İnsanın dünyada var oluş ve yaşam yolculuğu, bedenini var eden sevginin gücü ile güç kazanırken bu sevgi ile insanların gönlüne girerek insan olduğunu kanıtlamıştır. Başka bir şekilde gönülde sevgi olmadan sevginin yolundaki bu gönül bahçesi denilen merhamet anlayış vefa olmadan, insanın insan olduğunu kanıtlaması insanlara kendisini sevdirmesi mümkün değildir.

Çeşitli düşüncelerin bu güzel gönül yapısını ve onu temsil eden düşüncesini şeklini bozmaya, çalışsa da uzun vadede bir sonuca vararak gönüldeki sevgiyi yok edememişlerdir. Kamil insan olma yolu olan İslam’ın yolunda yürüyen insanlar bu sevgi ve ilahi yolda, Yüce Rahmanın emrini hayatında uygulayanlar her zaman bu kapının açık olması için uğraşmış durmuşlardır. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi veli vb. gibi gönül insanları hep bu kapının kapanmaması için uğraş vermişlerdir.

İşte Gönül dostu Mevlana ne güzel demiş:

Bin sene de okusam, Ne biliyorsun diye sorsalar bana haddimi bilirim derim.

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.

Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönül’e giren gözden ırak olsa ne olur.

İşte Gönül dostu Yunus Emre’nin o güzel sözleri:

Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez
Onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz
Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez
*** ***
Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlar isen, Mani’sini dinler isen
Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz
Yunus Emre

Ya Gönül dostumuz Hacı Bektaşi veli ne güzel söylemiş:

“Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk,
Eğer konuşacaksan, hikmet ile konuş,
Ve oturacağın zaman, saygı ile otur!”

Hepsinin sözünde düşüncesinde, bu dünyanın gelip geçici olduğu gönül yıkmak ile bu dünyada insan olarak yaşanılaamayacağı, gönülleri severek bu dünyada cenneti yaşayarak emanet olan ruhu, zamanı geldiğinde, Yüce Rahmana tertemiz bir biçimde teslim edilmesi gerektiğini söylüyorlardı.

Ne kadarda haklılar, düşünebiliyor musunuz bu günümüzde onlarca insanın kanı insan olmayan kılıksız vahşi kurt kılığına girmiş, insanlıktan nasibini almamış insanlarca katl edilirken, onların misyonu gönül dostu insan oldukları nasılda ilk bakışta anlaşılıyor ve bir güneş gibi, gönüllere doğarak ve gönülleri sevgi ile inşa eden mükemmel insanlar olduğu hemen belli oluyor.

İşte bu gönül dostu kâmil insan derecesini, nefisleriyle sayısız mücadeleler verip, biz insanların gönlüne girerek, gönlümüzü tertemiz sadece sevgi ile ancak yaşatabileceğimizi söyleyen bu nadide insanlar, hayatın zorlu zorlu imtihanlardan geçtikten sonra elde ettikleri kazandıkları sevginin ne kadar büyük olduğu da malumdur.

Kâmil insan olma yolunda, yürümek için nefisleri ile mücadele ederken insanlar ile gönül kırıcı değil onların gönüllerine bir damla kara leke düşmemesi içinde gece gündüz mücadele etmiş ve dünyada yaşarken kendi imtihanlarını, da, bu güzellik ve sevgi dolu yolda hep birlikte, gönül gönle yolculuğun en güzelini yaşayarak ve yaşatarak o tertemiz nurdan ruhlarını tertemiz, yüce Rahmana teslim etmişler ve önümüzde kıyamete kadar açık olan sevginin yolunu da açık bırakarak aramızdan ayrılmışlardır.

İnsan bir yolcudur bu yolda sevgi ile yürür sevgi ile ruhunu Rahmana teslim eder cennette köşküne sarayına kavuşur veya kin nefret ile gönlünü doldurur, şeytanın yardakçısı olur şeytan ona uzakta kıçı ile gülerken ruhunu anlatılması güç ıstıraplar içinde teslim eder ve cehennemin yolunun da ebedi olarak yanmak için koşar.


Bu güzel gönül dostları, gönül veya kalp denilen et parçasını Allah’ın nazargahı olduğunu sadece ona bakarak bize değer verdiğinin farkında olan insanlardı. Yolculuk, için önce bir yolun olması ve bu yolun tüm pisliklerden temizlenerek yürünmesi gerektiğini bilen bu amaç doğrultusunda yaşayan insanların başarısı, tabi ki her zaman büyük olacaktır.

Hayatın bedensel ölüme uzanan yolunu kat etmek için gönül, denilen bu evin tertemiz sevgi ile din ile Gül kokulu Resul ile Kuran ile doldurarak arınma anlamını taşıyan bu yolda ölüme uzanan yolu kat eden insan, canlı bir varlık olmanın ötesinde, âlemin göz bebeği olan insan oluşun hikmetine de vakıf olmanın gerektiğini anlamamızı bize ısrarla bildiren bu insanlar aramızdan yok olduktan sonra yerleri hala boş duruyor.

Bu güzel insanlara şimdiler de ne kadar muhtacız öyle değil mi?


Mehmet Aluç