10 Buluş 5 Kuruş
Bir Gün Bir Adam
1- Bir Gün Bir Adam elinde kocaman bir deste kredi kartı slipinin tutarını hesap makinesinde alt alta toplayarak hesaplar. Bu slipler üzerinde yazan tarihlere göre günü geldiğinde bankaya gidilip tahsil edilecektir. Ancak kredi kartı limiti dolmuş veya kullanımdan vazgeçilmişse ve banka karşılığını ödemez ise elindeki belgenin yasal bir geçerliliği var mı diye aklına bir soru gelir. Hemen bilgisine çok güvendiği avukatını arar. Avukat ‘maalesef elinizdeki sliplerin yasal geçerliliği yoktur’ der. Bunun mutlaka bir çözümü olmalı diye düşünür. Bankasına gider. Öyle bir kredi kartı yapın ki biz müşterilerimize taksit yapabilelim ve indirim vs gibi ayrıcalıklar yaratabilelim. Taksitlerin zamanı geldiğinde banka bunu tahsil edip, hesabımıza geçsin der.
Banka şubesi ‘bu teklifinizi bize değil genel merkezimize bildirin’ der. Adam üşenmez. Kalemi, kağıdı alıp dileğini bankaya bildirir. Aradan birkaç ay geçer. Adam bankanın dileğini önemsemediğini veya bunun imkansız olduğunu düşünür. Neticede bir gün banka müdiresi telefonla arayarak ‘eğer müsaitseniz genel merkezden iki görevli ile birlikte ziyaretinize gelmek istiyoruz’ der.
Gelen görevliler adamın beklentisini bir de sözlü olarak dinledikten sonra ‘biz şimdi gidip bu beklentinizin ilk olarak yasal olarak gerçekleştirip, gerçekleştiremeyeceğimizi, eğer bu mümkünse bunu şu günkü teknoloji ile becerip beceremeyeceğimizi araştırıp size geri döneceğiz diyerek ayrılırlar. Fakat bu günlerde genel merkezimizi Gebze’ye taşıyoruz. Bu taşınma gerçekleşmeden hiçbir şey yapamayız diye de mazeret bildirirler. Adam anlayışla karşılar.
Aradan yaklaşık bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra bankanın Taksit Kart adı altında taksit yapılabilen bir kartın tanıtımına tanık olur. Adam mutlu olur.
Sonradan başka rakipler de benzer kredi kartları çıkarınca banka beklenmeyen bir atak gerçekleştirir ve kendi çıkardığı bütün kredi kartlarını yenileyerek taksit ve hediye puan avantajı yaratır.
Bu gelişme o kadar ilgi görür ki diğer bütün bankalar biraz gecikerek de olsa benzer kartlar çıkarırlar. Adam o günlerde bu uygulamanın sadece Türkiye’de olduğunu dijital teknolojinin çok geliştiği ülkelerde bile böyle bir uygulama olmadığını gururlanarak öğrenir. Hatta son yıllarda taksitli alışverişin tutarının kartla peşin ödemeyi geçtiğini ve küresel ekonomik krizin kolay atlatılmasında uzun vadelere yayılan taksitle ödemenin büyük rolü olduğunu, ayrıca bankaların gerçek işlerini yaparak yani paraya para kazandırarak bu krizden en karlı çıkan kurumlar olduğunu düşünür.
Bir problemin çözülmesiyle sadece Türkiye’de hacmini kendinin bile tahmin edemeyeceği boyutlarda, belki de 100 milyarlarca liralık bir kredi olanağı yaratılmıştır.
Bir bankaya bile bağlı olmadan yaptığı etkili tanıtımlarla taksit avantajı sağlayan bir kredi kartı bir firması yabancı bankaya 75 milyon dolara satılmıştır. Bu gün her bankanın kredi kartı vardır. Bunların yıllık cirolarının yarıdan fazlası taksitli alışverişten oluşmaktadır. Kredi kartı kullanımının zamanla bir faydası daha görülecek kayıt dışı ekonomi bu yolla kayıt içine alınacak, vergi gelirleri artacaktır. Ayrıca vergi ödeyenler lehine haksız rekabet azalacaktır.
Bir Gün Bir Adam
2- Bir gün bir adama bankasından özel kargo ile süresi dolmuş gold kartı yerine platin kart gelir. İyi güzel de bu kartın o zamanki parayla 30 milyar şimdiki parayla 30 bin lira limiti vardır ve o günlerde kart sahteciliği sık sık basına yansımaktadır.
Bir an düşünür. ‘Bu kart kaybolur veya çalınırsa ben göçerim’ der. Doğru bankasına gider ve kartının limitini 5000 liraya düşürülmesini rica eder. Banka 10.000 tl teklif eder. Anlaşırlar.
Fakat bankaya ikinci bir teklifte bulunmaktan da kendini alamaz. Eğer siz örneğin 500 liranın üstünde bir harcama yaptığım anda cep telefonuma bir mesaj gönderip örneğin ‘ X marketteki 540 liralık harcamanız için onay veriyor musunuz?’ diye sorarsa ancak o zaman bu limite bir itirazım olmaz der.
Banka şubesi bu öneriyi bankanın Gebze’de bulunan genel merkezine iletmelerini söyler. Adam üşenmez ve talebini bir A4 sayfasına sığacak şekilde gayet net bir şekilde anlatır. Genel merkezden birkaç gün sonra bir görevli telefonla arar ve talebin kendilerine ulaştığını, üzerinde çalışacaklarını söyler.
Sonraki aylarda televizyon kanallarında kredi kartlarında 4 rakamlı şifre uygulamasının başlayacağını öğrenir. Kendi önerisinin de banka şubesine talimat verildiğinde ve ayrıca internetten yapılan banka işlemlerinde cep telefonuna 5 rakamlı şifreler gönderilerek uygulandığını öğrenir.
Çok yaygın olan bir sorun gayet pratik bir şekilde çözülmüştür. Bütün kredi kartlarını tehdit eden ve 100 milyarlarca liralık hacmi bulunan kredi kartı kullanımı bu uygulamanın başlamasıyla rahat bir nefes alır. Adam mutlu olur.
Bir Gün Bir Adam
3- Bir gün bir adam eskiyen cep telefonuna bakar. Değiştirilme zamanı çoktan gelmiştir. Ne renkli ekranı, ne fotoğraf çekme özelliği vardır. İlk jenerasyonun küçük, sempatik bir üyesidir. Konuşma, mesaj ve radyosu dışında bir marifeti yoktur. Teknolojiye çok meraklı olmasına rağmen piyasadaki cep telefonları onun beklentisi tam karşılamamaktadır. Bir gün ‘eğer bir cep telefonu işlevlerine bir navigasyon özelliği ilave ederse alırım, aksi takdirde şimdilik bu ihtiyacımı görüyor’ der kendi kendine.
Fakat bu beklentisini bir telefon üreticisine yazmaktan da kendini alamaz. E-postasına hemen bir geri dönüş olur. İstanbul’daki firma temsilcisi telefonla arayarak hali hazırda bazı modellerinin navigasyonu desteklediğini, istenirse bazı cep telefonu modelleriyle uyumlu ek bir navigasyon cihazı alınabileceğini söyler. Ama benim istediğim bu değil ki. Cep telefonunun başka bir cihaza gerek olmaksızın aynı zamanda küçük bir navigasyon cihazı gibi olmasını istiyorum’ der. Karşıdaki, bu isteği ilgili birimlere ileteceğini söyler.
Yaklaşık 8 ay sonra bu firma Barselona’da Navigasyonlu cep telefonunun tanıtımını yapar. Bütün Dünya’da olağanüstü ilgi görür.
Adam acele etmez. Telefon kusursuz fakat öyle bir fotoğraf makinesi vardır ki bu kalitede fotoğraf çeken bir telefona 1 gigabayt hafıza yetersizdir. Derken firma birkaç ay sonra aynı telefonun 8 gigabayt hafızalısını yapar. Emsallerine göre pahalı olmasına rağmen birkaç yılda milyonlarca satar. Firma sadece bu telefonun satışından birkaç milyar dolar ciro elde eder.
Hemen hemen bütün beklentilerini bu telefonda bulan adam 12 taksitle bunlardan bir tane alır. Telefon gerçekten çok iyi resim çekmekte ve adres özürlü adama çok yardımcı olacak bir navigasyon içermektedir. Adam mutlu olur.
Bir Gün Bir Adam
4- Masasındaki diz üstü bilgisayarın pek de diz üstü olmadığını, masa üstü bilgisayarın kaba, 3-4 parçalı, saçak saçak kablolu görüntüsü sevilmediği için tercih edildiğini düşünür. Yani taşınabilir özelliği tartışmalıdır. Büyüklüğü, ağırlığı, pil yeterliliği, internete bağlanma koşulları onu daha çok evlerde, bürolarda kullanmaya elverişli kılmaktadır.
Öyle bir bilgisayar olmalı ki, onu gidilen her yerde hatta dağda, bayırda bile kullanabilelim, ikide bir şarj etmeyelim, internet için bir yerleşim birimine veya adsl olan bir yere mahkum olmayalım. Mümkünse üstündeki bir yuvada cep telefonu olsun. Hem yazılı hem sözlü iletişimi aynı cihazdan yapabilelim. Cep telefonun bütün verilerini bilgisayarımıza bir tıkla aktarabilelim. Gereğinde bilgisayarın klavyesini kullanarak mesajlar, e postalar gönderebilelim. Kısaca cep telefonumuzla bilgisayarımızı yerine göre ayrı ayrı, yerine göre tek bir cihaz gibi birlikte kullanabilelim.
Adama bu fikir çok cazip gelir. Bu beklentilerimi hangi üretici firma karşılayabilir diye kendi kendine sorar. Başkalarına ilginç gelebilir ama bilgisayar üretimiyle şimdiye kadar hiç ilgilenmemiş kendi kullandığı cep telefonunu üreten firmaya yazmaya karar verir. Hem de ‘Bu bilgisayarı yapsa yapsa X yapar’ diye bir başlık atarak. Bu başlığın altına bilgisayarın bütün özelliklerini tek tek yazar. Diyagonal 25 cm lik ışığı yansıtmayan bir ekranı, 1kg civarında ağırlığını, 2cm geçmeyecek kalınlığını, Telefon kulaklığı yuvasını, batarya ömrünü, navigasyonunu, sağlamlığını fakat en önemli niteliğinin kolay taşınabilirlik olduğunu ısrarla vurgular.
Yazmasına yazmıştır ama içinde Dünyanın ilk sırasında yer alan bir cep telefonu firmasının böyle bir atılımı yapıp yapmayacağına dair bir kuşkusu da vardır. Nitekim bu e postadan yaklaşık bir buçuk yıl sonra Amerika da bir uzak doğu firmasının aynı ölçülerdeki ürünü satılmaya başlamış, çok kısa sürede internette en çok satılan ürünlerden biri olmuştur.
Henüz bu bilgisayarlara netbook denmemektedir. Fakat adamın beklentileri tam karşılanmamıştır. Bilgisayarın cep telefonu ile birlikte entegre kullanımı düşünülmemiş ya da becerilememiştir.
Belli ki fikir bir yerden alınmış veya çalınmış diğer üreticilerden önce piyasaya birden girilip parsayı toplamak hedeflenmiş, başarılı da olunmuştur.
Adam düşüncesinde haklı olduğunu, böyle bir cihaza bütün Dünya ‘da olağanüstü bir talep olacağını anlamıştır. Henüz adamın Dreambook adını yakıştırdığı küçük bilgisayardan haber yoktur.
Derken bir gün internette sörf yaparken cep telefonu firmasının tam yazdığı ölçülerde ve özellikte mükemmel bir bilgisayarın tanıtımını yaptığını görür. Heyecanla hakkında bilgi toplamaya çalışır. Firma biraz da basının ilgisini kamçılamak için çok kısıtlı bilgi vermiş ürünün kaça satılacağını ve ne zaman satışa geçeceğini bile netleştirmemiştir. Fakat adamın fotoğraflarda gördüğü kadarı ile bile çok kusursuz, çok estetik, çok kaliteli bir netbook olmuştur. Her ne kadar firma netbook ismini kullanmasa da artık bu ölçüdeki benzer cihazlar bu kategoriye sokulmaya başlamıştır.
Aradan zaman geçtikçe adam bu cihaz hakkında yeni şeyler öğrenmiş, firmanın uzak doğudaki fabrikası geceli , gündüzlü vardiyalı çalışmasına rağmen Dünya’dan gelen talepleri karşılayamadığını okuduğunda çok şaşırmıştır.
Bu minik bilgisayar emsallerinden pahalı olmasına rağmen bu kadar ilgi görmesinin altında yatan gerçek neydi? Bu cep telefonu markasının Dünya’da en yaygın kullanılan marka olması etkenlerden biriydi şüphesiz. Ürün emsallerinden daha estetik daha albeniliydi,12 saat olarak bildirilen pil ömrü herkese inanılmaz geliyordu. Ekran çözünürlüğü high definition yani 1280x720 pikseldi ve yansımasızdı (antireflective).
Fakat bir özelliği vardı ki asıl cazibe buradaydı.
Bilgisayarın Sim kart için bir yuvası vardır ve kart bu yuvaya yerleştiğinde bilgisayar her yerde kolaylıkla internete bağlanabilmekte, tam cep telefonu gibi olmasa da sözlü iletişime bile uygun hale gelmekteydi.
Adam bu minik bilgisayarı alıp, test etmek için büyük bir istek duyar ve bir gün isteğini gerçekleştirir.
Cihaz küçüklüğünden beklenmeyecek kadar mükemmeldir. İlk günlerde sadece ona bakmaktan bile mutlu olur. Çünkü kafasındaki düşüncenin gerçekleşmiş halidir ve insanlardan övgü üstüne almaya devam eden bir fikir ve emek ürünü hizmete amadedir.
Bir e posta ile çakılan kıvılcım Dünya’da milyarlarca dolarlık bir kapasite yaratmış ve üreticisi, satıcısı, tüketicisi ile bilişim sektörüne taze kan sağlamıştır. Daha da önemlisi insanlar gerçekten taşınabilir , gerçekten diz üstü bir bilgisayara kavuşmuşlardır.
Ama asıl gelişme 16 ekim 2012 tarihinde bir Taiwan firması olan Asus adamın hayalindeki bilgisayarı PADFONE 2 adını vererek tanıtımını yaptığını bir yakının e mail inden öğrenir. Heyecanla Google Görseller’i açar. Daha 24 saat geçmeden sayfalar dolusu PADFONE 2 fotoğrafı ile karşılaşır. Cihaz önerdiğinin neredeyse birebir aynıdır. Hemen bu haberi veren yakınının e mailine cevap yazar. ‘Bana bir Mercedes hediye etsen bu kadar sevinmezdim’ der. Bütün gün bu gelişmenin tadını çıkarmaya çalışır çünkü bu cihaz insanlardan olağanüstü ilgi görmüştür. Hakkındaki yorumlar genellikle olumludur hatta bazı yorumlarda insanların da çok heyecanlandığını gözlemler. Ayağı yerden kesilir. Gelecekte bu piyasanın çok kızışacağını Samsung, Apple gibi devlerin bu gelişmeye kayıtsız kalamayacağını öngörür. İletişim teknolojisine yepyeni bir çağ başlamıştır. Öteden beri çok arzu ettiği şey gerçekleşmiş Tablet Pc ve Akıllı mobil telefon tek bir cihazda birleşmiş, hem satın alma masrafları hem kullanım masrafları ( 2 sim kart yerine tek sim kart) kabul edilebilir seviyelere gelmiştir.
Bu mutluluğun tadı artık sindire sindire çıkarılmalıdır.
Bir Gün bir Adam
5- Bir gün bir adam 15 Günlük yaz tatiline çıkmak için valizini hazırlamaktadır. Giyeceklerini koyduktan sonra valizde kalan boşluğa göre yanına okumak için birkaç kitap almak ister. İki günde bir kitap okusam 7 kitap almam gerekir diye düşünür fakat 7 kitap valize sığmaz. 4 kitabı dener . Bu denemeleri yaparken bir yandan da aslında kitap büyüklüğünde bir cihaza bir sürü kitap yüklenebilir ,belki de 50 -60 kitapla tatile çıkarsın canın hangisini isterse onu okursun diye aklından geçirir.
Bu fikir zihninde bir şimşek gibi çakar. Tatil boyunca bunu becerebilecek ideal firmayı bulmaya kafa yorar. Sonuçta bunu yapsa yapsa X yapar çünkü elinin altında çok büyük bir kaynak var. Düşündüğü bir arama motorudur. Sermayesi çok güçlü ve dijital teknolojiye de çok yatkındır.
Bu saptamayı yaptıktan sonra firmaya adına Bookcase dediği cihazını kalınlığının 2cm civarında, yaklaşık ağırlığının 500gr, görüntüsünün ve en önemlisi ışıkta parlamayan ekranıyla, taşınabilir, tam bir kitap görüntüsünde olmasının altını çizerek vurgular. Firmadan belirli sayıda kitap yüklenerek satışa sunulabileceği gibi yeni kitaplar eklenebilir veya çıkarılabilir nitelikte olmasını da belirtir. Yaklaşık 6-8 ay sonra internette yıllardır kitap ve başka şeyler de satan çok meşhur bir firmanın Kindle adında tam istediği özellikte belki biraz daha hafif ve biraz daha küçük formatta bir cihazın üretildiğini tesadüfen öğrenir. Çok şaşırır.
Şaşkınlığının iki nedeni vardır. Asıl işi büyük bir kitap arşivi olan bu firmayı kendisinin neden akıl etmediği , ikincisi ise e posta gönderdiği firmanın bu işe neden ilgi duymadığıdır ? Oysa onun düşüncesine göre Dünya’da bir numara olan arama motoru da bunu kolaylıkla becerebilir hatta isterse söz konusu firmayla bir işbirliği gerçekleştirebilirdi.
İlk çıktığı yılda Kindle internette en çok satılan ürünlerin başında yer aldı. Şu gün hala bu firmanın internetteki satışında ilk sırada. Sonraki yıllarda Kindle ve benzeri ürünler E Kitap olarak adlandırılacak birçok firma bu kategoride değişik ürünler pazarlayacaklar fakat hiçbiri Kindle’ ın satış rakamına yaklaşamayacaklardır. Milyarlarca dolarlık bir Pazar yaratılacak, gelecekte e kitapların normal kitapların yerini alacağına dair Dünyanın her yerinde tartışılmalar başlayacaktır. Yayınevleri bu gelişmeye nasıl ayak uyduracaklarını düşünürken e kitap bir salgın gibi özellikle gelişmiş ülkelerde yayılacaktır. Çevreciler kitap için ağaçların kesilip, ormanların yok olmasını önlediği için e kitap olgusuna destek verecekler, sırf bu endişeyle milyonlarca kişi onu tercih edeceklerdir.
E kitap geliştikçe aylık ve haftalık dergiler, günlük gazeteler e kitaptan okunacak, okumak mümkün olmadığı zaman e kitaptan sözlü olarak dinlenilecektir. Artık e kitaplar da bilgisayarlar gibi hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri olacaktır.
Adam henüz bir e kitap almadı. Şu anda Türkiye’de çok yeni ve yeterli kaynak yok fakat zamanla çoğalacak. Belki birkaç yıl sonra meraklı okurlar için şartlar çok elverişli olacak. Bir türlü artıramadığımız kitap okuma alışkanlığı bu vesileyle biraz canlanacak. Kim bilir?
Adam düşüncesinin hayata geçmesinden ve insanlardan olağanüstü ilgi görmesinden dolayı çok mutludur. Arada bir bu arenada neler oluyor diye meraklandığında hep e kitap kullanım oranının yükseldiğine ve yapılan tartışmaların kızıştığına tanık olmaktadır. Yepyeni bir çağ başlamaktadır. Dünya selüloz kitap çağından dijital kitap çağına yönelmektedir. Bir mesele de dijital kitapların uzun süre nasıl muhafaza edileceği , arşivinin nerede tutulacağıdır. Bu da şimdilik büyük kütüphanelerin sorunu.
Bir Gün Bir Adam
6- Arabasının bagajını açar. Bagajda büyük bir yer işgal eden, bir kere bile ihtiyaç duymadığı stepneye ve ortasına yerleştirilmiş krikoya bakar. 32 Yıldır sadece 2 kere stepne kullandığını hatırlar. Aslında stepnenin iç lastikli tekerlerde işlevsel olduğunu iç lastiksiz tekerlerde çok da gerekmediğini düşünür. Çünkü günümüzdeki iç lastiksiz (tubeless) tekerler hareket halinde iken çivi vs battığında havası inmemektedir. Bir servis istasyonuna veya lastikçiye gidecek kadar zaman tanımaktadır. Dolayısıyla otomobillerde stepne bulundurma zorunluluğu artık geçerliliğini kaybetmiştir.
Otomobil gibi özel araçlarda stepne yerine daha işlevsel bir seçenek yaratılabilir. Bu seçenek ne olabilir diye düşündüğünde aklına ilk gelen şey katlanan bir bisiklet olur. Kendi arabasının bagajında katlanan bir bisiklet vardır.
Stepne için kullanılan boşluğa tam olarak uyan bir model de yapılabilir.
Özellikle Avrupa’da bisikletin büyük şehirlerde bile yaygın olarak kullanıldığı gerçeğinden hareketle Avrupalı otomobil üreticilerin bu öneriye sıcak bakacağını düşünür ve yıllardır kullandığı kuzey Avrupalı markanın web sitesine önerisini iletir. Markanın Türkiye temsilcisi öneriyi merkeze ilettiklerini belirtir.
Aradan 3 yıldan fazla süre geçer bir gelişme olmaz.
Adam bir gün kendine komik videolar, fıkralar gönderen eski arkadaşlarının birinden bir e posta alır. Video da uzak doğuda bir şehirde Alman otomobil devlerinden biri basın mensuplarının doldurduğu bir salonda tanıtım gerçekleştirmektedir. Tanıtımı yapan orta yaşın üzerinde, ak saçlı bir adamdır. Beyaz hatchback bir otomobilin bagajını açar stepne boşluğundan bataryalı, beyaz renkli ,katlanan bir bisiklet çıkarır. Şaşkın bakışlar altında bisiklete biner ve salonda geniş bir daire çizip tekrar katlayıp bagajdaki stepne boşluğuna yerleştirir.
Adam videoyu büyük bir mutlulukla izler.
Önerisini ilettiği firma değil ama Pazar payı çok daha yüksek bir Alman firması düşüncesini gerçekleştirmiştir. Henüz bu yeniliğin ne kadar ilgi göreceği , ne kadar yaygınlaşacağı belli değildir zira olay çok yenidir.
Bir Gün Bir Adam
7- Adamın stepneye kafası takılmıştır. Stepne yerine verilebilecek seçenekleri araştırırken aklına en çok neye ihtiyaç duyarız sorusu gelir. Cevap gecikmez. En çok suya ihtiyaç duyarız. Peki araçlarımızda elimizi yıkamak için bile olsa küçük bir su tankı olamaz mı? Tam stepne boşluğuna yerleştirilecek bir su tankı 50 litreden fazla su alır. Bu miktar su ile bir çok gereksinimimizi karşılayabilir örneğin eksilen cam suyu veya radyatör suyunu tamamlayabildiğimiz gibi kirlenen elimizi yıkayabilir veya araçta yolculuk eden bebek ve çocukların acil temizliğini yapabiliriz.
Adam bu seçeneği de anlamlı bulur. Bu işi en iyi hangi firma becerebilir diye düşündüğünde oto yıkama ekipmanları üreten çok tanınmış Alman firması aklına gelir. Firmanın Türkiye’deki temsilcisinin web sitesindeki adrese önerisini yazar.
Aradan 3 yıla yakın zaman geçmesine rağmen bir gelişme olmaz.
Ama adam ümitlidir. ‘Belki hala üzerinde çalışıyor olabilirler. Milyonlarca araç ve milyonlarca su tankı, milyarlarca dolarlık bir pazar söz konusu iken hangi firma bu öneriye sırtını döner’ diye düşünür.
Eğer gelecekte işlevsel ve stepne boşluğuna uyan bir su tankı üretilirse şu anda stepne kullanılan araçlardan bile talep gelebilir. Özellikle yeni üretilecek araçlar bu seçenekle de üretilebilir veya bu seçenek sonradan araca monte edilebilir.
Çoğu kullanılmadan çöpe giden üstelik çevreyi kirleten lastik stepneler yerine geri dönüşüm şansı olan bir malzemeden yapılacak bir su tankı daha iyi bir seçenek gibi görünüyor.
Bir Gün Bir Adam
8- Adam insanların hoşnutlukla karşıladığı yeniliklerin genellikle kendinin de hoşuna giden yenilikler olduğunu empati yaparak öğrenmiştir.
Bir gün öyle bir yenilik düşündü ki düşüncesinden kendisi bile etkilendi. Heyecanlandı. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı.
Bazı insanlar biraz abartarak, Dünyayı değiştirecek bir fikrim var diye söze başlar ve kendilerinin çok önemsediği fikre başkaları dudak büktüğünde çok alınırlar.
Adamın aklına gelen bu yenilik gerçekten bütün Dünya'nın yıllardır hayalini kurup bir türlü çözemediği bir sorunu çözdüğü gibi gelecekte dallanıp budaklanıp onlarca alanda kullanma şansı bulacak çok doğurgan bir çözümdür.
Adam bu işi en iyi hangi firma becerebilir diye düşünür?
Hemen aklına her kıtada faaliyet gösteren bir firma gelir.
E postasını eylül 2010 da gönderdi. Şimdi 4 gözle firmanın cevabını bekliyor.
Bu yenilik uygulanmaya başladığında adam mutluluğunu sizinle paylaşacak.
Nihayet Projemi sizinle paylaşma zamanı geldi.
Bu projem de hayata geçecek gibi görünüyor.
Dünyadaki yaygınlığını düşünerek Vodafone ve Google Glass Project için önerdiğim bu projeyi bir Japon firması gerçekleştirecek.
2 Ekim 2013 tarihli Taraf Gazetesinin haberi aşağıda. Haber öyle etkiledi ki 3 kere peş peşe okudum. 3 Yıl önce düşündüğüm bu öneri, umarım kısa zamanda kullanılmaya başlanır. İnsanlığın iletişimindeki en büyük engel ortadan kalkar. Çok mutluyum.
Gözlük tercüme edecek - Taraf - 02.10.2013
Google Glass’in öncüsü olduğu akıllı gözlük piyasası, şimdi de otomatik olarak yazıları kişinin kendi diline çeviren gözlüklerle gündemde.
Google Glass’in öncüsü olduğu akıllı gözlük piyasası, şimdi de otomatik olarak yazıları kişinin kendi diline çeviren gözlüklerle gündemde. NTT Docomo isimli Japon telefon firmasının ürettiği cihaz, gördüğü tüm yazıları gerçek zamanlı tercüme edebiliyor. İnternet sitesinden kullanıcılara seslenen şirket, “Bu teknoloji öncelikle turistler için çok faydalı olacak. Gördüğünüz menüler ve tabelalar anında kendi dilinize dönüşecek. Artık dilini bilmediğiniz bir yerde tek başınıza kalmak sorun olmaktan çıkıyor” açıklamasında bulundu. Çeviriyi yapabilmek için internete bağlı olması gereken gözlük, kimlik tanıma özelliğine de sahip. Google Glass’in akıllı gözlük piyasasının şimdilik tek hakimi gözüktüğünü belirten uzmanlar, dünyanın dört bir yanında bu konuda yapılan yatırımların teknoloji devini tahtından edebileceğini ifade etti.
Bir Gün Bir Adam
Adam düşündüklerinin hayata geçmesinden 5 kuruş para kazanamasa da bunlardan duyduğu manevi haz ve mutluluk onda bir bağımlılık ve tutku yaratmıştır. Aklı fikri insanların hayatını kolaylaştırmadadır. Kendi günlük yaşamında neleri yanlış, neleri eksik bulduğunu gözlemlemeye ve gözden geçirmeye başlar.
9- Öteden beri kullandığımız klozetlerin bağırsak tembelliği başta olmak üzere hemaroid , toksikasyon hatta bağırsak enfeksiyonları ve kanserine neden olduğunu yaptığı araştırmalardan öğrenir. İdeali uzak atalarımız gibi çömelerek bu ihtiyacımızı gidermemiz gerektiği sonucuna ulaşır. Kendi kendine bu sistemi aylarca uygular. Atalarımızın en doğruyu yaptığına dair bir şüphesi kalmaz.
Düşüncelerini bir makaleye dönüştürüp, internetteki bir makale sitesinde insanlara duyurmaya çalışır. Bununla da yetinmez Türkiyenin pazar payı yüksek, vitrifiye ürünler üreten bir firmasına da düşüncelerini yazar ama bir geri dönüş olmaz. Aradan aylar geçtikten sonra bir Türk Firmasının böyle bir klozet dizaynını uluslar arası bir yarışmaya (red dot) gönderdiğini ve yüzden fazla ülke ve binlerce ürün arasından birinci seçildiğini gazetelerden öğrenir. Yelkenlerini bu rüzgarla dolduran firma bir otelde yaptığı ürün tanıtımında çok kısa sürede seri üretime geçeceklerini duyurur. Adam bir kez daha mutlu olmuştur. Firmanın açık fikirliliğini ve cesaretini takdir etmiş, dört gözle başarılarını görmeyi beklemeye koyulmuştur.
Bir Gün Bir Adam
10- Adam Eczacı olmasına rağmen tam 40 yıldır gözlükçülük yapmaktadır. Bu 40 yıl boyunca bu mesleğe azımsanmayacak katkıda bulunmuş ve Türkiye’de gelişmesine ön ayak olmuştur.
Üstelik bu mesleği çok sevmiş, gözlüğün yaşamımızdaki önemini her fırsatta ve her ortamda dili döndüğünce anlatmaya çalışmıştır. Bu son derece faydalı gereksinime hala layık olduğu önemi vermediğini düşünerek kendini borçlu hissetmektedir.
Ve bir gün ‘gözlüğü o kadar işlevsel hale getirmeli ki insanlar ondan her an her yerde faydalanabilsinler’ diye düşünür.
GELECEĞİN GÖZLÜĞÜ başlığı altında bir yazı yazar ve bu yazıyı hem kendi blogunda hem bir makale sitesinde yayımlar. Fakat bunu yapsa yapsa Dünyanın bir numaralı arama motoru yapar diye düşünür ve onlara da aynı yazıyı e mail ile gönderir.
‘Bu gözlüğün şimdiki akıllı telefonların bütün işlevlerine sahip olması yetmezdi. Bunların da ötesinde bir donanımı olmalı ve en önemlisi ellerimiz meşgul olmadan, sesli komutlarla her türlü iletişimi ve hareket halindeyken bile bir çok işimizi onunla yapabilmeliyiz’ diye düşündü.
İnsanlar güneş gözlüğü kullanmaya alışmışlardı. Kaldı ki uzak, yakın, sürekli kullanım için ve çeşitli spor ve uğraşlarda kullanılan değişik gözlük türleri de vardı. Bu gözlüklerden her hangi birine akıllı gözlük niteliği kazandırılabilirdi.
Zihninde Geleceğin Gözlüğü netleşmeye başlamıştı ama insanların yeni teknolojileri hazmetme süresi vardı. Daha yeni yeni akıllı telefonların fonksiyonlarını öğrenmişken böylesine köklü bir yeniliğe hazır olmayabilirlerdi. Onun için böyle bir cihaz için 10 yıllık bir süreyi göze almak gerektiğini düşünüyordu.
Aradan iki yıldan biraz fazla zaman geçmiş hala bazı başlıklar altında yazdığı yazıların meşhur arama motorunun genellikle birinci sayfasında ilk sıralarda çıkmasına alışmıştı.
‘Geleceğin Gözlüğü’ yazısı da onlardan biriydi. Bir gün kontrol amaçlı arama motoruna Geleceğin Gözlüğü yazdığında yazısını ne birinci sayfada ne ilk 36 sayfada görebildi. Bütün sayfaları Geleceğin Gözlüğü olarak GOOGLE GLASS PROJECT kaplamıştı.
Gözlerine inanamadı . Bu başlık altındaki yazıları okuduğunda Geleceğin Gözlüğünü bir projeye dönüştürmeye GOOGLE gibi bir dev niyetlenmişti. Bu ona göre olağanüstü ve gurur verici bir gelişmeydi. Üstelik ilk yapılan sunumu ve sonradan SERGEY BRIN’in yaptığı sunumu da çok beğenmişti.
Google birkaç yıl içinde projeyi hayata geçireceklerini söylüyordu. Keşke o zamana kadar insanlar böyle bir ürüne hazır olsalar diye aklından geçirdi. Çünkü tüketiciler bazı yenilikleri kolay kabullenirken eğer hazır değillerse bazı ürünleri kabullenmeleri zaman alıyordu. Örneğin mobil telefonları ancak dördüncü, beşinci nesilde çok işlevli duruma gelmişti ve bu yaklaşık 20 yıl almıştı.
Adam büyük bir heyecanla Geleceğin Gözlüğünü Dünya gözüyle görmeyi ve kullanmayı çok arzu ediyordu. O zaten oldum olası gözlüğü çok sevmişti . Şimdi sıra akıllı olanı gözüne takmaya gelmişti.
Adam En Çok İlgisizlikten Yakınır.
Adam böyle bir çağa tanıklık etmekten çok mutludur.
Çocukluğunda bilebildiği en ilginç teknoloji ahşap, 50-60 santim yüksekliğinde, kulaklarını bez hoparlörüne yapıştırıp, dinleyebildiği bir Batı Alman malı AGA radyo iken şimdi geldiği durumu ömrünün bir rengi, bir çeşnisi olduğunu düşünür. Sürekli gelişen Teknoloji onda, daha çok öğrenme, daha çok teknolojiyle haşır neşir olma ve gelişmelere katkıda bulunma arzusu doğurur.
Adam ayrıca insanların yararına olacağı düşüncesiyle makale sitesine onlarca yazı yazar. Bunların bir bölümü öneriler, gelecekte gerçekleştirilebilecek projeler, bir bölümü doğa, insan üzerine felsefi yazılardır. Yarım asırdan fazla yaşamından süzülüp gelen öğrenimler, deneyimler ışığında geleceğe ait öngörülerdir. Ayrıca sağlığımızla ile ilgili, spor ve eğitimle ilgili yazılar da vardır. Yazıların ortak amacı okuyan herkesin yaşama dair yeni şeyler öğrenmesi ve bundan bir yarar sağlamasıdır.
Yukarıda adamın çok önemsediği 10 Buluşunun hikayesi anlatıldı. Aslında toplamı bundan çok fazla. Henüz bütün bunlardan 5 Kuruş kazanamadı. Bırakın kazanmayı daha bir kişi bile bunlarla ilgili arayıp teşekkür bile etmedi.
Bu coğrafya neden bu kadar kısır, neden icatlar buradan çıkmaz, neden ilimde, bilimde, teknolojide bu kadar geriyiz, neden? Dünyaya diğer gelişmiş ülke insanları gibi katkıda bulunamıyoruz, neden bir Dünya Markamız yok gibi satırlar, sayfalar dolusu serzenişler duyarsınız. İyi bir fikir ya da iyi bir şey ürettiğinizde, ortaya çıkardığınızda ve hiçbir karşılık beklemeden insanlara sunduğunuzda teşekkür, minnet, takdir ifade eden bir, iki sözcük sizden neden esirgenir?
Bu nedenlerin başında haset, kıskançlık gibi olumsuz duygulara sahip olduğumuzu söyleyenler vardır. Fakat bunlardan daha önemli bir neden daha var. O da ilgisizlik. En heves kırıcı olan da bu.
Yazar Hakkında Kısaca:
ECZACI - OPTİSYEN
Rıfat Kayın