GEÇ KONUŞAN ÇOCUKLARA NASIL YARDIMCI OLUNMALIDIR?

Çocuk doğduğu günden itibaren sürekli psikososyal ve psikomotor gelişim süreci içerisindedir. Konuşma da belli ölçüde doğumdan itibaren gelişmeye başlar. En ideal olanı çocuğun yaşına uygun konuşma becerisine kavuşması ve bu yönde herhangi bir gelişim probleminin olmamasıdır.
Çocuklar, genelde ilk altı ayda yavaş yavaş heceler çıkartmaya başlar. (ma ma, ba ba, da da vb.) 12. aydan itibaren kelimler çıkarmaya başlar( anne, baba, mama, dede vb.) 18. aydan itibaren cümle kurmaya başlar (anne gel, baba ver, vb.) Bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların konuşma yönünden incelenmesi gerekir. Çünkü geç konuşma, çocuğun zeka ve sosyal gelişimini kötü yönde etkileyecektir. Bazı çocuklarda hiçbir problemi (anatomik ve psikiyatrik) olmadığı halde konuşmaya geç başlamaktadır. Önemlidir ki; belli bir dönem bekledikten sonra hala konuşmayan çocuklar için çok geç kalmadan gerekli tetkikler yaptırılmalıdır.
İşitme sorunu olan çocuklar, dış dünyadan hiçbir ses işitmedikleri ve uyaran almadıkları için konuşmama sorunu onlarda da yoğun bir şekilde görülebilir. Çocuğun konuşma mekanizmasının ve yeteneğinin gelişmesi için dış dünyadan ses uyarısı alması, bunları algılaması, yorumlaması, ayırt etmesi ve bunun sonucunda ona benzer sesleri çıkartması gereklidir. O nedenle konuşmayan çocuklarda işitme yönünün incelenmesi uygun olur.
Konuşmaya negatif etki edecek diğer bir durum ise çocuğun görme sorununun olmasıdır. Bu durum işitme sorunu kadar probleme yol açmasa da çocuğun etrafında olup bitenleri görmesi, nesneleri tanıması, adlarını öğrenmesi, diğer çocuklara uyum sağlaması açısından, görme özrünün olması konuşmayı da olumsuz yönde etkilemektedir.
Bir başka neden olarak sık havale ve epilepsi geçiren çocukları söyleyebiliriz. Bazı çocuklar, normal konuşmaya başladıkları halde, hatta bazı cümleleri yeni yeni kurmaya başlarken, geçirdikleri havaleler ve epileptik nöbetler onların beynindeki işitme ve konuşma merkezini veya ilgili bölümleri zarara uğratabilmektedir. Bu durum, konuşma açısından ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle anne babaların çocuklarının havale geçirmelerini engellemeleri önemlidir. Bu durumu olan çocuklarda EEG (Beynindeki sinir hücreleri tarafından hem uyanıklık, hem de uyku halindeyken üretilen elektriksel faaliyetin kağıt üzerine beyin dalgaları halinde yazılmasıdır.) çekilerek ve nörolojik muayene yapılarak kolaylıkla havaleye bağlı sorunlar tespit edilebilir.
Ayrıca kendi halinde olan, çok fazla uyarı almayan çocuklarda, geç konuşma ve iletişim sorunu olabilmektedir. Çocuğun doğduğu andan itibaren insanlar arasında olması, onunla konuşulması, sevilmesi, oyun oynanması onun gerekli çevresel uyarıları alarak konuşmasını hızlandıracaktır. Diğer yandan etrafında fazla insan bulamayan, kendi halinde kalan çocuklarda bu gelişim yavaş olabilmektedir. (Aydınlı,2003)
Ölümün ardından olabildiğince kısa bir sürede gündelik yaşantıya dönün. Kimsenin kendisini bırakmayacağına, onu sevip bakacağına inanabilmesi için, şefkat ve ilginizi sık sık, çok açık bir biçimde gösterin. Sorularına yanıt vermiş olsanız bile o size tekrar tekrar sorabilir.
Sabırlı davranın ve sorularını tekrar tekrar yanıtlayın. Bazen çocuğun sorularının cevaplanması kadar sormaya cesaret edemediği ancak sizin sezdiğiniz ihtiyaçları da önemli olabilir. Bunların hepsi için çocuğu tatmin edecek şekilde açıklama yapmaya dikkat edin. Örneğin “Babam ne zaman geri gelecek?” sorusunun altında, “Bize kim bakacak?”, “Bizi kim koruyacak?” korkusu olabileceğinden, yanıtınız şöyle olabilir: “Yavrum, baban maalesef geri gelmeyecek, biz onu artık göremeyeceğiz ama hep seveceğiz. Hep düşüneceğiz. Ama merak etme hayatımız çok fazla değişmeyecek, sen okuluna gidebileceksin, arkadaşlarınla oyun oynamayı sürdürebileceksin. Ben de hep yanında olacağım ve seni koruyacağım.”
Çocuk böyle bir durumda yapılması gereken uygun davranışların da ne olduğunu bilemeyebilir. Sorular sorması, hissettiklerini söylemesi için cesaret verin. Kendi başınızdan geçmiş ölüm olaylarında neleri merak ettiğinizi; ailedeki bu kayıpla ilgili olarak yaşadığınız duyguları paylaşın. Ama asla, “Metin olmalısın, ağlamamalısın, sen ağlarsan o da üzülür gibi” sözlerle, neler hissetmesi, neler hissetmemesi gerektiğini söylemeyin.
Size sevgisini göstermesine izin verin. Yakın bir zamanda sevdiği başka insanların ölmeyeceği konusunda güvence verin. Ölüm olayının çocuğun o kişiye yönelik herhangi bir kızgınlığıyla ya da öfkesi ile ilişkili olmadığını özellikle vurgulayın.
Ölen kişinin ölümünden sonra yapılacak törenlere şu ya da bu şekilde çocuğun da katılmasını sağlayın. Cenaze töreninin ne olduğu ve neden yapıldığını ona açıklayın, fakat gelmesi için ısrar etmeyin. Korku içinde olan bir çocuğu cenaze törenine gitmesi için zorlamak doğru değildir. Onun yerine, dua etmesi, bir süre sonra ziyaret etmek amacıyla kabristana götürülmesi uygun olacaktır.
Çocuklar bir kez ölümü kabullendiklerinde, yaşadıkları kederi, zaman zaman ve bazen de hiç beklenmedik anlarda ifade edeceklerdir ve bu uzun sürebilir. Geride kalan akrabaların, çocukla birlikte olabildiğince fazla zaman geçirmeleri, ona korku ve üzüntülerini açıklamak için fırsat tanımaları çok yararlıdır. Ancak özellikle okul çağındaki ve daha büyük çocukların, istedikleri zaman yalnız kalmalarına da izin verin. Zaman zaman üzüntülerini kendi başlarına yaşamak istemelerini anlayışla karşılayın.
Çocukların ölümü anlamaları ve ölümün üstesinden gelebilmeleri için, her fırsatta çocuğu sevin, yalnız kalmayacağına ve güvende olduğuna inandırın. gerçekleri anlayacağı dille anlatın ve verdiğiniz cevapların tutarlı olmasına dikkat edin

ALINTI:::::::::