Milyonlarca ton çiçeğin işlendiği parfüm fabrikaları, Fransız endüstrisinin önemli bir kolunu meydana getirirler. Bu fabrikalarda çiçekten koku çıkarma işlemini en ince noktasına kadar anlatmak hem güç, hem de uzundur. Biz burada size bu karışık işlemin esaslarını anlatmaya çalışacağız.
Bahçelerden toplanan çiçekler (gül, lavanta çiçeği, yasemin, mimoza gibi) parfüm fabrikalarına geldikten sonra geniş havalandırma salonlarında üç dört hafta kalır.
İyice havalandırılan çiçekler özel bir makineye konur. Emici bir sistemle çalışan bu makine, çiçeklerin taç yapraklarını ayırır ve koku çıkarılacak odaya gönderir.
Koku odasında çalışan işçinin, ellerini tıpkı bir arının duyargaları gibi çalıştırması gerekir.
işçi, bozulup çürümemiş taç yaprakları tek tek ayırıp içinde özel yollarla arıtılmış domuz ve iç yağı karışımı bulunan kaplara basar. Karışımın doyuncaya kadar kokulanabilmesi için bir süre bırakılır, içinde bulunan portakal çiçeği tomurcukları da bu karışımın kokup ekşimesini önler. Böylece ortaya güzel kokulu bir pomat çıkar.
Elde edilen bu pomat, karıştırıcılarda iyice yoğrulur. Sonra içinde 90° alkol bulunan kaplara konur. Alkol, bu pomadı çözerek yağın içindeki kokuyu çekip alır. Sonunda alkol de buharlaştırılır ve kabın dibinde esans kalır. Bir kilo esans elde etmek için 8.300.000 çiçek kullanılır. Çeşitli esansların karışımından elde edilen binlerce parfüm değişik adlarla piyasada satılır. Parfüm yapım ve kullanımının Avrupa’da, özellikle Fransa’da çok eski bir geçmişi vardır. Kral Louis XIV ve XV’in çağlarında bu endüstri çok büyük bir önem kazanmıştı. Böylece günümüze kadar gelen üstün «parfüm endüstrisinin Avrupa’daki gelişmesi Fransa’da oldu.