Aşksız Bir Kış Gecesi!
Kar, bir örtü gibi İstanbul’un üstünü kapladığında, aklıma önce aşk gelir. Zaten benim aklıma ne zaman aşk gelmez ki?
Bu gece yalnızlığımı omuzlarıma şal gibi örtüp, camdan sokağı seyrediyorum. Biraz soğuk mu oldu salon, yoksa gönlüm mü buz tuttu, bilemedim?
Zalim bir yaz sıcağına da vurgun olabilirdim aslında ama ben karı severim. Aşkın o donduran, buz kesen yanını hatırlatıyor sanırım.
Karın aşkla dansını anlayabilmek için, biraz yürek sızısı çekmiş olmalısın. Yüreğinden hançerlenmiş, en sevdiği tarafından bırakılıp gidilmiş, azıcık hüzünlü ama yine de mağrur olmalısın.
Aşk, kışın güzeldir. Yaz aşklarına kanmayın. Onlar bir sihrin etkisi kadar kısa süren ve yıllar içinde unutulacak, tebessümlük anılardan başka bir şey değildir. Kışın aşkı, ömürlüktür.
Gönlümün buz tuttuğu bu gece yarısında, yine bekliyorum, kimi beklediğimi bilemeden. Belki bir telefon sesinden, belki bir kapının zilinden medet umuyorum. Hiçbiri olmazsa, en azından bahanem hazır, kar yağdı!
Yolların kapanmasının, kalplerin kapanmasından daha iyi olduğunu düşünerek, kendimi avutuyorum. Kış benim şehrimde yüzünü gösterdi. Şimdi açar kardelenlerim!
Sokağa fırlamış çocuklar, kartopu dillere bahane ve büyükler camdan sözüm ona çocukları seyrediyor. Ne güzel birleştirir insanları kar ve ne güzel anılar hatırlatır, benim gibi yalnızlara.
Çocukluğumun soba üstü kestane kokusu, anneannenin ördüğü battaniyenin yumuşak dokusu ve komşunun oğlu, ilk aşkım! Hepsi karla birlikte, aklımın arkasından çıkıp gelirler.
Kardan melekler yapardık, henüz küçüktük. Şimdi melekten biblolar koyuyorum büfemin içine ama hiç melek gibi biri uğramadı şu köhne evime. Bazen düşünürüm, acaba melekler de sever mi karı? Onların da içini bir hüzün kaplar mı, şu beyazın cama vurduğu anlarda?
Kar, beyaz ve sessiz bir dua gibi yağarken, ruhumun renklerine de uğrar. Dengem bozulur bu gece yarılarında. Siz bana bakmayın! En çok kar yağdığında şair olmak isterim ve en fazla o zaman özlerim sevdiklerimi, hasret ini çektiklerimi ve gidenlerimi…
.ALINTIDIR.