Uzun zaman olmuş sana mektup yazmayalı...
Unutmuşum sarı saman kâğıdın kokusunu, kalemin ikide bir kırılan ucunu...
Halbuki çok geçmiş değil zaman,
Postacının yolunu beklediğimiz o telaşlı günler…
Yazdı mı, yazmadı mı? Heyecanla çarpan yürekler...
Zordu aynı zamanda mesajlara sıkıştırılmamış sevgiler...
Bak! Aklıma düştün akşam vakti. Radyoda bilmediğim müzik...
Garip haller sardı dört yanımı, saçlarımda beyazladı.
Arada kalmış, tek bir yaprak saman kâğıt, ona yazdım şimdi adını...
Bilirsin, eskiden çocuk sesleri karışırdı kuş cıvıltılarına bizim sokakta,
Ayşe nine bastonla kovalardı,
Bakkal Hamdi’nin tezgâhından aşırdığımız şekerleri...
Bizim dört mevsim Ali'yi hani bir üst sokakta otururdu,
Hatırlarsın...
Hiçbiri yok şimdi...
Çok şey değişti buralarda sana yazmayalı...
Mahalle yenilendi, çocuklar yüksek binaların gölgelerine yenildi…
Kuş sesleri kesildi, Ayşe nine yitik...
Dört Mevsim Ali'nin bile kıymeti bilinmedi…
Hani diyordun ya! Kavgamız namusumuz…
Dört duvar arasında sınanmamış namuslar sorguluyor artık bizi,
Hani yenilmez diyordun ya insan!
Yenildi...
Elli gramlık et parçası o inandığın yürekler…
Ülkü diyordun ya! Gel gör, çirkince bir kıza ad şimdi...
İhtimal ki gelmezsin!
Gözlerin öfkeden kızıla dönecektir belki...
Sen eskiden poyrazdın savururdun, yalana dair her şeyi…
Mert adamsın, bilirim yüreğin hala deli...
Gel gör ki eskiye ait her şey bitti.
Ne sakladığımız sarı saman kâğıtların sadakati, ne yaşadığımız o asil sevdaların izi kaldı şimdi...
Yazan: Yeşim Demir TURAN
Kaynak: https://www.habermedyaturk.com/mektup-makale,117.html