Kar Altında Aşk Düşleri!

“Ne zaman sevdaya düşsem büyür yüreğim, aklımdan uzak bir hayale kapılır giderim. Ben aşkın sevdalısıyım, içimdeki çocuğu onda gizlerim….”


Bugün biraz şiirsel bir giriş yaptım. Size bu yazıyı Abant Gölü’nün kenarından yazıyorum. Kaşımdaki tepelerde çam ağaçları beyaza bürünmüş. Elimde bir bardak sıcak kahve, önümde manzaraya uyan beyaz bir kağıt, gel de şiir yazma!

Bazı anlar insanın aklına kazınır ya, benim de bu manzara hafızamda yerini alacak. Saat sabahın körü, etrafta in ve cin top oynuyor. Hatta onlar bile daha uyuyor olabilirler. İki saatlik uykudan kalkıp, şurada geçireceğim kısa zamanı kaçırmamak için, kendimi otel odasından dışarı attım. Dün gece kaç saat program yaptım oysa, yorgunluktan kafamı kaldıramıyor olmam gerekirdi ama çakı gibiyim. Oksijen, temiz hava, ne kadar özlemişim! İstanbul’un kaosundan çıkmadan, bu huzura ihtiyaç duyduğunu anlamıyor insan.

Birkaç saat sonra yola koyulup, tekrar İstanbul’a döneceğim. İçime çekebildim kadar çok çekiyorum havayı. Üstelik kar seven biri olarak, kimsenin ayak izinin olmadığı beyaz yorganın üstünde yürümenin keyfini yaşıyorum. Hep burada mı kalsam acaba diye içimden geçirdim ama zor! Bu kadar dinginlik, huzur ve sükunet, bizim gibi alışık olmayan bünyeyi bozar.

Araba kornası, zaman telaşı, ilişki karmaşası olmadan nasıl yaşarım? Aslında pek de güzel yaşarım ama burada çift olmak lazım! Tek başına karda yürümüşüm, şömine önünde ısınmışım, mangalın son deminde kahve pişirmişim, ne fayda? Gönül mutlaka bir can yoldaşı arayacak kendine, bahçede beslediğin köpeğin dostluğu da bir yere kadar.

Aslına bakarsanız bütün hikaye, paylaşmak! Yalnızlığın bile keyfi, yalnız kalabildiğin zamanlarda saklı kalıyor. İçinde sevda yokken zar zor atan bir kalbiniz varsa; dünyanın en güzel yerinde bile, içinizi biraz hüzün kaplıyor. Sevginizi, ekmeğinizi, paranızı, dostluğunuzu paylaşmadan, cennette olsanız neye yarar?

Aşk da kolay iş değil, kabul ediyorum ama var olan her şeyin içinde biraz sıkıntı gizli değil mi? İçinde kum taşımıyor mu çağlayarak akan dere? Gül bile, dikeniyle birlikte yeşermiyor mu? Karı getiren, soğuk değil mi? Her güzellik, kendi içinde bir bedel ödemiyor mu?

O zaman sevda da sızısıyla geliyordur. Kalp dediğin, öyle bedavaya atmıyor. Aşk denilen mucizeyi istiyorsan, onun da karşılığı olmalı! Biraz fedakarlık, biraz empati, aşk dediğin emek kokmalı!

Zaman akıp geçmiş, bu kadın da artık yola koyulmalı. Bu güzel yerden geriye, hediye olarak şu iki satır kalmalı: “Ne zaman sevdaya düşsem büyür yüreğim, aklımdan uzak bir hayale kapılır giderim. Ben aşkın sevdalısıyım, içimdeki çocuğu onda gizlerim……”

Candan Ünal