Neden Ayrıldılar?

Az önce, bir çiftin kavgasının içinden çıkıp eve geldim. Canım sıkkın! Maalesef ortalığı düzeltemedim.


Sevdiğim iki insan, çok zorlu bir yoldan geçip bir araya geldiler. Uzun yıllar ikisi de birbirini sevdi. Bir türlü cesaret edip, bir ilişkiye başlayamadılar. Başında az bela olan ben, dayanamayıp aylar önce araya girdim. İkisini yüz yüze getirip, hislerini paylaşmalarını sağladım.

Birbirlerini görünce gözleri parlayan ama dilleri lal olmuş bu arkadaşlarım, bir ay kadar oturup konuştular. Kızın gönlü yoktu çünkü erkeğin ilişkide çok tutarlı olamayacağını düşünüyordu. Erkeğe bu düşüncelerini söylediğinde, sanki karşımıza beyaz atlı prens çıktı. Kızı inandırmak için öyle şeyler yaptı ki, benim bile nutkum tutuldu.

Eve yığılan çiçekler, hediyeler, başkası için çok normal gelebilir. Ancak bizim hikayedeki erkek arkadaşım, biraz raconlu ve sert biriydi. Ona göre elinde çiçek tutmak bile zayıflık göstergesiydi. Kadının eline yular vermek olarak algılardı bunları.

Aradan geçen zaman içinde gördük ki, adam gerçekten seviyor ve kendi kurallarını bile ihlal ediyor. Daha ileri gidip şiir yazıyor. Asla yapmaz dediğimiz hareketleri arka arkaya gösteriyor. Hepimizin hayranlığını ve takdirini kazandı.

Sonunda kızı da razı ettik. Birlikte yaşamaya başladılar. Kız arkadaşımın kurulu bir evi ve düzeni, üstüne üstlük bir de çocuğu olduğundan, onun düzenini bozmadık. Erkeği onun evine taşıdık. Aradan geçen zaman, her iki tarafın da beklentilerinin farklı olduğunu ortaya koydu.

Günler geçtikçe ikisi de sızlanmaya, birbirleri hakkında ufak tefek serzenişlerde bulunmaya başladılar. İlişkiler hakkında genellikle gerçekçi olan ve geleceği önceden görebilen ben, konu sevdiğim insanlar olunca, bu yeteneğimi kaybedebiliyorum demek ki! O ana kadar olacakları fark etmemiştim ve bir anda şunu hissetim: Bir yolun ortasında duruyorduk ve üstümüze hızla gelen bir kamyon vardı.

Durumu toparlama ve ikisini de olacaklara karşı uyarma görevi de bana düşüyordu. Ancak iki keçi köprünün üstünde karşılaşınca ne olduğunu biliyorsunuz. Kimse geri adıma atmadı çünkü ikisi de, bu ilişkiyi yürütebilmek için kendilerinden, alışkanlıklarından, yaşam tarzlarından fazlasıyla ödün verdiklerine inanıyorlardı. Bu kadar fedakarlık yeterdi! Yetmedi!

Akşam gelen telefonla evden fırlayıp, olay mahalline gittim. Salon koltuğunda karşılıklı birbirine bağıran bir çiftin ortasında kalmak ne derece üzücü, tahmin edersiniz. Çiftlerin arasına girip hakemlik yapmaktan hoşlanmıyorum çünkü bütün hayatı paylaşan onlar. Ancak başlamasına yardım edince, her kriz anında da çekilen imdat kolu siz oluyorsunuz.

Sonuçta ne yaptımsa, hangi taktiği denedimse olmadı. Aslında olmayacağı belliydi çünkü tahammül bitmişti. Bir ilişkiyi ayakta tutan şeylerden biri de inançtır. Onların kendilerine ve sevgilerine inançları tükenmişti. Erkek eşyalarını toplayıp gitti, kadın gözyaşı döktü. Bir filmin daha böylece sonu geldi. Anlayacağınız bu gece canım sıkkın. Gerçekten bunların hepsi bir film olsun, ben de ışıklar yanınca, boş mısır kutusunu nereye atacağımdan başka endişe taşımayayım isterdim. Üzgünüm….

Candan Ünal