................
Çetin BAL: Sevgili arkadaşlar yukarıdaki Carl Sagan’ ın ifadeleri son derece anlamlı ve düşünülmesi gereken ifadelerdir.Elbetteki bizim yapmış olduğumuz yıldızlar arası yolculuk ve zaman yolculuğu araştırmaları somut ve bilimsel düzeyde araştırmaları gerektirmektedir. Fakat hep dediğim gibi daima temkinli ve yüksek görüş gücüne dayalı bir araştırma ve düşünme biçimine sahip olmak gerekir.Bilgi nerden gelirse gelsin öncelikle bilgiyi kaynağına bakmaksızın kendi başına değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim.Eğer somut çalışmalara dair bilgi, ‘sezgiler ve ileri yaklaşımlar’ veriyorsa o bilgi kayda değer bir bilgi olup üzerinde düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.Bu açıdan Vahdet ekolü mensuplarından sevgili Ömer Sami Ayçiçek arkadaşımızın AGARTA uygarlığı denen bir uzay uygarlığıyla telepatik olarak kurduğu irtibat sonucunda aldığı bilgiler benim ışıktan hızlı yolculuk teknolojilerine ait çalışmalarımla birebir paralellikte yanıtları içermektedir.Burada bu uzay uygarlığını temsilen Semiyun isminde Agartalı bir arkadaş sorulara yanıt vermektedir.Semiyun’ un uzay yolculuğuna dair tüm ifadeleri benim ‘ileri yüksek teknolojinin varabileceği uzak ufuklara dair olan’ sezgisel yaklaşımlarımla örtüşür niteliktedir.Gerçi Ömer Sami ve Semiyun’ un bu görüşmelerindeki ana hedef teknik bilgi vermekten ziyade esas gaye diyelim AGARTA uygarlığının dünya insanlığına tanıtımıdır.Ben bu dört cild halinde yayınlanmış olan Agarta adlı kitaptan teknolojik içerikli bilgileri seçerek siz okurlarımın dikkatine sunmak istedim.Umarım Semiyun’ un verdiği bilgiler sayesinde benim çalışmalarım konusunda da biraz daha aydınlanmış olursunuz.Yani Semiyun’un ifadelerinin arkasında durduğumu ve bu ifadeleri kendi adıma sahiplendiğimi söyleyebilirim.Hemen hemen bir çok metafizik kaynaktan gelen bu türdeki teknolojik bilgiler Semiyun’ un ifadelerinde adeta biraz daha netleşerek özetlenmektedir.
Agarta’lılar kendi bedenlerini bir yerden bir yere bizim düşünce gücü dediğimiz yöntemle bir anda taşıyabiliyorlar.Fakat bu yöntemle çok uzak bölgelere nakil pratikte bir takım sakıncalarıda beraberinde getirdiğinden bu yöntemi çok sık kullanmıyorlar.Ama gelişmiş aletleri vasıtası ile bu amaca hizmet eden enerjiden yararlanıyorlar ve zahmetsizce kendilerini ve eşyalarını bu enerjilerin yardımı ile şuurlarını yitirmeden nakledebiliyorlar.Bu yöntem ile bazı gezegenlere de gidebiliyorlar.Fakat bu enerjiyi kullanma imkanlarının da bir sınırı var.Bu nedenle ve başka nedenlerden dolayı uzay gemileri çok önemli onlar için.
Agarta’lıların yanlarında taşıdıkları bir alet var ve onu kullanmak suretiyle istedikleri yere anında naklolabiliyorlar.Bu aletler daha büyük ana aletler ile ilişkili ve böyle lokal aletleri de var.Bu aletlerde bozulabiliyorlar.Ama sistem öyle kurulmuş ki, bozulmalarına imkan yok.Bu imkan ile yeryüzündeki herhangi bir yere anında gidebiliyorlar.
İnsanları ve eşyaları bir yerden bir yere taşımak için enerji kullanıyorlar.Bir dağı bir anda bir başka yere nakledebilecek durumdalar.
Agartalı’lar düşünce güçleriyle kendi vücutlarının vibrasyonel seviyesini bir üst boyut içerisine geçebilecek şekilde yükseltebilmekteler. Uzay gemilerinin de vibrasyonel seviyesini yükseltebiliyorlar.Ama bu durumda körü körüne bir gidiş ve kontrolsüzlük yok .Bir üst uzay/zaman alanı dediğimiz üst samanyoluna ve ya daha üst boyutlara- üst alemlere çıkıp oradan yararlanarak uzayın derinliklerine kolayca yolculuk yapıyorlar.Örneğin fizik kainat içindeki 200 milyon ışık yılı ötede bulunan bir gezegene gitmek onlar içinde imkansız.Çünkü bu, ışık hızı ile 200 milyon yılı alıyor.Fakat bir üst boyuta geçince oraya gitmek birkaç saatlik bir mesele oluyor.Büyükte küçüğü, küçükte büyüğü görmenin bir başka biçimi bu.
İşin enteresan yönü gidilen gezegenlerde de zamanlar farklı. Dünya zamanına göre örneğin; üç gün sonra yeniden gidilen bir gezegende çok uzun bir süre geçmiş olabiliyor, bir başkasında ise bir kaç dakika.
Zamanın bu durumu Agarta’ lılar için bir karmaşıklık ve sorun yaratmıyor.Aynı şekilde hangi gezegene ve gezegenin neresine gitmek isterlerse, sorunsuzca ve hatasız olarak bunu gerçekleştirebiliyorlar.
Agarta’lılar ışınlanma enerjisini kendi dünyalarında, dünyamızda insanları ve eşyaları bir yere taşımak için kullanıyorlar.Uzay gemilerinden yeryüzü için bu maksatla yararlanmıyorlar. Onlar bu enerjiyi güneş sisteminin ilerisine kadarki bir alan içinde kullanabiliyorlar.Örneğin Aya olsun, Venüs’e olsun insanlar bu ulaşım enerjisi vasıtası ile gidiyorlar.Hatta kendi uzay gemilerini bile bu enerji vasıtası ile nakledebiliyorlar.Fakat bu enerjinin yasası gereği bunu uzayın derinliklerine doğru olan nakil işlemlerinde kullanamıyorlar.Şüphesiz teorik olarak bu enerjiden yararlanmayı sağlayan aletleri daha küçük yapmak mümkün ama onu kullanmak için de gezegen gerekiyor.
Agarta’lıların gemileri bu uzayın uzak noktalarına olsun, üst saman yollarındaki(üst uzay) gezegenlere olsun, bir üst uzay boyutuna geçerek çok kısa sürede ulaşıyor.Bu hal altında gemiler farklı bir nitelik kazanmakla birlikte fonksiyonları zerrece değişmiyor.Bir geminin bulunduğu boyuttan, alemden bir üstüne bozulmadan geçmeyi gerçekleştirebilmesi çok yüksek bilgileri içeriyor.Bu nedenle pek çok medeniyet bu konuda, bu noktaya gelip kalıyor.Bir üste geçmesi yani bu bilgiyi alıp, teknolojiyi uygulaması ise uzun çalışmalara ihtiyaç gösteriyor.
Teorik olarak bu bilginin uygulanması sırasında bozulma, dağılma yani imha mümkün.Bunun örnekleri çok az sayıda olmuş.Ama genel olarak bu işlerle uğraşan medeniyetler, zaten çok gelişmiş olduklarından zamanı geldiğinde bu işi hatasızca başarıyorlar.
Uzay gemileri değişik şekillerde olabiliyor.Birkaç metreden birkaç kilometreye kadar boyları değişebiliyor.Büyük gemileri uzayda inşa ediyorlar. Bu gemilerde gerektiğinde yüzbinlerce kişi kalabilirmiş.Uzay gemilerini teorik olarak her Agartalı insan kullanabilirmiş ama pratikte ancak bu bilgiye ve tecrübeye sahip ayrıca bu maksatla görev alan kişiler bu gemileri kullanırmış.
Agartalı’lara gemilerinin materyali kendi kendini onaran canlı materyal denebilecek bir maddeden mi yapılmıştır diye sorduğumuzda bu teknolojinin uzaydaki daha geri düzeyli uygarlıklarda kullanıldığını ifade etmektedirler.
AGARTA’lılar bizimle aynı dünyayı paylaşan ama farklı bir vibrasyonel düzeyde bulunan yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmış gelişmiş bir insan gurubudur.Onlarda bizim gibi insanlar.Bizlere benziyorlar.Fakat onlar kendi ruhsal yapılarını keşfedip ruhsal güçlerini kullanabildikleri için bizimkine nazaran daha ruhsal esaslar üstüne kurulmuş bir toplum düzenine sahipler.Agartalılar insan beyninin ve zihnin evrenle ve evrenin sonsuz boyutlarıyla olan bağlantısını keşfettikleri için ve zihnin, düşüncenin, şuurun sonsuz potansiyellerini bilmekle kalmamış bunu kullanabilme olanağınıda elde etmiş oldukları için bizlerden çok daha ileri bir uygarlık olma şansını elde etmişlerdir.Aşağıda Ömer Sami arkadaşımızla Agarta uygarlığından Semiyun’ un soru ve cevap şeklindeki görüşmelerini ilginize sunuyorum.
Soru: Pek çok Agartalı kardeşimizin yaşadığı başka gezegenler var.Bunların hepsi dünyanın tabi olduğu zamana mı tabidir?.
Semiyun: İşin diğer püf noktası da budur.Her gezegenin aşağı yukarı farklı zaman, daha doğrusu zaman enerjisine tabiyeti vardır. Zamanı da bir enerji olarak nitelendirdiğimizde. O enerjiden de çok değişik şekillerde yararlanma imkanı kendiliğinden gündeme gelmektedir.
Soru: Şuurlu inanç bilgilerinde ‘‘maddenin görünmez hale gelişi’’ diye bir konu vardı.Molekül yapısı üzerinde oynandığında madde orada var olmakla birlikte, bizim açımızdan görünmez hale geliyordu.Böyle bir açıdan bu konuya yaklaşabilirmiyiz.
Semiyun: Hayır böyle bir şey bizim açımızdan çok ilkel bir yöntemi ifade eder.Biz molekül yapılar üzerinde değil, doğrudan doğruya atomun henüz keşfetmediğiniz pek çok yapıları üzerinde hakimiyet kuruyoruz.Oralara farklı enerjiler uyguluyoruz.Bu sayede bizim açımızdan o parçaları, varlıklarına zarar gelmeden-bozunmaya uğramadan yok kılabiliyoruz.Yani görünmez yapabiliyoruz.
Soru: Bir uzay gemisi görünmez konumdayken duvarların içinden, meteor parçaların içinden yada bir kara parçasının içinden onlarla çarpışmadan geçip gidebilir mi? Bir hayalet gibi!
Semiyun: Böyle bir durumda uzay aracı örneğin dünya yüzeyine indiği zaman kendi vibrasyonel seviyesi üzerinde küçük bir değişiklik yaparak görünmez olacak.Böylece yükseltilmiş vibrasyonel seviyesi ile o, söz konusu kara parçasının yada kaya parçasının içinden geçerek arzu ettiği noktada tekrar vibrasyonel seviyesini, oranın vibrasyonel seviyesine ayarlayarak geçişini tamamlamış olacaktır.Gemilerimizle uzayda yol alırken karşımıza aniden çıkan bir meteor parçasını algılayan gemi içindeki aygıtlar sayesinde otomatik olarak saniyenin çok kısa bir süresi içinde geminin vibrasyonel seviyesini bir derece yükseltir ve yine çok kısa süre içinde yeniden eski konumuna ayarlama imkanına sahibiz.Bu adeta otomatiğe bağlanmıştır.
Soru: Örneğin A gezegeninden B gezegenine çok kısa sürede uzaysal bir sıçrama yaparak geçiş yapacağız diyelim.Bu durumda vibrasyonel seviyenin değişikliği konusunda ölçü nedir.
Semiyun: Bu da önemli bir konudur.Çünkü vibrasyonel seviye dediğiniz hadisenin mikro ve makroya doğru sonu yoktur.Biz elbetteki bundan çok öncelere nazaran daha kısıtlı vibrasyonel değişiklikler yapma imkanına sahiptik.Ama bu gün için bu sınır daha da genişlemiştir. Herhangi bir örnek verecek durumda sizin açınızdan değilim.Ama şöyle söyleyelim ki, bizde bu konuda çalışmalarımızı sürdürmekte, gemilerimizin vibrasyonel seviyesinin çok daha ötelerinde bulunan noktalara ulaşma arzusu içindeyiz.Bu nedenle de sürekli çalışmalar yapıyoruz ve her gün çok güzel ilerliyoruz.Şunu da önemle belirtirim ki, bizler bu konuda eğitilmekteyiz.Çünkü bu konu düşündüğünüzden çok daha ciddi sonuçları olan bir konudur.Bu nedenle de ihtiyatlı giderek gelişmeyi daima tercih etmekteyiz.Elbetteki her konuda aynı şey söz konusudur.Ama bu konunun inanın ki, yanlışı yoktur.
Soru: Yani vibrasyonel seviyeyi çok yükselttiniz.Bir daha geri dönmeme, toparlanmama hali olabilir vayahut da öyle bir boyutun içine girilir ki, o boyuttaki tehlikelerin ne olduğu bilinemez.Hepsinin araştırmasının tümüyle yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Semiyun: Düşündüğünüz gibidir.Vibrasyonel seviye değiştirildiği anda farklı bir boyut kavramı içerisine girmek durumundasınız.Bunların çok iyi anlaşılması, bilinmesi, amacın doğru olarak ortaya konması gerekmektedir.Aynı şekilde, dediğiniz gibi daima eskiye dönebilme imkanının da sağlıklı bir şekilde olması gerekmektedir.Bu ise sandığınızdan çok daha büyük bir bilimsel çalışmayı ve teknolojiyi gerektirmektedir. Teorik olarak bu tehlike var olmakla birlikte, pratikte biz Agartalılar bu konuda son derece başarılı sonuçlar almış bulunuyoruz.Bu güne kadar herhangi bir tehlike ile karşılaşmış değiliz ama karşımızdaki tehlikelerin de ne olduğunu biliyoruz.
Soru: Daha önceki görüşmelerimizden birinde uzaya açılan medeniyetlerin gelişmiş uzay araçları yapmış olabileceklerini, fakat kainattan bir başka kainata geçmek için boyut değiştirmeleri gerektiğini, süratli bir şekilde bu kainatın içinde hareket edebilmek için de o farklı boyutun imkanından yararlanarak çok kısa sürede, çok uzaktaki gezegene gidilebileceğini söylemiştiniz hatırladığım kadarıyla ve aynı şekilde halden hale geçmenin de büyük bir medeniyet farkı olduğunu da belirtmiştiniz.Bu fark ne kadardır? Yanlış mı izah ettim acaba?
Semiyun: Hayır yanlış izah etmediniz.Kainatınız içinde ki pek çok uygarlıklar, kainat içindeki gezegenlere henüz boyut değiştirerek gitme imkanına sahip değillerdir.Elbetteki bunun ötesinde yine sayısız gezegenlere ait uygarlıklar da bizim seviyemizin çok ötesindeki imkanlarla çok daha mükemmel yolculuklar yapmaktadırlar.Ama biz yine bu seviyeden konuyu ele alacak olursak kainatımız içindeki bir gezegenden bir gezegene gitmek normal olarak ışık hızıyla çok uzun zamanları almaktadır.Çok süratli uzay araçaları ile yine bu kainatın imkanları dahilinde ışık hızı aşılamayacağından dolayı uzun zamanlara ihtiyaç bulunmaktadır.Ama şayet bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süreci içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa bir sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz.Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir.Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.
Soru: Düşünce güçünüzle olsun, başka teknolojik seviyenizin gücüyle olsun, adeta bozulmaz, tahrip edilmez aletler, sözgelimi; uzay gemileri yapmıştınız.Ama ben yinede şöyle düşünüyorum.Sözgelimi; o uzay gemileri ile güneşe yaklaşabilir misiniz?Vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, normal haliyle.Yada yaklaşırsanız ne derece yaklaşabilirsiniz? O aletlerin dayanma gücü, güneşin verdiği ısının ötesinde midir?
Semiyun: Hayır değildirler ve inanınızki, olamazlar da.Çünkü sizin güneş hakkındaki mevcut bilgileriniz inanın ki, her bakımdan yetersizdir.Biz güneşi sizin tanımadığınız ölçüde tanıdığımız için bu sözü söylemekte sakınca görmüyoruz.Kendi gemilerimizin metali adeta tahrip edilemez bir tarzda inşa edilmiştir.Ama onun tabi hali ile güneşin tabii halini kıyasladığınızda güneşin sıcaklığının eritme gücü, bizim gemilerimizin dayanma gücünü aşmaktadır.Ama bu durum bizim için bir sorun teşkil etmemektedir.Çünkü gerektiğinde gemilerimiz kendi yolları üstünde ortaya çıkan herhangi bir dünyadan, gezegenlerden, anında vibrasyonel seviyesini arttırmak veya değiştirmek suretiyle, adeta delip geçercesine geçebilmektedirler.
Soru: Peki ‘‘Peki tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir’’ sözünden kastettiğiniz neydi?
Semiyun: Elbetteki o sözümüzü de boşuna söylemedik.O gemilerin yapısı yinede tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir.Ve bu tahrip edilemezliğin içine az önce sözünü ettiğim vibrasyonel değişiklikler de girmektedir.Ama bu son cümleyi hesaba katmasak bile gemilerimiz. İnanın ki, asla tahrip olmayacak şekilde yapılmışlardır.Ama bunun denemesini yapmaya kalkacak olursak, elbetteki gemilerimizin dayanma gücünden çok daha üstün mevcut güçler, haller mevcuttur.Ama sizlere bunların kıyaslamasını yapabilecek durumda değiliz.Çünkü sizin mevcut bilgileriniz neyi, neyle kıyaslayacağımızı anlamanıza imkan vermeyecektir.Ama yine aynı şeyi söylüyorum; gemilerimizin maddeleri pek çok uzay gemisinin yapılmış olduğu maddelerden çok daha güçlüdür.Şüphesiz ki, pek çok medeniyetin uzay araçları mevcuttur.Bizim uzay araçlarımız bu medeniyetlerin genel seviyesinin üzerinde güçlere imkanlara sahiptir.Hemen her bakımdan bu böyledir.Çünkü bizim medeniyetimiz, gerçekten şu kainat içinde gelişmiş sayılabilecek medeniyetlerden biridir.Ama şunu da yine önemle belirtirim ki, bizim dahi hiçbir zaman ilişkiye geçemeyeceğimiz seviyelerde medeniyetler, uygarlıklar, esasında bu kelimlerle bile ifade edilemeyecek yaratılmışlıklar mevcuttur. (...)
Soru: O halde kıyas, yine fiziki alemleri kapsıyacak tarzda yapılabilir?
Semiyun: Elbette. Ancak bir şey kendine uygun düşebilecek bir şey ile kıyaslanabilir.Bizim sözümüz daha ziyade fiziki alemleri kapsamaktadır.Ve fiziki alemdeki kainatlar, fiziki alemlerdeki uygarlıklar ile karşılaştırıldığında, bizim uygarlığımızın gelişmişlik seviyesi genel seviyenin üzerindedir.
Soru: Uçan Daire başlı başına büyük uzay gemisi midir Çeşitli ebatlarda olmasına rağmen, yoksa bir takım daha önce bildiklerimizin ışığında, mesela; daha büyük gemilerin içinde bulunupta girip-çıkan yardımcı fonksiyonlar gören bir yapıda mıdır?
Semiyun: Aslına bakarsanız her iki tür de bizde mevcuttur.Yani çok büyük çaplı, oval olmayan daha değişik şekillerde uzay gemilerimiz de vardır.Ve bir uzay gemisinin içinde amaca uygun sayıda, daha değişik, sizin uzay gemisi dediğiniz tarzda uzay araçlarımız da vardır.Bu yapılacak işin niteliğine göre bizler tarafından rahatlıkla tanzim edilebilen bir durumdur.Düşündüğünüz gibidir; Yani gerektiğinde uzay araçlarımız birbirine eklenebilir..Bu da çok rahatlıkla yapılabilir.Ve böylece o amaca göre de uzay gemimiz ya da gemilerimiz hizmet verirler.
Soru: Peki yinede hacimsel olarak konuşursak, mesela; bu şekilde çok büyük uzay gemileriniz vardır dersek büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Semiyun: Elbette. Ama bunun boyu sizin mesafe ölçüleriniz ile 2,5 kilometreyi geçmez.Yanlış duymadınız. Sizin için büyük bir rakamdır.Ama yinede 2,5 kilometreyi geçmez.Elbetteki bundan daha büyük tarzda, çapta gemiler de yapılabilir.Ama bunun inanın ki, büyük bir önemi yoktur. O büyük gemilerimiz, büyük olmalarının gerçekten gerekli olmaları nedeni ile bu şekilde planlanmış ve yapılmıştır.Sözümüzü toparlarsak öyle olmaları icap ettiği için o büyüklükte yapılmışlardır.
Soru: Peki bu büyüklükte bir uzay gemisi yeryüzünde mi, yoksa uzayda mı yapılıyor?
Semiyun: Bu da önemli bir konudur.Bunun teknolojik seviye ile bir alakası yoktur.Boyları birkaç yüz metreyi bulan uzay araçları uzayda inşa edilmektedir.Zira yeryüzünde inşa edildikleri taktirde onu uzaya çıkartacak manyetik güç maalesef dünyanıza zarar verecek çapta bir güç olmak zorundadır.Bu tamamen fiziki bir kanundur.O çapta o hacimde ve o ağırlıkta bir parçanın dünyanın çekim güçünden uzaklaşabilmesi için çok büyük manyetik itme gücüne ihtiyaç vardır.Bu güç ise dünyaya, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi önemli fiziki zararlar verir.Bu nedenle de bu çaptaki uzay araçları yerçekiminden uzakta yani uzayda inşa edilmektedir.
Soru: Dev ana gemileriniz içerisinde küçük çaptaki gezegenlere iniş için daha küçük çapta gemileriniz varmı?
Semiyun: Evet ana gemilerimiz içerisinde istenilen oranda daha küçük gemiler mevcuttur.
Soru: Tüm bu uzay gemilerinin bir kullanım süresi varmıdır.
Semiyun: Size inanılmaz gelsede bundan 1 milyon yıl önce yaptığımız uzay gemilerini hala kullanıyoruz diyebilirim.Çünkü bu uçan daireler öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, bozulmalarına imkan yoktur.Ama yine de şunu ilave edebiliriz ki, bu uçan dairelerimize biz, bu 1 milyon yıllık süre zarfında gelişen teknolojimize uygun olarak yeni araçlar ve gereçler ilave ettik.Ama hiç birini kaldırıp da sizde olduğu gibi müzeye koymadık, koymamızada imkan yoktur.Daha birkaç milyon yıllık süre için diyorum.
Soru: Ama belki öyle bir seviyeye geleceksiniz ki, bu birkaç milyon yıl sonra belki fiziki bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmayacak.
Semiyun: Hayır bunda yanılıyorsunuz.Fiziki kainatta yaşayan insanların, medeniyetlerin daima fiziki araç-gerece ihtiyaçları olacaktır.
Soru: Peki bu uçan daireler ne yakıtı kullanıyorlar? Bizim bildiğimiz gibi bir depoları mı var, bir enerji mi yükleniyor.Yoksa yine bildiğimiz gibi evrenin her zaman, her yerinde bulunan güçlerden, enerjilerden mi yararlanıyorsunuz?
Semiyun: Hayır. Uzay araçlarımızda herhangi bir yakıt deposu yoktur.Ve uzay araçlarımızın bu tür bir sorunu da yoktur.İşte konunun can alıcı noktası da buradadır.Aslında kainatın her yerinde daima mevcut bulunan güçlerden yararlanma yoluna gitmekteyiz.Ve bu güçlerinde açıkçası bir sınırı yoktur.Uzay araçlarımız kendi kapasiteleri oranında bu güçlerden her zaman için yararlanmakta, böylece ihtiyacı olan enerjiyi temin etmektedirler.Bizim enerjisiz kalma gibi bir proplemimiz yoktur.
Soru: Peki bu gücü nasıl temin ediyorsunuz?
Semiyun: Elbetteki gemi kendi içinde bulunan aletler vasıtasıyla bu gücü, bu enerjiyi istediği yönde kullanmakta yani kendisini hareket ettirmekte, vibrasyonel seviyesini yükseltip alçaltmakta ve daha sizin bilmediğiniz maksatlarda kullanmaktadır.
Soru: Şimdi en büyük çaplı o 2,5 km. boyundaki uçan dairelerinizi, uzay araçlarınızı yine düşünelim.Onlarda aynı küçük gemiler gibi veyahutta diğer gemiler gibi o büyüklükte olmasına rağmen, uzay yolculuklarını aynı prensip dahilinde mi yapıyorlar?Yani vibrasyonel seviyesini yükselterek bir üst boyuta, üst saman yoluna geçip Einstein’ın dediği gibi o solucan delikleri tünelinden ( o kurtçuklardan) yararlanmak suretiyle mi yolculuklarını yapıyorlar? Bu, o büyük gemiler için de geçerli midir?
Semiyun: İnanınız ki büyük küçük bir sorun yaratmamaktadır.Geminin çapı bir kaç metrede olsa, bir kaç Km’de olsa prensip değişmemektedir.Ve asıl uzak seyahatlere nispeten büyük çaplı gemilerimiz ile gitmekteyiz ki, o gemiler içlerinde bir çok küçük çaplı uçan daireyi de barındırmaktadır ve bu yolculuklar önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi üst samanyollarından ( üst boyutlardan) yararlanılarak yapılan yolculuklardır.
Soru: Bizim bir mesafe birimimiz var.Metreden başlıyoruz, Km. den ve nihayet ışık hızından söz ediyoruz. Sizin uygarlığınız içinde bir mesafe ölçüsü söz konusu mudur?
Semiyun: Hayır. Bizler ‘zaman’ ı nasıl sizden farklı bir şekilde niteliyorsak, aynı şekilde mesafeleri de sizden farklı olarak nitelendirmekteyiz. ‘‘Şu Samanyolu bize bu kadar uzaklıktadır, şu gezegenin boyu şu kadardır’’ gibi bir yaklaşımı yada bu tür bir kavramı biz düşünmüyoruz.Böyle bir yaklaşım sizin realitenize uygun bir düşünce biçimidir.Çünkü biz insan varlığını çok farklı olarak ele aldığımız için, mesafeleri de insan varlığının yapısıyla değerlendirdiğimizden ortaya sizinkine benzemeyen bir mesafe nitelemesi çıkmaktadır.Benim fiziki kalıbım için A gezegeni birkaç ışık yılı uzakta olabilir sizin zaman ölçünüze göre ama ben kendi ruhsal gücümü kullandığım anda, o zaman ölçüsünü de niteleyerek, tekrar ediyorum, o zamanın niteliğini de hesaba katarak mesafeyi sizin düşünemeyeceğiniz bir süre içinde kateder ve o gezegene ulaşırım.Burada ‘‘o gezegenin mesafesi şu kadardır’’ kavramı ortadan kalkar.Aynı sistemi gemilerimiz için de düşünecek olursak, zaman faktörünüde hesaba kattığımızda bizler ulaşacağımız gezegenlere sizinkine benzer bir mesafe koyamayız.Çünkü her gezegenin, her sistemin, her kainatın değişik zaman akış hızları olduğunu biz hesaba katıyoruz.Siz bu hesaplamayı yapmadan bir mesafe tahmininde bulunursanız ondan bilimsel manada kuvvetli bir netice çıkartmanıza imkan yoktur.Yani mesafelerin gerçek nitelemesini yapabilmemiz için, olayın içine mutlaka zaman akış hızını katmak gerekmekte dir ki, tek başına buda yeterli değildir.Nihayet mesafe kavramı, iki gezegen arasındaki mesafe kavramı, (sizin için böyle bir kavram söz konusu olduğundan aynı şeyi söylüyorum) o iki gezegene karşı pozisyon alan varlığın ruhsal seviyesiylede yakından ilişkilidir.Bunu da hesaba katarsak bizim sizinkine benzer bir mesafe kavramına sahip olmadığımız ortaya çıkar.Ama şu demek değildir ki, biz bu konuda bir bilgisizlik içindeyiz.Tam tersine bu konuda, bu şekilde yaklaşımımız sayesinde biz kainatın içindeki gezegenlerin nerede, niçin ve neden bulunduğunu biliyoruz.Uzay araçlarımızlada bu gezegenlere ulaşmak bizim için bu nedenlerle çok daha kolay oluyor.Bu konuya daha derinlemesine girmeye çalışırsak bu akşam için kafanızın karışabileceğini düşünüyorum.
Soru: O zaman şöyle bir kavram çıkıyor ortaya: Yani mesafe ile zaman kavramı birbiriyle çok yakın ilişki içinde diyebilirmiyiz?
Semiyun: Elbette bizde zaten sözlerimizin içinde belirttik.Buna birde ruhsal varlığı ilave etmemiz gerekir ki, o zaman sonuç daha net bir şekilde belirlenebilsin.
Soru: Ama yine de şöyle bir kavram düşünülemez mi: Yani söz gelimi; dünyadan bir uzay gemisi havalanıyor ve diyelimki Neptün gezegenine gidecek.Yine de belli bir zamanda oraya ulaşır.
Semiyun: Her gezegene elbette belli bir zamanda ulaşılır.Ama gerektiğinde biz o zamanları kısaltabiliriz.Şunu da önemle belirtirim ki, farklı boyutlara girdiğiniz anda zaman ve mekan hadisesi de birbiriyle kıyaslanamayacak, yani bir önceki boyutla kıyaslanamayacak şekilde büyüklük ve farklılık kazanmaktadır.Sizler bu konuların hemen hemen hiç birine dünya insanı olarak vakıf değilsiniz henüz.
Soru: Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde yapamıyorsunuz. Çünkü onu uzaya çıkartmak için sarf edeceğiniz manyetik itme gücü dünyanın fiziki kalıbına zarar verebilir.Bunu daha önce söylemiştiniz.Ama şöyle bilgilerimizde var; elinizde ışınlama teknolojisi var, o uzay gemisini uzay yerine yeryüzünde daha rahatlıkla yapıp bir anda uzaya ışınlayabilirsiniz.Veya uzay gemisini yine yeryüzünde yapıp o geminin vibrasyonel seviyesini yükseltmek suretiyle onu aniden yeryüzünden yok etmiş olabilirsiniz.Bu bilgileri bir arada karşılaştırırsak, bilgiler arasında çelişki ortaya çıkmıyor mu?
Semiyun: Hayır asla çıkmıyor.Çıkmasına da imkan yoktur.Birinci olarak söylediklerinize katılıyoruz.Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde yapmaya, yeryüzünün daha doğrusu dünyanın mevcut hali dikkate alındığında imkan yoktur.Çünkü büyük gemileri uzaya çıkartmak için kullanılacak güç dünyaya zarar vermektedir.Bu nedenle de uzay gemilerimiz uzayda inşa edilmektedir.Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir büyük uzay gemisinin bizim açımızdan uzayda veya yeryüzünde yapılmasında zorluk ve kolaylık açısından hiçbir fark yoktur.Biz ister uzayda olsun ister yeryüzünde olsun, istersede denizin derinliklerinde olsun bir uzay gemisini aynı kolaylıkla, zorlanmadan yapabilecek tüm imkanlara sahibiz.Bunu önemle belirtmek isterim.Gelelim çelişki gibi gözüken diğer konuya .Öncelikle yeryüzündeki bir büyük geminin bir yerden bir yere ışınlanması da, onu uzaya çıkartmak kadar enerji kullanımını gerektiren bir hadisedir.Işınlama hadisesinde ‘‘enerji kullanılmıyor’’ diye düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz.Beklide sandığınızdan çok daha fazla enerji kullanılmaktadır.Bu nedenle o uzay gemisi söz gelimi; yeryüzünde yapılsa bile ışınlama suretiyle uzaya çıkartılması yine teoride mümkün olmakla beraber, bu işlemi yaparken kullanılacak enerji yine dünyaya çok büyük zarar verebilir.Açık olarak ifade etmek gerekirse, o gemi kendi imkanları ile yeryüzünden uzaya çıkarken dünyaya vereceği zarar ‘‘1’’ olarak kabül edilirse, ışınlama suretiyle uzaya çıkartılırken vereceği zarar ‘‘5’’ tir dersem mübalağa etmemiş olurum.Vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi hadisesi de aslında ışınlama hadisesinden farklı bir şey değildir. Bu da aynı kategori içindedir.Söylediklerimizi incelerseniz ve mantık eşliğinde yorumlarsanız aralarında birbiriyle çelişen bir şey olmadığını görürsünüz.Ve bu konuya bu vesileyle temas etmiş olmanız da bizim için önemlidir.Ayrıca şunu söylemek istiyorum.Bizim, size verdiğimiz bilgilerde size göre mutlaka çelişkili şeyler olacaktır.Çünkü söylediklerimizi, verdiğimiz bilgileri siz kendi bilgi, teknik veyahut şuur seviyenize göre değerlendiriyorsunuz.Bu durumda bazı çelişkiler ile karşılaşmanız mümkündür.Bunu bize sorduğunuz anda zannedersem gerekli cevapları size verebiliriz.
Soru: Uzay gemileriniz için bir süratten bahsedilebilir mi?Hızdan bahsedilebilir mi?
Semiyun: Elbette bahsedilebilir.Ama bunu ikiye ayırmak gerekir.Birincisi fiziki kainat içindeki bir süratten bahsedilebilir.Biz bu konuda ulaşılması gereken yere inanınız ki, ulaşmış bulunuyoruz.Ondan ötesi fiziki cisimler için mümkün olmayan bir hadisedir.Doğal kanunlar, yasalar maddenin belirli bir süratten yukarı çıkmasına izin vermemektedir.İşte biz de bu sınıra ulaşmış bulunuyoruz.
Soru: Bu sınır bizim bulduğumuz ışık hızı kavramıyla eş bir sınırmıdır?Yani o uzay gemileriniz ‘‘saniyede üç yüzbin km. hız ile giderler ya da ona ulaşılmıştır’’ denebilir mi?
Semiyun: Hayır.Bu çok ama çok önemli bir noktadır.Bu kavram sizin sandığınızdan da önemlidir.Biz, sizin ışık hızı dediğiniz kavramı kullanmıyoruz.Ama şöyle söyleyelim ki, gemilerimizin vibrasyonel seviyesini değiştirmeden fiziki halleri ile en yüksek hız miktarı, sizin dediğiniz saniyedeki üçyüzbin km. den daha azdır.Tam üçyüzbin km. değildir ama nüans farkıyla o sınıra yakındır.Yani ışık hızı fiziki kainat içindeki en son hız limitidir diyebiliriz.Biz, sizin bulduğunuz bu yasanın temel prensiplerini çok daha gelişmiş bir halde bildiğimiz için üçyüzbin km. lik saniyedeki hıza ve onun ötesine çıkmıyoruz.Bir takım ilaveler ile dediğiniz rakamın üzerine çıkmak mümkündür ama söz gelimi üçyüzellibin km. hıza yükselmek madde için imkansızdır.Buna, onun yasaları yani maddenin tabiatı elvermemektedir.Fakat bizim yaklaştığımız ve artık durduğumuz hız ikiyüzseksen ile ikiyüzdoksanbin km. (sizin ölçülerinize göre konuşuyorum) arasında değişmektedir.Bu da bizim yakın gezegenleri ziyaretimiz için tatmin edeci bir hızdır.Ama şunu önemle belirtirim ki, bizim zaman kaybına da tahammülümüz yoktur.Bu nedenle Tanrı’nın bize sunmuş olduğu diğer imkanlardan yararlanarak gezegenlere çok daha kısa sürelerde gitmekteyiz.
Soru: Peki efendim bir uzay geminiz ışık hızını aşarsa, o ilave imkanlar da söz konusu olmazsa ne olur?
Semiyun: Dağılır.O maddi özelliğini tamamen yitirir ve o şartlar altında bir daha toparlanmasına da imkan olmaz.Kısaca cevap budur.
Soru: Yani moleküllerine, atomlarına mı ayrılır?
Semiyun: Daha da ötesine gider dersem şaşırmayınız.Çünkü konuştuğumuz bu kavram sandığınızdan çok daha geniş çaplı ve ciddi bir kavramdır.İleriki zamanlarda bu tür teknik konulara da girebileceğimizi ümit ederim ama şu anda bu kadarı yeterlidir.
Soru: Şimdi gelelim ikinci kavrama.Bu fiziki kainatlar için bahsedilebilecek bir sürattir ki, o noktaya ulaşmış bulunuyorsunuz.Peki diğer yaklaşım nedir?
Semiyun: İşte asıl önemli olan, süratten şayet bahsedilebilirse üzerinde konuşulacak konu, üzerinde çalışılması ve pek çok uygarlığın elde etmesi gereken bilgi, teknik, kudret ne derseniz deyin budur.Bu kavram elde edilmeden, bu seviyeye ulaşılmadan kainatların keşfi konusu ciddi bir konu olmaktan uzaklaşır, yani hayal olarak kalır, pratiğe, gerçeğe hiçbir zaman ( uygarlıklar için söylüyorum) dönüşemez.Kainatların gerçekten keşfi, tanımlaması arzu ediliyorsa uygarlıkların bir üst boyut içinde ilerleyebilecek, çalışabilecek uzay gemileri yapmaya ihtiyaçları vardır.Daha önce de bahsettiğimiz gibi uygarlıkların büyük bölümü fiziki kainat içinde belirli sürate ulaşabilirler. Ama ondan öteye gitmek, daha yüksek bir sürate ulaşmak gerekirse mutlaka bir üst boyuttan (4., 5. ve bunu daha da arttırabiliriz ama o çok farklı bir hali ihtiva eder ) yararlanmak zorundadırlar ki, burada da büyük bir medeni sıçrama yapmak zarureti vardır.Tıpkı düşünce gücü ile madde yaratma seviyesi gibi, bu konuda büyük bir merhaleyi beraberinde getirir.Bizim asıl sürat kavramına karşı yaklaşımımız gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükseltmekle elde edilen bir haldir. Geminin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur.
Çünkü doğrudan doğruya üç ile dört arasında bir geçiş yoktur.O da nüanslar halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden halleri çok kısa sürede almak mümkündür. Ama bir geminin vibrasyonel seviyesini bir üst boyuta çıkartıp orada arzu edilen nitelikte tutup, kullanabilmek gerçekten yüksek bir seviyeyi gerektirir.Sizler ancak altın çağda yakın medeniyetlere, dünyalara fiziki araçlarımızın vibrasyonel seviyesini yükseltmeden gidebileceksiniz.Açıkcası şu andaki insanlığın geleceği için gemilerinin vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi suretiyle evrenin çok uzak noktalarına seyahat edebilme imkanı mümkün değildir.Bu insanların kabiliyetsiz olmalarından çok enkarne olacak ruhların genel tekamül seviyesiyle ilgilidir. Elbetteki bazı öğretmenleri ayrı tutmak gerekir ki, onlar kendi hayat planlarına uygun olarak bilgiler getirip dünya insanlığına bırakacaklardır ama bu bilgilerin içinde halkın ruhsal seviyesinin üzerine çıkacak bilgiler yer almayacaktır.Ümit ederim ki konu anlaşılmıştır.
Soru: Peki 4. boyutta diyelimki uzay geminiz hareket ediyor.O boyut içinde de bir süratten bahsedilebilir mi?
Semiyun: O boyut içinde de bir süratten elbette söz edilebilir.Farklı medeniyetlerin o düzeye ulaşmış uzay gemileri örneğin 4. boyut içinde de farklı süratler ile hareket ederler.Ama en geri seviyede bir sürate sahip olan bir gemi yine de fiziki kainat içindeki sürat ile kıyaslanamayacak ölçüde yüksek bir sürat ile gitmektedir.
Soru: Yani km. kavramı filan asla düşünülemez?
Semiyun: Bu mümkün değildir.
Soru: Peki efendim aynı fiziki kainatta olduğu gibi, bir 4. boyutta da, bir 5. boyutta da hareket eden, o boyuta ait süptillikteki fiziki cisimlerin süratinin sınırından bahsedilebilir mi? Şayet süptil cisim, madde kavramını düşünürsek...
Semiyun: O kavramı düşünebiliriz.Oranın da maddesi mevcuttur.Ama daha çok süptildir ve nihayet fiziki cisimler, yani madde de gittikçe süptilleşerek bir noktadan sonra sıfırlanır. Bizim seyahatlerimiz çok daha süptil olan bu alemler içinde cereyan eder.Tamamen manevi alemlerde seyahat fiziki bir cisim için mümkün değildir.O ap ayrı bir konudur.Konuştuğumuz konu, hangi boyutta olursa olsun mutlaka süptilleşen ama maddeyi ihtiva eden alemler kabsamındadır.Doğrudur; 4., 5. boyutta da hareket eden nispeten süptil maddelerin de bir süratinden ve o süratin sınırından söz edilebilir.
Soru: İlave imkanlar ile uzay gemilerinizin hızını, ışık hızının ötesine çıkartabildiğinizi söylemiştiniz ama bunun hiçbir zaman üçyüzellibin km. hız olamayacağını belirtmiştiniz.Bu ilave imkanlar nelerdir ve bu durumda hız ne olur? Ayrıca bu durumda geminin durumu ne olur efendim?
Semiyun: Öncelikle şunu söylemeliyim ki, ilave imkanları biz geminin ışık hızına yaklaşık bir sürat ile gitmesi halinde kullanmaktayız.Eğer daha önceki ifadelerimde yanlış anlaşılma olmuş ise onun düzeltilmesini belirtiyorum. Zira hangi ilave imkan sözkonusu olursa olsun, ışık hızını düşündüğünüz tarzda aşmak mümkün değildir.Maddenin yapısını değiştirmeden asla bu mümkün değildir.İlave imkanlardan kast ettiğimiz konuyu iki yönlü ele alabiliriz: Birincisi, ışık hızına yakın bir süratte gidildiği taktirde dahi bazı ilave imkanlar devreye girmektedir ki, bu hız ile giderken bile sizin hayal bile edemediğiniz ve edemeyeceğiniz sorunlar ortaya çıkmasın.Bu birincisi.İkincisi ise, şayet ışık hızını aşarak gitmek gereken bir durum varsa, burada ilk konuya benzemeyen ilave imkanlar kullanılarak adeta maddenin yapısı, vibrasyonel seviyesi yükseltilmemiş olsa bile sizin yine idrak edemeyeceğiniz bir tarzda değiştirilerek saniyedeki üçyüzbin km.’ lik hızı aşmak mümkündür.Ama bu durumda bile üçyüzellibin km.’ lik bir sürate çıkmak imkansızdır. Bu iki sürat arasında nispeten ortalarında diyebileceğimiz bir hız ile uzay gemilerimiz normal madde yapılarının bir miktar dışına çıkartılarak hareket etme imkanına sahiptir.Bu konunun sizin için anlaşılmaz hatta çelişkilerle dolu olabileceğini tahmin ediyorum.Ama konuştuğumuz şu konu sandığınızdan çok daha yüksek bir medeniyetin, bilimin, kudretin konusudur ve biz ancak sizin anlayabileceğiniz tarzda bir izahta bulunmaya gayret ediyoruz. Bırakın dünyanızı, kainattaki pek çok gelişmiş uygarlıklar bile bu konuları teorik olarak bilmekle birlikte, uygulama yapmanın imkansızlığı içinde bulunmaktadırlar.Çünkü hadise sandığınızdan çok daha yüksek bilgiyi, kudreti beraberinde getirmektedir.Ama bir kez daha önemle vurguluyorum ki, ışık hızına yakın bir hızda gemilerimiz seyehat ederken ancak ve ancak ilk başta sözünü ettiğim ilave imkanlar ile bu mümkün olmaktadır.İlave imkanları bilimsel bir takım tatbikatlar olarak şu aşamada size kısaca belirtebiliriz.Yoksa uzay gemisi asla o hıza dayanabilecek bir yaspılaşma içinde değildir.Çünkü bu hızda çok şey normal konumunu yitirmekte, çok farklı, sizin idrak bile edemediğiniz proplemler, aşılması, çözülmesi gereken proplemler ortaya çıkmaktadır.Ama bilimin de, medeniyetin de, ilerlemenin de sonu gelmediği için maddenin vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, yine maddenin kendi özelliğindeki imkanlardan, bulduğumuz, keşfettiğimiz ve üzerinde çalıştığımız ve nihayet başarılı sonuçlara ulaştığımız imkanlardan yararlanmak süretiyle ışık hızının ötesine bir miktar geçebilmiş durumdayız.Ama yine önemle belirtiyorum ki, bu durumda madde, madde özelliğini nispeten yitirmektedir.Madde özelliğini yitirmeden bir maddenin ışık hızının ötesine çıkması imkansızdır. Daha önce de bahsetmiştim.Bu mümkün değildir.
Soru: Bu durumda geminin hali ne olur efendim?
Semiyun: Gemi yine gemi olma özelliğini devam ettirir.Ama maddi ölçülerin bir miktar farklı bir yapısı içine girer ki, ona maddi ölçülerin ötesinde bir kelime bulmak icap eder. Gemi içindeki insanların da durumu aşağı yukarı aynı hali gösterir ama gemide bulunan insanlar akıl, şuur, irade gibi vasıflarını kaybetmezler.Bunun az çok ne büyük bir bilgi ve çalışma gerektirdiğini taktir edersiniz sanırım.
Soru: Peki ışık hızının çok daha ötesine bu özelliği kaybetmeden, hani ilave imkanlarla maddenin yapısını, yine maddenin kendisinde olan özelliğinden yararlanarak değiştirerek, dörtyüzbin, beşyüzbin km. hıza çıkmak için çalışma yapmanın bir espirisi var mı efendim?
Semiyun: Aslına bakarsanız hem var, hem yoktur.Ama amaç bu değildir.O ancak sizin dünyanıza uygun bir düşünce tarzıdır.Her konuda olduğu gibi bu konularda da bilim adamlarımız çalışma yapmaktadırlar.Ama bir madde ile ışık hızını geçmenin mümkün olmadığını biz de çok önceden biliyorduk.Konu sandığınızdan çok daha geniş kapsamlıdır.
Soru: Asıl uzay gemilerinin, uzayda bir yerden bir yere gitmesi için farklı bir boyut içine girip o boyutta farklı zaman, mekan kavramı içinde hareket ederek kainatın bir ucundan bir ucuna gitmesini düşünüyorduk.Peki efendim, uzay gemileriniz kaçıncı boyutta seyahat ederek normal koşullarda fiziki kainattaki bir başka gezegene giderler?
Semiyun: Bu konu da bizim için önemlidir.Çünkü tamamen gelişmişlikle alakalı bir husustur.Taktir edersiniz ki, ilk başlarda biz ancak 3. boyut ile 4. boyut arasındaki seviyelerde seyahat ettik. Tabi fiziki madde, geminin fiziki maddesi bu durumda tamamen değişikliğe uğramaktadır.Daha sonra 4., 5. ve şu anda 8. boyuta kadar gemilerimiz ulaşabilmektedir.Ama oradaki hali size izah etmem mümkün değildir.Gemilerimiz, içindeki pilotun iradesine bağlı olarak bazen 4. bazen 5. bazen de 8. boyutta hareket ederek kainatın belirli noktalarına ulaşabilmektedir.Bu konuda biz hayli mesafe almış durumdayız.Şurada sözünü ettiğimiz mana aslında sizin idrakınızın çok ötesinde, çok yüksek bir seviyeye denk düşmektedir.Nihayet konuştuğumuz kelimelerdir.Ümit ederiz ki, bu konuda da Agartalılar olarak daha ileri mesafelere gidelim.Bu söylediklerim istisnasız bütün gemilerimizi kapsamaktadır.
Soru: Efendim gemi bir üst boyuta, ya da daha yukarıdaki boyutlara gidiyor ve sonra vibrasyonel seviyesini düşürerek tekrar fiziki yapıya bürünüyor ve fiziki alemlerin içine giriyor.Peki geminin 8.boyuttaki hali ne olur? O madde değil ama madde de taşınıyor nihayet, öyle değil mi?
Semiyun: Konu sandığınızdan çok daha yüksek boyutları ihtiva etmektedir.Önce 8. boyutun ne manaya geldiğini idrak etmeniz gerekir ki, bu mümkün değildir.Ama yinede olay; taşınan maddenin özelliklerine dayalı olarak yapılan bir aktarım işlemidir.Elbetteki 8. boyuttaki madde sizin düşündüğünüz maddeden oldukça farklıdır.Aslına bakarsanız bu boyutta maddeden söz etmek biraz abes olur.Ama yine de o boyutta madde diye nitelendirilebilecek yapılaşma vardır.Ama sizin düşündüğünüz madde ile onun bir kıyaslamasını dahi yapmak mümkün değildir.İşte biz fiziki kainattaki maddelerin bu özelliğinden yararlanarak içindeki, yine kendi özelliğinden sizin bugün bulmadığınız , keşfedemediğiniz özelliğinden yararlanarak gemimizi 8. boyuta çıkartıp orada kullanabiliyoruz.Ve inanınız ki, bu hal içinde gemimiz de, oradaki insanlar da kendi fonksiyonlarını kaybetmemektedirler.Ama gemimiz adeta oradaki maddenin özelliklerini taşır hale gelmektedir.Bunun aksi düşünülemez.
Soru: Efendim peki kaçıncı boyuttan sonra fiziki kainatlar, alemler ya da madde ihtiva eden alemler biter ve ondan sonra saf manevi alemler başlar?
[Çetin Bal: Ömer Sami arkadaşımızın bu sorusu son derece eksik bilgilenmenin bir sonucudur. Sonsuzlukta saf manevi alemler diye bir şey olmaz. Fiziki yapılaşma sonsuz boyutlarda vardır.Madde, sonsuzluğun tüm boyutlarını var eden temel unsurdur.Ama var olan ve içine girilen her boyutun madde nitelemesi ve özelliği kendine has bir yapı arzetmektedir.Yani burada ‘ya şurası saf manevi alem’ ‘orası az saf manevi alem’ diye bir niteleme yapılamaz. Eğer bir alemden bir boyuttan bahsediliyorsa orada mutlaka o boyutu ifade eden kendine has bir madde yapılaşması vardır.Yani farklı renk teki ışık frekanslarını düşünün! Işığın renksel frekansı değişsede temelde ışığın olduğu yerde daima bir enerjiden bahsederiz.Ama frekans değişebilir, farklı olabilir. ‘‘Maddenin farklı boyutları’’ gerçeğine de böyle yaklaşmak lazım]
Semiyun: O, 8. boyutun bir hayli ötesine gider, uzanır.Oralarda artık madde, düşündüğünüz madde şeklinde değildir.Maneviyat ağırlıklı alemlerdir.Ama yine de hiç idrak bile edemediğiniz nitelikte maddi özellikler taşırlar.Şu anda bu kadarını söyleyebilirim.
Soru: Peki bir, 4., 5. boyutta da gezegenler olduğunu varsayabilir miyiz?
Semiyun: Elbette varsayabiliriz.İşte biz aynı zamanda bu boyutlardaki zeki yaşam formları ile de temastayız.Nasıl bizim galaksi sistemlerimiz yıldız sistemlerimiz varsa üst saman yolu diyebileceğimiz üst uzay boyutlarındaki yıldız sistemlerine bağlı gezegen sistemlerinde de bir çok yaşam vardır.
Soru: Peki efendim, bir uçan daireniz yine 5. boyutta ki gezegenleri, ve ordaki yaşamları araştırıp incelerken, o uzay gemisi olsun, o uzay gemisinin içindeki Agartalı insan olsun, ne kadar süre ile o şekilde vibrasyonel seviyesini yüksek tutabilir?
Semiyun: Bu da önemli bir konudur.Bu; çıkılan boyutun yüksekliğine göre değişmektedir.4., 5. hatta 6. boyutta biz istediğimiz süre kadar kalabiliriz.İmkanımız gelişmişlik düzeyimiz, her bakımdan söylüyorum gerek ruhsal, gerek diğer yönleriyle düzeyimiz gerekli süre için o şekilde vibrasyonumuzu yükselterek kalmaya imkan sağlamaktadır.Ama 7. ve hatta 8.’de imkanlarımız nispeten sınırlıdır.Basit kelimelerle ifade ettiğimiz bu konu çok bilimsel ve önemli bir konudur.
Soru: 3. ve 4. boyut arasında da nüanslar var.Farklı vibrasyonel seviyeler var anladığım kadarıyla.Bu ne kadardır ve bu araya ne demek gerekir?
Semiyun: Bunlarda önemli konulardır. Siz vibrasyonel seviyenizi bir derece yükselttiğiniz zaman bu alem için görünmez olursunuz.Ama aslında siz tamamen yok olmazsınız ve farklı vibrasyonel seviyeyi ihtiva eden bir alem içine girersiniz.Bunun da sayı ile ifade edilemeyecek kadar çok düzeyi vardır.Ama belirli skalalar dahilinde, iki boyut arasında birkaç geçiş olduğundan bahsedilebilir.Ama onlar da başlıbaşına alem, başlıbaşına kainattır.Bunu da önemle belirtmek gerekir.İsterseniz bu konuya girmeyelim.Çünkü bu, bizden ziyade, ruhsal çalışmalar ile ilgili araştırmaların konusuna girmektedir.
Soru: Peki o zaman en az madde ihtiva eden alemlere kadar uzay gemisinin vibrasyonel seviyesini yükseltmek mümkün müdür?Ayrıca bu şart mıdır?
Semiyun: Biz meseleye bu açıdan yaklaşmayız neticede bu bir araştırma meselesidir.Ve bizde devamlı olarak sizler gibi teknolojimizi her zaman için biraz daha öteye ve biraz daha iyiye götürme gayreti içindeyiz.Kainatın bir sınırı olmadığı gibi yükselen boyutların ve neticede teknolojininde bir sınırından bahsedemeyiz.
[Çetin Bal:Benim üst uzay yolculuğu araştırmalarımda çok önceleri bulduğum benzer bir konuya Semiyun’un değinmesi benim dikkatimi çekmiştir.Ben içinde bulunduğumuz kainatın belirli yörelerinde farklı zaman akış hızları olsada, zaman farklı sistemlerde farklı hızlarda esneyip açılsada kainat içindeki bu zamansal kasılma ve gerilmelerin evrenin ana zaman tensörünün çizgileri içerisinde kalan zamansal sapmalar olduğunu ifade etmiştim yani genel anlamda aynı boyutsal çerçeveyi ifade eden bir ana zaman dalgası kavramını öngörmüştüm.Buna dair Semiyun Ömer Sami arkadaşımızın bir sorusuna şöyle karşılık veriyor.
Soru: ...içinde bulunduğumuz kainatın yaşı ‘‘şu kadardır’’ denebilir mi?
Semiyun:Hem denebilir, hem denilemez.Çünkü nihayet bu kainat içindeki farklı zaman, hız ve enerji nitelemelerinin tamamının bağlı olduğu yine bir zaman kavramı vardır.İşte o zaman kavramı açısından bu evrenin nispeten yaratılışına ve yaşına bir yaklaşım tarzı uygulanabilir.
Çetin Bal:Fakat burada semiyun’un yaratılıştan ve oluşumdan kastı evrenin belirli bir bölgesindeki sistem için dir. Yoksa bilinen manada kainatın ne bir başı nede bir sonu vardır.Bilinen anlamda bir oluşum zamanından bahsedilemez.]
Soru: Uçan dairelerinizde teknik donanım mutlaka var.Örneğin bu bizim elektronik tekniğimize benziyor mu?Yoksa teknoloji bize göre daha sade mi inşa edilmiştir?
Semiyun: Aslına bakarsanız sizin teknoloji diye tabir ettiğiniz ile bizim kullandığımız teknoloji demiyelim de, sistemlerin uzaktan yakından birbiri ile hiçbir alakası yoktur.Medeniyetlerimizin arasındaki farkı dikkate alırsak olmasına da imkan yoktur.Zira siz nihayet bütün teknik sistemlerinizde genel olarak elektrik enerjisinden yararlanıyorsunuz ve teknik donanımınız bu enerjiden yararlanmaya uygun bir tarzda yapılmış durumdadır.Ama biz elektrik yerine çok daha üstün güçleri ve enerjileri kullandığımız için onu devreye sokan aletlerin sizdeki aletlerden düşündüğünüzden çok daha farklı olması sonucu doğal bir netice olarak ortaya çıkmaktadır.Daha basit bir ifadeyle sizdeki sözünü ettiğiniz teknik donanım bizim için çok ilkel ve ihtiyacımıza cevap veremeyecek bir donanımdır.Bu şekilde bir yakınlaşma sağlamamız mümkün değildir.
Soru: Peki sadelik açısından bir söz söylenebilir mi efendim?
Semiyun: Sadelikten bahsetmek gerekirse bizim donanımımız bu açıdan son derece sadedir.Fazlalık veya karmaşıklık söz konusu değildir.
Soru: Biliyoruz ki bizim iki bin yıllık medeniyet çizgimize karşın iki milyon yıllık bir uygarlığa sahipsiniz. Bu iki milyon yıllık medeniyetin ilk başlarında aynı tür yaklaşım söz konusu muydu efendim?
Semiyun: Evet aynı tür yaklaşım söz konusu idi.Biz hiçbir zaman elektrik enerjisini ve ona bağlı teknik sistemleri kullanmak gereğini duymadık Dahası sizin bulduğunuz ve en ileri enerji çeşidi olarak kabül ettiğiniz atom enerjisini de Agarta medeniyeti olarak kullanmış değiliz.Kullanmamıza gerek yoktur.Çünkü ondan daha üstün, çok daha fonksiyonlu enerjiler mevcuttur.Dolayısıyla bizim içinde bulunduğumuz ve yaşantımıza uygulamaya çalıştığımız medeniyet bu üstün enerjilerin sınırları dahilinde çizilmiş bir medeniyet olmak durumundadır ki, bu açıdan medeniyetlerimiz arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır.
Soru: Peki bu üstün enerjilerle çalışan makineleriniz, sistemleriniz ses çıkarırlar mı efendim?
Semiyun: Hayır.İşte aradaki büyük bir farklılık da budur.Bütün çalışan aletlerimiz ses çıkartmamaktadır Çünkü bunun bizim açımızdan bir espirisi yoktur.Bize göre fazlalık, lüzumsuzluk ve nihayet kirliliktir.Bu nedenle bizdeki bütün aletler- buna uzay gemileri de dahildir- ses çıkarmadan hareket ederler.Ama kullanılan malzemenin ve aletin yapısından kaynaklanan bu durumun dışında sesleri izole edici çok gelişmiş sistemleri ayrıca devreye sokmuş durumdayız.
Soru: Efendim, uçan dairelerde motor ya da motor diyebileceğimiz nitelikte aletler kullanılıyor mu?
Semiyun: Sizdeki motora hiç ama hiç benzememekle beraber gemiyi hareket ettiren yine nispeten ‘‘Motor’’ kelimesini kullanabileceğimiz tarzda ana aletler ve ona bağlı bir sürü yardımcı aletler gemilerin içinde mevcuttur.Aksi düşünülemez .Çünkü gemileri hareket ettirmek için mevcut enerjinin nihayet kullanılmasını sağlayacak aletlere ihtiyaç vardır.Bunun sizin literatürünüze en uygun izah tarzı yine ‘‘Motor’’ olarak ortaya çıkmaktadır.Kısaca uçan dairelerimizde bizler motor türü aletler kullanmaktayız.Ama tekrar vurguluyorum bunlar sizdeki motor dediğiniz aletlere hiç benzememektedir.
Soru: Efendim uzay gemisinde kullanılan metal diyelim, malzeme diyelim gerektiğinde dışarıyı görmek için cam gibi saydamlaşabiliyor mu, görüntü verir hale geliyor mu?
Semiyun: Hiç şüpheniz olmasın.Bu veya buna benzer uygulamalar pek çok yapı içinde mevcuttur.Düşündüğünüz tarzda uygulamalar gemilerimizde olduğu gibi pek çok binamızda aynı şekilde söz konusudur.Bu bizim açımızdan sanıldığı kadar zor bir şey değildir.
Soru: Yerçekimini yok eden kanundan teknik açıdan yararlandığınızı biliyoruz.Peki efendim bu kanunun işleyişi açısından ne söyleyebilirsiniz? Yani bu kanun nedir?
Semiyun: Müsaade ederseniz bunu size söylemeyeyim.Çünkü bunun şu aşamada bir anlamı olmayacaktır.Şuraya bu kanunu bir formül ile size yazdırmak bizim için kolaydır.Ama şu şartlar altında medeniyetinizin bu kanunu idrak etmesi ve uygulayıcı aletler ve teknolojiler geliştirmesi mümkün değildir.Bu nedenle bizim bu tür bir açıklama yapmamızın hiçbir faydası yoktur.Ayrıca bu bizim prensiplerimize de aykırıdır.Kanunu siz kendiniz çalışmalarınız neticesinde hak ederek bulacaksınız ki, en hayırlısı budur.
Soru:Agartalı insanlar uzun süre başka gezegenlerde kalıyor, kainatın değişik boyutlarına ait gezegenlerde, farklı zaman akış hızlarına, enerjilerine muhatap olan gezegenlerde kalıyor.Buradaki yaş, zaman, bedenin yıpranma süresi farklı diye düşünüyorum. Ve orada yaşayan bir Agartalının bedenindeki yaş durumu ne olur?Önemli bir konu diye düşünüyorum.
Semiyun: Haksız sayılmazsınız.Çok geniş, sizin dünya kavramlarınıza göre üzerinde ciltlerce kitap yazılması söz konusu olabilecek bir durumdur.Bu konu üzerinde bizler medeniyetlerimizin başından beri çalışmalar yapmaktayız.Gerçekten de çok farklı bir gezegende zaman dünyaya göre adeta geçmemekte, durmaktayken yine çok farklı bir gezegende zaman dünyadan çok daha hızlı bir şekilde akmaktadır.İster istemez orada bulunan varlıklar bu zaman enerjisinden etkilenmek durumundadırlar.Sağlıklı bir inceleme yapabilmek, o gezegenin koşullarına uyum sağlayabilmek için o gezegenin zaman akış hızına daha doğrusu zaman niteliğine tabi olmak gerekmektedir.Ama bu durum çok büyük sakıncaları beraberinde getirmektedir.Örneğin dünya zamanı ile bir yıl süreyle bir başka gezegende bulunduğunuzda, o gezegende belki binlerce sene geçmiş olmakta veya tam tersine iki- üç saniye gibi çok kısa bir süre geçmiş olmaktadır.Farklı uygarlıkların keşfedilmesi, kainatın keşfedilmesi konusu gündeme geldiğinde zamanın bu özellikleri, aynı bizlerde olduğu gibi gelecekte sizlerin de önüne büyük bir bilinmez olarak çıkacaktır.
Ama yine de sorunların çözülmesi daima mümkündür.Özellikle evrenin yapısal planı gereği bu çok ince noktalar için insanların çözüm getirebileceği başka imkanlar devreye girmektedir.Kısaca toparlarsak bizler bu büyük proplemi halletmek için yaptığımız uzun süreli çalışmalardan çok olumlu neticeler almış bulunuyoruz ve bu çalışmalar halen çok ciddi bir biçimde devam etmektedir.Aksi zaten düşünülemez.Daha iyi neticeler elde ettiğimizde biz bu neticeleri kendimize uygulayarak zaman akış hızları çok farklı olan gezegenlerdeki az önce sözünü ettiğim sorunları kaldırıcı uygulamalarla birlikte o gezegeni keşfetmeye, veyahut o gezegenle ilişkide bulunmaya devam ediyoruz.Özellikle vurgulamak istediğim bir husus şudur ki, biz bu bulduğumuz ve uyguladığımız yöntemler ile bu proplemi ciddi ölçüde bertaraf etmiş durumdayız.Ama bunu teknik olarak açıklamaya kalkmak mümkün değildir.Daha önce zaman konusunda birkaç kez sizinle konuşmuştuk.İşte bizim zamana karşı yaklaşımımız bu konuları birlikte içermektedir ki, zaman, hakikaten büyük bir bilgi ile anlaşılması ve ondan yararlanılması gereken gizemli bir akımdır.Sizler dünya insanlığı olarak zaman hakkında henüz hiçbir şey bilmiyorsunuz.Sözümüzü toparlayacak olursak Agarta uygarlığı olarak şu ana kadar yaptığımız çalışmalar sonucunda bu ciddi engeli bertaraf edecek neticeler elde ettik.
Soru: Bir gemiyle hızımızı ışık hızının üstünde bir hıza yükselttikçe zamanın yavaşlamasından söz edebilir miyiz?
Semiyun: Elbette söz edebiliriz ki, bu da konunun çok cüzi bir noktasını daha ortaya koymuştur.
Soru: Uzay gemisiyle diyelim ki, bir uzay/zaman noktasına gideceksiniz.Gitmeden önce o gideceğiniz yerin görüntüsünü alıyor musunuz veya buna benzer bir tanımlamaya sahipmisiniz?
Semiyun: Uzay gemilerimiz ile evrenin veya gitme hakkını elde ettiğimiz boyutlardaki evrenlerin herhangi bir noktasına gitmek istediğimiz zaman akla gelebilecek ilk soru buraya neden gidilmesinin istenmiş olmasıdır.Bizler belli bir yere, belli bir amaç için gidiyoruz.Dolayısıyla o amaç içinde o yerin bilinmesi kaçınılmazdır.Sonuç olarak gidilen yer bizim açımızdan bilinir, tanınır bir yer olmak durumundadır.Onun görüntüsünün çok ötesinde o yer hakkında pek çok bilgiye, gerek fiziksel araç ve gereçlerimiz, gerekse ruhsal verilerimiz açısından sahibiz.Aksi zaten düşünülemez.Düşündüğünüz bu kavram sizin için önemli bir kavram ise de bizim açımızdan son derece basit bir hadisedir.
Soru: Efendim bir de teknik açıdan konuşalım; fiziki kainatta bir gezegene, bir gezegenin bir şehrine hatta şehrin bir yerine gideceksiniz.Vibrasyonel seviyenizi yükselterek gideceksiniz. Bunun uzay gemisi içerisinde çalışması vardır diye düşünüyorum.Bu çalışma nasıl oluyor.
Semiyun: Bu çalışma işini size izah etmeye kalksak pek çok anlaşılmazlık ortaya çıkacaktır.Nihayet teknik bir hadisedir.Bu konudaki görevli arkadaşımız gemiyi gitmek istenilen yere göre proğramlar.Gemide zaten uzayın, bildiğiniz uzayın hemen her noktasının bir anlamlı ifadesi vardır.Her gezegenin tanımlanması o gezegen üzerindeki topluiğne başına kadar –ki, sizin için şaşırtıcı olabilir-, her noktasının sürekli bilgileri vardır.Dolayısıyla gitmek istediğimiz şehri veya yeri bilgisayarımıza ister düşünce ile, ister başka bir şekilde iletmiş olalım, bilgisayarımız gemiyi o yönde saniyenin çok kısa bir süresi içinde yönlendirir ve gemi hareketini yapar.Bu işler otomatiğe bağlanmıştır diyebiliriz.Çünkü çok yüksek seviyedeki medeniyetimiz sizin için çok kolay uygulanabilecek bir hale getirmektir.
Soru: Peki efendim sayısız gezegenler, kainatlar, farklı boyutlar arası değişik vibrasyonel seviyedeki kainatlar var.Bunların bilgisini gemideki bu bilgisayarlar kaydetme kapasitesine sahip mi?
Semiyun: Demek istediğiniz anlıyorum.Ama sahiptir dersem bunun kuru bir söz olduğunu da söylemek gerekir.Çümkü bilgisayarımızın veya bu maksatla hizmet gören yapımızın kapasitesinin ne olduğunu ve bu kapasiteye ne kadar bilginin sığabileceğini size izah edemeyiz.Kısaca özetlersek bilgisayarımız hususunda bu konuda biz bir sıkıntı çekmiyoruz..
Soru: Bu şekilde, bir zamanda yolculuk kavramına karşı yaklaşım olabilir mi? Zamanda yolculuk yapılabilir mi?
Semiyun: Hayır.Düşündüğünüz manada bir zaman yolculuğu fiziki uygarlıklarda yaşayanlar için mümkün değildir.Bir Mutlak Nizam vardır ve tarihin içine geri dönerek tarihin bir takım olaylarını değiştirmek Mutlak Nizam içinde yer almamıştır.Ama zamanda yolculuk konusuna çok farklı açılardan yaklaşılabilir.Kaybolan hiçbir şey yoktur.Zamanda gezintiler yapılabilir.Zaman içinde cereyan eden bütün olaylar izlenebilir.Ama Mutlak Nizamın prensipleri bozulmadan bu hadise gerçekleştirilebilir.
Soru: Peki, ruhsal güçler, ruhsal varlıklar açısından durum nedir?
Semiyun: Ruhsal varlıklar açısından durum biraz daha farklıdır.Onlar için zamanda yolculuk kavramı çok basit kalır. Mutlak Nizamın değiştirilmemesi gerektiğini onlar bilerek bu tür hareketlerini uygularlar.Durum düşündüğünüzden çok daha komplekstir.Çok yüksek seviyeli varlıklar için Mutlak Nizam içinde hareket etmek, o nizamı bozmamak büyük sorumluluk gerektirmektedir.Çünkü onlar bir yandan bu nizamın yapıcıları, yürütücüleri olan varlıklardır.Dolayısıyla yaptıklarını değiştirme hakkına sahiptirler.Onlar bu tür sorumsuzluk içinde zaten olmayan varlıklardır.amanda yolculuk açısından böyle bir sorumsuz demiyelim ama teorik oarak yapılan bir davranış Mutlak Nizamın işleyişine ciddi zararlar verebilir.ZlAma bugüne kadar bu tür bir uygulama olmamıştır.
Soru: Vibrasyonel seviyenin yükseltilmesiyle yapılan yolculuklardan bahsettik. Peki bir ‘‘Zaman Makinesi’’ kavramı buna benzer olarak düşünülemez öyle değil mi efendim?
Semiyun: Sizin yine düşündüğünüz manada bir zaman aracı olması mümkün değildir. Filimlerinizde zaman zaman gördüğünüz tarzda yapılan bir bilimkurgu niteliğindeki zaman aracı Mutlak Nizam esaslarına aykırıdır.Bizde böyle bir araç yada alet yoktur.
[Çetin Bal: Semiyun’ un zamanda yolculuk konusuna yaklaşımı biraz üstü örtülü biçimde geçiştirilmiştir ki’ Semiyun’un bazı sorularda sorunun çevresinden dolanarak verdiği bir çok yanıtlar vardır.Örneğin kurtdelikleri yada zaman eğimleri konularında da detaya girmemektedir.Fakat zamanda yolculuk kendi içinde uzayda anlık yerdeğiştirmelerin bilgisini ve üst uzay yolculuğunun sırlarınıda kendi içinde taşıdığından semiyun da kendi zeka ve kültür atmosferinin icablarına uyarak bu konularda direkt olarak şöyledir yada böyledir şeklinde kesin yanıtlar vermekten kaçınıyor.Bir yerde bu ince ayarlı kaçamaklı yanıtlar bir tür politik uslup olarak değerlendirilmelidir.Zaten Ömer Sami beyle olan bu çalışmanın ana konusu Agarta uygarlığının tanıtımıdır. Yoksa teknolojik bir bilgi vermek gayesi söz konusu değildir.Zaten Semiyun da başta bunu belirterek konulara girmiştir.Sonuç olarak daha farklı uzaylı guruplarında bilgilerini ve kendi çalışmalarımı da göz önüne aldığımda zamanda yolculuk vibrasyonel seviyenin yükseltilmesiyle yapılan üst uzaysal bir yolculuk biçimidir. Sonuçta Semiyunda zamanda yolculuk yapılamaz demiyor ama böyle bir yolculuğun doğal tarihsel süreçe ait düzeni tehtit edebileceği için evrensel aheng ve uyuma ters olduğunu ifade etmektedir.Sonuçta kabül edilebilir bir sebeb olmadan zamanda yolculuk ve tarihi değiştirmek Agartalılar için yasal bir uygulama olmaz.]
Soru: Tekrar uzay aracına dönmek istiyorum.Efendim, uzay aracının vibrasyonel seviyesini yükseltmekten bahsediyoruz.Bir düğmeye basıyoruz, bir enerji devreye giriyor ve görünür alemde, bildiğimiz alemdeki gemi görünmez hale geliyor ve kayıp gidiyor.Bizim az çok anladığımız bu. Bu anlayışa ilave etmek istediğiniz veya düzeltmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Semiyun: Aslına bakarsanız bizim konuştuğumuz bu husus üç-beş kelimelik bir şey olmakla birlikte uygulaması son derece zor bir konudur.Bu gücü elde edebilirsiniz, hatta uygun aletler yapabilirsiniz.Dünyanızda bu konuda çalışmalar olmuştur.Ama elde edilen netice o çalışmayı yapanlar için son derece ürkütücü olmuş ve o çalışmada bulunanların mahvına sebebiyet vermiştir [ Philadelphia Deneyi]. Mesele sandığınızdan çok daha komplekstir.Çünkü bu gücü uygulayacak sistemi kurmak ve sağlıklı işletmek için çok yüksek bilgiye ve teknolojiye ihtiyaç vardır.Elde ettiğiniz bilgi ve uyguladığınız yöntem elde edilmesi ve uygulanacak olan yöntemlerin milyonda biridir dersem mübalağa etmemiş olurum.Çünkü bu konularda yapılacak en küçük dikkatsizliğin, hesapsızlığın veya kontrolsüzlüğün tamiri imkansız neticeleri olacaktır.Bizim açımızdan ise durum son derece basittir.Gemilerdeki alete istenilen komut verildiği anda aletin veya sistemin harekete geçmesiyle gemiye yönelen enerji onun maddesinde değişikliğe sebeb olmaktadır ama maddenin değişikliğe uğraması bile o maddenin işlevini, o maddeye dayalı aletlerin işlevini bozmamaktadır.Hatta o enerjiye maruz kalan insanın ki, en önemlisi budur, beynini, düşünme sistemini, şuurunu dahi bozmamakta ama buradaki bütün atomların daha küçük parçalarının vibrasyonel olarak süratlerini artırmasına neden olmakta ve böylece istenilen boyutun vibrasyonel seviyesine uyum sağlamaktadır.Buradaki en küçük hata bir daha toparlanamayacak bir dağılmaya neden olabilir.Atomik patlamalardan çok daha kuvvetli bir patlamaya bile yol açabilir.Ama neyi, niçin yaptığınızı bilirseniz bu tür zararlı neticeler ile karşılaşmazsınız.Biz bugune kadar böyle bir sıkıntı ile asla karşılaşmadık.Bu konularda çalışma yapan pek çok uygarlık bunun teorik bilgisini bilmekle birlikte uygulama yapmakta zorlanmaktadırlar.Hadise sandığınızdan çok daha yüksek bir bilgiyi gerektirmektedir.Daha önceki bir celsemizde sözünü ettiğimiz gibi siz de yakın gelecekte uzay gemileri inşa edeceksiniz ama yeryüzü insanlığının kaderinde bizim bilgilerimize göre üretilen uzay gemilerinin vibrasyonel seviyesini yükseltme işlemi mevcut olmayacaktır.En azından yakın gelecekte.
Soru: Peki efendim hemen parentez içinde burada soru sormak istiyorum .Kendimizi ışınlama olayı olmayacak mı?
Semiyun: O biraz farklı bir konudur.Ve hatta çok daha basit bir hadisedir.Burada ışınlamanın ilk aşaması vücudumuzun moleküllerine ayrılmasıdır ki, atomların parçacıklarına ayrılmasından hatta bedenin atomlarına ayrılmasından çok daha basit bir hali ifade eder.
Soru: Aynı şekilde o zaman ilk etapta uzay gemilerini moleküllerine ayırıp bir yerden bir yere taşısak ...
Semiyun: Moleküllerine ayırma işlemi uzay gemilerinizi bir üst boyuta çıkartıp şuurlu bir şekilde onu kullanmanıza imkan vermeyecektir.Bunun elde edilmesi için sizin yaklaşımınızla atomlar üzerinde çalışma yapılması gerekmektedir ki, arada çok büyük bir fark vardır.
Soru: İleride ışınlama yöntemiyle uzay gemilerimizi, eşyalarımızı bir yerden bir yere nakledebilecek miyiz?
Semiyun: Yakın zamanda eşyalarınızı nakledebileceksiniz ama bir üst boyuta çıkıp gezegenler arası yolculuk yapamayacaksınız.Dünyada ki durum biraz daha farklı olacaktır.
Soru: İşte burada anlaşılmaz bir hadise var.Aynı şey dünya için geçerliyken evrende hareket için, fiziki evrenler için niye geçerli olmasın?
Semiyun: Arada çok büyük farklılık vardır.Biri çok kaba bir aktarım işlemidir.Diğeri ise bir üst boyuta geçip ciddi bir yolculuk yapma işlemidir.Arada muazzam bir fark vardır.Bunu size şu aşamada ancak bu kadar açıklayabiliriz.
Soru: İşte bundan çekiniyorum, yine teşevvüşe düştük.Ne kadar fark olabilir onu düşünüyorum.Yani aynı prensip değil mi?
Semiyun: Aynı gibi gözükse de, aynı prensip değildir.
Soru: Peki şu anda onu öyle kabül edelim.Şimdi vibrasyonel seviyesi yükselmiş bir uzay aracı ile seyahat ederken insan zihninde, düşüncesinde, bedenlerinde nasıl bir değişiklik oluyor? Bu nedir efendim.
Semiyun: Esasında hiçbir değişiklik olmamaktadır.Şayet olsaydı bu, o insanları olumsuz yönde etkilerdi.İşin tekniğine indiğiniz zaman olayın ne kadar muazzam bir bilgi ve teknoloji gerektirdiğini anlardınız.Ama sonuç olarak kısaca tekrar söylemek istenirse, vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesiyle yapılan yolculukların hiçbir sakıncası olmamıştır.
Soru: Efendim ışınlama medeniyetler açısından elde edilmesi zor bir kavram mıdır? Bir yüksek teknoloji, gelişmişlik düzeyi midir?
Semiyun: Pek değildir.Siz yakın zamanda bundan rahatlıkla faydalanabileceksiniz.Buradan da anlaşılmaktadır ki, elde edilmesi zor bir teknoloji değildir.
Soru: Evet, onu onu duyduğumuza sevindim.Şimdi ışınlamadan, güneş sisteminin ilerisine kadarki bir alanda yararlanabiliyor musunuz? Bildiğimiz fiziki alem açısından konuya yaklaşıyorum öncelikle.Güneş sisteminin ötesindeki bir gezegene ışınlama ile gidebilir misiniz? Yani oraya kadar uzanır mı?
Semiyun: Henüz bilmediğiniz pek çok gezegen var.Bunların bir kısmı güneş sistemine yakın gezegenlerdir.Biz ilk sözümüzde bu tür gezegenleri kastetmiştik.Ama çok daha uzaklara –mesafe vermeyelim-gitmek mümkün değildir.
Soru: Efendim burada mesafe vermiyorsunuz? Yani ışık yılıyla bir mesafe verebilirsiniz.
Semiyun: Ama biz ışık yılını da, diğer mesafe birimlerinide kullanmıyoruz, bu birincisi.İkinci olarak siz aletlerimizin belirli bir çapı, tesir sahası olduğunu düşünüyorsunuz.Ama konu öyle değil.Bu nedenle bir mesafe vermemek daha uygundur.
Soru: En yakın yıldızlardan bir tanesinden bahsedelim.Sirius gezegeni, Sirius yıldızı diyelim.Sirius yıldızının herhangi bir uydusuna ışınlama ile gidebilir misiniz?
Semiyun: Hayır gidemeyiz.Bu teknik açısından, bizim elde ettiğimiz teknik seviye açısından mümkün değildir.
Soru: Yani niçin çap aşısından bu olaya yaklaşılamıyor efendim? Tesir alanı bizim düşündüğümüz bir küresel tesir alanı değil mi?
Semiyun: Hayır.Küresel tesir alanı söz konusu değildir. Bu yüzden sözünü ettiğiniz yıldızın gezegenlerine bu yöntemle gitmemek daha uygundur.Kendimizi zorlarsak, kendi ruhsal güçümüzü hesaba katarsak oraya gitmemiz mümkündür.Ama bunun henüz bilmediğiniz sakıncaları vardır.Ruhsal gücümüzü zannedersem bu celse açısından hesaba katmıyoruz.
Soru: O zaman hemen akla şöyle bir soru geliyor; gemilerin vibrasyonel seviyelerinin değiştirilmesi ile ışınlama arasında teknik açıdan, teknoloji açısından, bilim açısından farklılıklar var?
Semiyun: Çok önemli büyük farklılıklar vardır.Bunu önceki ifadelerimizde açıklamıştık.Sizler yakın bir gelecekte ışınlama yöntemi ile dünya üzerinde eşyaları ve kendinizi bir yerden bir yere aktarabileceksiniz.Fakat elde ettiğiniz, yapacağınız uzay araçları ile onun vibrasyonel seviyesini değiştirmek sureti ile üst boyutlara geçemeyeceksiniz.Çünkü bu ikisi birbirinden çok farklıdır.Daha öncede belirttiğimiz gibi kainatımızdaki pek çok uygarlık üst boyutlara gemilerini taşıma işini maalesef gerçekleştirememiştir.Çünkü arada muazzam farklar vardır.Bir tanesi nihayet basit ve aynı ortamdaki aktarım işlemidir.Diğeri ise farklı boyutlara geçiş işlemidir.
[Çetin Bal: Agartalı semiyun arkadaşımızın ışınlama , boyut değiştirme konusuna dair yaptığı açıklamalar yine politik denebilecek bir anlatım tarzını içermektedir.Sonuç olarak Agartalılarda kendi teknolojilerin sırlarını olduğu gibi açıklamazlar.Bu onların en doğal hakkıdır tabi.Ama işin aslı şudur ortadaki anlamsal bulanıklığını biraz daha şeffaflaştırmak adına şöyle söyleyebilirim keza benim üst uzay almadan da hemen hemen Semiyun’ unyolculuğu ve ışınlama çalışmaları konularındaki fikir ve düşüncelerim Ömer Sami arkadaşımızın Agartalılarla irtibat kurup bu tür bilgiler ifade ettiği bilgilerle bire bir örtüşen bir nitelik arzetmekteydi.Zaten bu açıdan bu kitap haline getirilmiş celse notlarını burada yayımlamaya karar verdim.İlginç olan şu ki Ömer Sami arkadaşımızın AGARTA kitabını okurken sanki Semiyun benim önceden düşünerek sezgilerle edindiğim bilgilerin kopyalarını okuyup yanıt veriyormuş gibi bir duyguya kapıldım.Belki de bu, çalışmalarıma Agartalıların benim anlamadığım bir şekilde destek vermesi ile açıklanabilir.Bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa Semiyun’un ifadeleri benim bu konudaki çalışmalarımla birebir örtüşen ifadelerdir.
Bu açıdan Semiyun’un verdiği bilgileri büyük bir dikkatle okumanızı ve anlamaya çalışmanızı rica ediyorum.Tüm bu yazılanların nerden geldiği büyük bir şüphe konusu olarak karşımızda dursada verilen bilgiler günümüzün ileriye dönük olası bilimsel ve teknik ön görüleriyle kesişen bir nitelik arzetmektedir.En azından benim bu Agarta kitabı hakkındaki ve bu temaslar hakkındaki görüşüm bu! Yine keza Uzaylılarla temas kurduğunu iddia eden George Adamski ve 51.askeri araştırma üssünde bir UFO gördüğünü ve bu aracın uzaylılara ait olduğunu iddia eden Bob Lazar’ın sunduğu bilgiler ve metafizik kaynaklar içindeki bir çok sözde medyumsal kaynaklara dayandırılan bilgiler arasında muazzam bir uyum ve paralellik beni bu araştırmalarda adeta cezbetmiştir.Yıllar önceki sezgilerimi Bob Lazar’ın Semiyun’ un ifadelerinde görmem beni hayli şaşırtmış ve bu konulara olan ilgimi daha da derinleştirmiştir.Yine keza Philadelphia deneyi çerçevesinde ortaya çıkan spekülasyonlar yeterince ayıklandığında elekte kalan değerli taşlar gerçekten insana madde nakli konularında kayda değer sezgiler vermektedir.Sonuç olarak düşüncelerimin ve sezgilerimin bu ifadelerle desteklenmesi kendimce doğru iz üzerinde olduğuma dair bir kanı edinmeme sebeb olmuştur.Keza Albert Einstein ustayla birlikte gelen kurt delikleri ve uzay/zaman eğimleri konularında biraz daha derinlere inildiğinde karşımıza adete bir UFO teknolojisi bilgisi çıkmaktadır.Ben tüm bu sezgilere Zamanda Yolculuk merkezli bir araştırmalar süreci içerisinde vakıf oldum.
Semiyun’un bahsettiği ışınlama ve üst boyutlara geçiş teknolojisi temelde bizim boyutumuzu ifade eden maddenin temel titreşim düzeyine bağlı ‘n’ boyutlarında bir sapma yani vibrasyonel bir faz değişimi neticesinde ortaya çıkmaktadır.Fakat Semiyun’un bahsettiği ışınlama madde boyutumuzun temel titreşim oktavının dışında ayrı bir üst titreşim oktavına geçmeden yine kendi ana titreşim skalamız içerisinde kalarak titreşimin yan harmonik diyebileceğimiz -merkez titreşim dalgasının yan bandı içerisine doğru- kayarak gerçekleştirilen bir görünmezlik ve o iç uzay dediğimiz yanal frekans harmoniği içerisinden maddenin nakli hadisesidir.Bu son derece teknik bir konu olduğu için Semiyun Ömer Sami beyin bu sorusunu açıkça izah etmeye sanırım gerek duymamış. Ki bence bir yerde celsenin amacına göre düşünürsek Semiyun’un bu tavrında haksız olmadığını söyleyebilirim.
Aslında Ömer Sami beyin AGARTA kitabının yazılmasına kaynaklık eden medyumsal celseler yaptığı sırada ben kendilerine bir çok soru yazıp gönderdim hatta kitabında bahsettiği bir UFO resmi vasıtasıyla o araç hakkında alınan bir çok bilgileri ben kendim celse defterine kaydedip sorular sormuştum.Fakat maalesef ne benim sorularım Semiyun’ a iletildi nede bu bizatihi benim bulunduğum Denizli’deki celse notlarındaki sorulan sorular kitapta yer almamış.Sanki ismim ve sorduğum bir çok soru ve alınan bir çok yanıt özellikle kayıtlardan silinmiş.Bizler ekol çalışmaları içerisinde yer almamıza rağmen ifadelerimizin görmezden gelinmesi beni gerçekten üzmüştür. Ki’ Ömer Sami arkadaşımızın bu tarzda düşünebileceğini sanmıyorum ama maalesef benim genel kanaatim böyle olmuştur.Fakat Ömer Sami kardeşimizin bir yerde kendi çapında haklı olduğunu varsayabilirim. Çünkü Ömer Samiyle direkt irtibatta olan genelde Ugur Özkanbaş adında ki bir arkadaşımızla Üstadın kendisi olmuştur.Genelde üstadımızında henüz daha başlangıç aşamasında olan UFO teknolojisi konusundaki çalışmalarımın derinliği ve boyutları konusunda pek bilgi sahibi olmaması ve Uğur Özkanbaş arkadaşımızın benim çalışmalarımın ciddiyeti konusunda Ömer Samiye bilgi vermemiş olması da Ömer Samiyle irtibatımızı daha zayıf hale getirmiştir.Oysaki bir çok konuda Uğur beye teknik bilgi aktarmama rağmen yinede Ömer beye çalışmalarımdan bahsetmemiş olması beni üzmüştür.
Uğur beyin kendi çalışmaları olupta bunu Ömer beye ifade etmiş olsa yinede bunu anlayabilirim. Ama öyle bir durumda söz konusu değil. Fakat, zaten ekol içinde UFO teknolojisi ve zamanda yolculuk teknolojisi konusunu gündeme getiren ve bu konuda çalışmalarda bulunup arkadaşları hatta zaman zaman üstadı bu konuda yönlendiren kişi olmama rağmen birikimlerimin Ömer bey tarafından değerlendirilmemiş olması doğal olarak beni kırmıştır. Keza Ömer Sami bey bana gelip teknik konularda danışsaydı bunun AGARTA kitabı açısından daha zengin anlatımlı bir soru -cevap şeklinde geçeceğini sanırım siz okurlarımda taktir edersiniz. Arkadaşımızın bu inceliği göstermemiş olmasını Agarta kitabı açısından büyük kayıp olarak görüyorum. Zaten ben Agartaya Ömer Sami için kanal açan Üstat Muzaffer Kınalı ile ilk tanıştığım zamanlar genelde medyumatik kanallı celselerde hep şifa bilgileri alınırdı bu yönde çalışılırdı.Celselerde medyumun bu algılama yeteneğini bir UFO teknolojisi elde etmek bakımından ilk kez UFO resimlerine yönlendirilerek ordan bilgi elde edilmesi benim ısrarlarım sayesinde olmuştur.Ve bu tür bir bilgi alım kanalıda son derece faydalı olmuştur.Keza böyle bir parapsikolojik yetinin böyle teknik konularda bilgi alınmakta kullanılmadığını görmek bana gerçekten çok garip gelmiştir.İşte tüm bu durumlar beni ekolün çalışmaları konusunda ince ayarlı bir duruş pozisyonu almama neden olmuştur. Ki zaten üstadımızda hep ekol üyeleri olarak tam anlamıyla organize olamadığımızdan yakınmıştır.Tabi bunun bir çok dış ve iç sebebleride olmuştur.Gerek bir çok arkadaşımızın görevini tam ifşa etmemesi olsun gerekse ekol çalışmalarımız için gerekli maddi desteği bulamamış olmamız ekol olarak şu an için istediğimiz sonuçları almamızı engellemiştir.Fakat şunu söyleyebilirim ki ekolümüz hakkında biraz sitemkar ve biraz da öz eleştirel bir yaklaşımda bulunsam da Üstad Muzaffer Kınalı nın başkanlığını üstlendiği Vahdet ekolünün çalışmaları ve ruhsal seyahatleri bugüne kadar benin okuduğum duyduğum tüm metafizik dünyanın tasvir, tanım ve sınırlamalarını aşan yükseklikte boyutlara kadar uzanmaktadır.Ve Üstadımız bize ruhsal seyahatlerimizde kendi manevi enerjisiyle daima koruyucu ve gözetici bir kalkan olmuştur.
Üstad öğrencilerine daima üstadsızlığı yani kendi başına uçmayı öğretmiştir.Bir çok kuş uçmuş ve yuvayı terk edip gitmiştir.Ama ben zaman zaman eleştirel yaklaşımlarda da bulunsam Üstadımıza olan sevgim ve saygım daima sonsuzdur.Onun mekan ve zaman gözetmeden içten bir sevgiyle verdikleri ve öğrettiği evrensel bilgiler sayesinde bana çok uzaklara uçabileceğim kanatlar vermiştir.Bazılarının bu kanatların kendiliğinden çırpılmasını beklemek gibi hataları olmuştur ki’ onlar hayal kırıklığı içinde ekolle gönül bağlarını koparmışlardır.Oysaki bu üstad dahi olsa kimse kimsenin adına kanat çırpamaz. Kişiler kendi akıllarının, ve sezgilerinin, kendi evrensel vizyonlarının ona sunduğu kanatlarla gökyüzüne yüksselebilirler
Üstadla tanıştığım ilk zamanlarda üstad Muzaffer Kınalıdan izin alarak Vahdet ekolünün eski celse defterlerini kontrol ederken üstadın ruhsal yükselişinde en önemli etkenlerden birinin bundan önceki yaşamlarından birinde Atlantiste, Atlantisin en yüksek spiritüel bilgeliğe sahip rahibinin öğrencisi olduğu yazıyordu. Kanımca bu dönem üstadın ruhsal yükselişinde önemli bir nokta olmuştur.
Bir keresinde üstadla bir celseye katılmıştım celsede herkes zihinsel olarak eski sovyetler birliğinde karışıklık yaratmak ve Sovyetler birliğini yıkmak için uğraşıyordu.Ve ilginçtir ileriki yıllarda 'Sovyetler birliğinin' çöktüğüne ve rejimin yıkıldığına şayit oldum.Bilemiyorum ama ilginç bir tesadüf! acaba gerçekten zihinsel bir güçle bir sistem çökertilebilir mi? Bunu siz okurlarımın taktirine bırakıyorum. Sonra ekol çalışanlarının zihinsel güçlerini kullanarak Amerika birleşik devletlerini yıkmaya ve karışıklık yaratmaya çalıştıkları duyumunu aldım.Amerikayı Rusya yada eski Sovyetler kadar kadar etkiliyemediklerini çünkü ordaki insanların zihinsel güçlerinin 'Sovyetler birliğinden' den çok daha büyük ve güçlü olduğunu ifade etmişlerdi.E şimdi ruhsal güçlerin bu şekilde yıkım ve ülkelerin dünyasal çıkarları adına kullanılması beni ruhsal alanın dokunulmaz kutsal değerleri konusunda çelişkili düşüncelere itmiştir. E peki yarın bir gün zaman yolculuğu teknolojisini pratiğe döktüğümüzde bunu tarihi değiştirmek için mi kullanacağız? yapılan işlere bakılırsa böyle görünüyor.Üstadın ifadelerine bakarsak böyle bir zamansal müdahale evrensel yasalara ters düşer.
Ki ben kendi adıma ruhsal enerjilerin saldırı amaçlı kullanılmasını kabül edemem.Bence bu yanlış bir davranıştır.Kendi ülkemizi savunma adına bile bence bu noktada durup düşünmek lazım! Gerçi Üstadı bu konuda yargılayamam ama bu bana pek doğru gelmiyor. Dediğim gibi her zaman her bilgiye ve çalışmaya ve bu türde ruhsal guruplaşmalara biraz şüpheyle yaklaşmanın uygun olduğu kanatindeyim.Sonuçta evrensellikten, vahdetten, birlikten ve bütünlükten bahsetmek, bilmek başka şey bu ifadeleri yaşamak veAma tüm bu çalışmaları hepten inkar etmenin de doğru bir davranış olduğunu düşünmüyorum.Aynı şey Ömer Sami kardeşimizin AGARTA kitabı içinde geçerlidir.Çünkü henüz insanlık için bilinmeyen ve henüz bu girişe yasak bölgede dolanan parapsikolojik faaliyetlerde bulunan bir takım grupların çalışmalarından ve niyetlerinden şimdilik kuşku duymak ve bu tür çalışmalara temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. yaşayarak ifade etmek başka şeydir. Sonuç olarak bu konuda çalışan genç arkadaşlara mesajım kısaca: ‘‘düşüncelerinizle davranışlarınızla dünyaya olan bakış açınızla ve araştırmacı yönünüzle ufak bir gölet gibi olmayın!’’. Engin bir okyanus gibi olun alabildiğine özgür ve açık olun. Birilerine, bir kitaba bir gruba yada bir düşünceye takılı kalmayın özgür ve geniş olun.Araştırın okuyun, sorun ve anlamaya çalışın ama bir yerde bir düşüncede takılıp kalmayın. Anlamanın, anlayışın, kavrayışın ve gerçeğe ait rengin bir sınırı yoktur.İlerlemek ve yükselmek sonsuzdur.Siz sonsuzluğun hangi noktasında bulunursanız bulunun ki’ bu fiziksel bir nokta ya da manevi bir nokta da olabilir! Sonsuzluğun içinde olmaktan mütevelli sonsuzluk sizin içinizde ve size sizden daha yakındır.Sizler yerel değerlerden sıyrılıp evrensel değerlere ulaşabildiğiniz ölçüde şuurunuzla sonsuzluğu doldurabilirsiniz.Aksi halde sadece bir şişeyi doldurursunuz! Böyle bir yaklaşımla şişeyi değil şu kainatı bile doldursanız yinede bir anlamı yoktur.Sanırım bu ince eleştirel ifadem yerini bir anlamda bulmuştur.Öyleki hadi kainattan vaz geçtik 525 boyutu doldursa yinede bir hiçtir.Bundan da şöyle bir anlam çıkıyorki HİÇE ulaşmadan bir şeye ulaşmaktan bahsetmek anlamsızdır.Bu da şöyle bir anlam doğuruyor ki ‘‘İnsanlar küçüldükçe büyür’’ en büyük ruhlar daima en alçak gönüllü ve sonsuz tevazu sahibi olan ruhlardır.Ve ruhlar dünyasında yükselmenin sırrıda bu sözcüklerde saklıdır.Bu da ‘büyükte küçüğü küçükte büyüğü görmenin’ bir başka anlatımıdır.Eğer meseleye bu açıdan bakmazsanız, geniş düşünmezseniz başkalarının daha farklı amaç ve hedeflerine giden yolda kendi gerçeğinizi bulma adına onlar için sadece bir basamak taşı olmaktan öte bir anlam ifade etmezsiniz. Eğer siz olmasanız onlar kendilerine başka uyur gezerler bulacaktırlar.Burada sözüm belirli bir zümreye kişi ya da kişilere değil! Bu elbette benim için sığ bir yaklaşım olur. Burada genel olarak küresel dünya insanlarına ve yeni çağ akımlarına dır mesajım. Yoksa aksi şekilde düşünülemez. Kurtuluşa ve kendi gerçeğini bulmaya giden tek yol kendi kanatlarınızla uçmasını öğrenebilmektir.Kendi kanatlarınız üstünde özgürce uçmasını ve yükselmesini beceremezseniz sadece başkalarının piyonu ve kuklası olmaktan öte bir yere varamazsınız.Ordan oraya dolanır durursunuz.Kimileri yüksek dağlara sürünerek gider kimileri uçarak gider ama sonuçta oraya herkes ancaksın kendi içsel ciheti ve çalışması sonucunda varabilir.Keza aksi düşünülemez.]
Benim üstad Muzaffer Kınalı ile ilk görüşmelerim yaklaşık 80' lerin sonu ve 90’lı yılların başında zamanda yolculuk konusunda soru sormak için kendileriyle tanışmaya gitmemle başlamıştır.O zamanlar yıldızlar arası yolculuğa ve zaman yolculuğuna olan ilgim UFO lara ve metafizik olaylara olan ilgimi artırmıştı.Üstadın zamanda yolculuğa yaklaşımı benim bu konudaki bilimsel temelli zamanda yolculuk araştırmalarıma bir zemin olmuştur.Üstadın bu konudaki ifadeleri bana doğruluğu olası kurgular olarak görünmüştü.Hem üstadın ifadeleri hem kendi sezgilerim bana zamanda yolculuk konusunda ummadığım kadar geniş bir görüş gücü kazandırmıştır.Üstad o zamanlar genelde ruhsal bilgiler ve şifa celseleri ile daha çok ilgiliydi.Genelde ben kendisine --madem uzaylılarla telepatik olarak görüşebiliyoruz onlardan neden model niteliğinde ufak çapta bir UFO aracının yapılışına dair bilgi almadığımıza dair-- sitemlerde bulunurdum. Üstad genelde bu konudaki bireysel çalışmaları pek ciddiye almazdı yine bana bu konuda bir çok ön görüler, ilhamlar versede genelde gerçek anlamda bir UFO yapmak ve uzaylılardan bu bilgiyi alıp işleme koyabilmek için konuyla ilgili bir çok akademisyenin organize bir grup olmasıyla birlikte ve hatırı sayılır derecede bir devlet fonununda desteğiyle bu çalışmaların yapılabileceğini ve kısa sürede uygulamaya konulabileceğini ve aksi taktirde alınan bilgilerin lafta ya da kağıt üzerinde kalacağını söylemiştir.Bu yüzden yanlış ellere geçmesi ihtimaliyle üstad medyumsal celselerde pek UFO teknolojisi konusunda bilgi almada genelde isteksiz davranırdı.Yine de bizim meraklı sorularımız ve ilgimiz karşısında celselerde bu konuda uzaylılara ve ruhsal varlık guruplarına bazı sorular sorulmuş ve genel yanıtlar alınmıştır.Üstad böyle bir aracın yapımı konusunda devletin bazı teşkilatlarıyla görüştüğünü ve istediği sonucu alamadığını ifade etmiştir.Üstadın bu konudaki çabasına yetkililerce kayıtsız kalınması üstadımızıda bu konularla ilgili çalışmalarda hayal kırıklığına uğratmıştır.Bu da üstadımızın genelde kendi iç dünyasına çekilmesine neden olmuştur.Tabiki dolayısıyla bizim gibi bu konuyla ilgili amatör ve bireysel araştırmacıların sınırlı çabalarıda üstadımızda yeteri kadar heyecan uyandıramamaktadır.Bir yerde üstadın bu konuya karşı olan yaklaşımınıda saygıyla karşılıyorum.Zira tüm hayal kırıklıklarına ve maddi imkansızlıklara ve bizlerin sınırlı imkanlarına rağmen elinden geldiğince sorduğumuz sorulara büyük bir ciddiyetle yanıt vermesi bizim seviyemizde yanıtlar vererek bizleri bu konularda aydınlatmaya çalışması gerçekten büyük bir sabrın ve tevazunun göstergesidir.Zira burada bahsi geçen konular yüksek medeniyetlerin imkanları dahilinde yapılabilecek hadiselerdir.Bizim bireysel çalışmalarımız bu konuda atılan ilk adımlar olarak değerlendirilebilir.
Soru: Basit gözüküyor ama aradaki farkı az çok idrak edebiliyorum efendim.Şimdi o zaman gemilerin vibrasyonel seviyelerini aktararak üst boyutlara gidip orada yolculuk etme işlemini biliyoruz ama bunun dışında bir aleti, bir eşyayı da daha üst bir boyuta aktarım işi ille uzay gemileri ile birlikte olmuyor, öyle değilmi efendim?
Semiyun: Hayır bu daha farklı bir konudur.Ama açıklayalım: Üst boyutlardaki bir gezegene gitmek için uçan dairelerimizi kullanmak gerekli değildir. Ama bunun ışınlama dediğimiz hadise ile bir ilgisi yoktur.Uçan dairelerimizi üst boyutlara ulaştıran teknik donanım uçan dairelerimizin içinde olmakla birlikte Agarta Uygarlığı’ ında da mevcuttur.Yani siz bir binanın içindeki bu aletten yararlanarak bir üst boyuta ve o boyutta bulunan bir yere kendinizi nakledebilirsiniz.Buradaki sistem uçan dairelerin üst boyuta geçme sistemi ile tamamen aynıdır.Ama konumuz ışınlamaydı sanırım.
Soru: Evet, anladık efendim.Üst boyuta gemi kendini nasıl aktarıyor ise aynı aletler Agarta uygarlığı’nda var.Eşyalar, insanlar da üst boyuta aktarılır.Bunda bir mesafe sözkonusu mu efendim?
Semiyun: Boyut kavramı zaten bir mesafeyi belirler.Biz ancak bu şekilde sekizinci boyuta kadar çıkabildiğimizi size daha önce söylemiştik.Ama bu boyutlarda gidilecek yerin bizim uygarlığımıza göre uygun koşullar altında olması gerekir.Sizin anlayacağınız çok kaba bir yaklaşım ile nihayet üst boyutta olmakla beraber Agarta’ya yakın sayılabilecek uygarlıklara bu yöntem ile gidebiliriz.Aksi taktirde gemilerimizin üst boyuta geçtikten sonra o boyut içinde yolculuk yapmaları gerekmektedir.
Soru: Anladığım kadarı ile dördüncü samanyolundaki bir gezegene ışınlama yöntemi ile gidemezsiniz fakat gemilerin vibrasyonel seviyelerini yükseltme ile ilgili olan prensiplerden yararlanarak gidebilirsiniz.
Semiyun: Anladıklarınız doğrudur.
Soru: Efendim bu nihayet bir enerji aktarım işlemi, enerjilerin devreye girmesi işlemi veyahutta tesirlerin birbirleriyle çarpışması daha yüksek tesirlerin daha farklı tesirleri etkileme işlemi değil mi?
Semiyun: Teorik olarak öyledir ama bunları açıklamamızı isterseniz ben size açıklamakta zorlanırım.Çünkü olay tamamen tekniktir.Biz burada işin teorisini veya felsefesini anlatıyoruz.Tekniğine inmeye kalkamayız.
Soru: Efendim gemilerinizi düşünce gücüyle üretebildiğinizden bahsetmiştiniz.İçinde teknik aletleri olan bir geminin tasarımını bir bütün olarak düşünürsek şu anda Agarta Uygarlığı geminin yüzde kaçını düşünce gücüyle üretiyor?
Semiyun: Gemimizdeki aletlerin yüzde doksan kadarını düşünce gücü ile üretebilecek düzeydeyiz.Yüzde onun düşünce gücüyle üretilmesine gerek yoktur.Yani bu işe o kadar büyük ihtiyaç yoktur.Mevcut teknik düzeyimiz bunların kolayca üretilmesini sağlamaktadır.Yani mevcut düşünce gücü potansiyelimizi bu yüzde onluk kısım için uygulamaya gerek yoktur.
Soru: Bu yüzde onluk kısım geminin gövdesi olabilir mi efendim?
Semiyun: Hayır.Geminin gövdesinin düşündüğünüzden çok daha sağlam, çok daha işlevsel olması lazımdır.Asıl ağırlık zaten geminin gövdesinin düşünce gücüyle üretilmesine yöneltilmiştir.Çünkü muazzam bir sürat ile gitmesi, farklı boyutlara, farklı alemlere, farklı fiziki yapılaşmalar içine girmesi gemimizin dış yüzeyinin düşündüğünüzün çok ötesinde sağlam, dayanıklı ve işlevsel olmasını gerekli kılmaktadır.Bu ancak düşünce gücünü mevcut teknolojilerle birleştirerek, uygulayarak elde ediyoruz.
Soru: Efendim, uzayda ve üst uzayda, alemlerde ve boyutlarda hareket eden gemilerinizin en küçüğü ile en büyüğünün çalışma prensipleri aynı mıdır?
Semiyun: Tamamen aynıdır. Ama taktir edersiniz ki, küçük bir gemi ile muazzam bir gemi arasında çok büyük farklılıklar vardır.Büyük gemilerde o büyüklüklerine uygun pek çok başka donanım mevcuttur.Küçüklerde buna ihtiyaç yoktur.Zaten büyük bir gemi içinde pek çok küçük gemi ihtiyaca göre kullanılmaktadır.
Soru: Peki efendim.Şimdi uzay gemilerinizin çalışma prensipleri hakkında ne söyleyebilirsiniz, bizim anlayabileceğimiz kadarıyla?
Semiyun: Bu konunun sizleri ilgilendirdiğini biliyoruz.Ama öncelikle bu prensibin yerçekimi kanununa ve henüz bildiğiniz, bilmediğiniz pek çok kanuna karşı koyabilecek bir prensip üzerine inşa edilmesi şarttır.Yani bir uzay gemisinin uzaya çıkabilmesi için yerçekimi kuvvetini en az enerji ile süratle aşması gerekebilir.Bunu yapmak için gemi içinde teknik bir donanım olması yeterlidir.Yani o teknik donanım çalışmaya başladığında gemi yerçekiminin bütün etkilerini bertaraf edebilmelidir. Bu aslında son derece basit ve temel bir ilkedir.Ama yeryüzü insanlığı bunu bilmemektedir.Şuur seviyeniz yükseldiğinde bu teknolojiyi bulacaksınız.Bunu elde ettikten sonra geminin uzayda henüz bilmediğiniz pek çok engelleri aşabilecek diğer donanımlar ile donatılması şarttır. Materyalin süratine uygun bir şekilde kuvvetlendirilmesi gerekmektedir.Bizim gemilerin çalışma prensibi şu saydığım temel prensiplerden yararlanıyor olmakla birlikte çok daha yüksek prensipleri ihtiva etmektedir.Gemilerimiz henüz idrak edemiyeceğiniz, bir çok prensipleri bir arada bünyesinde barındırmaktadır.Bunun sonu yoktur.Uzayda hareket eden ‘uçan daire’ ismini taktığınız gemilerin teknik yapısı sizde kabül edersiniz’ki sizin en ileri uçak teknolojinizden çok daha büyük bir tenolojik birikimi yapılarında barındırmaktadırlar.Bu gemilerin ilk yapım aşamasında sizlerin ilk başta yerçekimini yenen kanunu en basit şekilde elde edip uygulamanız ve geminizin materyal yapısını güçlendirmeniz gerekecektir.Bir de buna kullanacağınız enerjinin gemiye uygun bir enerji olması eklenmelidir.Mevcut enerjileriniz ile uzayda bu gemileri hareket ettiremezsiniz.Buna uygun bir enerjiyi, aslında son derece doğal olan bir enerjiyi daha bulmanız gerekecektir.İlk baştaki bu üç bilgiyi elde ettiğiniz anda uzay gemisi yapabilecek düzeye geleceksiniz.Ama buna daha zaman vardır.
[Çetin Bal:Bu son derece doğal olan enerji kaynağı ile kastedilen şey tüm evrensel alan enerjisi denen elektromanyetik enerjinin kendisidir.Bilim bugün için bu enerjiye sıfır nokta enerjisi ismini vermektedir.Farklı uzaylı gruplar bu enerjiye ‘Sıvı Işık Havuzu’ demektedirler.Einstein’ ın ifadeleri ile bu doğal enerji alanı salt uzay/zaman alanı çizgilerini ifade eder.Tüm evren temelde elektromanyetik bir enerji denizi ya da hologramıdır da denebilir.İşte Agarta uzay gemileri kendi gemilerinin manyetik alan gücünü evrenin bu doğal enerji alanıyla birleştirip bütünleştirerekten kendilerini hareket ettirmektedirler.Bizim evrenimiz bir enerji yoğunluğunu ve buna bağlı bir temel titreşim skalasını ifade eder.Bu enerjiyi bir zaman enerjisi olarak ele alırsak bu enerjinin belli bir salınım hızından yani zaman akım hızından bahsedilebilir bu da yine biraz önce bahsettiğimiz bizim alemimizin temel titreşim frekansına tekabül etmektedir.Zaten o temel frekans ya da Semiyun’un tabiriyle o vibrasyon düzeyi aşılınca bir üst titreşim oktavı dediğimiz bir üst uzay/zaman boyutu içerisine girmiş oluyoruz.]
Soru: Farklı alemler içerisinde bir çok varlık grubu insana dost iken, bir kısmı da düşmandır.Bir kısmıyla olan ilişkilerimiz ise dostluk veya düşmanlık kavramı ile izah edilemeyecek mahiyettedir.Hem düşmalarımıza karşı bize zarar vermelerini önleyecek tarzda gemilerimizi donatırken, hem dost ve düşman denemeyecek varlıkların doğal yapılarından kaynaklanan bize zarar verecek etkilerinden de kendimizi korumamız gerekir.Adeta uçsuz bucaksız olan fiziki kainatımızda sizlerin aklınızın alamayacağı varlıklar ve bu varlıkların bize zarar verecek imkan ve güçleri mevcuttur.Pek doğal olarak bu güçlerin bir kısmını gemilerimizdeki koruma sistemlerimiz vasıtası ile etkisizleştirirken, bir kısım güçlere karşı ise gemilerimizin mevcut korunmaları yetersiz kalmaktadır.Bu durumda ise biz daha farklı korunma güçlerini ki, başta ruhsal kaynaklı korunma gücü gelmektedir, devreye sokarak kendimizi bugüne kadar korumayı bildik.
Çetin Bal: Sevgili okurlarım insanın karanlık bir gecede gökyüzünde parlayan milyarlarca yıldıza bakıp engin sonsuzluk içinde uzayın derin köşelerine dek açılmış kimi uygarlıkların hala emperyalist ve egoistce tavırlarının olduğunu görmek hatta ruhsal seyahatlerimizde yüksek varlıkların negatif daha yüksek varlık sistemleriyle mücadeleye girişmesi, sonsuzluğun neresinde olursa olsun kötülüğün ve bu kavganın daima kol gezebildiğini görmek beni daha önce hiç hissetmediğim daha başka duygulara götürmüştür.Oysaki sonsuz sevgi, sonsuz tevazu ve sonsuz iyi niyet varken neden bu varlık gurupları negatif eğilimlere girişiyorlar doğrusu bu yüksek zihinlerin anlayabileceği bir şey değil.En azından benim kabül edebileceğim bir şey değil bu!Keza boyutlar açısından daha yüksek boyutlarda ve daha yüksek teknolojilere sahip yüksek negatif güçlerin varolduğunu bilmek insanı ürküttüğü kadar düşündürüyor da! Negatiflik nerden doğar? O varlıkların kendi içsel gerçeklikleri hakkındaki yanılgılarından doğar. Sizi bilmem ama ben böyle diyorum.Sevgi Tanrının enerjisidir.Tüm varlıklara olan güçlü bir sevgi hissi tüm sonsuzluğu yıkayarak en güçlü kötülükleri bile cezbedip dönüştürmeye yeter bir güçtür.Ve kötülüğün ardındaki esas espiri özgür irade espirisinin kendini varetmesiyle ortaya çıkan bir şeydir.Kötülük bu açıdan bir anlam kazanır.Ve gerçekte anlamı olan tek şey sevgidir ve Tanrıdır.Diğer tüm anlamlar bu temel anlamın içeriğinde kendilerine anlam bulurlar.İşte bu açıdan kötülüğün, nefretin, sevgisizliğin, yok etmenin, öldürmenin, kinin, bencilliğin, dağıtıp bozmanın ve her türlü sınırlılığın bir anlamı yoktur.Öyleyse dostlarım anlamlı şeyler yapalım’ki hayatımız anlamlı olsun!!
Soru: Tabi bunlar genel açıklamalar oluyor. İşte bu uzay araçlarının kendilerini korumaları nasıl oluyor? Bir örnekle izah edebilir misiniz?
Semiyun: Anlayacağınız tarzda zaten izah etmeye çalışıyoruz.Gemimizdeki kendimizi koruyan enerji, çok etkili bir manyetik alandır ve bu manyetik alan maddi ölçülerle izah edemeyeceğim çok etkili bir savunma sistemi oluşturmaktadır.O alana giren her güç aynı şiddette geriye itilmekte, bizim gemimize tesir edip onu etkileyebilecek olan aklınıza bile gelmeyecek güçleri gemiye yaklaştırmamaktadır.Veya bu güçler gemiye yaklaşsa veya isabet etse bile gemideki bu manyetik sistem o etkiyi nötralize edebilecek yani tesirsiz kılacak imkanlara sahiptir.
Soru: Bu enerjiler, bu silahlar çok çeşitli türde olabiliyor.Bir tek sistem bu çok çeşitliliğe cevap veriyor mu efendim?
Semiyun: Tabi sizler kendi düşünce kapasitenize göre soru soruyorsunuz ki, bu normaldir.Ama belli bir noktadan sonra fiziki uygarlıktaki bu güçleri az çok guruplara ayırabilirsiniz.İşte bizler bunu yaparak bizi tehtid edebilecek güçlerin neler olduğunu tanımladık ve o güçleri bertaraf edebilecek değişik manyetik etkilerle gemilerimizi kuvvetlendirdik.Görünüşte fiziki olarak bizden üstün olan kuvvetlere ve silahlara karşı insan olarak en güçlü silahımız olan ruhsal güçlerimizi devreye sokmaktayız.Bugüne kadar böyle durumlar olmuştur.Yani bir insanın veya uygarlığın fiziki kuvvetine yani uzay araçlarının sayısına gücüne bakarak karar veren düşmanlarımız son derece yanılmış olduklarını anlamışlardır.
Soru: Siz bazı saldırıları olmadan önce tahmin edebilir misiniz?
Semiyun: Bazı kavramları zaman mevhumu ile izah edemezsiniz. Bu insanın üstün noktalarından bir tanesidir.Düşmanlarımızın pek çoğu zaman mevhumuna dahilken biz bu tür bir karşılaşmada zaman mefhumunu çok iyi bir şekilde kendi lehimize kullanabiliyoruz.Bizler Agarta uygarlığı olarak evrendeki araştırmalarımız boyunca ruhsal anlamda insandan daha güçlü bir varlık gurubu ile karşılaşmadık.Bu açıdan evrendeki bizi olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü varlığa karşın kendi ruhsal güçlerimizi kullanmak süreti ile bu negatif eğilimleri bertaraf etme gücüne sahibiz.
Soru: Peki efendim biz fiziki kainattan bahsettik.Üst kattaki kainatlarda da aynı düşman denebilecek varlıklar var.Orada fiziki silahlarınız, bu manyetik alan aynı tesiri gösteriyor mu?
Semiyun: O boyutlardaki düşman diye ifade ettiğimiz unsurlara karşı gemimizin o boyuttaki manyetik tesirleri devreye girmektedir.Ruhsal açıdan durum yine aynıdır.
Soru: Bir düşmana karşı kullanılan silah onların seviyesine uygun mu efendim?
Semiyun: Az çok uygudur diyebiliriz.Çünkü biz kendimize zarar gelmemesini isterken aynı zamanda onlarada zarar gelmemesini istiyoruz.Pek çok uygarlık ile bu şekilde dost olduk.Onların bize karşı tecavüzkar saldırılarını büyük bir anlayış ve hoşgörü ile bertaraf ettikten sonra onlara kendimzi anlattık.Kendimizi tanıttık.Onlara kendimiz hakkında güven vermek süretiyle dostlukluklarını kazandık.İlişkilerimiz son derece güzel bir şekilde devam etmektedir.Ama bazı uygarlıklar ile maalesef ne kadar hoşgörülü davranırsanız davranınız anlaşmak onların yapıları icabı mümkün değildir.
Soru: Bu zaman meselesini tekrar hesaba katarsak efendim, böyle baskın gibi tehlikeli olaylar oluyor mu?Bir geminin, size bağlı bir gezegenin baskına uğraması filan...
Semiyun: Bazı cüretkar ve o ölçüde geri uygarlıklar tarafından bu tür planlar yapılsa bile biz henüz bir baskına uğramadık.Açıkcası uğramamak için de tedbirlerimize, aldığımız tedbirlerimize güveniyoruz.
Çetin Bal: Aslında bir uygarlık için tehtit kanımca fiziksel kainat içinden gelebileceği gibi zamanlar arası boyutlardan gelen tehlikelerde söz konusu olabilir yani eğer bir uygarlık Agarta uygarlığını yok etmek istiyorsa bunu zaman içinde yolculuk yaparak Agartanın teknolojik olarak daha yetersiz olduğu dönemlere giderek bir uygarlığı başlamadan yok edebilir.Fakat İleri teknoloji görüntüsüne sahip uygarlıkların zaman içinden gelebilecek tehlikelere karşı kendi geçmişlerini de bir şekilde koruma altına almış olmaları gerekir diye düşünüyorum.
Soru: Efendim bir de uzay haritası kavramına gelmek istiyorum.Fiziki alemin, daha yukarıdaki suptil alemlerin bir haritası sizde vardır.Önce harita kavramına yaklaşımınız nedir?
Semiyun: Sizin anladığınız manada bir haritayı biz kullanmıyoruz.Ama bizim de sizin gibi zaman ve mekanı belirleyen ölçeklerimiz vardır.İsmi harita olmasa bile ona benzer iş gören donanımlarımız gemilerimizde mevcuttur.Fiziki kainatlardaki bir noktaya gitmek istediğimiz zaman gemimiz bizi kendiliğinden oraya götürebilir.Fiziki kainatın sonu olmadığını daha önce söylemiştik.Bu açıdan yaklaştığımızda bizim mevcut haritaya benzer bilgi merkezlerimizin de bir sınırından, kapasitesinden söz edebiliriz.Ama uzayın sonlu veya sonsuz olamayacağını artık biliyoruz.Bu yaklaşımlar uzayın yapısını belirlemekten uzak kavramlardır.Bizim haritalarımız bu kavramlardan uzak tarzda düşünülmelidir.
Soru: Üst boyutlara bir maddenin geçişi nasıl ele alınabilir?
Semiyun: O maddeye ait vibrasyonel seviye yükseltildiği için madde artık bir açıdan kendi vasfını kaybetmiştir.Yani daha değişik bir enerji seviyesine bürünmüştür.