Şimdi Babalık Çağı


Bir kadın filozofun, Simone de Beuvoir'in annelik içgüdüsünü ilk kez tartışmaya açmasının üstünden kırk yıla yakın zaman geçti. Bu kırk yıl içinde annelik içgüdüsü sözcüğü moda olmaktan çıktı. Ama ona şaşırtıcı biçimde benzeyen "anneliksevgisi" fikri hükmünü hâlâ sürdürüyor.

Anneliğin içgüdüsel bir şey olmadığı kabul ediliyor edilmesine ama, annenin çocuğu için duyduğu sevginin olağanüstü güçlülüğü; benzersizliği, ancak doğanın sırlarıyla açıklanabileceği inancı ve fikri yaygınlığını koruyor. İçgüdü yerine sevgi konuyor ve içgüdünün tüm özellikleri sevgi kavramına yakıştırılıyor.

İster bir içgüdü olarak, isterse doğanın lütfettiği pek özel bir sevgi türü olarak annelik miti, bize her zaman tarihi tanık gösteriyor. İnsanlığın başından beri süregelen birdurumun sorgulanamazlığını iddia ediyor.

Oysa tarih, en azından Avrupa'nın iki yüzyıl süreyle "annelik sevgisi" diye birşey tanımadığını gösteriyor. 17. ve 18. yüzyıllarda bebeklerin çok büyük bir çoğunluğunun doğumdan hemen sonra ücretli sütannelere terkedildiğini; çoğu insanın gerçek annesini hiç tanımadan ölüp gittiğini gösteriyor. Elisabeth Badinter'in "Annelik Sevgisi" adlı araştırmasından, bu iki yüzyıl boyunca Avrupa'da çocuk hayatının ne kadar değersiz, çocuk ölümlerinin ne kadar sıradan ve annelik sevgisi denen şeyin ne kadar bilinmez birşey olduğunu çarpıcı örnekleriyle öğreniyoruz.

18. yüzyılın sonlarında durum ansızın tersine dönüyor ve 17. yüzyılın duygusuz kadını anaç bir tavuğa dönüşüyor. Rousseau'nun toplumsal görüş ve projesinde temelini bulan yeni rol bölüşümünde annelik kutsal bir görev, kaçınılmaz olarak ızdırabı da içeren mutlu bir deneyimdir. Bir kadının yapabileceği en iyi, en soylu ve aslında tek- şeydir... Çocuğu koruma ve kollama görevini artık resmen annenindir.

Ancak, 20. yüzyılın son çeyreğinde, neredeyse iki yüzyıl boyunca hükmünü sürdüren analık miti'nde ve bu mit üzerine inşa edilen kutsal annelik sevgisinde derin yaralar açıldığını görüyoruz. 1970'lerin öncü kadınları, önce annelik içgüdüsünü reddediyor, toplumdaki asli görevlerinin eş ve analık olarak tanımlanmasına karşı çıkıyor; bununla da yetinmeyip, sadece anneye özgü özel bir sevgi türüne de itiraz ediyor ve şöyle diyorlar: Anneliksevgisi diye özelbir sevgi türü olduğu da, annelik içgüdüsü de bir efsaneden başka birşey değildir. Annelik, çağlara ve törelere göre değişen özellikler gösterse de aslında toplumsal bir tavrın, öğrenilmiş bir mesleğin adıdır.

Çağdaş kadınlardan yüksele ve analık mitini sorgulayan bu ses, çağımızda, bilim dünyasında da yankılarını buluyor. Giderek artan sayıda bilim adamı, anneliğin içgüdüsel bir duygu olduğu tezinden, öğrenilen bir rol,bir davranış kalıbı olduğu tezine doğru kayış gösteriyorlar. Çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Kliniği Başkanı Prof.Dr.Atalay Yörükoğlu, anneliğin içgüdüsel bir yetenek değil öğrenilen bir davranış olduğunu savunan bilim adamlarımızdan biri. Şöyle diyor Yörükoğlu:
"Annelik yeteneği, sanıldığının tersine, tümüyle içgüdüsel bir yetenek değildir. Yapılan bilimsel gözlemler, ister memeli hayvanlarda olsun ister insanlarda olsun annelik duygusunun ve davranışının büyük ölçüde sonradan kazanıldığını kanıtlamaktadır. Kuşlar ve memeli hayvanların dişileri yavrularını özenle besler, bakar ve savunurlar. Bu gözlemlere dayanarak, annelik yeteneğinin içgüdüsel olduğunu söyleyebilir miyiz? Anneliğin içgüdüsel ya da doğuştan gelen bir temeli olsa da, öğrenmeyle çok ilgili olduğunu gösteren kanıtlar vardır."

Psikolog Acar Baltaş ise, anneliği içgüdüyle öğrenmenin birleşiminde oluşan bir deneyim olarak tanımlamaktan yana. Baltaş, çocuğu karnında taşımanın getirdiği hormonal, kimyasal değişikliklerle annede içgüdüsel bir duygu gelişebileceğini belirtiyor ama asıl üzerinde durduğu nokta başka. Baltaş, önemli olanın "çocuğun yakınlık duyduğu ve model aldığı yetişkinin kim olduğu" meselesi olduğunu ifade ediyor ve şöyle diyor:

"Anne içgüdüleriyle daha sonra öğrendiklerini biraraya getirir. Baba da çocuğun ihtiyaçlarına ve duygu dünyasına hitap edebiliyorsa çocuk için önemlidir. Eskiden süt veren bir annenin çocuk için çok önemli olduğu söyleniyordu. Bugün hem anne hem de baba için kriterler değişmiştir. Çocuğun yakınlık duyduğu, model aldığı birey, ona şefkatle yaklaşan, duygusal ihtiyaçlarına cevap veren, verici bir yetişkindir.

Alıntıdır