Karanlık Aydınlatacak içimizdekileri!
Şu kapalı kapılar ardında ne çok şey dönüyor. Perdeleri çekilmiş evlerin, ışıksız odalarında gizlenmiş ne çok düşünce var!
Geceler! Tüm kirliliği örter gibi görünen, aslında içindekileri kusan zamanlar. Gözyaşlarının, öfkenin, intikamın, hayalin ortaya çıktığı geceler!
Tam şu anda, bir kadın camdan dışarı bakıyor. Her yan sessiz, onu içine çekiyor karanlık. Aklındakiler, yüreğinden geçenlere engel oluyor. İhaneti düşünüyor. Mutsuz bir kadın, içeride uyuyan ve bir zamanlar sevdiği adamın artık sesine bile dayanamıyor. Kadersizliğine yanıyor. Her yanını saran iplerden kurtulamıyor. Ömrünün sonuna kadar aynı adamla yaşamak zorunda kaldığı aklına geldikçe, bedeninden nefret ediyor. Bir çıkış yolu arıyor, bir aşk! Gizli, saklı, kimse görmeden yaşanacak ama onu hayata bağlayacak bir nefes istiyor. Gelecek aşkın da, kendini bir kapalı kapı ardında sarsacağını bilmiyor.
Bir adam, otel odasında, yanında uyuyan kadını unutmuş gibi, gözlerini tavana dikmiş. Bir zamanlar delicesine sevdiği, o güzel gözlü kadını düşünüyor. Onu terk ettikten sonra, en yakın arkadaşıyla evlenen o zalim kadını! Acı haberi duyduğunda nefret etmişti kadınlardan ve o anda karar vermişti bir daha kimseyi sevmeyeceğine. Kendine verdiği sözü tuttu. Bu gece, barda tanıştığı bir yabancı kadınla, özensizce sevişip, bir an önce uyuması ya da çekip gitmesi için dua etmişti. Hiç kimsenin, o güzel gözlü kadın gibi kokmadığını düşünüyor. Soğuk yatak, otel odası ve bir yabancı, hepsi bu sahte dünyanın içinde, adamı kendinden daha çok uzaklaştırıyor.
Genç bir kız, ailesinin uyumasını bekleyip, odasının camını açıp bir sigara yakıyor. Yalnızlığını düşünüyor. İlk aşkının onu neden terk ettiğini anlamaya çalışıyor. Kurduğu evlilik hayalleri geliyor aklına. Kendini kirletilmiş, elinden en değerli olan alınmış gibi hissediyor. O sırada karşı apartmandaki adam perdeyi aralıyor. Göz göze geliyorlar. O güne kadar çok rahatsız olduğu bu bakışlar, ilk defa hoşuna gidiyor. Gülümsüyor! Sigarasından son nefesi çekip, sokağa fırlatıyor. Camı kapatıp, ışığı söndürüyor. Sokak lambasının odasını aydınlattığını, karşıdaki adamın hala camda olduğunu ve onu seyrettiğini biliyor. Soyunmaya başlıyor. Beğenildiğini, gözlendiğini bilmek hoşuna gidiyor. Sevdiği onu terk etse de, başkalarının istemesi egosunu okşuyor. Üstünden çıkarıp attığı her eşyayla birlikte, ruhundan parçaların yere düştüğünü fark etmiyor.
Geceler, herkesin hikayesini gizliyor ya da tam tersi ortaya döküyor. Birazdan gün ağaracak. Uyanıp yeni güne hazırlanacak aynı kadın, aynı adam, aynı genç kız ve hepimiz. Dün gece tüm kirliliği içimize sindiren, kabusun, cehennemin ortasında duran bizler değilmişiz gibi, günaydın diyerek tebessüm edeceğiz birbirimize ve herkes kendi rolüne bürünecek tekrar; ta ki gecenin karanlığı içimizdekileri aydınlatana kadar…
Candan Ünal