3-4 yaşına gelen çocuğunuzun birtakım korkular duyması normaldir. Ancak bazen anne-babalar da çocuklarının korku duymasına neden olabiliyorlar. Çocuğunuzun korkularını azaltmak veya korkularını bastırmasına yardımcı olmak istiyorsanız uzmanımızın verdiği önerileri mutlaka okuyun.

Korku duymak insanlar için en doğal duygulardan biri. Çünkü korkma duygusu insanın kendisini koruması için gelişen bir duygu. Yetişkin insanların bile hayatları boyunca duydukları korkular olur. Dolayısıyla bir yetişkinin desteğine ve bakımına ihtiyaç duyan bir çocuğun da korku duyması normaldir. Korkular çocukların gelişim dönemlerine bağlı olarak gelişebildikleri gibi, ailenin veya çevredeki kişilerin sözleri veya davranışlarıyla da ortaya çıkabiliyor. 3-4 yaşındaki çocukların korkularıyla ve anne-babaların çocuklarının korkularını azaltmak veya ortadan kaldırmak konusunda neler yapmaları gerektiğiyle ilgili olarak Uzman Psikolojik Danışman Filiz Çetin'den bilgi aldık.


Korku normal gelişimin bir parçası

Herkes için olduğu gibi çocuklar için de korkunun, koruyucu bir tepki olarak normal gelişimin ve kişisel olgunlaşmanın bir parçası olduğunu belirten Uzman Psikolojik Danışman Filiz Çetin, çocuklardaki korkuların nedenlerini şöyle açıklıyor: "Çocuklar düşünme yeteneklerinin ve deneylerinin sınırlı olması ve hayalgüçlerinin zenginliği nedeniyle yaşadıklarını gerçekçi olarak değerlendiremezler. Gördüklerini çarpıtarak, abartarak ya da benzetmeler yaparak korkulu sonuçlara varabilirler. Ancak yaşları ilerledikçe ayrılıkların, acıların, hastalıkların ve ölümün olduğu bir dünyayı olduğu gibi görmeye cesaret etmek ile güven geliştirirler. Kendilerini sevindiren bir şey yaptıklarında, bir durumu kontrol edebildiklerinde ve değişim sağladıklarında, kendi yeteneklerine, güçlerine inanırlar ve özgüven oluştururlar."

Korkuların yaşı

Gelişim dönemlerine paralel olarak çocuklarda belirli korkuların belirli yaşlarda ortaya çıktığını söyleyen Filiz Çetin, ilk yıllardan itibaren korkuların çocuklarda nasıl geliştiğini şöyle açıklıyor: "Çocuğun belirttiği korkular doğrudan sözel ya da sözsüz ifadesiyle ya da oynadığı oyunların içeriği ile gözlemlenebilir. Yaşamının ilk yılında duygular ortama göre sıklıkla değişkenlik gösterir. Bu yaşta annesinin yani ona ilgi ve şefkat gösteren kişinin kaybolmasıyla ilgili bir kaygı yaşar. İkinci yılda çevreyi keşfetme heyecanı, girişkenlik ve bağımlılık arasında gel-gitleri oynayan çocuk, ilk yılda olduğu gibi yine bağlandığı yani ona bakan kişiyi (anne, bakıcı) kaybetme korkusu ile ilgili kaygı yaşar. Sözel becerilerin arttığı ve duygularını ben-merkezci düzeyde (her şey benim için) yaşamaya devam eden 3 yaş çocuğunun dünyasında sevdiğini kaybetme korkusunun yanı sıra anne-babanın kabul ve onayını kaybetme korkusu da yer alır. Ancak bu dönemde daha erken dönemlere göre korkularını daha iyi tolere edebilirler, çünkü zihinlerinde istedikleri görüntüleri canlandırma ve fantezi kapasiteleri artmıştır, örneğin, çocuk Annem beni yuvadan almak için geri dönecek' diyerek korkusunu bastırabilir. 4 yaşında ise bir önceki dönemin korkularının yanı sıra eve hırsız girmesi, kaçırılmak ve kendisine zarar verilmesi gibi korkular ortaya çıkar, ama genellikle bu durumla "gerçek değil' ya da "rüya" diyerek başa çıkmaya çalışır. Okulöncesi döneme yaklaştıkça çocukta çevresi tarafından onay ve kabul görmenin hazzı artar. Diğer yandan rekabetin artması ile performans kaygısı belirir".

KORKU ÇEŞİTLERİ

Psikolojik Danışman Filiz Çetin, çocuklarda en çok görülen 4 korkuyu ve an-ne-babaların bu korkularla ilgili neler yapmaları gerektiğini şöyle açıklıyor:

Ölüm korkusu

3-6 yaşlar arasında çocukların ölümle ilgili soruları olabilir. Bu dönemlerde çocuğun en korktuğu konu, annesinin ölmesi veya onu terk etmesidir, ölüme geçici bir olay gibi bakar, ölenin geri gelebileceğini veya melek olup yaşayabileceğini düşünür. Bu nedenle kızdığı zaman karşısındakine 'öl' diyebilir. Küçük çocuklara ölümü açıklarken hastalık veya yaşlılıkla bağlamak sakıncalıdır. Sevdikleri hastalandığı zaman veya yaşlı olan yakınları için endişe duymaya başlarlar. Ölümü uzun bir yolculuğa benzetmek de sakıncalı olur. Bir yakını uzun bir yolculuğa çıktığında ya da uzun süre uyuduğunda panik yaşar. "Ölmek nedir?" diye sorduğu zaman, ona herkesin bir gün öleceğini ve yaşamın sonu olduğunu anlatmak gerekir.

Yalnız yatma korkusu

Okulöncesi çağdaki çocuğun korkularından biri de tek başına yatma korkusudur. Yatağına gidip uyumak istemez; ya anne-babasını bekleyip yatar ya da onlarla aynı yatakta yatmak ister. Bunun nedeni küçük yaştan itibaren anne-babanın yanında yatma alışkanlığından kaynaklanabilir, bu yüzden çocuklara ayrılmak zor gelebilir, özellikle evde yeni bir bebek varsa, annenin ilgisini kazanmak için onunla yatmak isteyebilir. Ancak, kimi zaman bunun alışkanlık ya da şımarıklık ile ilgisi bulunmadığı, korkunun gerçek olduğu, çocuğun saatlerce uykuya dalamayışından anlaşılır. Yatağa girme korkuları, ölüm veya uykuya bağlı korkular nedeniyle ortaya çıkabilir. Yatma zamanı çocuk ile anne arasında savaşa dönüşebilir. Eğer anne çocuğu bırakıp giderse, çocuk saatlerce ağlayabilir. Annesi yanında durduğunda ise sessizce yatar. Anne-babanın bu durumda çocuğa rahatlatıcı bazı sorular sorarak korkusunun günlük hayatıyla ilgili olup olmadığını öğrenmeleri yararlı olacaktır. Yatma zamanı için düzenli bir program belirlemek, çocuğun yatak ve uykuya hazırlanması için iyi olacaktır. Çocuğun yatmadan 1 saat önce sakin olması sağlanmalıdır. Kendi yaş ve yeteneğine uygun olarak çocuğa hikaye okunabilir ya da çocuk televizyon seyredebilir. Ancak televizyon programı ya da hikaye heyecan yaratıyorsa ve korkutucu özelliği varsa çocuğa zarar verecektir. Çocuk uyurken sizinle beraber olmak istiyorsa, bunu sizin yatağınızda değil, çocuğun kendi yatağında gerçekleştirin. Bu çocuğun kendi odasına alışmasına ve kendi başına uyumasına; dolayısıyla bağımsızlığını ve bireyselliğini kazanıp olgunlaşmasına yardımcı olacaktır. Yatak korkusu olan çocuk için uyuyana kadar onun yanında durmak, uyumadan önce yanından ayrılmak için acele etmemek gerekir, çünkü bu onu hareketlendirip, daha geç uyumasına neden olacaktır.

Karanlık korkusu

Çocuğun yatma korkusu karanlık ile ilgili de olabilir. Karanlıkta her şey farklıdır ve çocukların kendilerini karanlıkta yalnız hissetmeleri normaldir. Bu durumda yatak odasında güzel bir gece lambası bulundurarak ya da yastığın yanında bir cep feneri yakarak yardımcı olunabilir. Çocuk ışık yandığında hayaletlerin kaybolacağını düşünür. Çocuğun karanlıktan korkusunun azalması için gece yürüyüşe çıkarak normalde gündüz görülmeyen ilginç şeyler gösterilebilir (yıldızlar, ay, gece yaşayan canlılar, vb.), önemli olan çocuğun korkusunu anlamaya çalışmaktır. 'Bundan korkmaya gerek yok' gibi yorumlar konuşmayı daha çok engeller, çünkü çocuk kendini pek anlaşılır hissetmez.

Çocuğun korkusu ciddiye alınınca ve çocuk; canavar, cin ve hayaletlerin hiçbir şey yapamadıklarını ve görünmediklerini anlayınca, korku kendiliğinden ortadan kalkar. Kalkıp ışığı açmak, beraber odaları gezmek, tuvalete gitmek, kabusu anneye ya da babaya anlatmasını sağlamak ve kendisini korkutan şeyin resmini yapması çocuğa iyi gelecektir.

Ayrılık korkusu

Ayrılık yüzünden endişe yaşayan bir çocuk, annesinin duygularına çok duyarlıdır. Eğer annesi de çocuktan her ayrıldığında tereddüt ediyor, suçluluk duyuyor ya da çocuğun odasına endişeyle giriyorsa, çocuk da ondan ayrıldığı için gerçekten de korkulacak bir şey olduğunu düşünecektir. Bununla beraber, bir çocuk hiçbir zaman terk edilmekle korkutulmamalıdır. Bu, çocuğun içindeki terk edilme duygusunu uyandıracaktır. Bu nedenle anne-babalar her konuda olduğu gibi çocukların korkularına da duyarlı yaklaşarak, ileride güvenli bireyler olarak yaşamalarını sağlamalılar.

Anne-babanın etkisi

"Araştırmalar çocukların korkularının bazen yaşlan ilerledikçe kendiliğinden kaybolduğunu, bazen ise çocuğun yaşının ilerlediğinde de devam ettiğini göstermiştir." diyen Psikolojik Danışman Filiz Çetin, anne-babaların çocuklarının korkuları üzerindeki etkileriyle ilgili olarak şunları anlattı: "Özellikle ebeveynlerin ürkek ya da evhamlı olmalarının çocuğun korkuları üzerinde etkisi olabilir.

Bir anne, çocuğuna devamlı gözdağı verirse, 'Okula gittiğin zaman göreceksin! öğretmenin, senin gibi yaramaz bir çocuğa nasıl davranacağını göreceksin!' vb. ifadeler, öğretmen ne denli yumuşak ve anlayışlı biri olsa da yine de çocuğunun okul fobisine yakalanmasına ve başarısızlık göstermesine neden olabilir.

Ya da anne-baba çocuğunun bir yerini inciteceğinden ya da sürekli bir nedenle sağlığına zarar geleceğinden çekinirse, çocuk da onların bu davranışından etkilenip ileride genellikle ürkek tepkiler gösterebilir, çünkü nezle gibi korku da bulaşıcı nitelik taşır."