendisi
himself:kendisi(erkek)
herself:kendisi(kız)
ourselves:kendimiz
themselves:kendileri
yourselves:kendiniz
itself:kendisi(cansız,hayvan)
vegetable:sebze
fruit:meyve
more time:daha fazla zaman
more exercise:daha fazla eksersiz
help:yardım etmek
slow down: ağırdan almak,yavaşlatmak
love:sevmek
hate:nefret etmek
be afraid of:korkmak
tease:kızdırmak,sataşmak
think:düşünmek
*Birine fikir verirken, kendi düşünceni ifade etmeden önce şu deyimler kullanılır;
I think: bence
It seems like ………. : ………. gibi görünüyor(Öyle görünüyor ki…)
It seems to me (that): bana öyle geliyor ki
If you ask me, ……. : bana sorarsan …….
life:hayat
get good grades:iyi notlar almak
give:vermek
spend:harcamak
trouble:sorun,sıkıntı
influence:etki
get married:evlenmek later:daha sonra
grow up:büyümek
marriage:evlilik
divorce:boşanmak
involve:kapsamak
shame:utanç,ayıp etmek
together:birlikte
article:makale
anyway:zaten,neyse,her halükarda
parents:aileler,ebeveynler
need:ihtiyacı olmak
demand:talep,istemek
implemented:uygulanan
policy:politika
adopted:kabul edilen,benimsenen
ex-husband:eski koca
great-aunt: büyük teyze(hala)
separated:ayrık,ayrılmış
single parent:tek ebeveynli
interested in:ilgilenmek,ilgili olmak
mustache:bıyık
İngilizce 3- 4. Ünite Gramer Notları
Causative verbs (make-late-help-have)-(get-want-ask-tell+at) ettirgen fiiller
My parents won't let me stay out late.
Ailem geç saatlerde dışarıda durmama(olmama) izin vermeyecek
They make me come home before 11:00.
11 den önce onlar beni eve getirtirler(1 derece zorunluluk)
My kids never help me clean the house.
Çocuklarım asla bana yardım etmezler ev temizliğinde
I have them do their homework before diner
Yemekten önce ev ödevlerini onlara yaptırırım(rica-2 inci derece zorunluluk)
I can't get them to clean up their rooms.
Onlara odalarını temizletemiyorum
My parents want me to study law.
Ailem hukuk çalışmamı istiyor
I have to ask them to drive me everywhere.
Araba sürmek için heryerde onlara sormak zorundayım
My wife is always telling me to slow down
Eşim her zaman bana sakin olmamı(yavaşlamak-ağır hareket etmek) söylüyor
Bu tür cümlelerde dikkat edin verb(fiil)2 inci fiil daima yalın haldedir.cümlelerde ki zaman yapısı eylemi yerine getiren şahıs değilde eylemi yaptırtan sahıstan sonraki fiilin ilk fiil causative verbs (make-let-help-have) verb 2-3 haline gelmesi veya bildiğimiz diğer zamanlara ait(will-wont-was…vb) yardımcı fiillerin eylemleri yaptırtan sahıstan sonra gelmesi ile olur.eylemi yerine getiren özneden sonraki fiil daima yalın haldedir bu fiil genelde yapı olarak değişmez verb 2-3 olmaz değişen kısım sadece zamana bağlı olarak eylemin yerine getirilmesini isteyen sahıs zamirinden sonra kullanılan causative verbs (ettirgen fiiller) adını verdiğimiz fiilerdir……
To kullanımı konusunda şöyle bir kaide vardır bazı ettirgen fiiller(make-late-help-have) devamında gelen 2 inci filden önce to almaz iken…. diğer bazı ettirgen fiiller(get-want-ask-tell) devamında gelen 2 fiilden önce to alırlar yani to kullanımı kendinden sonra gelen eylemi yerine getiren şahsın yaptığı eylem değilde to kendinden önce gelen causative verb(ettirgen fiil) dediğimiz fiillere bağlı olarak kullanılır….
Used to –would (geçmişte yapılan alışkanlıklar rutin eylemler)
Used to
Kullanım yerleri
1-şimdiki zamanla zıtlık oluşturan ve artık sürdürülmeyen bir alışkanlık yada geçmişteki bir eylemi ifade etmek için
I used to smoke cigarettes now ı smoke a pipe
Eskiden sigara içerdim şimdi pipo içiyorum
2- geçmişteki rutin hale gelen oluşu veya düzenli olarak yinelenen bir eylemi ifade etmek için kullanılır
Used to nun şimdiki zamanda kullanımı yoktur bildiğiniz gibi şimdiki zamanda alışkanlıklar
İçin geniş zaman kullanılır
.3-used to live-be(olmak)-have fiilleri ile kullanılır
4- geçmişte meydana gelmiş sınırlı sürede meydana gelen tarih olarak belirtilmiş zamanlarda used to kullanımı mevcut değildir.bunun yerine past simple içeren ifade kullanılmalıdır
ömer and elif were a young married couple .every morning ömer used to kiss elif and set off work elif used to stand at the window and wave goodbye.
Ömer ve elif genç evli bir çiftti.her sabah ömer elifi öpüp işe giderdi.elif pencerede durup el sallayarak onu uğurlardı
Olumsuz ve soru hali
Olumsuz used you not-usednt you- didnt use to
She didn’t use to dance when she was a little girl. ( küçük bir kızken dans etmezdi.)
He didn’t use to sing two years ago. ( İki yıl önce şarkı söylemezdi.)
Burada dikkaet edeceğimiz used kelimesinin değişip use olmasıdır .did zaten cümleyi geçmiş zamana dönüştürdüğü için used kullanımı olmaz
Soru did you use to – used you
Did she use to play the violin when she was a child? ( Çocukken keman çalar mıydı?)
Why did you use to study hard? ( Neden çok çalışırdın?)
Yine dikkat edin used yerine use kullanılmıstır
Would
geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Bu eylemlerin artık yapılmadığı gibi bir anlam vurgusu yoktur. Bu yüzden geçmişte varolup şimdi varolmayan durumların ifadesinde would kullanılamaz.
My grandfather was a generous man. He would share what he had with everyone else. Büyükbabam cömert bir adamdı. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşırdı
Olumsuz
She wouldnt like tea
O caydan hoşlanmazdı
Sayfa 78 paragraf cevirisi
Bir ev erkeğinin şikayetleri
Oldukça yorgunum.çocuklarımın tembelliğinden ötürü.evin etrafında bana yardım etmek için joanna-nacy ve Michael i getiremiyorum.onların basının etini yesemde onların için asla problem değil.onların giyecekleri ayakkabıları ve okul kitapları heryerde(dağılmış).bu akşam kuzenleri akşam yemeği için geliyorlar.erkek kardeşim ve yengem yıldönümleri(evlilik yıldönümü) nedeniyle dışarı gidecekleri için 5 cocuklarını buraya getiriyorlar.hayal edebiliyormusunuz.8 cocuk evin içinde.ayrıca teyzem(halam) büyük erkek ve kız yiğenlerini görmek için buraya gelmek istiyor ve o her zaman bana kendisinin en sevdiği tatlıyı yapıp yapmadığımı sorar.mardi gras pastası.onu hazırlamak en az 2 saat alır.hepsindende öte (daha fazlası) bu akşam eşimin(hanım) tenis clup partisi var .bundan ötürü tüm yemekleri pişirmek ve temizliği kendim yapmak zorundayım…(nasıl bir erkek bu ..bu kısım tercümeye dahil değil)
Bana öyle görünüyorki eşim evde durup bana yardım edebilirdi.sadece bir kez(keşke).her zaman aktiviteler içindedir.bazen işarkadasının doğum günü-bazen kitap klubu ve diğer zamanlarda spor klubu(jimnastik) sınıfı.düşünüyorumda ben ev erkeği(light) olduğum için benim için fark etmez(sıkıntı yok)fakat o yemek ve temizlikte cok yardım ederdi.(artık yapmıyor-used to).manavda alısveriş yapar ve sonra cocukların kafasına girip temizlik yaptırken kendiside bize akşam yemeği hazırlardı(hala yapabilir-would)
Son zamanlarda oldukça mesgul ve bu akşam oturma odası dağınık ve kirli tabaklar lavabonun(mutfak lavabosu) içinde birikmiş.eğer bana sorarsanız bunlar bir kişinin yapacağından çok fazla.biliyorum….üvey erkek kardeşimi arayacağım ve onun yardımını alacağım.manava alısverişe giderken anneme kendi evinde pasta yapıp yapmayacağını soracağım ve belki teyzem bana yemek pişirirken yardım edecek…en sonunda (nihayet-en önemlisi) hepsi aile içinde (gizli kalsın) tamamen…
Sayfa 76 paragraf
Rondanın mektubu
Çocukluk hatıraları
Cocuklar su günlerde arka koltuğa oturmak zorundalar.ön koltuğa oturamazlar cünkü şimdilerde her arabada hava yastıkları var ve güvenlik aygıtları kendilerine zarar verebilir(ihtimal might)
Bu çocukluk dönemimden gelen pek çok eğlenceli anılarımdan biridir.ön koltukta oturmak için erkek kardeşimle pek cok kez kavga ederdik.annem bu konuda asla gerçekten tutum takınmazdı beni şaşırtırdı. Nazik bir şekilde yanımızdan ayrılırdı.arasıra yapmamızı (dövüşmeyi kesmemizi)isterdi ve yüzünü bize dönerdi.bunun dışında her şey serbestti.her şey kardeşimin ve benimdi.o zamanları anımsarım ön koltuğa gitmek için kim olursa olsun bağırırdı ilk olarak ön koltuk diye bağırırdı.fakat bu biz evin veya mağazanın dışında olduktan sonra olmak zorunda idi.biz hala içerdeyken o diye seslenmezdik.
Bazen kim önce arabaya dokunursa o ön koltuğa oturacak diye bir karar vermiştik.kaçınılmaz olarak kaybeden ben olurdum .çünkü kardeşim daha büyük(yaşça) ve daha fazla atletikti ve daha hızlıydı bundan ötürü arabaya ilk o dokunurdu(etiketlerdi)
Bundan ötürü 2 miz tartısırdık birimize verilene veya annem 2 mizden birini arka koltuğa oturmak için hayal kırıklığına uğratana dek..
Şu günlerde çocuklar neyi yitirdiklerini bilmiyorlar ben ve kardeşim için ön koltuk için kavga etmek kardeşlik bağımızın önemli bir parçasıydı..
Touchstone 3- 5. Ünite Özeti
ÜNİTE – 5
Yiyecek miktarları söylenişi:
Sayılamayan nesneler için;
A little: bir az
Very little: çok küçük(az)
Less: daha az
Not much: çok değil
A little butter: az tereyağı
Very little food: çok az yemek
Less fat: daha az yağ
Sayılabilen nesneler için(genelde çoğul yazılır… -s takısı)
A few: birkaç
Very few: çok az
Fewer: daha az
Not many: çok değil
Very little=very few = not a lot (çok değil)
Bazı Kap/parça isimleri
Örnekler;
A carton of juice: bir kutu meyve suyu
Two cartons of juice: iki kutu meyve suyu
A loaf of bread: bir somun ekmek
Two loaves of bread: iki somun ekmek
A bottle of milk: bir şişe süt
A cup of: bir fincan
A glass of:bir bardak
A piece of: bir parça
A liter of: bir litre…
A quart of : (yaklaşık bir litre)
1 liter = 1.1 quarts
A kilo of: bir kilo…
Pound: ağırlık birimi
1 kilo= 2.2 pounds
Too / too much / too many / enough
Too: çok(aşırı)
Too much/toomany: çok fazla
Enough: yeterince
Nesnelerle kullanılırken; too much + nesne /
enough + nesne
Too much (tekilden önce) ve too many(çoğuldan önce) kullanılır.
Too much food: çok fazla yiyecek
Too many fries: çok fazla kızartma(kızarmış yiyecek)
Enough food/fries: yeterince yiyecek/kızartma
Zarf olarak(ismin yerine) kullanırken;
I ate too much food: Çok yemek yedim.
I ate too much. Çok yedim.
I ate too many eggs: Çok fazla yumurta yedim.
I ate too many. Çok yedim. (yumurta)
I didn’t eat enough. (yeterince yemedim.)
Sıfatlarla kullanırken; too + sıfat / sıfat + enough
Too full: çok dolu
Too expensive: çok pahalı
Big enough: yeterince büyük
Small enough: yeterince küçük
Zarflarla beraber kullanırken; too + zarf (….ly)
Zarf/fast, …..ly) + enoug
Too slowly: çok yavaş
Fast enough: yeterince hızlı
Slowly enough: yeterince yavaş
Fiille kullanılırken; fiil + too much / fiil + enough
She talks too much. ( o, çok konuşur.)
They drank too much. (onlar çok içtiler.)
She doesn’t listen enough. (o, yeterince dinlemez.)
Kibarca reddetmek;
No, thanks. Maybe later. (hayır teşekkürler, belki sonra)
No,thanks. I’m fine. Really. :Hayır teşekkürler,ben iyiyim. Gerçekten.
I’m OK for now, but thanks: şimdilik iyiyim, yine de teşekkürler.
** Örneklendirme yaparken, örnek vermeden önce “like”,”for example” ve “such as” kelimeleri kullanılır.
like …..: …. gibi, ….benzeri
for example, …. : Örneğin, …..
such as …… : ……. gibi
Bilinmesi gereken bazı kelimeler
refrigerator:buzdolabı
freezer:buzluk,donduruc
egg:yumurta
slice:dilim
cheese:peynir
butter:tereyağı
pepper:biber
vegetable:sebze
fruit:meyve
pineapple:ananas
plenty:bol
fresh:taze
stale:bayat
carrot:havuç
skim milk:kaymaksız süt
skim:sıyırmak,kaymağı almak
frozen dinner:donmuş yiyecek
bread:ekmek
mayonnaise:mayonez
nut:ceviz
jar:kavanoz
soy sauce:soya sosu
cupboard:dolap
package:paket
can:teneke kutu
fat:yağ
box:kutu
fried:kızarmış
grilled shrimp:ızgara karides
steamed vegetables:buharda pişmiş sebzeler
boiled eggs:haşlanmış yumurta
baked potatoes: fırında pişirilmiş patates
pickled cabbage: lahana turşusu
roast lamb:kuzu rosto(fırında pişirilmiş)
barbecued beef: mangalda sığır eti
raw fish:çiğ balık
smoked fish:balık füme(dumanla kurutulmuş)
hungry:aç
thirsty:susamış
satiate:tok,doymuş
salty:tuzlu
cook:yemek pişirmek,aşçı
food:yiyecek
meal:yemek
eat: yemek yemek
breakfast:kahvaltı
lunch:öğle yemeği
dinner:akşam yemeği
ice cream:dondurma
dessert:tatlı
snack:aperatif
peanut:fıstık
healthy:sağlıklı
unhealthy:sağlıksız
steak:biftek
popcorn:parlamış mısır
habit:alışkanlık,huy
rice:pilav,pirinç
topping:mükemmel,süper
chicken:tavuk,piliç
spicy:baharatlı
Touchstone 3- 6. Ünite Özeti
ÜNİTE – 6
Future Tense(Gelecek zaman)
Will (konuşurken yapmaya karar verilen eylemler için kullanılır.)
I will wait for you here. (Seni burada beklerim.)
(I’ll)
We’ll drive to work today. (Bugün işe arabayla gideceğiz.)
Olumsuz cümlelerde; will not ya da won’t kullanılır.
I won’t wait for you. seni beklemeyeceğim.
**Gerçek bilgilerde veya tahminlere dayalı durumlarda will veya am/is/are going to yapıları kullanılabilir.
**Önceden planlanmış veya karar verilmiş eylemlerden bahsederken “am/is/are going to” ya da şimdiki zaman yapısı(am/is/are + fiil –ing) kullanılır.
We’re going to have dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyeceğiz.)
We’re having dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyoruz.)
** programlanmış aktiviteler için geniş zaman yapısı kullanılabilir.
I have a dance class tomorrow.(Yarın dans dersim var.)
It starts at 7:00. /Saat 7’de başlar.
Tavsiye cümlelerinde;
Had better… (….. yapsan iyi olur)
Had better not (… yapmasan iyi olur)
Ought to (…. Yapman lazım,gerek)
Might want to…(…. Yapmak isteyebilirsin)
Should…… (….yapmalısın.)
You’d better study English. (İngilizce çalışsan iyi olur.)
I’d better not go to Ankara today.(Bugün Ankara’ya gitmesem iyi olur.)
She ought to do this homework. (Onun bu ödevi yapması lazım.)
Gereklilik cümlelerinde;
am/is/are going to + have to
have got to
don’t have to
I’m going to have to do something about it. (Onun hakkında birşeyler yapmam gerekecek.)
I have got to decide by next week. (Önümüzdeki hafta karar vermeliyim.)
You don’t have to spend time on this. (Zaman harcamak zorunda değilsin.)
Tercih cümlelerinde;
Would rather (‘d rather)
Prefer (…tercih etmek)
I’d rather stay in my current job. (Şimdiki işimde kalmayı tercih ederim.)
Samimi ayrılma deyimleri (friendly good-byes)
(I’ll) talk to you later. (Sonra konuşuruz)
(I’ll) catch you later. (Sonra görüşürüz)
(I’ll) see you later. (Sonra görüşürüz.)
I(‘ve) got to go. (gitmeliyim)
I(’d) better go. (gitsem iyi olur.)
(It was) Nice talking to you. (seninle konuşmak güzeldi.)
Ünitede geçen bazı kelimeler
afterwards:sonradan,daha sonra
a couple of days: birkaç gün
What about ……? Peki ya ……..?
what about you? Peki ya sen?
remember:hatırlamak
forget:unutmak
mention:anmak,bahsetmek
deadline:sınır
finish:bitirmek
on time:zamanında
tonight:bu gece
actually:aslında
fabulous:müthiş,harika
reservation:rezervasyon
meet:buluşmak
until: -e kadar
guess:tahmin(etmek)
late:geç
too late:çok geç
most:çoğu
somewhere:biryer
ready:hazır
volunteer:gönüllü
free time:boş zaman
schedule:program
excuse:bahane (bağışlamak)
impression:izlenim,etki
mistake:hata
mind:zihin,akıl,dikkat etmek
sense:his,duygu
same:aynı
decision:karar
necessary:gerekli
clutter:karışıklık,dağınıklık
get rid of:başından atmak
make room for:yer açmak
put away:bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak
store:depolamak,yüklemek
donate:bağışta bulunmak
give:vermek
dye:boyamak
sell:satmak
recycle:değerlendirmek(geri dönüşüm)
color:renk
library:kütüphane
earn:kazanmak(para)
As long as: …… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
provide that…… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
Örnek:
I’m never afraid of anything as long as you are with me.
(Sen yanımda olduğun sürece hiçbirşeyden korkmam.)
Unless: ……. olmadıkça, -mazsa, -mezse
(“except if” ve “if …. not”gibi kullanılır.)
Unless’den sonra olumlu cümle gelmesine rağmen anlam olumsuz olur.
Örnek:
I can’t let you in unless you give the password. (sen şifreyi vermedikçe seni içeri alamam.)
let in:içeri almak
give:vermek
password:şifre
Make İle Yapılan Bazı Deyimler
make sure:emin olmak,tatmin etmek
make sense:anlamı olmak,mantıklı olmak
make a difference: Fark yaratmak
make a decision:karar vermek
make a mistake:hata yapmak
make money:para kazanmak
do mybest:elinden geleni yapmak
make a good impression:iyi bir izlenim bırakmak
make up my mind:ne yapacağına karar vermek
make a mess:ortalığı karıştırmak
make a dream:hayali gerçekleştirmek
make progress:ilerlemek
make plans:planlar yapmak
make a walk:yürüyüş yapmak
make a favor:İyilik yapmak
Whats advisable(önerilen) –necessary(gerekli)-preferable(tercih)
Yukardaki öneri-gereklilik-tercih belirtme kelimeleriyle kullanılacak kalıpların tanımları
Advisable (önerilen tavsiye edilen)
had better (iyi olur) had gerçekleşmemiş geçmiştir
anlam olarak zamanı şimdiki veya gelecek zamandır
anlamında anlaşılacağı gibi advisable(öneri) kalıbı ile kullanımı uygundur
You'd better do something quickly. ('d " had)
Bir şeyleri hızlı yapsan iyi olur
I'd better not add anything to my Schedule
Planıma hiçbişey eklemesem iyi olur
Ought to(gerekli-gerekir) yine şimdiki veya gelecek zamana atıfta bulunur
I ought to do some volunteer work
Biraz gönüllü işlerde(ücretsiz) çalışmam gerekli(olsa yaparım)
You ought to let them do the talking
Onlarla konuşuyor olman gerekli
Might(düşük gereklilik)
You might want to take a colleague with you
Bir iş arkadaşı almak isteyebilirsiniz-istemelisiniz
Necessary(gereklilik)
Have to zorunluluk(mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyet)
I'm going to have to do something about it.
Ona dair(ilgili) bir şeyler yapmak zorunda kalacağım
You don't have to spend time on this.
Bu konu üzerinde zaman harcamak sorunda değilsiniz
Have got to(have to ile arasındaki fark bireysel eylemlerde kullanılmasıdır)
I've got to decide by next week. ('ve " have)
Gelecek hafta ile beraber kara vermek zorundayım
Preferable(tercih edilen uygun olan)
Would rather (yeğleme tercih etme)
I'd rather (not) stay in my current job. ('d = would)
Şu an çalıştığım işte(mevcut) kalmayı tercih ederim
Yukardaki kalıpların tümüne dikkat ederseniz gereklilik zorunluluk tercih bildiren tüm kalıplardan sonra fiil yalın haldedir bunun tek nedeni içinde bulunulan zaman ve gelecek zaman dair zorunluluk gereklilik ve tercihler bildirilmesidir
Yukardaki kalıpların tümünün tüm zamanlarda kullanımı mevcuttur fakat kitapta sadece şimdiki-geniş ve gelecek zamana dair olgular belirtildiği için bende bu konulara girmedim
Reduction of verbs fiillerin kısaltılması
You might want to try a new instructor. (= wanna)
Yeni bir öğretmen istemeyi denemelisin
You 'd better study the driver's manual. (= you better)
Sürücü klavuzunu çalışırsan daha iyi olur
You're going to have to practice more. (= gonna hafta)
Daha fazla pratik yapmak zorundasın
You ought to take more lessons. (= oughta)
Daha fazla dersler alman gerekli
You ve got to pay attention(pay attention can kulağıyla )! (= gatta)
Daha fazla dikkat etmek zorundasın
Do or make arasındaki farklar
Do kullanım alanları
1-Birisi bir iş-görev-aktivite-hareket ile ilgili bir performans(eylem) yaptığında kullanılır
Do a crossword bir bulmaca yapmak(çözmek)
do the ironing ütü yapmak
do the laundry kirli çamaşırları yıkamak
do the washing giysi yıkamak
do the washing up bulaşıkları yıkamak
2-herhangi bir aktiviteye referans gösterildiğinde bu referansta do kullanılır
Fakat bu aktivite herhangi bir fiziksel ürün meydana getirirken kullanılan aktivite olmamalı
do your work çalışmasını yapma
do homework evödevini yapma
do housework ev işini yapma
do your job işini yapma
3-genel olarak konuştuğumuz şeyler hakkında(GENELLEME) yani genel eylemleri tanımlamak için yani özellikle ayrıntı belirtilmeyen konularda kullanılır yani something, nothing, anything, everything vb…
Im not doing anything today. Bugün hiçbirşey yapmıyorum
He does everything for his mother. Annesi için her şeyi yapar
She's doing nothing. Hiçbirsey yapmıyor
4-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir
do badly
do business
do the dishes
do a favour
do good
do harm
do time - (to go to prison)
do well
do your best
do your hair
do your nails
do your worst
make kullanım alanları
1-meydana getirmek veya oluşturmak için kurmak bir araya getirmek yani bir şeyi ilk defa olusturmak için
make a dress elbise dikmek
make food yemek yapmak
make a cup of tea / coffee cay veya kahve yapmak
2-herhangi bir yemek öğünü çeşidi ifade edilecekse make kullanılması uygundur
make a meal(öğün-yemek) - breakfast / lunch / dinner
make kullanıldığında ifade edilen eylemler genelde fiziksel olarak dokunulabilen yani fiziksel olarak görülebilen eylemlerde kullanılır
3-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir
make amends (hafif değiştirmek)
make arrangements (planlama-düzeltme-uyarlama)
make believe - (to pretend) inandırmak(pretend :numara yapıyor gibi görünmek)
make a choice seçim-tercih yapmak
make a comment yorum yapmak
make a decision karar
make a difference fark -ayrım
make an effort gayret-çaba
make an enquiry araştırma -sorusturma
make an excuse bağışlamak-görevden affetmek-açıklamak
make a fool of yourself kendini kötü duruma düşürmek(fool-aptal)
make a fortune servet
make friends
make a fuss telaş-yaygara
make a journey
make love
make a mess dağınıklık-karışıklık
make a mistake
make money
make a move hareket etmek -ayrılmak
make a noise
make a payment ödeme
make a phone call
make a plan
make a point
make a profit kar-kazanç
make a promise söz vermek
make a remark söz vermek
make a sound ses çıkarmak
make a speech
make a suggestion