İnsan Doğasında Dilin Önemi
İnsan, Bir Av mı, Avcı mı?
Yerküre; milyarlarca türde canlının, milyarlarca yıldır ev sahipliğini yapmaktadır. Yerçekiminden doğa yasasına kadar birçok etkenin hüküm sürdüğü bu var oluş düzlemi, türler arası av ve avcılık yasası gibi birbirinden ayrılmaz, basit, fakat etkili bir yöntemle de idamesini/devamını sağlar.
Avlar, var oluşu itibari ile hemen ayağa kalkabilen, koşmaya-kaçmaya elverişli bir biyolojiye ve içgüdüye sahip varlıklarken, avcılar ise bu durumun aksine büyümeye-öğrenmeye-bakıma muhtaç olarak doğar.
Bir antilop, bir kaplumbağa ya da bir fil yavrusu gibi bir av iseniz, doğumunuzu takip eden birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişen bir sürede hemen ayağa kalkmaya-koşmaya programlı bir biyolojiye de sahipsiniz demektir. Oysa bu durum avcılar için geçerli olan kavramlardan olmadığı gibi avcılar, doğduklarında oldukça korunmasızdır.
Her avcı için değişen bir kendine yetme, kendini var etme süresi vardır. Ortalama bir aslan için bu süre en az 1-2 sene iken bir çita için de 6 ay ile 1.5 sene arasında değişmektedir.
Bu süreç zarfında avcı, gerek kardeşleri gerekse ebeveynleri ile oynadığı oyunlarda avını yakalamayı öğrendiği gibi, bu oyunlarda gücünü-hızını, pusu taktiklerini ve savaş aletlerini (pençe-diş gibi) geliştirmeyi öğrenir.
Dikkat edilirse tüm avcılarda var olan bu süreç, insanoğlu için de geçerlidir. Ama tek başına bu durumu anlatmaya yeterlidir diyemeyiz. İnsanın, olağanüstü bir avcı olma yolunda sürekli kendini, avcılığını ve avını yenilemiş bir varlık olduğunu da söyleyebiliriz.
Peki, İnsan Bir Avcı Olarak Hangi Savaş Aletini Geliştirmektedir?
Bu sorunun cevabı elbette bir bilimin ya da bir kaç disiplinin çıkarımlarıyla açıklanamaz. Lakin yanıtıı bulma konusunda diğer disiplinlere yarar sağlanabilir ümidiyle çıkarımlar sunulabilir.
Örnekle bu sorunun cevabını dilbilimsel olarak verebilmek için insanoğlunun tabiatı içinde kardeşleri ve ebeveynleri ile oynadığı oyunlara bakmamız gerekmektedir.
Bu oyunları bir insan olarak hatırımıza getirdiğimizde en çok ebeveynlerimizin bizden ilk isteklerini, yani onlar için anlaşılabilecek geçerli bir ses tonunu çıkarmamız olduğunu da hatırlarız.
Ayrıca kardeşler arası ya da ebeveynlerle yaptığımız söz düelloları ile dilimizi (dişlerimizi) nasıl geliştirdiğimizi ve bu durumun hayata hazırlanırken bize neler kazandırdığını, daha doğrusu nasıl rekabete hazırlandığımızı da görebiliriz. Bir bukelemunun avı için kullandığı dil ile insanın avı için kullandığı dil elbette farklıdır. Ve elbette insanın gelişiminde dil, zihinsel gelişimin bir farkındalığı, başı veya sonucu, yarenidir.
Av, insan için değişiklik gösterdiğinde, güç ve kuvvet yerine mantık, dili egemen kılmıştır.
İnsan, diğer varlıklardan farklı bir saldırı tekniğini evrimleştirmiş, pusu gücü yüksek ve avını gözlemeye meyilli bir varlıktır.
Dil, hayata dair insanın avcılık seromonisidir.
Sonuç olarak insan avcı ve toplayıcı bir canlı olarak kabul gören tanımdan yola çıkarsak, insan dil ile avlanır ve gerek kendi gerekse kendisinden sonraki nesiller için dil ile toplar.
Peki, besin zincirinin en üstünde olan insan için av nedir?
Yazar Hakkında
M. Fatih Hanoğlu
Rota Bilim Araştırma & Geliştirme Kurumu
Yöneticisi