Okuyacağınız bu yazı kişisel gözlemlerimdir.
Almanyada kaldığım süre içinde Türk ailelerinin çocuklarına olan davranışları ile Alman ailelerinin çocuklarına olan davranışlarını gözlemledim.
*** Anne / baba okula çocuğu ile birlikte gidiyor, tanıdığı tanımadığı her gördüğü veliye selam verip gülümsüyor ''günaydın'' diyor. Çocukta bunu öğrendiği için aynı davranışta bulunuyor.Ya biz ne yapıyoruz?
***Sınıfa asla girmiyor, öğretmene çocuğunun yanında çocuk hakkında olumsuz hiç bir şey söylemiyor. Ya biz?
*** Okuldan çocuklarını aldıklarında onların yerine çocuğunun çantasını taşımıyorlar.
***Yağmur yağıyordu, annenin elinde şemsiye vardı ama çocuğu ıslanmasın diye anne çocuğunun başına şemsiye tutmadı, yağmurluğunun kapşonunu kapat demedi, onu şemsiyesini açması için uyarmıyordu. Ya biz bu durumda ne yaparız?
*** Apartmandan dışarı çıktım. 4 yaşlarında bir kız çocuğu pazar günü bisikleye biniyordu. Beni tanımıyordu. Bana selam verdi, ayaklarında değil terlik çorap bile yoktu. Ayakları bisikletin pedalında değil yerdeydi. Vee benim üstümde yağmurluk vardı. Hava sıcaklığı 18 C ydi. Siz bu çocuğun ailesi olsaydınız ne yapardınız?
YERE BASAN ÇOCUK TOPRAĞA ENERJİSİNİ BOŞALTIYOR.
BİZ; ÇOCUĞUM KARNIN AĞRIR, YERE BASMA, ÇORABINI GİY, AYAKKABINI GİY, AYAĞIN KİRLENDİ, GİBİ BİR SÜRÜ NEGATİF SÖZLER SÖYLEMEZ MİYİZ?
*** Çocuklu aileler apartmanların genelde giriş katında oturuyorlar. Apartmanın bahçesini çocuk bahçesi niteliğinde düzenlemişler. okuldan gelen çocuklar kardeşleri ya da arkadaşı ile bu bahçede oynuyor. Ama sanki orada çocuk oynamıyor gibi. Hiç ses yok. oysa boğuşuyor, şakalaşıyor, alt alta üst üste çimenlerin üstünde yalın ayak yuvarlanıyorlar. Üstlerinde incecik bir kısa kollu titört. Yine hava sıcaklığı 20 C civarındaydı. Aşağıdaki resimde çocuklar yok. Çünkü telif hakkı nedeni le çocuk olan resim asla çekmedim.
*** Çocuk parkları bomboş. Mahallede sanki hiç çocuk yaşamıyor gibi...ACABA NEDEN? ÇOCUKLAR PARKA DOYMUŞ.
Çok saygılılar. Komşuyu rahatsız edecek koşturma, bağırma yok. çocuk çekirdekten bu toplumsal kuralı alarak yetişiyor.
***Markete gidiyorsunuz. Çocuğun elinde de kendi boyunda bir market arabası. O da ihtiyaçlarını alıp arabaya koyuyor. Kasada aldıklarının parasını kendi ödüyor. Sanırım kendi harçlığıdır. Dil bilsem sorardım. Sorduramadım da. Aaaasiz böyle yapmıyor musunuz?, dese toplumumuz olarak utanırdım.
***Çarşıya gittik. Park etmiş bir bisiklet, bisikletin de arkasına bağlanmış bir bebek arabası vardı. Bildiğimiz bir bebek arabası değildi. Ana kucağının biraz daha yükseğini, tekerleklisini ve çevresinin pencere gibi plastik bir malzeme ile kaplanmış biçimini hayal edin.
Biz olsak ''çocuk ağlar'', diye düşünüp, değil bisiklete binip çarşıya gitmek, öyle bir çocuk pusetine çocuğumuzu koymayız. Yerden soğuk gelir, ya araba çarparsa... Bir sürü kaygı ve endişeler duyarız. Toplum olarak çok mu kaygılarımız korkularımız var acaba?
Oysa anne hem sporunu yapıyor, hem alışverişini, hem de çocuğu hava alırken belki de çocuk açık havada gezerek uyuyor, mamasını iştahla yiyor.
*** Yolların kenarı bisikletliler için ayrılmış. Asla araçlar bu yolu kullanamıyor. Anne ve çocuğu yan yana bisiklete binmiş geziyordu. Çocuk 5 yaşında kadardı ve iki tekerlekli bisikleti usta bir sürücü gibi kullanıyordu. Türk ailelerinde kim çocuğu ile bisiklete binip geziyor?
***Hollandaya gezmeye gittik. Ben diyeyim 20 bisikletli, siz deyin 30 bisikletli. Kimi 60 yaşında, kimisi 6 yaşındaydı. Sanırım bunlar bir aileydi. Öylesine neşeli bisiklete binerek çevreyi geziyorlardı ki, hayran olmamak elde değildi. Onların enerjisi, neşesi bana da yansıdı. Yaya üst geçitinin bisikletler için ayrılmış yerinden yürüyerek bisikletlerini sürerlerken enerjileri bana yansıdı.
Kim istemez büyük küçük tüm aile bir bisiklet turunu. Ama Türkiyede bisikletliler için ayrılmış yol hangi illerde var? Parmaklarımızın sayısı kadar bile yok.
***Çocuklar böylesine bağımsız yetişince bu durum yaşlılığa da yansıyor sanırım. Merdivene benzer bir wolker ile yaşlılar kendi alış verişlerini yapıyor, yürüyorlar. yorulduklarında wolkerın üstündeki oturma yerine oturup dinleniyorlar.
Peki biz yaşlandığımızda ne yapıyoruz?
Dizimiz ağrıyor diye otururuz, yağmur yağıyor diye dışarı çıkmıyoruz.
ÇOCUKKEN AİLEMİZE BAĞIMLI İKEN YAŞLANINCA DA ÇOCUKLARIMIZA BAĞIMLI OLURUZ.
wolker a ait FOTOĞRAF YİNE YÜKLENMEDİ.
PEKİ SİZCE NEDEN ÇOCUKLARIMIZ HENÜZ EMEKLEDİĞİNDE ONU hemen üstün kirlendi, mikrop var, gibi bir sürü tehlikelerden uzak tutmaya çalışıyoruz?
AYAĞA YENİ KALKTIĞINDA KOLTUĞA ÇIKMAYI HEDEFLEDİĞİNDE NEDEN KENDİMİZ KOLTUĞA KOYUVERİYORUZ? onun bu çabasını engelleyip, işi başarma zevkini yaşatmıyoruz?
NEDEN YERE DÜŞEN ÇOCUĞU HEMEN KOŞUP YERDEN KALDIRIYORUZ? Dolayısı ile ağlamasına neden oluyoruz.
İŞTE TAAA 6. AYINDA büyüklerimizden gördüğümüz gibi yetiştirmeye devam ederek ONLARI BAĞIMLI, KENDİNE GÜVENMEYEN bireye dönüştürüyoruz.
*** Sonuçta Türk ailelerinin çocuk yetiştirme teknik ve yöntemlerinde yaptığı yanlışlar sayesinde çocukların ailelerine daha bağımlı, özgüvenlerinin yüksek olmadığı, toplumda saygılı bilincinin her geçen gün iyiye değil daha geriye gittiği bir gerçektir.
ÜNİVERSİTEYE GİDEN ÇOCUĞA BİLE YETŞTİN GÖZÜ İLE BAKILMAMAKTA, ONUN YERİNE EVİ TUTULMAKTA, ELEKTİRİK, SU BORCU ÖDENMEKTE, SINAVLARINDA YEMEKLERİ YAPILMAKTA, BEKAR EVLERİ TEMİZLENMEKTEDİR.
*** AYRICA SON ZAMANLARDA TOPLUMUMUZDA ''ÇOCUĞU SERBEST YETİŞTİRMELİYİM'' ANLAYIŞI AİLELERCE YANLIŞ ANLAŞILMAKTA, HER İSTEDİĞİ YAPILMAKTADIR.
****OYSA BURADAN ANLAŞILMASI GEREKEN BAĞIMSIZ HAREKET ETMEYİ ÖĞRETMEKTİR.
KENDİNE GÜVEN DUYGUSU GELİŞMİŞ, HER TÜRLÜ ZORLUKLAR KARŞISINDA AYAKTA DURABİLEN GENÇLER YETİŞTİRMEK,
SAYGILI İNSAN,
SAYGILI TOPLUM OLMAK DİLEĞİ İLE...