Utangaçlıkla karıştırılmaması gereken ruh sağlığı sorunu sosyal fobide, ailenin ketleyen, aşırı koruyan ve baskılayan tutumu, çocukta sosyal fobi gelişme riskini 3 kat artırıyor.
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Klinik Şefi ve Başhekim Yardımcısı Doç Dr. Nesrin Dilbaz, ergenlik çağında çocuğun içine kapanmasının ve toplum içinde olmaktan kaçınmasının utangaçlıkla karıştırılmaması gerektiğini vurguladı.
Önceden girişken, neşeli olan ancak birden bire içine kapanan kişilerde sosyal fobi gelişmiş olabileceğine işaret eden Dilbaz, bu belirtilerin aileler tarafından ergenlik ya da okul değişimi gibi nedenlere bağlanarak gözden kaçırıldığını dile getirdi.
Dilbaz, şu bilgiyi verdi:
''Örneğin, üniversite dönemlerinde karşı cinsle arkadaşlık kuramama, kültürel etkinliklerin içinde yer alamama, bir toplantıda konuşma yapamama, önceden hazırlanmış bir raporu sunamama, başkalarının yanında yemek yiyememe-içememe, başkalarının oturduğu odaya girmekten kaçınma, ısrarlı bir satıcıya karşı duramama, arkadaş toplantısına, partiye girememe sosyal fobinin en belirgin özellikleridir.
Göz temasından kaçınma, ses tonunun düzleşmesi, iki büklüm başı öne eğik duruş, özür dileme ve kendini değersiz hissetme cümleleri, bir yabancı ile tanışma veya tanıştırılmaktan kaçınma, utanacak veya küçük düşecek bir şey yapma endişesi, ellerinin titremesinden korkma bu kişilerin yaşadığı sıkıntılar arasında yer alıyor.''
Sosyal fobinin görülme sıklığı açısından Orta Doğu Teknik Üniversitesinde (ODTÜ) bin öğrenciyi kapsayan bir araştırma yaptıklarını belirten Dilbaz, öğrencilerin bu okula çok iyi puanlarla girdiğini, yüksek okul başarısına sahip olduğunu, araştırma için ODTÜ'nün bu yüzden seçildiğini anlattı.
Dilbaz, araştırma sonucunda ''öğrencilerin yüzde 21'inde sosyal fobi çıktığını'' ifade ederek, ''Yüksek okul başarısı, bu çocuklarda sosyalleşmeyi geriletebiliyor, baskılayabiliyor. Başarılı olabilmek için sosyal aktivitelerden uzak kalan gençler, başarılı ancak içine kapanık olabiliyor'' dedi.
Doç. Dr. Dilbaz'ın verdiği bilgiye göre, sosyal fobisi bulunan kişilerde aile yapısı çok önem taşıyor.
Sürekli eleştiren ebeveynler, çocuklarında sosyal fobi gelişmesine neden olabiliyor. Çocukların yetiştirilirken ketlenmemesi gerekiyor. Yaptığı güzel davranışların ödüllendirilmesi ve çocuğun onore edilmesi isteniyor. Olaylar karşısında 'Niye böyle yaptın? Bak olmadı işte' yerine 'Şu yolu da deneyebilirdin, belki şansın artardı' gibi cümlelerin kurulması öneriliyor. 'Yapamazsın, anlamazsın' gibi olumsuz cümleler kullanılmaktan kaçınılması gerekiyor.
Ketleyen ailesi olan çocuğun, sosyal fobi sahibi olma riski 3 kat artıyor. Bu nedenle, öncelikle anne ve babanın daha çocukluktan itibaren çocuğuna 'yapabilirsin, başarabilirsin, istersen olabilir' gibi olumlu cümleler kurması ve onu teşvik etmesi tavsiye ediliyor.
İleri derecede kaygılı bir anne ya da baba aşırı kollayıcı ve koruyucu olabiliyor ve böylece çocuğun kendi başına araştırma ve inceleme yapma gereksinimini engelleyebiliyor. Böyle bir engelleme de çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırıyor. Sürekli bir korku içinde olan çocuk, sürekli olarak kaçınıyor ve insanlarla karşı karşıya gelemiyor.
Sosyal kaygıda doğum sırası da önem taşıyor. En utangaç çocuklar tek çocuklar olup, onları takiben ilk çocuklar geliyor. En küçükler en az utangaç olanlar. Buna göre kardeşlerin olması sosyal becerileri öğrenme ve test etme olanağını veriyor.
Alıntı