Duyduğun Aşk Değil, Kuru Gürültü!
Ortalıkta söylenip durdun, “aşığım, çok seviyorum” diye başının etini yedin milletin. Sana göre dünyanın en büyük aşkıydı. Sonra ne oldu?
Aşkın üstü bu kadar kolay toz tutar mı? Her sakallıyı baban, her çiçeği gül, her duyguyu aşk sanan cahil; senin duyduğun aşk değil, kuru gürültü!
Ağzı boş laf yapanın, kalbi de boş oluyor. Zannediyor ki, midesinde hissettiği açlık kadardır aşk, doyunca geçer; geçmez!
Yüreği yangın görmemişin, külü mangala yetmiyor. Diline sevgiyi dolayan, kendini Mecnun sanıyor. Aşkın orta yeri savaş, senin elin silah tutmuyor!
Aşkta gurur olmaz ama içinde onur olmayan duyguyu da aşktan sayma! Duruşu heybetli değildir fakat sen görünüşe aldanma!
İlk fırsatta başka tene değen bedenin taşıdığı kalp, aşık mı oluyor? Kirlenmiş dilin sözünde, en çok aşk eğreti duruyor.
Satılmış gecelerin eğlencesinde, aşk rafa mı kalkıyor? Bir tutam zevk için kenara atılan kalp, yerine konunca aşkla mı doluyor?
Çivi çiviyi söker diyerek gezdiğin tüm bedenler, sırtında birikip duruyor. Cebin, alman gereken dersler yerine, insan artığı doluyor.
Bir gözün, bir sözün peşinde divane olup yollara düşmediysen, üstelik bunu da küçümsediysen; nasıl oluyor da aşk, her gece senin koynunda uyuyor?
Başkasına söylediklerin dert değil, kendine bunca yalanı söyleyen dilin, kalbinin sözüne mi inanıyor?
Hadi hiç aynada bakmadın yüzüne, başın da mı yastığa düşer düşmez uyuyor? Bu nasıl bir cehalettir ki, bir ömür kendini fark etmeden geçiyor?
Yüreğin ıslak senin, üstünde durulmaz. Kayıp düşenlerin sonu, buradan belli oluyor. Üstelik kanıp yalana, hepsi aşık sanıyor!
Bre utanmaz! Senin yaşadığın aşksa, hakikaten bu dünyanın çivisi çıkıyor!
Candan Ünal