Önceki kuşağın anneleri, şimdikilere oranla evde daha fazla vakit geçirmekteydiler. Anne; evi çekip çeviren, yöneten ve ihtiyaç duyduğunda ise: “Akşama babana söylerim!“ ifadesiyle aslında babanın otoritesini profesyonelce kullanan bir role sahipti. Babalar, ev içi sorumluluklarda ve çocukların büyütülmesinde daha az etkindiler. Babanın en temel görevi; ailenin ihtiyaçları için gerekli olan parayı kazanmak, dış dünyaya karşı koruyucu ve kural koyucu bir otorite figürü olarak daha belirgin bir duruşta bulunmaktı. Yeni aile modelinde ise babalar çalışma yükünü annelerle paylaşır oldular. Eve bakmak için anneden destek almaları yüklerini hafifletti. Fakat bunun bedeli olarak da ev içindeki otoriteleri eskiye oranla zayıfladı. Eskiden yemek yapmak, sofra kurmak, çocukların etkinlikleri gibi süreçleri anne üstlenirken, artık baba ailede eşinin görevlerine destek olur hale geldi. Böylece çocukların bakımında da, babalara geçmişten daha fazla sorumluluk düşmeye başladı.
Günümüzde baba olmak da, annelik kadar zordur. Hamilelik döneminde baba; anne ve bebeğin ortaklaşa yaşadığı bu özel dönemde üçüncü kişi rolünü üstlenir. Çocuğun ebeveynlerinden biri olduğu halde, bu süreci biyolojik nedenlerle dışarıdan izler. Bu dışarıda kalma; biraz dışlanmışlık duygusu, hamilelik dönemi boyunca heyecanlı bir bekleyiş ve annenin değişken duygu durumu ile başetmeye çalışma şeklinde karışık duygular beraberinde yaşanır. Dokuz ayın sonunda doğum gerçekleşmiş, anne ile çocuk arasındaki biyolojik bağ kopmuştur. Buna rağmen baba bu ilişkide yine üçüncü kişi olarak varolduğunu farkeder. Anne-çocuk tarafındaki ilişki iç içe geçmiş bir duygu bütünüyle ve derin bir psikolojik bağla sürmektedir. Anne bu kez bebeği içinde olmasa da dışarıda ama kendi besiniyle yaptığı sütle beslemektedir.
Baba; ta ki çocuk ortalama 4 ay civarlarında dış dünya ve kendisi ile belirgin bir ilişkiye geçene dek kendini bu ilişki ağında yalnız hisseder. Yine bu dönemde baba, üçüncü kişi olarak anne ve çocuğa onların birbirine oldukları kadar yakın olamadığını hissedecektir. Bazı babalar çocuğun gelmesiyle eşleri ile ilişkinin değiştiğinden dem vurarak, sevdiğini paylaşmak zorunda kalmış bir çocuk gibi kıskançlık gösterirler. Bu kıskançlık aslında nedensiz değildir. Çocuk anneyi kendinin bir parçası olarak algılarken, anne için de çocukla arasındaki duygusal bütünlük çok sıkı bir şekilde sürmektedir. Baba olmanın işlevi bundan sonraki noktada çok önemli bir hal alır. Çünkü anne ve çocuk arasında gelecekte sorun olabilecek denli bir birleşiklik ve yapışıklık sürmektedir. Onların arasındaki bu bağın sağlıklı bir şekilde ayrışarak, çocuğun ileride bir birey olmasını sağlacak mesafeyi simgesel olarak baba koyar. Baba dış dünyaya açılan bir kapıdır ve çocuğun güven duygusunun temellerinin atılmasında önemli bir faktördür.
Çocuk iki yaşını doldurduktan sonra ise, baba daha önem kazanır. Çocuklar mücadeleyi, rekabeti, gücü, yenme ve yenilmeyi otorite kavramını temsil eden baba ile deneyimler. Ayrıca erkek çocuk üç yaşından sonra kendi cinselliğini fark etmeye başlayınca babayı taklit etmeye, onun gibi olmaya çalışır. Kızlar ise erkek dünyasına ait ilk yatırımlarını babaları sayesinde oluştururlar. Psikanalatik görüşe göre; erkek çocuk, uygun cinsel rol özelliklerinin kazanmakla beraber babasının sunduğu ahlaki kural ve değerleri içselleştirir. Babanın somut ve simgesel varlığı hem kız hem erkek çocukların gelişimi için çok önemlidir.
S.B. Poulter’a göre çocukların babalarıyla kurdukları ilişki tarzları; çocukların iş yaşamlarındaki yaklaşımlarını, hedef ve amaçlarına ulaşmada kullandıkları yöntemler ile problem çözme becerilerini belirlemektedir. Araştırmalara göre iş ve özel yaşamında başarılı olan bireylerin babaları, onların bireyselliklerini desteklemişlerdir. Çocuklarının her koşulda yanında olduklarını belirtmişlerdir.
Sonuçlardan çok gösterdiği çabaya odaklanmış, otorite ve korkuya dayalı bir disiplin uygulamamışlardır. Çocukların kendileriyle rahat bir iletişim kurmalarını sağlamış, kendini ifade etmelerine destek olmuşlardır. Çocuklarıyla birlikte özel vakit geçirerek, hoşlandıkları aktiviteleri yapmışlar ve verdikleri sözleri tutmaya özen göstermişlerdir.
Çocuk Gelişim Danışmanı Alev Elmas
kaynak:anneyizbiz