Aşk Bizim Kapıyı Nasıl Çalacak?

Okuduğumuz romanlarda, dinlediğimiz şarkılarda, seyrettiğimiz filmlerde anlatılan aşk, peri masallarına benzer.


Romantizmin, mutlu veya mutsuz sonun bizde yaşattığı duygu fırtınasına bakarsak, aşkın gerçekliği hakkında şüpheye düşebiliriz. O muhteşem eserlerde anlatılan, bizi tebessüme ya da gözyaşına boğan hikayeler, yaşadıklarımıza pek benzemez.

Kadın kahramanların beyaz atlı prenslerine kavuştukları, maddi, manevi zenginliği yaşadıkları senaryolardan tutun da; gözyaşıyla biten, bir tarafın kalbinin kırıldığı romanlara kadar hepsi biraz trajik ama saf aşkla doludur.

Gerçek yaşamda ilişkiler, belirli bir grafik izler. İnişleri çıkışları vardır. Zorluklarla karşılaşan çiftler, az veya fazla mutlu olsalar da beraberliklerini sürdürürler. Bunun yanı sıra, çoğumuzun ilişkisi ya zaman içinde yavaş yavaş sona doğru gider ya da bıçak gibi kesilir.

Kalbimizde büyük yaralar açan, uzun süre kendimize gelemediğimiz, sosyal yaşantımızdan tutun da işimize kadar pek çok konuda bize darbe vuran ayrılıklar yaşamışızdır. Bu bazen travma halini bile almıştır. Aşktan, sevmekten ve güvenmekten korkan insanlar haline gelmişizdir.

Eskisine oranla daha çok ilişkinin sürdürülemediğini düşünüyorum. Ömürlük evlilikler, sonsuz aşklar sanki süzülüp gittiler. “Ölüm bizi ayırana kadar” cümlesi, nikah masasında bir söylem haline geldi. Etrafımızdaki insanlar evlilikten korktuklarını söylüyorlar. Kiminle konuşsam, “bana evlilik deme” diyor ama sürekli evleniyorlar. Ancak çoğu birkaç yıl sonunda ayrılıyor.

Bir okulun veli toplantısında, aile olarak kalmayı başarmış çiftleri parmakla sayabiliyorsunuz. Üzerinde çok düşünmeden, heyecan ve cesaretle yapılan evlilikler, maalesef genelde hüsranla sonuçlanıyor. Ayakları üzerinde durmaya çalışan, yalnız anneler; hayatın yükünün üstüne bir de tek başına çocuk büyütmek zorunda kalıyorlar.

Yalnız yaşayan insan sayısının artması ve tek başına kalmış ebeveynlerden yola çıkarak, toplumsal ve kültürel değişimi gözlemleyebiliriz. Cinsel özgürlük çağında yaşıyor olmamızın buna etkileri nasıldır, elbette incelemek gerekir.

Ancak bana göre asıl incelenmesi ve örnek alınması gereken, altın yıllarını kutlayan çiftler olmalıdır. Bunu nasıl başardıklarını anlamalıyız. Mutlaka ki, zamanın getirdiği farklılıklar olacaktır. Ekonominin farklılığı, günümüz dünyasında ayakta durmanın zorlukları, ekmeğin aslanın ağzından çoktan çıkıp, bilmediğimiz bir yere gitmiş olması gibi faktörler yadsınamaz. Yine de, bir ilişki belirli kurallar ve özverilerle devam edebilir. Biz acaba hangilerinde yanlış yapıyoruz, onu bulalım!

.ALINTIDIR.