Kırgın durduğuma bakma, aslında bende herşey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.
Hiç değişmeyeceksin diyor bir dostum. Bu söz , tarifi imkansız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için yaşım ve rüzgar müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulamıyorum. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir daralma oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki?
Yaşım daha küçük yüreğimden...
Ben aslında rüzgar olsam, hep doğudan eserdim.
Ben aslında, hayatın sayfalarına ölüme dair dipnotlar hiç düşmedim.
Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına emindim.
Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.
Ben aslında anladım, yaralarıma uzanacak ellerin çok uzak olduğunu.
Ben aslında anladım, cami avlusuna terkedilen kundaklık bir çocuktan bir farkım olmadığını.
Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.
Ben aslında, cürmüm kadar yer yakardım.
.....
Neyse deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı onarmalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildi artık. Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktu. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata sabrı öğrenmeliydim. Sıkıca tutmalıydım bana uzanan elleri.
Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı...
Yine de değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kimbilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağının ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum. Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye... Oturup ağlamalıyım halime.
Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terkeder beni böylece, kimbilir...
Alıntıdır...