ingilizce 3 dersi 1-6 ünite özetleri


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

ingilizce 3 dersi 1-6 ünite özetleri

  • #1
    ..gözde.. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Mart.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    871
    @..gözde..



    ingilizce 3 dersi 1-6 ünite özetleri





    1. ÜNİTE


    ...

    Adjectives-Adverbs
    (Sıfatlar-Zarflar)


    İngilizce’de sıfat ve zarflar aynı anlama gelmesine rağmen farklı görevlerde kullanılırlar ve
    genelde yazılışları farklıdır.

    Sıfatlar genelde
    bir isimden, nesneden önce gelirken, zarflar ise fiilden sonra kullanılır ve
    genel olarak cümlenin sonunda kullanılır.

    Bazı sıfatlar
    hariç,sıfatlar zarf yapılırken sıfatın sonuna “–ly” eki getirilir.


    Örnekler:

    Sıfat zarf

    Patient(sabırlı) patiently

    Careful(dikkatli) carefully

    Easy(kolay) easily

    Automatic automatically

    Quiet(sessiz,sakin) quietly

    Serious(ciddi) seriously

    Slow(yavaş) slowly



    -ly eki olmadan
    zarf olan bazı sıfatlar



    Sıfat zarf

    Good(iyi) well

    Late(geç) late

    Fast(hızlı) fast

    Hard(zor,sert) hard



    Örnek cümleler;

    He’s a careful
    driver. (O, dikkatlı bir sürücü.)



    Yukarıdaki cümlede
    driver(sürücü) kelimesinden önce kullanılan careful(dikkatli) kelimesi
    sıfattır. Ancak aşağıdaki örnekte drive(sürmek) fiilinden sonra kullanılan
    carefully(dikkatli-ce) zarf görevindedir.



    He drives
    carefully.(O dikkatli araba sürer.)



    Bunun gibi
    örnekler;

    He doesn’t sing
    very well. (O, çok iyi şarkı söylemez.)

    He’s not a good
    singer.(O, iyi bir şarkıcı değildir.)



    DİKKAT: Şart değil
    ama genelde, well, carefully gibi zarflar cümlenin sonunda kullanılır.



    Örnek:

    Jack is a .......
    driver. He drives very ........

    Boşluklara hangi
    kelimeler gelir?

    A. slowly/slow

    B. slow/slow

    C. slow/slowly

    D. slowly/slowly

    E. fastly/fast


    Yukarıdaki soruda
    verilen ilk boşluk driver kelimesinden önce ve ikinci boşluk drive fiilinden
    sonra ve cümlenin sonunda kullanılmıştır.Dolayısıyla ilk boşluğa slow, ikinciye
    ise slowly gelmelidir.YANIT C’dir.



    Sıfat ve
    Zarflardan önce kullanılan pekiştirme(güçlendirme) kelimeleri(zarflar):



    İncredibly:inanılmaz

    Extremely:son
    derece

    Very:çok

    Really:gerçekten,kesinlikle

    So:çok

    Pretty:oldukça

    Fairly:epeyce,oldukça

    Absolutely:kesinlikle,tamamen



    Bu kelimeler bazı
    sıfat ve zarflardan önce getirilir,anlamı güçlendirmek için.



    She’s incredibly
    talented.(O, inanılmaz yetenekli.)

    Jane is extremely
    generous.(Jane son derece cömerttir.)

    We get along
    really well.(Biz gerçekten iyi geçiniriz.)



    Get
    along:geçinmek.



    At all:
    Olumsuzluğu daha çok vurgulamak için kullanılır, genelde cümlenin sonundadır.

    She’s not selfish
    at all.(O,hiç bencil değil.)

    I don’t like fish
    at all.(Ben hiç balık sevmem.)



    Completely-totaly
    kelimeleri de yüzde yüz anlamına gelir.



    He’s completely
    honest.(O tamamen dürüst.)

    She’s totaly
    reliable.(O yüzde yüz güvenilirdir.)



    At least:en
    azından



    Always:her
    zaman,daima



    Always kelimesi genelde
    geniş zaman ile kullanılmasına rağmen, sürekli yapılan olaylarda şimdiki zaman
    yapısı(am-is-are ve fiil(-ing) eki) ile kullanılır.



    I lose things.(Ben
    bir şeyler kaybederim.)

    I’m always losing
    things.(ben her zaman(sürekli) bir şeyler kaybediyorum.)



    Ünitede bilinmesi
    gereken bazı kelimeler:



    Proper:uygun,yerinde

    Appropriate:uygun,özgü

    Different:farklı

    Correct:doğru,uygun

    Safe:güvenli

    İmmediate:hemen,acil



    Similar:benzer same:aynı different:farklı



    Not: Sıfatların
    başına gelen “im-,un-,dis-,in-“ sıfatları zıt anlama çevirir.



    Honest:dürüst dishonest:dürüst olmayan

    Reliable:güvenilir unreliable:güvenilmez

    Patient:sabırlı impatient:sabırsız

    Organized:düzenli disorganized:düzensiz

    Friendly:samimi unfriendly:samimiyetsiz

    Considerate:düşünceli,saygılı inconsiderate:düşüncesiz,saygısız

    Happy:mutlu unhappy:mutsuz

    Pleasant:hoş,sevimli unpleasant:hoş olmayan,çirkin


    Bazı sıfatlar
    (insanları tanımlayan)

    Talented:yetenekli competitive:hırslı,rekabetçi

    Sense of
    humor:espri anlayışı modest:ılımlı

    Generous:cömert wonderful:harika

    Creative:yaratıcı arrogant:kibirli,küstah

    Outgoing:açık
    yürekli,sempatik shy:utangaç

    Easygoing:uysal,neşeli laidback:sakin

    Practical:pratik,becerikli down-to-earth:gerçekçi

    Selfish:bencil sad:üzgün

    Skillful:yetenekli competent:yetenekli,yetkili

    Healthy:sağlıklı supportive:destekleyici

    Support:desteklemek versatile:çok yönlü,becerikli

    Demanding:titiz humble:alçakgönüllü

    İmpeccable:kusursuz,hatasız accomplished:başarılı


    Borrow:ödünç
    almak roommate:oda
    arkadaşı

    Mind:dikkat etmek

    Talk about people
    behind their backs:insanların arkasından konuşmaka



    Like:.... gibi



    Lose:kaybetmek sing:şarkı söylemek

    Fix:tamir
    etmek come:gelmek

    Bring:getirmek complain:şikayet,şikayet
    etmek

    Cancel:iptal
    etmek apologize:özür
    dilemek

    Fall asleep:uykuya
    dalmak buy:satın almak

    Forget:unutmak remember:hatırlamak

    Whistle:ıslık
    çalmak,üflemek find:bulmak

    Tell jokes:espiri
    yapmak daydream:hayal kurmak

    Break:kırmak


    I was born and
    raised in ........: .......’de doğdum ve büyüdüm.

    At the age of 16:
    16 yaşındayken

    I can be ......:
    ....... olabilirim.

    I started playing
    ......: ......... çalmaya(oynamaya) başladım.



    I started playing
    football at the age of seven:7 yaşında futbol oynamaya başladım.


    ÜNİTE-2

    PRESENT PERFECT TENSE


    Bu zaman yapısında yardımcı fiil olarak “have/has” kullanılır.



    I,you,we,they ve
    çoğul öznelerde: have

    He,she.it ve tekil
    öznelerde: has kullanılır.



    Örnekler:

    I have been to
    Europe. (Avrupa’daydım.)

    Be-was/were-been



    You have done a
    lot of things. (Çok şey yapmışsın.)

    Do(yapmak)-did-done



    They have
    travelled in Asia. (Onlar Asya’da seyahat ettiler.)

    Travel(seyahat)-travelled-travelled



    He has surfed in
    Hawaii. (O Havaii’de sörf yaptı.)

    Surf-surfed-surfed



    I haven’t been to
    Paris.(Paris’te bulunmadım.)



    We haven’t saved
    enough Money. (Yeterince para biriktirmedik.)

    Save(saklamak,biriktirmek,kurtarmak)-saved-saved



    She hasn’t tried
    surfing before.(O, daha önce sörf yapmayı denemedi.)



    Not: İnsanlar
    yaptıkları seyahatten gittikleri yerlerden bahsederken “been” yada “gone”
    fiilerini kullanırlar.

    Eğer gidilip
    dönüldüyse “been” fiili kullanılır.



    I have been to
    Paris. (Paris’e gittim.) I’m in İstanbul now. (Şu an İstanbuldayım)



    Mary has gone to
    Paris.(Mary Paris’e gitti.) She’s in Paris now.(O, şimdi Paris’te.)



    Not:Eğer gidilen
    zaman belirtilirse bu kez, go(gitmek) fiilinin 2. hali “went” kullanılır.

    Go-went-gone



    I went to Paris
    last summer.(Geçen yaz Paris’e gittim.)



    Once(birkez),
    Twice(iki kez), three times (3 kez), four times(4 kez),

    Many times(birçok
    kez)



    We have gone to
    Ankara many times.(Birçok kez Ankara’ya gittim.)



    I’ve seen the
    movie “Titanic” twice.(Titanik filmini iki kez izledim.)



    Soru-cevap
    cümleleri

    İpucu: Present
    Perfect ile sorukan sorulara yanıt verirken aynı kalıp kullanılmalıdır.
    Dolayısıyla “have” ile sorulursa “have”, “has” ile sorulursa “has” ile cevap
    verilmelidir. Tüm cümlelerde fiilin 3. hali kullanılır.



    Have you ever gone
    to Paris? (Hiç Paris’e gittin mi?)

    Yes, I have./No, I
    haven’t.I have never gone to Paris.



    Not: Eğer belli
    zamanlardan ve olaylardan bahsedilirse Simple Past Tense kullanılır.



    Did you have a
    good time?(İyi vakit geçirdiniz mi?)

    Yes,I did./No,I
    didn’t.



    Did they come here
    last year?(Onlar, geçen yıl buraya geldi mi?)

    Yes,they
    did./No,they didn’t.



    Not: “Have you
    ever ........?” ile başlayan sorular bir eylemin hiç yapılıp yapılmadığını
    sorar.

    “I’ve never
    ......... .” ile başlayan cümleler bir eylemin hiç yapılmadığını anlatır.



    BAZI DÜZENSİZ
    FİİLLER VE GEÇMİŞ ZAMAN HALLERİ

    Fiil 2. hali
    3. hali

    Be(olmak) was/were been

    Do(yapmak) did done

    Go(gitmek) went gone

    Have(sahip olmak) had had

    See(görmek) saw seen

    Win(kazanmak) won won

    Get(almak) got gotten

    Speak(konuşmak) spoke spoken

    Take(akmak,götürmek) took taken

    Find(bulmak) found found

    Fall(düşmek) fell fallen

    Read(okumak) wrote written

    Drink(içmek) drank drunk

    Drive(sürmek) drove driven

    Give(vermek) gave given

    Sing(şarkı
    söylemek) sang sung

    Eat(yemek) ate eaten

    Break(kırmak) broke broken

    Choose(seçmek) chose chosen

    Forget(unutmak) forgot forgotten

    Hear(duymak) heard heard

    Keep(tutmak) kept kept

    Leave(ayrılmak) left left

    Make(yapmak) made made

    Meet(buluşmak) met met

    Say(söylemek) said said

    Sell(satmak) sold sold

    Buy(satın almak) bought bought

    Sit(oturmak) sat sat

    Tell(anlatmak) told told

    Catch(yakalamak) caught caught

    Teach(öğretmek) taught taught

    Think(düşünmek) thought thought

    Become(olmak) became become

    Come(gelmek) came come

    Run(koşmak) ran run

    Put(koymak) put put

    Hurt(yaralanmak) hurt hurt

    Cut(kesmek) cut cut



    Düzenli fiillerin
    ise, 2. ve 3. hali her zaman “-ed” eki alır.

    Bazı Düzenli
    Fiiller



    Fiil 2.hali 3.hali

    Watch(izlemek) watched watched

    Play(oynamak,çalmak) played played

    Try(denemek,çabalamak) tried tried

    Use(kullanmak) used used

    Clean(temizlemek) cleaned cleaned

    Travel(seyahat
    etmek) traveled traveled

    Want(istemek) wanted wanted

    Save(saklamak,kurtarmak) saved saved



    Do you?/Have you?
    gibi sorular şaşırdığını vurgulamak için söylenir.Söylenen cümle ile aynı
    zaman(tense) yardımcı fiili kullanılmalıdır.



    A: I love Jim
    Carry. (Jim Carry’yi seviyorum.)

    B: Do you? Me
    too.(Ben de)



    A: I have been to
    London. (Londra’da bulundum.)

    B: Have you? I’ve
    never been to there. (Ben hiç oraya gitmedim.)



    Ünitede geçen bazı
    kelimeler:

    Before: önce,daha
    önce

    Always: her zaman



    Contest: yarışma

    Trip: seyahat

    Family: aile

    Ski: kayak yapmak

    Vacation: tatil

    Appointment:
    randevu

    Scuba diving:
    dalış yapmak

    Competition:
    rekabet,yarışma

    Grade: not(ders
    başarısı)

    Famous: ünlü

    Valuable:değerli

    İmportant: önemli

    Giant: dev gibi

    Wander:
    gezmek,dolaşmak

    Reason: sebep





    Fortunately(iyi
    ki) / Unfortunately(maalesef) / Amazingly(inanılmaz şekilde)



    Yukarıdaki gibi
    zarflar, bir şey hakkındaki hislerinizi veya tutumunuzu göstermek için (vurgu
    yapmak için) kullanılır.

    Genelde cümlenin
    en başında veya sonunda kullanılır.

    Örnek:

    Fortunately, there
    were some great guides.(İyi ki, birkaç iyi rehber vardı.)



    I didn’t see any
    one, unfortunately. (Maalesef hiç kimseyi görmedim.)









    ÜNİTE 3



    SUPERLATİVES (EN
    .... )



    Bir toplulukta
    herhangi bir nesnenin ya da kişinin bir özelliğinin en üstün olduğunu söylemek
    için kullanılır. Yani Türkçedeki “en ...” ile aynı şeyi ifade eder.



    Kısa sıfatlar için
    sonuna “-est” , uzun sıfatlar için başına “most” getirilir. Mutlaka başa “the”
    getirilir.



    Tall(uzun)-the
    tallest(en uzun)

    Rich(zengin)-the
    richest(en zengin)



    Expensive(pahalı)-the
    most expensive(en pahalı)

    İnteresting(ilginç)-the
    most interesting(en ilginç)



    İSTİSNALAR

    Good(iyi)-the
    best(en iyi)

    Bad(kötü)-the
    worst(en kötü)

    Fun(eğlenceli)-the
    most fun(en eğlenceli)



    Örnekler

    What is the most
    expensive restaurant in İstanbul?

    (İstanbul’daki en
    pahalı restoran ne?)



    Where is the
    biggest stadium?

    (En büyük stadyum
    nerede?)



    What’s the best
    sports team?

    (En iyi spor
    takımı ne?)



    *Nesne
    isimlerinden önce most gelirse “en çok” anlamına gelir.



    Which country has
    the most tourism?

    (En çok turizme
    hangi ülke sahip?)



    Süperlatives and
    Present Perfect Tense



    Örnekler

    What’s the most
    interesting place you’ve seen?

    (Gördüğün en
    ilginç yer ne?) place:yer

    See(görmek)-saw-seen



    She’s the most
    beautiful girl I’ve ever met.

    (O şimdiye kadar
    tanıştığım en güzel kız)

    Meet(tanışmak,buluşmak)



    How + sıfat...?



    How soru
    kelimesinin yanına high,long,wide gibi sıfatlar getirildiğinde, bir nesnenin o
    sıfatla ilgili ölçüsü sorulmuş olur.



    High:yüksek long:uzun wide:geniş

    Deep:derin large:geniş hot:sıcak



    How high ....? yüksekliği
    ne kadar?

    How deep ....?
    derinliği ne kadar?

    How long ....?
    uzunluğu ne kadar?



    Örnekler

    How high is Mount
    Everest?

    (Everes Dağının
    yüksekliği? )

    It’s 8850 meters high. (29035 feet high)



    How long is the
    Nile river?

    It’s 6695 kilometers
    long.



    İpucu: soruda
    hangi sıfat varsa cevap ta onunla bitiyor.



    Bilinmesi gereken
    kelimeler

    City:şehir building:bina

    Bridge:köprü world:dünya

    (shopping)mall:alışveriş
    merkezi store:dükkan

    İncluding:içeren,kapsayan employ:çalıştırmak,iş vermek

    Worker:işçi seat:koltuk

    Country:ülke airport:hava
    alanı

    Train station:tren
    istasyonu fling:uçuş

    Monument:anıt large:geniş,büyük

    Fast:hızlı neighborhood:semt,çevre

    Mountain:dağ ocean:okyanus

    River:nehir rain
    forest:yağmur ormanı

    Desert:çöl island:ada

    Tree:ağaç range:menzil,alan

    Lake:göl archipelago:takımadalar

    Place:yer awesome:korkunç,dehşet
    verici

    Everywhere:heryer wildlife:yabanhayatı

    Passenger:yolcu subway:metro

    Visitor:ziyaretçi located:yer alan

    According to
    .....: ...’ya göre poisonous:zehirli

    Snake:yılan the best
    known:en iyi bilinen

    Historic:tarihi beach:sahil

    Valley:vadi


  • #2
    ..gözde.. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Mart.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    871
    @..gözde..







    Touchstone 3- 4. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 4
    used to / didn’t use to
    Şu anda yapılmayan ancak geçmişte yapılmış düzenli aktiviteler ve durumlardan bahsederken “used to” kalıbı kullanılır. Türkçe’deki “eskiden …… yapardık, ……olurdu” anlamındadır.

    Örnekler;
    My granmother used to keep candy in her pockets.
    (Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu.)
    Candy:şeker
    I used to play with my toys.
    (Oyuncaklarımla oynardım.)
    Toy:oyuncak

    I didn’t use to like jazz. (Caz sevmezdim.)

    When we were kids, we used to play at that park.
    (biz çocukken o parkta oynardık.)

    Önemli kelimeler:
    When… . : ….. : -iken,-diğinde
    In those days: o günlerde
    Back then, ….. : sonra tekrar…

    Today:bugün
    Nowadays:bogünlerde,şimdilerde
    These days:bugünlerde

    would

    “would” ise geçmişte düzenli yapılan aktivitelerden bahsedilirken kullanılır. Kısaca ‘d şeklinde yazılır.

    Örnekler
    My granmother used to keep candy in her pockets.
    She’d always give us some. ((Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu. O daima bize birkaç tane verirdi.)

    Agree (aynı fikirde olmak)

    Absolutely:kesinlikle
    Definitely:kesinlikle
    Exactly:aynen, kesinlikle

    You’re right:haklısın
    That’s true: Doğru..
    That’s for sure:Bu kesin
    I agree (with you): seninle aynı fikirdeyim. (katılıyorum)
    (Oh) I know:Biliyorum

    Let
    make + nesne( zamir) + fiil(yalın)
    help
    have

    Let:izin vermek help:yardım etmek
    Make:yapmak,yaptırmak

    Let,make,help ve have fiilerinden sonra sırasıyla nesne ve fiil gelir.
    (FİİL)
    let me do
    make you clean
    help + him + stay
    have her come

    Örnekler:
    My parents won’t let me stay out late.
    (Ailem geçe kadar kalmama izin vermez.)

    They make me come home before 11:00
    (Onlar beni 11’den önce eve getirtirler.)

    My kids never help me clean the house.
    (Çocuklarım asla evi temizlemede yardım etmezler.)

    Örnek: My parents never let me ……. to school by myself.
    a)to go b)going c)goes d)go e)’m going


    let fiilinden sonra gelen “me” kelimesinden sonra gelen fiil sade(yalın) halde olmalıdır. Yani, doğru cevap D’dir.

    Get
    want + nesne(zamir) + to fiil
    ask
    tell

    get me
    want + you + to + fiil
    ask him
    tell her

    Örnekler:
    My father wants me to study law.
    (Babam hukuk okumamı istiyor.)

    He asked me to bring his glasses.
    (O, gözlüklerini getirmemi istedi)

    My wife is always telling me to slow down.(eşim sürekli ağırdan aldığımı söylüyor.)


    Örnek: She can’t get them ……. their rooms.
    a) clean up b)to clean up c) cleaning up
    d)cleans e)to cleaning

    get + them + … sonra gelecek fiil “to” ile yalın şekilde yazılır
    Yani doğru cevap B’dir.



    Bilinmesi Gereken bazı kelimeler:
    pressure:baskı yapmak,baskı
    embarrassing:utanç verici
    kid:çocuk
    do homework:ödev yapmak
    even:bile
    remote:uzaktan kumanda
    irritate:sinirlendirmek
    fight:kavga etmek
    wife:eş(bayan)
    husband:koca
    myself:kendim
    yourself:kendisi
    himself:kendisi(erkek)
    herself:kendisi(kız)
    ourselves:kendimiz
    themselves:kendileri
    yourselves:kendiniz
    itself:kendisi(cansız,hayvan)
    vegetable:sebze
    fruit:meyve
    more time:daha fazla zaman
    more exercise:daha fazla eksersiz
    help:yardım etmek
    slow down: ağırdan almak,yavaşlatmak
    love:sevmek
    hate:nefret etmek
    be afraid of:korkmak
    tease:kızdırmak,sataşmak
    think:düşünmek
    *Birine fikir verirken, kendi düşünceni ifade etmeden önce şu deyimler kullanılır;
    I think: bence
    It seems like ………. : ………. gibi görünüyor(Öyle görünüyor ki…)
    It seems to me (that): bana öyle geliyor ki
    If you ask me, ……. : bana sorarsan …….
    life:hayat
    get good grades:iyi notlar almak
    give:vermek
    spend:harcamak
    trouble:sorun,sıkıntı
    influence:etki
    get married:evlenmek later:daha sonra
    grow up:büyümek
    marriage:evlilik
    divorce:boşanmak
    involve:kapsamak
    shame:utanç,ayıp etmek
    together:birlikte
    article:makale
    anyway:zaten,neyse,her halükarda
    parents:aileler,ebeveynler
    need:ihtiyacı olmak
    demand:talep,istemek
    implemented:uygulanan
    policy:politika
    adopted:kabul edilen,benimsenen
    ex-husband:eski koca
    great-aunt: büyük teyze(hala)
    separated:ayrık,ayrılmış
    single parent:tek ebeveynli
    interested in:ilgilenmek,ilgili olmak
    mustache:bıyık
    İngilizce 3- 4. Ünite Gramer Notları
    Causative verbs (make-late-help-have)-(get-want-ask-tell+at) ettirgen fiiller


    My parents won't let me stay out late.
    Ailem geç saatlerde dışarıda durmama(olmama) izin vermeyecek
    They make me come home before 11:00.
    11 den önce onlar beni eve getirtirler(1 derece zorunluluk)
    My kids never help me clean the house.
    Çocuklarım asla bana yardım etmezler ev temizliğinde
    I have them do their homework before diner
    Yemekten önce ev ödevlerini onlara yaptırırım(rica-2 inci derece zorunluluk)


    I can't get them to clean up their rooms.
    Onlara odalarını temizletemiyorum
    My parents want me to study law.
    Ailem hukuk çalışmamı istiyor
    I have to ask them to drive me everywhere.
    Araba sürmek için heryerde onlara sormak zorundayım
    My wife is always telling me to slow down
    Eşim her zaman bana sakin olmamı(yavaşlamak-ağır hareket etmek) söylüyor

    Bu tür cümlelerde dikkat edin verb(fiil)2 inci fiil daima yalın haldedir.cümlelerde ki zaman yapısı eylemi yerine getiren şahıs değilde eylemi yaptırtan sahıstan sonraki fiilin ilk fiil causative verbs (make-let-help-have) verb 2-3 haline gelmesi veya bildiğimiz diğer zamanlara ait(will-wont-was…vb) yardımcı fiillerin eylemleri yaptırtan sahıstan sonra gelmesi ile olur.eylemi yerine getiren özneden sonraki fiil daima yalın haldedir bu fiil genelde yapı olarak değişmez verb 2-3 olmaz değişen kısım sadece zamana bağlı olarak eylemin yerine getirilmesini isteyen sahıs zamirinden sonra kullanılan causative verbs (ettirgen fiiller) adını verdiğimiz fiilerdir……
    To kullanımı konusunda şöyle bir kaide vardır bazı ettirgen fiiller(make-late-help-have) devamında gelen 2 inci filden önce to almaz iken…. diğer bazı ettirgen fiiller(get-want-ask-tell) devamında gelen 2 fiilden önce to alırlar yani to kullanımı kendinden sonra gelen eylemi yerine getiren şahsın yaptığı eylem değilde to kendinden önce gelen causative verb(ettirgen fiil) dediğimiz fiillere bağlı olarak kullanılır….


    Used to –would (geçmişte yapılan alışkanlıklar rutin eylemler)
    Used to
    Kullanım yerleri
    1-şimdiki zamanla zıtlık oluşturan ve artık sürdürülmeyen bir alışkanlık yada geçmişteki bir eylemi ifade etmek için
    I used to smoke cigarettes now ı smoke a pipe
    Eskiden sigara içerdim şimdi pipo içiyorum
    2- geçmişteki rutin hale gelen oluşu veya düzenli olarak yinelenen bir eylemi ifade etmek için kullanılır
    Used to nun şimdiki zamanda kullanımı yoktur bildiğiniz gibi şimdiki zamanda alışkanlıklar
    İçin geniş zaman kullanılır
    .3-used to live-be(olmak)-have fiilleri ile kullanılır
    4- geçmişte meydana gelmiş sınırlı sürede meydana gelen tarih olarak belirtilmiş zamanlarda used to kullanımı mevcut değildir.bunun yerine past simple içeren ifade kullanılmalıdır

    ömer and elif were a young married couple .every morning ömer used to kiss elif and set off work elif used to stand at the window and wave goodbye.
    Ömer ve elif genç evli bir çiftti.her sabah ömer elifi öpüp işe giderdi.elif pencerede durup el sallayarak onu uğurlardı

    Olumsuz ve soru hali
    Olumsuz used you not-usednt you- didnt use to
    She didn’t use to dance when she was a little girl. ( küçük bir kızken dans etmezdi.)
    He didn’t use to sing two years ago. ( İki yıl önce şarkı söylemezdi.)

    Burada dikkaet edeceğimiz used kelimesinin değişip use olmasıdır .did zaten cümleyi geçmiş zamana dönüştürdüğü için used kullanımı olmaz

    Soru did you use to – used you
    Did she use to play the violin when she was a child? ( Çocukken keman çalar mıydı?)
    Why did you use to study hard? ( Neden çok çalışırdın?)

    Yine dikkat edin used yerine use kullanılmıstır

    Would
    geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Bu eylemlerin artık yapılmadığı gibi bir anlam vurgusu yoktur. Bu yüzden geçmişte varolup şimdi varolmayan durumların ifadesinde would kullanılamaz.
    My grandfather was a generous man. He would share what he had with everyone else. Büyükbabam cömert bir adamdı. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşırdı

    Olumsuz
    She wouldnt like tea
    O caydan hoşlanmazdı


    Sayfa 78 paragraf cevirisi
    Bir ev erkeğinin şikayetleri

    Oldukça yorgunum.çocuklarımın tembelliğinden ötürü.evin etrafında bana yardım etmek için joanna-nacy ve Michael i getiremiyorum.onların basının etini yesemde onların için asla problem değil.onların giyecekleri ayakkabıları ve okul kitapları heryerde(dağılmış).bu akşam kuzenleri akşam yemeği için geliyorlar.erkek kardeşim ve yengem yıldönümleri(evlilik yıldönümü) nedeniyle dışarı gidecekleri için 5 cocuklarını buraya getiriyorlar.hayal edebiliyormusunuz.8 cocuk evin içinde.ayrıca teyzem(halam) büyük erkek ve kız yiğenlerini görmek için buraya gelmek istiyor ve o her zaman bana kendisinin en sevdiği tatlıyı yapıp yapmadığımı sorar.mardi gras pastası.onu hazırlamak en az 2 saat alır.hepsindende öte (daha fazlası) bu akşam eşimin(hanım) tenis clup partisi var .bundan ötürü tüm yemekleri pişirmek ve temizliği kendim yapmak zorundayım…(nasıl bir erkek bu ..bu kısım tercümeye dahil değil)
    Bana öyle görünüyorki eşim evde durup bana yardım edebilirdi.sadece bir kez(keşke).her zaman aktiviteler içindedir.bazen işarkadasının doğum günü-bazen kitap klubu ve diğer zamanlarda spor klubu(jimnastik) sınıfı.düşünüyorumda ben ev erkeği(light) olduğum için benim için fark etmez(sıkıntı yok)fakat o yemek ve temizlikte cok yardım ederdi.(artık yapmıyor-used to).manavda alısveriş yapar ve sonra cocukların kafasına girip temizlik yaptırken kendiside bize akşam yemeği hazırlardı(hala yapabilir-would)
    Son zamanlarda oldukça mesgul ve bu akşam oturma odası dağınık ve kirli tabaklar lavabonun(mutfak lavabosu) içinde birikmiş.eğer bana sorarsanız bunlar bir kişinin yapacağından çok fazla.biliyorum….üvey erkek kardeşimi arayacağım ve onun yardımını alacağım.manava alısverişe giderken anneme kendi evinde pasta yapıp yapmayacağını soracağım ve belki teyzem bana yemek pişirirken yardım edecek…en sonunda (nihayet-en önemlisi) hepsi aile içinde (gizli kalsın) tamamen…

    Sayfa 76 paragraf
    Rondanın mektubu
    Çocukluk hatıraları
    Cocuklar su günlerde arka koltuğa oturmak zorundalar.ön koltuğa oturamazlar cünkü şimdilerde her arabada hava yastıkları var ve güvenlik aygıtları kendilerine zarar verebilir(ihtimal might)
    Bu çocukluk dönemimden gelen pek çok eğlenceli anılarımdan biridir.ön koltukta oturmak için erkek kardeşimle pek cok kez kavga ederdik.annem bu konuda asla gerçekten tutum takınmazdı beni şaşırtırdı. Nazik bir şekilde yanımızdan ayrılırdı.arasıra yapmamızı (dövüşmeyi kesmemizi)isterdi ve yüzünü bize dönerdi.bunun dışında her şey serbestti.her şey kardeşimin ve benimdi.o zamanları anımsarım ön koltuğa gitmek için kim olursa olsun bağırırdı ilk olarak ön koltuk diye bağırırdı.fakat bu biz evin veya mağazanın dışında olduktan sonra olmak zorunda idi.biz hala içerdeyken o diye seslenmezdik.
    Bazen kim önce arabaya dokunursa o ön koltuğa oturacak diye bir karar vermiştik.kaçınılmaz olarak kaybeden ben olurdum .çünkü kardeşim daha büyük(yaşça) ve daha fazla atletikti ve daha hızlıydı bundan ötürü arabaya ilk o dokunurdu(etiketlerdi)

    Bundan ötürü 2 miz tartısırdık birimize verilene veya annem 2 mizden birini arka koltuğa oturmak için hayal kırıklığına uğratana dek..
    Şu günlerde çocuklar neyi yitirdiklerini bilmiyorlar ben ve kardeşim için ön koltuk için kavga etmek kardeşlik bağımızın önemli bir parçasıydı..



    Touchstone 3- 5. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 5
    Yiyecek miktarları söylenişi:
    Sayılamayan nesneler için;
    A little: bir az
    Very little: çok küçük(az)
    Less: daha az
    Not much: çok değil

    A little butter: az tereyağı
    Very little food: çok az yemek
    Less fat: daha az yağ

    Sayılabilen nesneler için(genelde çoğul yazılır… -s takısı)

    A few: birkaç
    Very few: çok az
    Fewer: daha az
    Not many: çok değil

    Very little=very few = not a lot (çok değil)

    Bazı Kap/parça isimleri

    Örnekler;
    A carton of juice: bir kutu meyve suyu
    Two cartons of juice: iki kutu meyve suyu

    A loaf of bread: bir somun ekmek
    Two loaves of bread: iki somun ekmek
    A bottle of milk: bir şişe süt
    A cup of: bir fincan
    A glass of:bir bardak
    A piece of: bir parça

    A liter of: bir litre…
    A quart of : (yaklaşık bir litre)
    1 liter = 1.1 quarts

    A kilo of: bir kilo…

    Pound: ağırlık birimi
    1 kilo= 2.2 pounds

    Too / too much / too many / enough

    Too: çok(aşırı)
    Too much/toomany: çok fazla
    Enough: yeterince

    Nesnelerle kullanılırken; too much + nesne /
    enough + nesne

    Too much (tekilden önce) ve too many(çoğuldan önce) kullanılır.
    Too much food: çok fazla yiyecek
    Too many fries: çok fazla kızartma(kızarmış yiyecek)
    Enough food/fries: yeterince yiyecek/kızartma

    Zarf olarak(ismin yerine) kullanırken;
    I ate too much food: Çok yemek yedim.
    I ate too much. Çok yedim.

    I ate too many eggs: Çok fazla yumurta yedim.
    I ate too many. Çok yedim. (yumurta)

    I didn’t eat enough. (yeterince yemedim.)

    Sıfatlarla kullanırken; too + sıfat / sıfat + enough
    Too full: çok dolu
    Too expensive: çok pahalı

    Big enough: yeterince büyük
    Small enough: yeterince küçük

    Zarflarla beraber kullanırken; too + zarf (….ly)
    Zarf/fast, …..ly) + enoug

    Too slowly: çok yavaş
    Fast enough: yeterince hızlı
    Slowly enough: yeterince yavaş

    Fiille kullanılırken; fiil + too much / fiil + enough

    She talks too much. ( o, çok konuşur.)
    They drank too much. (onlar çok içtiler.)

    She doesn’t listen enough. (o, yeterince dinlemez.)


    Kibarca reddetmek;
    No, thanks. Maybe later. (hayır teşekkürler, belki sonra)
    No,thanks. I’m fine. Really. :Hayır teşekkürler,ben iyiyim. Gerçekten.

    I’m OK for now, but thanks: şimdilik iyiyim, yine de teşekkürler.

    ** Örneklendirme yaparken, örnek vermeden önce “like”,”for example” ve “such as” kelimeleri kullanılır.

    like …..: …. gibi, ….benzeri
    for example, …. : Örneğin, …..
    such as …… : ……. gibi


    Bilinmesi gereken bazı kelimeler
    refrigerator:buzdolabı
    freezer:buzluk,donduruc
    egg:yumurta
    slice:dilim
    cheese:peynir
    butter:tereyağı
    pepper:biber
    vegetable:sebze
    fruit:meyve
    pineapple:ananas
    plenty:bol
    fresh:taze
    stale:bayat
    carrot:havuç
    skim milk:kaymaksız süt
    skim:sıyırmak,kaymağı almak
    frozen dinner:donmuş yiyecek
    bread:ekmek
    mayonnaise:mayonez
    nut:ceviz
    jar:kavanoz
    soy sauce:soya sosu
    cupboard:dolap
    package:paket
    can:teneke kutu
    fat:yağ
    box:kutu
    fried:kızarmış
    grilled shrimp:ızgara karides
    steamed vegetables:buharda pişmiş sebzeler
    boiled eggs:haşlanmış yumurta
    baked potatoes: fırında pişirilmiş patates
    pickled cabbage: lahana turşusu
    roast lamb:kuzu rosto(fırında pişirilmiş)
    barbecued beef: mangalda sığır eti
    raw fish:çiğ balık
    smoked fish:balık füme(dumanla kurutulmuş)
    hungry:aç
    thirsty:susamış
    satiate:tok,doymuş
    salty:tuzlu
    cook:yemek pişirmek,aşçı
    food:yiyecek
    meal:yemek
    eat: yemek yemek
    breakfast:kahvaltı
    lunch:öğle yemeği
    dinner:akşam yemeği
    ice cream:dondurma
    dessert:tatlı
    snack:aperatif
    peanut:fıstık
    healthy:sağlıklı
    unhealthy:sağlıksız
    steak:biftek
    popcorn:parlamış mısır
    habit:alışkanlık,huy
    rice:pilav,pirinç
    topping:mükemmel,süper
    chicken:tavuk,piliç
    spicy:baharatlı


    Touchstone 3- 6. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 6
    Future Tense(Gelecek zaman)

    Will (konuşurken yapmaya karar verilen eylemler için kullanılır.)

    I will wait for you here. (Seni burada beklerim.)
    (I’ll)

    We’ll drive to work today. (Bugün işe arabayla gideceğiz.)

    Olumsuz cümlelerde; will not ya da won’t kullanılır.
    I won’t wait for you. seni beklemeyeceğim.

    **Gerçek bilgilerde veya tahminlere dayalı durumlarda will veya am/is/are going to yapıları kullanılabilir.

    **Önceden planlanmış veya karar verilmiş eylemlerden bahsederken “am/is/are going to” ya da şimdiki zaman yapısı(am/is/are + fiil –ing) kullanılır.

    We’re going to have dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyeceğiz.)
    We’re having dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyoruz.)

    ** programlanmış aktiviteler için geniş zaman yapısı kullanılabilir.
    I have a dance class tomorrow.(Yarın dans dersim var.)
    It starts at 7:00. /Saat 7’de başlar.

    Tavsiye cümlelerinde;
    Had better… (….. yapsan iyi olur)
    Had better not (… yapmasan iyi olur)
    Ought to (…. Yapman lazım,gerek)
    Might want to…(…. Yapmak isteyebilirsin)
    Should…… (….yapmalısın.)

    You’d better study English. (İngilizce çalışsan iyi olur.)
    I’d better not go to Ankara today.(Bugün Ankara’ya gitmesem iyi olur.)
    She ought to do this homework. (Onun bu ödevi yapması lazım.)

    Gereklilik cümlelerinde;

    am/is/are going to + have to
    have got to
    don’t have to

    I’m going to have to do something about it. (Onun hakkında birşeyler yapmam gerekecek.)

    I have got to decide by next week. (Önümüzdeki hafta karar vermeliyim.)

    You don’t have to spend time on this. (Zaman harcamak zorunda değilsin.)
    Tercih cümlelerinde;

    Would rather (‘d rather)
    Prefer (…tercih etmek)

    I’d rather stay in my current job. (Şimdiki işimde kalmayı tercih ederim.)

    Samimi ayrılma deyimleri (friendly good-byes)

    (I’ll) talk to you later. (Sonra konuşuruz)
    (I’ll) catch you later. (Sonra görüşürüz)
    (I’ll) see you later. (Sonra görüşürüz.)
    I(‘ve) got to go. (gitmeliyim)
    I(’d) better go. (gitsem iyi olur.)
    (It was) Nice talking to you. (seninle konuşmak güzeldi.)


    Ünitede geçen bazı kelimeler
    afterwards:sonradan,daha sonra
    a couple of days: birkaç gün
    What about ……? Peki ya ……..?
    what about you? Peki ya sen?
    remember:hatırlamak
    forget:unutmak
    mention:anmak,bahsetmek
    deadline:sınır
    finish:bitirmek
    on time:zamanında
    tonight:bu gece
    actually:aslında
    fabulous:müthiş,harika
    reservation:rezervasyon
    meet:buluşmak
    until: -e kadar
    guess:tahmin(etmek)
    late:geç
    too late:çok geç
    most:çoğu
    somewhere:biryer
    ready:hazır
    volunteer:gönüllü
    free time:boş zaman
    schedule:program
    excuse:bahane (bağışlamak)
    impression:izlenim,etki
    mistake:hata
    mind:zihin,akıl,dikkat etmek
    sense:his,duygu
    same:aynı
    decision:karar
    necessary:gerekli
    clutter:karışıklık,dağınıklık
    get rid of:başından atmak
    make room for:yer açmak
    put away:bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak
    store:depolamak,yüklemek
    donate:bağışta bulunmak
    give:vermek
    dye:boyamak
    sell:satmak
    recycle:değerlendirmek(geri dönüşüm)
    color:renk
    library:kütüphane
    earn:kazanmak(para)
    As long as: …… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
    provide that…… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
    Örnek:
    I’m never afraid of anything as long as you are with me.
    (Sen yanımda olduğun sürece hiçbirşeyden korkmam.)

    Unless: ……. olmadıkça, -mazsa, -mezse
    (“except if” ve “if …. not”gibi kullanılır.)

    Unless’den sonra olumlu cümle gelmesine rağmen anlam olumsuz olur.
    Örnek:
    I can’t let you in unless you give the password. (sen şifreyi vermedikçe seni içeri alamam.)
    let in:içeri almak
    give:vermek
    password:şifre

    Make İle Yapılan Bazı Deyimler
    make sure:emin olmak,tatmin etmek
    make sense:anlamı olmak,mantıklı olmak
    make a difference: Fark yaratmak
    make a decision:karar vermek
    make a mistake:hata yapmak
    make money:para kazanmak
    do mybest:elinden geleni yapmak
    make a good impression:iyi bir izlenim bırakmak
    make up my mind:ne yapacağına karar vermek
    make a mess:ortalığı karıştırmak
    make a dream:hayali gerçekleştirmek
    make progress:ilerlemek
    make plans:planlar yapmak
    make a walk:yürüyüş yapmak
    make a favor:İyilik yapmak
    Unit 6 Grammer
    Whats advisable(önerilen) –necessary(gerekli)-preferable(tercih)
    Yukardaki öneri-gereklilik-tercih belirtme kelimeleriyle kullanılacak kalıpların tanımları

    Advisable (önerilen tavsiye edilen)

    had better (iyi olur) had gerçekleşmemiş geçmiştir
    anlam olarak zamanı şimdiki veya gelecek zamandır
    anlamında anlaşılacağı gibi advisable(öneri) kalıbı ile kullanımı uygundur
    You'd better do something quickly. ('d " had)
    Bir şeyleri hızlı yapsan iyi olur
    I'd better not add anything to my Schedule
    Planıma hiçbişey eklemesem iyi olur

    Ought to(gerekli-gerekir) yine şimdiki veya gelecek zamana atıfta bulunur
    I ought to do some volunteer work
    Biraz gönüllü işlerde(ücretsiz) çalışmam gerekli(olsa yaparım)
    You ought to let them do the talking
    Onlarla konuşuyor olman gerekli

    Might(düşük gereklilik)
    You might want to take a colleague with you
    Bir iş arkadaşı almak isteyebilirsiniz-istemelisiniz

    Necessary(gereklilik)

    Have to zorunluluk(mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyet)
    I'm going to have to do something about it.
    Ona dair(ilgili) bir şeyler yapmak zorunda kalacağım
    You don't have to spend time on this.
    Bu konu üzerinde zaman harcamak sorunda değilsiniz

    Have got to(have to ile arasındaki fark bireysel eylemlerde kullanılmasıdır)
    I've got to decide by next week. ('ve " have)
    Gelecek hafta ile beraber kara vermek zorundayım

    Preferable(tercih edilen uygun olan)

    Would rather (yeğleme tercih etme)
    I'd rather (not) stay in my current job. ('d = would)
    Şu an çalıştığım işte(mevcut) kalmayı tercih ederim

    Yukardaki kalıpların tümüne dikkat ederseniz gereklilik zorunluluk tercih bildiren tüm kalıplardan sonra fiil yalın haldedir bunun tek nedeni içinde bulunulan zaman ve gelecek zaman dair zorunluluk gereklilik ve tercihler bildirilmesidir
    Yukardaki kalıpların tümünün tüm zamanlarda kullanımı mevcuttur fakat kitapta sadece şimdiki-geniş ve gelecek zamana dair olgular belirtildiği için bende bu konulara girmedim

    Reduction of verbs fiillerin kısaltılması

    You might want to try a new instructor. (= wanna)
    Yeni bir öğretmen istemeyi denemelisin
    You 'd better study the driver's manual. (= you better)
    Sürücü klavuzunu çalışırsan daha iyi olur
    You're going to have to practice more. (= gonna hafta)
    Daha fazla pratik yapmak zorundasın
    You ought to take more lessons. (= oughta)
    Daha fazla dersler alman gerekli
    You ve got to pay attention(pay attention can kulağıyla )! (= gatta)
    Daha fazla dikkat etmek zorundasın

    Do or make arasındaki farklar

    Do kullanım alanları
    1-Birisi bir iş-görev-aktivite-hareket ile ilgili bir performans(eylem) yaptığında kullanılır

    Do a crossword bir bulmaca yapmak(çözmek)
    do the ironing ütü yapmak
    do the laundry kirli çamaşırları yıkamak
    do the washing giysi yıkamak
    do the washing up bulaşıkları yıkamak


    2-herhangi bir aktiviteye referans gösterildiğinde bu referansta do kullanılır
    Fakat bu aktivite herhangi bir fiziksel ürün meydana getirirken kullanılan aktivite olmamalı
    do your work çalışmasını yapma
    do homework evödevini yapma
    do housework ev işini yapma
    do your job işini yapma


    3-genel olarak konuştuğumuz şeyler hakkında(GENELLEME) yani genel eylemleri tanımlamak için yani özellikle ayrıntı belirtilmeyen konularda kullanılır yani something, nothing, anything, everything vb

    Im not doing anything today. Bugün hiçbirşey yapmıyorum
    He does everything for his mother. Annesi için her şeyi yapar
    She's doing nothing. Hiçbirsey yapmıyor


    4-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir

    do badly
    do business
    do the dishes
    do a favour
    do good
    do harm
    do time - (to go to prison)
    do well
    do your best
    do your hair
    do your nails
    do your worst


    make kullanım alanları

    1-meydana getirmek veya oluşturmak için kurmak bir araya getirmek yani bir şeyi ilk defa olusturmak için
    make a dress elbise dikmek
    make food yemek yapmak
    make a cup of tea / coffee cay veya kahve yapmak


    2-herhangi bir yemek öğünü çeşidi ifade edilecekse make kullanılması uygundur
    make a meal(öğün-yemek) - breakfast / lunch / dinner

    make kullanıldığında ifade edilen eylemler genelde fiziksel olarak dokunulabilen yani fiziksel olarak görülebilen eylemlerde kullanılır

    3-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir
    make amends (hafif değiştirmek)
    make arrangements (planlama-düzeltme-uyarlama)
    make believe - (to pretend) inandırmak(pretend :numara yapıyor gibi görünmek)
    make a choice seçim-tercih yapmak
    make a comment yorum yapmak
    make a decision karar
    make a difference fark -ayrım
    make an effort gayret-çaba
    make an enquiry araştırma -sorusturma
    make an excuse bağışlamak-görevden affetmek-açıklamak
    make a fool of yourself kendini kötü duruma düşürmek(fool-aptal)
    make a fortune servet
    make friends
    make a fuss telaş-yaygara
    make a journey
    make love
    make a mess dağınıklık-karışıklık
    make a mistake
    make money
    make a move hareket etmek -ayrılmak
    make a noise
    make a payment ödeme
    make a phone call
    make a plan
    make a point
    make a profit kar-kazanç
    make a promise söz vermek
    make a remark söz vermek
    make a sound ses çıkarmak
    make a speech
    make a suggestion


  • #3
    ..gözde.. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Mart.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    871
    @..gözde..







    Touchstone 3- 4. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 4
    used to / didn’t use to
    Şu anda yapılmayan ancak geçmişte yapılmış düzenli aktiviteler ve durumlardan bahsederken “used to” kalıbı kullanılır. Türkçe’deki “eskiden …… yapardık, ……olurdu” anlamındadır.

    Örnekler;
    My granmother used to keep candy in her pockets.
    (Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu.)
    Candy:şeker
    I used to play with my toys.
    (Oyuncaklarımla oynardım.)
    Toy:oyuncak

    I didn’t use to like jazz. (Caz sevmezdim.)

    When we were kids, we used to play at that park.
    (biz çocukken o parkta oynardık.)

    Önemli kelimeler:
    When… . : ….. : -iken,-diğinde
    In those days: o günlerde
    Back then, ….. : sonra tekrar…

    Today:bugün
    Nowadays:bogünlerde,şimdilerde
    These days:bugünlerde

    would

    “would” ise geçmişte düzenli yapılan aktivitelerden bahsedilirken kullanılır. Kısaca ‘d şeklinde yazılır.

    Örnekler
    My granmother used to keep candy in her pockets.
    She’d always give us some. ((Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu. O daima bize birkaç tane verirdi.)

    Agree (aynı fikirde olmak)

    Absolutely:kesinlikle
    Definitely:kesinlikle
    Exactly:aynen, kesinlikle

    You’re right:haklısın
    That’s true: Doğru..
    That’s for sure:Bu kesin
    I agree (with you): seninle aynı fikirdeyim. (katılıyorum)
    (Oh) I know:Biliyorum

    Let
    make + nesne( zamir) + fiil(yalın)
    help
    have

    Let:izin vermek help:yardım etmek
    Make:yapmak,yaptırmak

    Let,make,help ve have fiilerinden sonra sırasıyla nesne ve fiil gelir.
    (FİİL)
    let me do
    make you clean
    help + him + stay
    have her come

    Örnekler:
    My parents won’t let me stay out late.
    (Ailem geçe kadar kalmama izin vermez.)

    They make me come home before 11:00
    (Onlar beni 11’den önce eve getirtirler.)

    My kids never help me clean the house.
    (Çocuklarım asla evi temizlemede yardım etmezler.)

    Örnek: My parents never let me ……. to school by myself.
    a)to go b)going c)goes d)go e)’m going


    let fiilinden sonra gelen “me” kelimesinden sonra gelen fiil sade(yalın) halde olmalıdır. Yani, doğru cevap D’dir.

    Get
    want + nesne(zamir) + to fiil
    ask
    tell

    get me
    want + you + to + fiil
    ask him
    tell her

    Örnekler:
    My father wants me to study law.
    (Babam hukuk okumamı istiyor.)

    He asked me to bring his glasses.
    (O, gözlüklerini getirmemi istedi)

    My wife is always telling me to slow down.(eşim sürekli ağırdan aldığımı söylüyor.)


    Örnek: She can’t get them ……. their rooms.
    a) clean up b)to clean up c) cleaning up
    d)cleans e)to cleaning

    get + them + … sonra gelecek fiil “to” ile yalın şekilde yazılır
    Yani doğru cevap B’dir.



    Bilinmesi Gereken bazı kelimeler:
    pressure:baskı yapmak,baskı
    embarrassing:utanç verici
    kid:çocuk
    do homework:ödev yapmak
    even:bile
    remote:uzaktan kumanda
    irritate:sinirlendirmek
    fight:kavga etmek
    wife:eş(bayan)
    husband:koca
    myself:kendim
    yourself:kendisi
    himself:kendisi(erkek)
    herself:kendisi(kız)
    ourselves:kendimiz
    themselves:kendileri
    yourselves:kendiniz
    itself:kendisi(cansız,hayvan)
    vegetable:sebze
    fruit:meyve
    more time:daha fazla zaman
    more exercise:daha fazla eksersiz
    help:yardım etmek
    slow down: ağırdan almak,yavaşlatmak
    love:sevmek
    hate:nefret etmek
    be afraid of:korkmak
    tease:kızdırmak,sataşmak
    think:düşünmek
    *Birine fikir verirken, kendi düşünceni ifade etmeden önce şu deyimler kullanılır;
    I think: bence
    It seems like ………. : ………. gibi görünüyor(Öyle görünüyor ki…)
    It seems to me (that): bana öyle geliyor ki
    If you ask me, ……. : bana sorarsan …….
    life:hayat
    get good grades:iyi notlar almak
    give:vermek
    spend:harcamak
    trouble:sorun,sıkıntı
    influence:etki
    get married:evlenmek later:daha sonra
    grow up:büyümek
    marriage:evlilik
    divorce:boşanmak
    involve:kapsamak
    shame:utanç,ayıp etmek
    together:birlikte
    article:makale
    anyway:zaten,neyse,her halükarda
    parents:aileler,ebeveynler
    need:ihtiyacı olmak
    demand:talep,istemek
    implemented:uygulanan
    policy:politika
    adopted:kabul edilen,benimsenen
    ex-husband:eski koca
    great-aunt: büyük teyze(hala)
    separated:ayrık,ayrılmış
    single parent:tek ebeveynli
    interested in:ilgilenmek,ilgili olmak
    mustache:bıyık
    İngilizce 3- 4. Ünite Gramer Notları
    Causative verbs (make-late-help-have)-(get-want-ask-tell+at) ettirgen fiiller


    My parents won't let me stay out late.
    Ailem geç saatlerde dışarıda durmama(olmama) izin vermeyecek
    They make me come home before 11:00.
    11 den önce onlar beni eve getirtirler(1 derece zorunluluk)
    My kids never help me clean the house.
    Çocuklarım asla bana yardım etmezler ev temizliğinde
    I have them do their homework before diner
    Yemekten önce ev ödevlerini onlara yaptırırım(rica-2 inci derece zorunluluk)


    I can't get them to clean up their rooms.
    Onlara odalarını temizletemiyorum
    My parents want me to study law.
    Ailem hukuk çalışmamı istiyor
    I have to ask them to drive me everywhere.
    Araba sürmek için heryerde onlara sormak zorundayım
    My wife is always telling me to slow down
    Eşim her zaman bana sakin olmamı(yavaşlamak-ağır hareket etmek) söylüyor

    Bu tür cümlelerde dikkat edin verb(fiil)2 inci fiil daima yalın haldedir.cümlelerde ki zaman yapısı eylemi yerine getiren şahıs değilde eylemi yaptırtan sahıstan sonraki fiilin ilk fiil causative verbs (make-let-help-have) verb 2-3 haline gelmesi veya bildiğimiz diğer zamanlara ait(will-wont-was…vb) yardımcı fiillerin eylemleri yaptırtan sahıstan sonra gelmesi ile olur.eylemi yerine getiren özneden sonraki fiil daima yalın haldedir bu fiil genelde yapı olarak değişmez verb 2-3 olmaz değişen kısım sadece zamana bağlı olarak eylemin yerine getirilmesini isteyen sahıs zamirinden sonra kullanılan causative verbs (ettirgen fiiller) adını verdiğimiz fiilerdir……
    To kullanımı konusunda şöyle bir kaide vardır bazı ettirgen fiiller(make-late-help-have) devamında gelen 2 inci filden önce to almaz iken…. diğer bazı ettirgen fiiller(get-want-ask-tell) devamında gelen 2 fiilden önce to alırlar yani to kullanımı kendinden sonra gelen eylemi yerine getiren şahsın yaptığı eylem değilde to kendinden önce gelen causative verb(ettirgen fiil) dediğimiz fiillere bağlı olarak kullanılır….


    Used to –would (geçmişte yapılan alışkanlıklar rutin eylemler)
    Used to
    Kullanım yerleri
    1-şimdiki zamanla zıtlık oluşturan ve artık sürdürülmeyen bir alışkanlık yada geçmişteki bir eylemi ifade etmek için
    I used to smoke cigarettes now ı smoke a pipe
    Eskiden sigara içerdim şimdi pipo içiyorum
    2- geçmişteki rutin hale gelen oluşu veya düzenli olarak yinelenen bir eylemi ifade etmek için kullanılır
    Used to nun şimdiki zamanda kullanımı yoktur bildiğiniz gibi şimdiki zamanda alışkanlıklar
    İçin geniş zaman kullanılır
    .3-used to live-be(olmak)-have fiilleri ile kullanılır
    4- geçmişte meydana gelmiş sınırlı sürede meydana gelen tarih olarak belirtilmiş zamanlarda used to kullanımı mevcut değildir.bunun yerine past simple içeren ifade kullanılmalıdır

    ömer and elif were a young married couple .every morning ömer used to kiss elif and set off work elif used to stand at the window and wave goodbye.
    Ömer ve elif genç evli bir çiftti.her sabah ömer elifi öpüp işe giderdi.elif pencerede durup el sallayarak onu uğurlardı

    Olumsuz ve soru hali
    Olumsuz used you not-usednt you- didnt use to
    She didn’t use to dance when she was a little girl. ( küçük bir kızken dans etmezdi.)
    He didn’t use to sing two years ago. ( İki yıl önce şarkı söylemezdi.)

    Burada dikkaet edeceğimiz used kelimesinin değişip use olmasıdır .did zaten cümleyi geçmiş zamana dönüştürdüğü için used kullanımı olmaz

    Soru did you use to – used you
    Did she use to play the violin when she was a child? ( Çocukken keman çalar mıydı?)
    Why did you use to study hard? ( Neden çok çalışırdın?)

    Yine dikkat edin used yerine use kullanılmıstır

    Would
    geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Bu eylemlerin artık yapılmadığı gibi bir anlam vurgusu yoktur. Bu yüzden geçmişte varolup şimdi varolmayan durumların ifadesinde would kullanılamaz.
    My grandfather was a generous man. He would share what he had with everyone else. Büyükbabam cömert bir adamdı. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşırdı

    Olumsuz
    She wouldnt like tea
    O caydan hoşlanmazdı


    Sayfa 78 paragraf cevirisi
    Bir ev erkeğinin şikayetleri

    Oldukça yorgunum.çocuklarımın tembelliğinden ötürü.evin etrafında bana yardım etmek için joanna-nacy ve Michael i getiremiyorum.onların basının etini yesemde onların için asla problem değil.onların giyecekleri ayakkabıları ve okul kitapları heryerde(dağılmış).bu akşam kuzenleri akşam yemeği için geliyorlar.erkek kardeşim ve yengem yıldönümleri(evlilik yıldönümü) nedeniyle dışarı gidecekleri için 5 cocuklarını buraya getiriyorlar.hayal edebiliyormusunuz.8 cocuk evin içinde.ayrıca teyzem(halam) büyük erkek ve kız yiğenlerini görmek için buraya gelmek istiyor ve o her zaman bana kendisinin en sevdiği tatlıyı yapıp yapmadığımı sorar.mardi gras pastası.onu hazırlamak en az 2 saat alır.hepsindende öte (daha fazlası) bu akşam eşimin(hanım) tenis clup partisi var .bundan ötürü tüm yemekleri pişirmek ve temizliği kendim yapmak zorundayım…(nasıl bir erkek bu ..bu kısım tercümeye dahil değil)
    Bana öyle görünüyorki eşim evde durup bana yardım edebilirdi.sadece bir kez(keşke).her zaman aktiviteler içindedir.bazen işarkadasının doğum günü-bazen kitap klubu ve diğer zamanlarda spor klubu(jimnastik) sınıfı.düşünüyorumda ben ev erkeği(light) olduğum için benim için fark etmez(sıkıntı yok)fakat o yemek ve temizlikte cok yardım ederdi.(artık yapmıyor-used to).manavda alısveriş yapar ve sonra cocukların kafasına girip temizlik yaptırken kendiside bize akşam yemeği hazırlardı(hala yapabilir-would)
    Son zamanlarda oldukça mesgul ve bu akşam oturma odası dağınık ve kirli tabaklar lavabonun(mutfak lavabosu) içinde birikmiş.eğer bana sorarsanız bunlar bir kişinin yapacağından çok fazla.biliyorum….üvey erkek kardeşimi arayacağım ve onun yardımını alacağım.manava alısverişe giderken anneme kendi evinde pasta yapıp yapmayacağını soracağım ve belki teyzem bana yemek pişirirken yardım edecek…en sonunda (nihayet-en önemlisi) hepsi aile içinde (gizli kalsın) tamamen…

    Sayfa 76 paragraf
    Rondanın mektubu
    Çocukluk hatıraları
    Cocuklar su günlerde arka koltuğa oturmak zorundalar.ön koltuğa oturamazlar cünkü şimdilerde her arabada hava yastıkları var ve güvenlik aygıtları kendilerine zarar verebilir(ihtimal might)
    Bu çocukluk dönemimden gelen pek çok eğlenceli anılarımdan biridir.ön koltukta oturmak için erkek kardeşimle pek cok kez kavga ederdik.annem bu konuda asla gerçekten tutum takınmazdı beni şaşırtırdı. Nazik bir şekilde yanımızdan ayrılırdı.arasıra yapmamızı (dövüşmeyi kesmemizi)isterdi ve yüzünü bize dönerdi.bunun dışında her şey serbestti.her şey kardeşimin ve benimdi.o zamanları anımsarım ön koltuğa gitmek için kim olursa olsun bağırırdı ilk olarak ön koltuk diye bağırırdı.fakat bu biz evin veya mağazanın dışında olduktan sonra olmak zorunda idi.biz hala içerdeyken o diye seslenmezdik.
    Bazen kim önce arabaya dokunursa o ön koltuğa oturacak diye bir karar vermiştik.kaçınılmaz olarak kaybeden ben olurdum .çünkü kardeşim daha büyük(yaşça) ve daha fazla atletikti ve daha hızlıydı bundan ötürü arabaya ilk o dokunurdu(etiketlerdi)

    Bundan ötürü 2 miz tartısırdık birimize verilene veya annem 2 mizden birini arka koltuğa oturmak için hayal kırıklığına uğratana dek..
    Şu günlerde çocuklar neyi yitirdiklerini bilmiyorlar ben ve kardeşim için ön koltuk için kavga etmek kardeşlik bağımızın önemli bir parçasıydı..



    Touchstone 3- 5. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 5
    Yiyecek miktarları söylenişi:
    Sayılamayan nesneler için;
    A little: bir az
    Very little: çok küçük(az)
    Less: daha az
    Not much: çok değil

    A little butter: az tereyağı
    Very little food: çok az yemek
    Less fat: daha az yağ

    Sayılabilen nesneler için(genelde çoğul yazılır… -s takısı)

    A few: birkaç
    Very few: çok az
    Fewer: daha az
    Not many: çok değil

    Very little=very few = not a lot (çok değil)

    Bazı Kap/parça isimleri

    Örnekler;
    A carton of juice: bir kutu meyve suyu
    Two cartons of juice: iki kutu meyve suyu

    A loaf of bread: bir somun ekmek
    Two loaves of bread: iki somun ekmek
    A bottle of milk: bir şişe süt
    A cup of: bir fincan
    A glass of:bir bardak
    A piece of: bir parça

    A liter of: bir litre…
    A quart of : (yaklaşık bir litre)
    1 liter = 1.1 quarts

    A kilo of: bir kilo…

    Pound: ağırlık birimi
    1 kilo= 2.2 pounds

    Too / too much / too many / enough

    Too: çok(aşırı)
    Too much/toomany: çok fazla
    Enough: yeterince

    Nesnelerle kullanılırken; too much + nesne /
    enough + nesne

    Too much (tekilden önce) ve too many(çoğuldan önce) kullanılır.
    Too much food: çok fazla yiyecek
    Too many fries: çok fazla kızartma(kızarmış yiyecek)
    Enough food/fries: yeterince yiyecek/kızartma

    Zarf olarak(ismin yerine) kullanırken;
    I ate too much food: Çok yemek yedim.
    I ate too much. Çok yedim.

    I ate too many eggs: Çok fazla yumurta yedim.
    I ate too many. Çok yedim. (yumurta)

    I didn’t eat enough. (yeterince yemedim.)

    Sıfatlarla kullanırken; too + sıfat / sıfat + enough
    Too full: çok dolu
    Too expensive: çok pahalı

    Big enough: yeterince büyük
    Small enough: yeterince küçük

    Zarflarla beraber kullanırken; too + zarf (….ly)
    Zarf/fast, …..ly) + enoug

    Too slowly: çok yavaş
    Fast enough: yeterince hızlı
    Slowly enough: yeterince yavaş

    Fiille kullanılırken; fiil + too much / fiil + enough

    She talks too much. ( o, çok konuşur.)
    They drank too much. (onlar çok içtiler.)

    She doesn’t listen enough. (o, yeterince dinlemez.)


    Kibarca reddetmek;
    No, thanks. Maybe later. (hayır teşekkürler, belki sonra)
    No,thanks. I’m fine. Really. :Hayır teşekkürler,ben iyiyim. Gerçekten.

    I’m OK for now, but thanks: şimdilik iyiyim, yine de teşekkürler.

    ** Örneklendirme yaparken, örnek vermeden önce “like”,”for example” ve “such as” kelimeleri kullanılır.

    like …..: …. gibi, ….benzeri
    for example, …. : Örneğin, …..
    such as …… : ……. gibi


    Bilinmesi gereken bazı kelimeler
    refrigerator:buzdolabı
    freezer:buzluk,donduruc
    egg:yumurta
    slice:dilim
    cheese:peynir
    butter:tereyağı
    pepper:biber
    vegetable:sebze
    fruit:meyve
    pineapple:ananas
    plenty:bol
    fresh:taze
    stale:bayat
    carrot:havuç
    skim milk:kaymaksız süt
    skim:sıyırmak,kaymağı almak
    frozen dinner:donmuş yiyecek
    bread:ekmek
    mayonnaise:mayonez
    nut:ceviz
    jar:kavanoz
    soy sauce:soya sosu
    cupboard:dolap
    package:paket
    can:teneke kutu
    fat:yağ
    box:kutu
    fried:kızarmış
    grilled shrimp:ızgara karides
    steamed vegetables:buharda pişmiş sebzeler
    boiled eggs:haşlanmış yumurta
    baked potatoes: fırında pişirilmiş patates
    pickled cabbage: lahana turşusu
    roast lamb:kuzu rosto(fırında pişirilmiş)
    barbecued beef: mangalda sığır eti
    raw fish:çiğ balık
    smoked fish:balık füme(dumanla kurutulmuş)
    hungry:aç
    thirsty:susamış
    satiate:tok,doymuş
    salty:tuzlu
    cook:yemek pişirmek,aşçı
    food:yiyecek
    meal:yemek
    eat: yemek yemek
    breakfast:kahvaltı
    lunch:öğle yemeği
    dinner:akşam yemeği
    ice cream:dondurma
    dessert:tatlı
    snack:aperatif
    peanut:fıstık
    healthy:sağlıklı
    unhealthy:sağlıksız
    steak:biftek
    popcorn:parlamış mısır
    habit:alışkanlık,huy
    rice:pilav,pirinç
    topping:mükemmel,süper
    chicken:tavuk,piliç
    spicy:baharatlı


    Touchstone 3- 6. Ünite Özeti
    ÜNİTE – 6
    Future Tense(Gelecek zaman)

    Will (konuşurken yapmaya karar verilen eylemler için kullanılır.)

    I will wait for you here. (Seni burada beklerim.)
    (I’ll)

    We’ll drive to work today. (Bugün işe arabayla gideceğiz.)

    Olumsuz cümlelerde; will not ya da won’t kullanılır.
    I won’t wait for you. seni beklemeyeceğim.

    **Gerçek bilgilerde veya tahminlere dayalı durumlarda will veya am/is/are going to yapıları kullanılabilir.

    **Önceden planlanmış veya karar verilmiş eylemlerden bahsederken “am/is/are going to” ya da şimdiki zaman yapısı(am/is/are + fiil –ing) kullanılır.

    We’re going to have dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyeceğiz.)
    We’re having dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyoruz.)

    ** programlanmış aktiviteler için geniş zaman yapısı kullanılabilir.
    I have a dance class tomorrow.(Yarın dans dersim var.)
    It starts at 7:00. /Saat 7’de başlar.

    Tavsiye cümlelerinde;
    Had better… (….. yapsan iyi olur)
    Had better not (… yapmasan iyi olur)
    Ought to (…. Yapman lazım,gerek)
    Might want to…(…. Yapmak isteyebilirsin)
    Should…… (….yapmalısın.)

    You’d better study English. (İngilizce çalışsan iyi olur.)
    I’d better not go to Ankara today.(Bugün Ankara’ya gitmesem iyi olur.)
    She ought to do this homework. (Onun bu ödevi yapması lazım.)

    Gereklilik cümlelerinde;

    am/is/are going to + have to
    have got to
    don’t have to

    I’m going to have to do something about it. (Onun hakkında birşeyler yapmam gerekecek.)

    I have got to decide by next week. (Önümüzdeki hafta karar vermeliyim.)

    You don’t have to spend time on this. (Zaman harcamak zorunda değilsin.)
    Tercih cümlelerinde;

    Would rather (‘d rather)
    Prefer (…tercih etmek)

    I’d rather stay in my current job. (Şimdiki işimde kalmayı tercih ederim.)

    Samimi ayrılma deyimleri (friendly good-byes)

    (I’ll) talk to you later. (Sonra konuşuruz)
    (I’ll) catch you later. (Sonra görüşürüz)
    (I’ll) see you later. (Sonra görüşürüz.)
    I(‘ve) got to go. (gitmeliyim)
    I(’d) better go. (gitsem iyi olur.)
    (It was) Nice talking to you. (seninle konuşmak güzeldi.)


    Ünitede geçen bazı kelimeler
    afterwards:sonradan,daha sonra
    a couple of days: birkaç gün
    What about ……? Peki ya ……..?
    what about you? Peki ya sen?
    remember:hatırlamak
    forget:unutmak
    mention:anmak,bahsetmek
    deadline:sınır
    finish:bitirmek
    on time:zamanında
    tonight:bu gece
    actually:aslında
    fabulous:müthiş,harika
    reservation:rezervasyon
    meet:buluşmak
    until: -e kadar
    guess:tahmin(etmek)
    late:geç
    too late:çok geç
    most:çoğu
    somewhere:biryer
    ready:hazır
    volunteer:gönüllü
    free time:boş zaman
    schedule:program
    excuse:bahane (bağışlamak)
    impression:izlenim,etki
    mistake:hata
    mind:zihin,akıl,dikkat etmek
    sense:his,duygu
    same:aynı
    decision:karar
    necessary:gerekli
    clutter:karışıklık,dağınıklık
    get rid of:başından atmak
    make room for:yer açmak
    put away:bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak
    store:depolamak,yüklemek
    donate:bağışta bulunmak
    give:vermek
    dye:boyamak
    sell:satmak
    recycle:değerlendirmek(geri dönüşüm)
    color:renk
    library:kütüphane
    earn:kazanmak(para)
    As long as: …… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
    provide that…… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
    Örnek:
    I’m never afraid of anything as long as you are with me.
    (Sen yanımda olduğun sürece hiçbirşeyden korkmam.)

    Unless: ……. olmadıkça, -mazsa, -mezse
    (“except if” ve “if …. not”gibi kullanılır.)

    Unless’den sonra olumlu cümle gelmesine rağmen anlam olumsuz olur.
    Örnek:
    I can’t let you in unless you give the password. (sen şifreyi vermedikçe seni içeri alamam.)
    let in:içeri almak
    give:vermek
    password:şifre

    Make İle Yapılan Bazı Deyimler
    make sure:emin olmak,tatmin etmek
    make sense:anlamı olmak,mantıklı olmak
    make a difference: Fark yaratmak
    make a decision:karar vermek
    make a mistake:hata yapmak
    make money:para kazanmak
    do mybest:elinden geleni yapmak
    make a good impression:iyi bir izlenim bırakmak
    make up my mind:ne yapacağına karar vermek
    make a mess:ortalığı karıştırmak
    make a dream:hayali gerçekleştirmek
    make progress:ilerlemek
    make plans:planlar yapmak
    make a walk:yürüyüş yapmak
    make a favor:İyilik yapmak
    Unit 6 Grammer
    Whats advisable(önerilen) –necessary(gerekli)-preferable(tercih)
    Yukardaki öneri-gereklilik-tercih belirtme kelimeleriyle kullanılacak kalıpların tanımları

    Advisable (önerilen tavsiye edilen)

    had better (iyi olur) had gerçekleşmemiş geçmiştir
    anlam olarak zamanı şimdiki veya gelecek zamandır
    anlamında anlaşılacağı gibi advisable(öneri) kalıbı ile kullanımı uygundur
    You'd better do something quickly. ('d " had)
    Bir şeyleri hızlı yapsan iyi olur
    I'd better not add anything to my Schedule
    Planıma hiçbişey eklemesem iyi olur

    Ought to(gerekli-gerekir) yine şimdiki veya gelecek zamana atıfta bulunur
    I ought to do some volunteer work
    Biraz gönüllü işlerde(ücretsiz) çalışmam gerekli(olsa yaparım)
    You ought to let them do the talking
    Onlarla konuşuyor olman gerekli

    Might(düşük gereklilik)
    You might want to take a colleague with you
    Bir iş arkadaşı almak isteyebilirsiniz-istemelisiniz

    Necessary(gereklilik)

    Have to zorunluluk(mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyet)
    I'm going to have to do something about it.
    Ona dair(ilgili) bir şeyler yapmak zorunda kalacağım
    You don't have to spend time on this.
    Bu konu üzerinde zaman harcamak sorunda değilsiniz

    Have got to(have to ile arasındaki fark bireysel eylemlerde kullanılmasıdır)
    I've got to decide by next week. ('ve " have)
    Gelecek hafta ile beraber kara vermek zorundayım

    Preferable(tercih edilen uygun olan)

    Would rather (yeğleme tercih etme)
    I'd rather (not) stay in my current job. ('d = would)
    Şu an çalıştığım işte(mevcut) kalmayı tercih ederim

    Yukardaki kalıpların tümüne dikkat ederseniz gereklilik zorunluluk tercih bildiren tüm kalıplardan sonra fiil yalın haldedir bunun tek nedeni içinde bulunulan zaman ve gelecek zaman dair zorunluluk gereklilik ve tercihler bildirilmesidir
    Yukardaki kalıpların tümünün tüm zamanlarda kullanımı mevcuttur fakat kitapta sadece şimdiki-geniş ve gelecek zamana dair olgular belirtildiği için bende bu konulara girmedim

    Reduction of verbs fiillerin kısaltılması

    You might want to try a new instructor. (= wanna)
    Yeni bir öğretmen istemeyi denemelisin
    You 'd better study the driver's manual. (= you better)
    Sürücü klavuzunu çalışırsan daha iyi olur
    You're going to have to practice more. (= gonna hafta)
    Daha fazla pratik yapmak zorundasın
    You ought to take more lessons. (= oughta)
    Daha fazla dersler alman gerekli
    You ve got to pay attention(pay attention can kulağıyla )! (= gatta)
    Daha fazla dikkat etmek zorundasın

    Do or make arasındaki farklar

    Do kullanım alanları
    1-Birisi bir iş-görev-aktivite-hareket ile ilgili bir performans(eylem) yaptığında kullanılır

    Do a crossword bir bulmaca yapmak(çözmek)
    do the ironing ütü yapmak
    do the laundry kirli çamaşırları yıkamak
    do the washing giysi yıkamak
    do the washing up bulaşıkları yıkamak


    2-herhangi bir aktiviteye referans gösterildiğinde bu referansta do kullanılır
    Fakat bu aktivite herhangi bir fiziksel ürün meydana getirirken kullanılan aktivite olmamalı
    do your work çalışmasını yapma
    do homework evödevini yapma
    do housework ev işini yapma
    do your job işini yapma


    3-genel olarak konuştuğumuz şeyler hakkında(GENELLEME) yani genel eylemleri tanımlamak için yani özellikle ayrıntı belirtilmeyen konularda kullanılır yani something, nothing, anything, everything vb

    Im not doing anything today. Bugün hiçbirşey yapmıyorum
    He does everything for his mother. Annesi için her şeyi yapar
    She's doing nothing. Hiçbirsey yapmıyor


    4-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir

    do badly
    do business
    do the dishes
    do a favour
    do good
    do harm
    do time - (to go to prison)
    do well
    do your best
    do your hair
    do your nails
    do your worst


    make kullanım alanları

    1-meydana getirmek veya oluşturmak için kurmak bir araya getirmek yani bir şeyi ilk defa olusturmak için
    make a dress elbise dikmek
    make food yemek yapmak
    make a cup of tea / coffee cay veya kahve yapmak


    2-herhangi bir yemek öğünü çeşidi ifade edilecekse make kullanılması uygundur
    make a meal(öğün-yemek) - breakfast / lunch / dinner

    make kullanıldığında ifade edilen eylemler genelde fiziksel olarak dokunulabilen yani fiziksel olarak görülebilen eylemlerde kullanılır

    3-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir
    make amends (hafif değiştirmek)
    make arrangements (planlama-düzeltme-uyarlama)
    make believe - (to pretend) inandırmak(pretend :numara yapıyor gibi görünmek)
    make a choice seçim-tercih yapmak
    make a comment yorum yapmak
    make a decision karar
    make a difference fark -ayrım
    make an effort gayret-çaba
    make an enquiry araştırma -sorusturma
    make an excuse bağışlamak-görevden affetmek-açıklamak
    make a fool of yourself kendini kötü duruma düşürmek(fool-aptal)
    make a fortune servet
    make friends
    make a fuss telaş-yaygara
    make a journey
    make love
    make a mess dağınıklık-karışıklık
    make a mistake
    make money
    make a move hareket etmek -ayrılmak
    make a noise
    make a payment ödeme
    make a phone call
    make a plan
    make a point
    make a profit kar-kazanç
    make a promise söz vermek
    make a remark söz vermek
    make a sound ses çıkarmak
    make a speech
    make a suggestion


  • #4
    oz66oz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2012
    Mesajlar
    481
    @oz66oz







    gözde bu İngilizceye artık hiç çalışasım gelmiyor bu şekilde çıkmıyor ki sınavda saçma sapan soru hazırlamışlar ne olacaksa notlarımız da hiç sevmiyorum bu dersi ya...
    artı rapor yazmaktan diğer derslere de bakamıyoruz sınava kaldı bir ay fakat plan hazırla uygula yaz canımız çıkıyor bu ne ya sıkıldım iyice bi bitirseydik...

  • #5
    ..gözde.. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Mart.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    871
    @..gözde..







    Alıntı oz66oz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    gözde bu İngilizceye artık hiç çalışasım gelmiyor bu şekilde çıkmıyor ki sınavda saçma sapan soru hazırlamışlar ne olacaksa notlarımız da hiç sevmiyorum bu dersi ya...
    artı rapor yazmaktan diğer derslere de bakamıyoruz sınava kaldı bir ay fakat plan hazırla uygula yaz canımız çıkıyor bu ne ya sıkıldım iyice bi bitirseydik...
    haklısın canım artık konuyu iyicebilmek bile yetmiyor
    bulmaca tipi sorular sanki
    insanın aklıallak bullak oluyor
    ama çalışmamız lazım yinede napalım
    çalışmazsak hepten bön bön bakarız
    en azından sallasakta mantıklı sallarız
    sisteme bak hele
    ayy Allahım ya
    benim kadar dersine çalışmasına düşkün bi insan bile sallayıpgçemekten bahsedio düşün yani
    bilgimizi yansıtamıoruzki sorularda
    ben daha finale başlayamadım bile
    hevesim kaçtı
    geçemicem korkusu sardı napıcaz bilmiyorum çok endişeliyim
    yeni etkinlikleride koymuşlar maşallah bir ton ne ara bitecek ne ara ders çalışılcak

  • #6
    oz66oz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2012
    Mesajlar
    481
    @oz66oz







    İngilizceler hep atıldı arkadaşımda bakalım ne olacak ben bakabilirsem anca son hafta çalışabilirim ing.ye en azından diğer dersleri yetiştireydik.......

  • #7
    ..gözde.. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Mart.2010
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    871
    @..gözde..







    Alıntı oz66oz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İngilizceler hep atıldı arkadaşımda bakalım ne olacak ben bakabilirsem anca son hafta çalışabilirim ing.ye en azından diğer dersleri yetiştireydik.......
    aynen bende son haftaya bırakıcam ingilizceyi
    taze taze aklımızdayken girmek daha mantıklı
    diğerleride yetişirmi bilmiyorum
    bende hala tık yok

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. Kasım ayı ünite konuları...
      Konu Sahibi pimig Forum ETKİNLİK İSTEKLERİNİZ
      Cevap: 7
      Son Mesaj : 03.Kasım.2012, 17:05
    2. 4. sınıf ingilizce 3 dersi acil......
      Konu Sahibi yarimm Forum AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ
      Cevap: 3
      Son Mesaj : 02.Kasım.2012, 13:32
    3. Arkadaşlar sınıfında ingilizce dersi aldıran var mı ?
      Konu Sahibi kardelen21 Forum ETKİNLİK İSTEKLERİNİZ
      Cevap: 6
      Son Mesaj : 30.Eylül.2011, 13:53
    4. İnkilap Tarihi Çıkmiş Sorular ve Konu Özetleri
      Konu Sahibi buz_prensesi Forum AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ
      Cevap: 2
      Son Mesaj : 02.Haziran.2011, 01:36
    5. yabancı ingilizce öğretmenleri ile 2011-2012 de ingilizce eğitimi verilecekmiş
      Konu Sahibi kırkpare Forum GÜNCEL EĞİTİM HABERLERİ
      Cevap: 4
      Son Mesaj : 08.Nisan.2011, 17:42

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş