Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Işık Görker, koruyucu ailelerin çocuklarında okul fobisinin daha sık görüldüğünü bildirdi.

Yrd. Doç. Dr. Görker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, okul fobisini, çocuğun okula gitmek istememesi ya da okuldan korkması olarak tanımladı.

Okul fobisinin, okula gideceği zaman çocuğun endişe duymasından, okula gitmeyi reddetmesinden anlaşılacağını ifade eden Görker, şöyle devam etti:

''Özellikle okul saatleri yaklaştığında çocukta sıkıntı hissi, ağlama, sinirlilik, mide bulantısı, iştahsızlık, baş ağrısı ya da saldırganlık şeklinde bulgular görülmektedir. Gece uyku düzensizliği de bulgu olarak kendini gösterebilir. Sıklıkla 6-8 yaş dönemi çocuklarda okulların açıldığı Eylül-Ekim aylarında görülür. Sıklığında cinsiyet ayırımı yoktur.

Okulun kapalı olduğu zamanlarda ya da okula gitmemesine karar verildiğinde bu yakınmalar kaybolur. Evlerindeyken rahat olup, herhangi bir sorun getirmezler. Zeka düzeyleri normal olan çocuklardır. Okula yeni başlayan bir çocuk için birkaç gün sürebilen bu durum, yeni girdiği sosyal bir ortama uyum süreci olarak değerlendirilebilinir. Eğer birkaç hafta sürer ve çocuğun okuldan soğumasına yol açarsa artık okul fobisi gelişiyor denilebilir.''

OKUL FOBİSİ YETİŞTİRME TARZINA BAĞLI GELİŞİYOR

Okul fobisi olan çocukların yetiştirilme tarzının bu durumu tetikleyebileceğini ifade eden Görker, şunları kaydetti:

''Yapılan gözlem ve çalışmalar, okul fobisi taşıyan çocukların annelerinin, çocuklarını aşırı koruyucu, kollayıcı, çocuklarının başına bir şey geleceği kaygısı taşıyan, çocuklarına karşı net bir davranış sergilemeyen, bireyselleşmeleri için kolaylık sağlamayan anneler olduklarını göstermektedir. Bu ailelerin, sıklıkla çocuklarının bedensel sağlıkları ile çok ilgili oldukları, onların sürekli göz önünde bulunmalarını isteyen ebeveynler oldukları, bazılarının depressif yakınmalar gösterdiği gözlenmektedir. Çocuğundan ayrılmak istemeyen ebeveyn tutumu, çocuğun ebeveyninden ayrılmada endişe ve korku yaşadığı bir tabloya dönüşmesine neden olmaktadır.''

Görker, okul fobisinin hastalık, kaza, ameliyat, yakın bir akrabanın hastalığı ya da ölümü, ebeveynlerin boşanması, aile içi şiddet ya da bir kardeş doğumu, okulda yaşatılan ihmal ve istismar durumları, okul değiştirme gibi özel durumlar sonrasında da görülebileceğini ifade etti.

ÖZENDİRİCİ VE DESTEK OLUNMALI

Çocukların yaşadığı sıkıntıyı atmasında aile ve öğretmen işbirliğinin önemli olduğunu vurgulayan Görker, şöyle devam etti:

''Okul fobisi taşıyan çocukların iyileşmelerinde, anne, baba, çocuk ve öğretmen işbirliği önemlidir. Aile ve öğretmen, çocuğun korku yaşadığı için okula gitmek istemediğinin bilincinde olmalı, çocuğu bu nedenle, azarlamamalı, cezalandırmamalı, suçlamamalıdır.

Çocuğun okula gitmesine özendirici ve destekleyici olunmalıdır. Bunu yaparken aile bireylerinin hepsi çocuğa aynı tavrı uygulayabilmeli ve net olmalıdırlar. Çocuğun okula sürekli devamlılığı sağlanmalıdır. Eğer bunları yapmada başarılı olamıyorlarsa, çocuk psikiyatrisine danışılmalıdır. Birlikte verilen kararlarla çocuk aşamalı olarak okula alıştırmaya çalışılır. Bu aşamalı döneme anne bir süre katılabilir. Etkili bir tedavi yalnızca çocuk değil, ebeveynlerinin de katılımı ile olmaktadır. Aileyi yönlendirme, davranışcı tedavi yöntemleri ve gerektiğinde aile tedavisi ile bu sorun ortadan kalkabilmektedir.''

TEDAVİ GECİKTİRİLMEMELİ

Tedavinin geciktirilmesinin davranış bozukluklarına varan olumsuzluklar yaratacağına dikkati çeken Görker, şunları kaydetti:

''Tedavi geciktirilirse, okula gidemeyen çocuğun okula tekrar uyum sağlaması daha zor olacak ve yaşıtlarından geri kalacağından, akranları ile oluşacak sosyal ilişkilerinin gelişmesine de engel konulacaktır. Çocuğun bu sorununa aynı zamanda ikincil olarak uyum ve davranış bozuklukları gibi bazı psikiyatri bulgular da eklenebilir. Yapılan çalışmalarda, okul fobisi geliştiren çocukların daha ileri ki yaşamlarında sosyal fobi geliştirdikleri görülmüştür. Okula başladığı dönemlerde yeteri kadar sosyalleşemeyen çocuk, ileri ki yaşlarda da girdiği sosyal ortamlarda aynı korku ve endişeyi yaşayabilecektir.''

Anadolu Ajansı