Çocuklarımıza nasıl bakıyoruz?
Bu sorunun cevabı olarak beslenmesine dikkat ediyorum, odasına, barındığı yere dikkat ediyorum, okutuyorum diyorsanız bir yerde bir şeyler eksik demektir. Tabi ki önemli bir nokta yedirmek, barındırmak ve okutmak. Peki, yeterli mi?
Bir de şu pencereden bakalım. Çocuklarımızın beslenmesine verdiğimiz önem kadar onları sevgimizle besliyor muyuz? Evde, okulda ne yediğiyle çok dikkat ediyoruz. Onların en çok gereksinim duydukları sevgi kelimelerini kaç kez kullanıyoruz. Yüreğimizdeki sevgiden çocuklarımızı beslemeyi unutuyoruz. Onların vitamine ihtiyacı olduğu gibi sevgi vitaminine de ihtiyaçları var, hem de sevgi vitamininin aciliyeti diğerlerine göre daha fazla.
Çocuklarımızı yüreğimiz de barındırıyor muyuz? Daha doğrusu yüreğimizdeki barınma yerlerini gösteriyor muyuz? Yoksa yüreğimizdeki barınma yerleri gösteriyor muyuz? Yoksa yüreğimizdeki yerleri hep saklı bir şekilde mi gösteriyoruz? Şımartmak koyduk sevgi göstermenin adını. Şımartmaktan korkup yüreğimizdeki sevgiyi göstermemek, orada barınacağı yeri göstermemek, orada barınacağı göstermemek çocuğumuzun bir yanını eksik bırakmak olmaz mı?
Aman çocuğum şöyle okusun en iyi yerlere gitsin, derslerinde şöyle başarılı olsun, şöyle olsun, böyle olsun istiyoruz. Peki, biz çocuğumuzun yüreğini okumayı öğrendik mi? Ne istediğini, ihtiyacını, bizim değil de asıl kendisinin neye ihtiyacını, bizim değil de asıl kendisinin neye ihtiyacı olduğunu soruyor muyuz? Yoksa kendi ‘yaşımızın' penceresinden mi bakıyoruz? Çoğu zaman kendi yaşımızın penceresinden bakıyoruz. Çocuğumuzun da bizim gibi bakmasını, düşünmesini, hareket etmesini bekliyoruz. Oysa şunu unutuyoruz biz hayata bulunduğumuz yaşla bakarız, çocuklarımız bulundukları yaşla….4 yaşındaki bir çocuğun bizim gibi hareket etmesini bekliyoruz çoğu zaman. Onun da bizim gibi olgun düşünmesini, yaşamasını bekliyoruz. Doğru büyükler olarak çok deneyim yaşadık, çok insan tanıdık, peki çocuklarımız öyle mi? Onlar yeni yeni tanıyorlar hayatı, yeni yeni keşfediyorlar. Eğer kendi yaşımızla onların dünyasını okumaya çalışırsak çatışmalarımızın normal olduğunu unutmayalım. Çocuğumuzun yaşına, yüreğine inemiyorsak onları anladığımızı söyleyemeyiz. Şöyle bir inelim yüreğine ne diyor bize, ne istiyor…..
Pek ine yapmalı şimdi?
Onların beslenmelerine dikkat ettiğimiz kadar, belki de daha fazla sevgi gıdalarını da vermeyi unutmamalıyız. Hissetmeliler kelimeleriniz d, hal ve hareketlerinizde ‘hissetmeliler'.
Çocuğumuzun barındığı ortamın güzel olmasını istediğimiz kadar, yüreğimizdeki barınma yerini de onlara göstermeliyiz. Gelip yüreklerini barındırabildikleri, paylaşabildikleri, güvenebildikleri bir yerlerinin olduğunu onlara hissettirmeliyiz, söylemeliyiz, yaşatmalıyız…
Ve son olarak onların okumasını, sınavlarda başarılı olmasını, derslerini geçmesini nasıl istiyorsak, kendimizde çocuğumuzun yüreğini okumasını öğrenmeliyiz. Nasılsın diye cümleler kurarken bu nasılsın sadece okul, sınavlar, dershaneyle ilgili değil de biraz da çocuğumuzun bireysel olarak da nasılsısını kapsamalı.
Çocuğumuzun yüreğine inme, sevgimizi ona hissettirme ve yaşatma temennisiyle…. Alıntı