Hamilelikte Yapılan Hatalar

Bazı hamilelikler yanlış verilmiş bir kararın sonucu olabilmektedir; çünkü çok problemli olan evliliklerin çocukla düzelebileceği kanısı toplumumuzda hâlâ yaygındır.


Eşlerin birbirlerine karşı son derece uyumsuz davranışlar sergilemesi, kocanın sorumsuz davranması, eşlerden birinin bir başkasıyla ilişkisinin olması, sadakatsiz davranması veya eşlerden birinin ailesine aşırı bağlı olması vb. nedenlerden dolayı birçok evlilikte sürekli geçimsizlik olur. Daha birçok sebepten ötürü mutsuzluk ve geçimsizliğin hüküm sürdüğü evliliklerin, huzura kavuşturulması veya kurtarılması adına çocuk yapma kararı alınır. Böyle bir kararın alınmasında eşlerden çok çevrenin etkisi olur. Huzurun olmadığı bazı evliliklerde kimi kadın eşine danışmadan korunmayı bırakır ve gebe kalır. Böylece her şeyin düzelebileceğine inanır.


Böyle boş umutlarla hamile kalmak büyük bir risktir; çünkü çocuğun gelişiyle çok az evlilik kurtulabilmektedir. Çocuğa rağmen evliliklerin birçoğu boşanmayla neticelenir. Bazıları da çocuktan dolayı birlikteliklerini sürdürerek aynı sorunları yaşamak zorunda kalırlar ve yaşamlarında iyiye doğru bir gelişme görülmez. Hamilelikte eşler arasındaki çatışmalar devam ettikçe anne adayının ruh hali bebeği (fetüs) de olumsuz etkiler.


Stresli bir gebelik geçiren annenin bebeği hem ruhsal hem de fiziksel yönde zarar görür; çünkü annedeki her değişim bebeği doğrudan etkiler. Stresli bir hamilelikte erken doğum ve düşük yapma riski artıyor ve doğumda bebeğin oksijensiz kalarak zihinsel engelli olmasına yol açabiliyor. Bebek zamanında ve sağlıklı olarak dünyaya gelse bile kişilik gelişimi olumsuz etkilenebilir. İleriki yaşamında içe dönük, kaygılı ve stresli bir kişiliğe sahip olabilir.


Eşler aralarındaki sorunları çözüme kavuşturmadıkça ve birbirilerinden emin olmadıkça bebek yapma kararı vermemelidir; çünkü çocuk çatışmalı olan evliliği düzene koyacak bir mucize değil ve huzursuz, kavgalı ve geçimsiz evliliklere mutluluk, dirlik ve düzen getirmez. Sadece çocuk ortalıkta kalmasın veya etkilenmesin diye eşler birbirlerine birkaç yıl daha katlanmak zorunda kalırlar. İleride olabilecek bir boşanmada ise en çok etkilenecek olan çocuktur.


Mutlu evliliklerde bile her iki eş de bebek yapma konusunda hemfikir olmalıdır. Bazı evliliklerde kadın kendini anneliğe hazır hissetmeden, diğer eşin ısrarıyla anne olmayı kabul eder. Dolayısıyla zorla anneliğe sürüklenen birçok kadın bebeğiyle sağlıklı bir iletişim kuramamaktadır.

Hamilelikte anne adaylarının en çok yaptıkları hatalardan biri beslenmelerine dikkat etmemeleridir. Bebeğin temel gelişim alanlarının normal gelişim düzeyinde seyretmesi anne adayının sağlıklı ve dengeli beslenmesine bağlıdır. Hamilelikte anne adayının kendi sağlığı için de dengeli beslenmesi gerekir. Hamilelikte beslenmeye bağlı olarak en çok karşılaşılan problemlerden biri mineral eksikliğidir; çünkü anne adayının vücudunda bulunan mineraller fetüsün gelişimi için harcanır. Bundan dolayı oluşan mineral eksikliğinin kramplara neden olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Besinlerle alınan mineral sayısının 18 olduğu, özellikle magnezyum, kalsiyum ve potasyumun hamilelikte en çok ihtiyaç duyulan mineraller olduğu söylenilmektedir. Kalsiyum süt ve süt ürünlerinde; magnezyum tahıllar, incir, badem, fındık ve muzda; potasyum baklagiller, narenciye, fındık, fıstık gibi kuruyemişlerde ve üzümde bulunur.
Birçok anne adayı hamilelikle birlikte bebeğin daha iyi gelişeceği düşüncesiyle yeme miktarını ortalama iki kat artırarak alması gereken kilonun çok üzerinde kilo alır. Bu da beraberinde birçok riski getirir; hem anne sağlığını hem de bebeğin gelişimini olumsuz etkiler. Hamilelikte anne adayının alması gereken kilo 9–15 arası olmalıdır. Eğer anne standart ağırlığın üzerinde bir kiloya sahipse, gebeliğin ilk beş-altı ayına kadar kilo almaması daha yararlıdır.

Şişman anne adayları kesinlikle bir uzman denetiminde beslenmeli; çünkü şişmanlık, düşük olma, erken veya geç doğum yapma riskini artırmakta ve bebeğin çeşitli sorunlarla doğmasına neden olabilmektedir. Ayrıca şişman anne adaylarında yüksek tansiyon ve şeker hastalığı görülme olasılığı artmakta, buna bağlı olarak hem anne adayı hem de bebek için birçok sorun ortaya çıkabilmektedir. Şişman anne adaylarına, riskli olduğu için sıkı bir diyet programı uygulanmaz. Temel besin maddelerine yer veren, aynı zamanda yağ ve şeker gibi bol kalorili gıdalar içermeyen bir diyet ile yorucu olmayan bir egzersiz programı önerilir. Aslında şişman kadınların hamile kalmadan önce zayıflamaları daha risksiz ve sağlıklı bir hamilelik geçirmelerini sağlar. Ayrıca şişmanlık hamile kalma olasılığını da azaltmaktadır.
Birçok anne adayı hamilelikte fazla hareketin zararlı olduğu kanısına sahiptir. Bu nedenle günün büyük bir kısmını oturarak veya uzanarak geçirir. Yürürken ağır adımlarla hareket eder ve elini hiçbir işe atmaz.


Hamilelikle birlikte anne adayı hem ruhsal hem de bedensel olarak birçok köklü değişim yaşar. Hormon salgılanışında, sindirim siteminde ve vücut ağırlığında belirgin değişimler olur. Anne adayının hareketlerinde bir yavaşlama ve ağırlık görülür. Anne adayının bu değişimlerden olumsuz etkilenmemesi için uzman denetiminde düzenli egzersiz yapması tavsiye edilir. Çalışan anne adayı özellikle 6. aydan sonra işine ara vermeli ve ağır ev işlerini yapmamalıdır. Yeterli ve düzenli bir uyku alışkanlığı geliştirmelidir.


Hamilelikte anne adayları kesinlikle sigara ve alkol kullanmamalı ve sigara içilen ortamlardan da uzaklaşmalıdır. Radyasyon etkisinin olduğu bilinen televizyon ve bilgisayar gibi aletlerin olduğu yerlerde ve manyetik alanlarda fazla bulunmamalıdır.


Anne adayının korku duyabileceği, endişeleneceği, üzüntü duyacağı ortamlar oluşturulmamalıdır. Örneğin, korku ve trajik filmler seyretmemeli; çünkü anne korktuğu zaman bebeğin korku mekanizması devreye girer ve bu da bebeğin gelişimini olumsuz etkiler. Aynı şey hüzün için de geçerli.


Anne adayı, kendini stresli veya yaşamıyla ilgili herhangi bir sebepten dolayı hüzünlü hissediyorsa, bunun üstesinden gelmek için yakın dostlarıyla bir araya gelmeli, onlarla konuşmalı, gezmeli, ayrıca koşu ve yüzme gibi yorucu olmayan spor ve sosyal etkinliklere katılmalıdır. Hafif müzikler hem anneyi rahatlatır hem de bebeğin gelişimi için yararlıdır. Sert ve gürültülü müzikler dinlemekten kaçınmalıdır; çünkü anne adayına bu tür müzikler dinletildiğinde bebeğin hareketlerinde kasılmalar olduğu tespit edilmiştir.


Sezaryen doğum bazı anne adayları için zorunlu olabilmektedir. Rahat olabileceği gerekçesiyle sezaryen doğumu tercih eden anne adaylarının sayısı da çoktur. Sağlık bakımından gerekli olmadıkça normal doğumum daha yararlı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir.


Çetin ÖZBEY

.ALINTIDIR.

teşiekkürler canım,güzel bilgiler için..

Rica ederim canım, dikkat edilmesi gereken bilgiler...