Bilim Aşkı Vurdu!
Son yıllarda, aşk doğaüstü bir duygu olmaktan çıkmış ve bilimin pek çok dalının ilgisini çekmeyi başarmıştır. Yüzyıllardır bilim ve aşk, birbirinden son derece uzak gibi durmalarına rağmen, bilim artık aşkın sırrını da çözüyor.
Bilim ve aşkın yan yana anılmamasının altında yatan en önemli nedenler; bilimin analitik, aşkın ise gizemli bir sır gibi duruşundan kaynaklanmıştır. Aşkın sırrını çözme işi, filozofların ve şairlerin omuzlarına bırakılmıştır.
Ancak son zamanlarda nörokimya gibi, uygulamalı bilim dalları aşkın gizemini çözmeye başladı. İnsanın cazibesini ararken, en sık karşılaşılan duygu aşk olunca; bilimin de bu konuya daha fazla uzak kalması elbette zordu.
Bilim, çoğumuz için soğuktur. İçinde barındırdığı gerçeklerin, o güne kadar doğru bildiğimiz her şeyi alt üst etmesinin bunda bir etkisi var mıdır dersiniz? Yine de, gerçeklere ulaşmak, insanın iç dünyasına ayna tutmasıdır. Her hareketimizi anlamlandırmaya yarayan bilim, aşkın pembe gözlüklerini çıkardığımızda yaşadığımız pişmanlıkları da, aydınlatmaya yarayacak gibi duruyor.
Bizim flört diye nitelendirdiğimiz hareketlerin, yüzyıllar boyu süre gelen ve incelediğinizde diğer canlılarda da bulunan, beyin kimyası ve içgüdülerden kaynaklandığını anlıyoruz.
Öncelikle kabullenmemiz gereken, kadın ve erkeğin en temel özelliklerinin birbirinden farklı olduklarıdır. Bu yüzden iki cins arasında bir türlü çözülemeyen sorunlar vardır. Bunlar çoğunlukla bilincimizin dışında işlerler.
Erkeklerin libidosu, genlerini yaymak için onları çokeşliliğe zorlar. Bu bilimsel gerçek karşısında, kadın aciz kalır. Bunu kadının anlaması mümkün değildir. Doğal sonuç ise; erkeğin, eşi veya sevgilisi tarafından asla anlaşılmadığını düşünmesidir.
Bu bilimsel tavrın, erkek bilim adamları tarafından mı ortaya atıldığını merak etsem de, bilim karşısında boynumuz kıldan incedir. İşin kötü tarafı, bilim bu çarpıcı açıklamayla karşımıza çıkana kadar, çokeşliliği savunan, dillendirmese de uygulayan adamları, kendi aramızda çarmıha gerebiliyorduk. Şimdi, elimiz kolumuz bağlandı.
Benim de aklım karışıyor bazen, ne yapalım şimdi? Adamların genetiğinde, içgüdülerinde sürekli farklı kadınlarla olmak var diye, çoluğu çocuğu dağıtalım mı? Yuvaları bozalım, adamların başka kadınlarla birlikte olmasına göz yumup, sabahlara kadar iki gözümüz çeşme camlarda mı bekleyelim? Bizim biyolojik tavrımızda, onlar gibi davranışlar yok diye, kendimizi zorlayarak benzeyelim mi?
Bilim aşkı vurdu! Ama merak etmeyin, bilim bunu sadece aşk için söylüyor. Evlilik aşkı öldürüyor nasılsa! Aslına bakarsanız, neden bilimi taşa tutuyoruz ki? Bu bilimsel açıklamalardan önce de, yukarıda saydıklarımı yapmıyor muyduk?
.ALINTIDIR.