Küçük Uydumuz Ay’ın Büyük Etkisi
1961 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nin fırlattığı uzay mekiğinin içindeki Neil Armstrong ve ekibi bütün insanlık için büyük bir adım attıklarını söyleyerek hepimizin hafızalarında yer etmiştir.
6181_image
O günlerden bu zamana, Ay’ı dünyamızın etrafında dönüp duran yaşamın olmadığı bir yıldız parçacığı olarak görmeyip bilimsel araştırmalarla onun varlığının gezegenimiz için vazgeçilemez olduğunu ortaya koymaktayız. Mevsimlerden gece gündüz farklarına yörümgemizdeki eğiklikten iklimsel olaylara kadar yaşadığımız gezegeni yaşanabilir hale getiren aslında Ay’ın ta kendisidir… Konuyu biraz açmak gerekirse; Ay’ın gezegenimize olan uzaklığı bundan onbinlerce yıl önce şimdikinden çok daha yakındı. Bu yakınlık o kadar fazlaydı ki Dünya ile Ay arasındaki itme-çekme kuvveti dünyamızın Güneş etrafındaki yörüngesinde 23.27 derecelik bir eğikliğe sebep olmuştur. Mevsimsel döngüler, kuzey ve güney yarım kürelerdeki mevsim geçişleri bu eğim sayesinde olmaktadır. Bu eğimin olmadığını düşünürsek kutuplarda Güneş ışığının hiçbir zaman gözükmeyeceğini ve ekvatordaki her yerin çöl olacağını, Dünya’nın her yerinde gece gündüzün hep 12 saat olacağını belirtmeliyiz. Yani dünyamız biz canlılar için kısıtlı bir alanda yaşanabilecek bir yer haline gelirdi. En önemlilerinden biri de iklim olaylarının çok daha zorlayıcı hal alması olurdu. Bu itme çekme kuvvet on binlerce yıl sonra bile etkisini göstermektedir. Gel-gitler bu kuvvetin somut örnekleridir. Gel-gitler günümüzde de iklimsel olaylarda önemli rol oynamaktadır. Okyanuslarda yükselen dalgalar sıcak sular ile soğuk suların belirli bir doğrultuda döngü yapması için gerek duyduğu enerjiyi sağlar. Bu akıntılar sayesinde yağmurlar rüzgarlar oluşur.
Peki sadece Dünya ile sınırlı kalmayıp direkt olarak bize de etkisi olduğunu söyleseler?… New York ve Londra polis departmanı kayıtları incelenerek yapılan bilimsel bir ataştırmaya göre Ay’ın döngüsünün 29. günü yani dolunay döneminde suç oranı diğer dönemlere oranla daha artmakta. Bu artış her dolunay evresinde devam etmekte olup bilim adamları konuya tam olarak bir açıklık getiremeseler de oluşan manyetik alanın insan sinir sisteminde olumsuz bir etkiye sebep olabileceği üzerinde duruyorlar.
Hayatımız için bu kadar önemli olan uydumuzun varlığı ile ilgili gün ışığına çıkmamış pek çok yeni bilgi ise açığa çıkmayı bekliyor. O zaman kadar sadece görsel olarak değil etkisel olarak da hepimizin hayranlığını üzerine çekmeye devam edecek…
Yazar: Şeyda Özen