Çünkü... O kadar çok ki çünkü'nün devamında yazabileceklerim.
İşte onlardan biri. Henüz 14 aylık gibiydi bu yazıyı yazdığımda meleğim.
Benim Küçük Yardımcım
Birgün deselerde bir kızın olacak, büyüyecek ve sana yardım edecek. İnanmazdım herhalde. Ohooo daha çok var o günlere derdim. Ama hayat işte. Herşeyle karşılaştırıyor insanı. Çok şükür mutluluklar yüklü hayatımda.
Kızım, evin küçük ve tek kızı ama artık büyük ve tek kızı. Öyle ki bebeğim artık annesini kapıda karşılıyor. Ağzının ne kadar kocaman olabildiğine şaşırmamak elde değil. O gülümsemeyle varolan tüm dişler meydanda.
Sonra atlıyor kucağıma "anneee" diye. "Aşkımmm" diyorum bende ona. Kalp atışlarının sesi nerdeyse her odada yankılanıyor. Ve yine "anneee" diyor bu sefer hitabım değişiyor "bebeğimmmm". Bu böyle nerdeyse 10 kez tekrarlanıyor kapı önünde, koynumda bebeğim, elimde alışveriş poşetleriyle.
Artık üzerimi çıkarmam gerek. Malum kış dışarsı soğuk, ev sıcak. Başlıyor soldan soldan basmaya. "Hadi" diyorum "anne montunu çıkarsın İrem de beklesin". İnanabiliyor musunuz anlıyor. Çekiyor o minicik altın sırması kollarını boynumdan. Elimdeki poşetleri bırakıyorum kenara. Benim o minik bebeğim büyümüşte poşetleri taşımaya çalışıyor. Üzerimi çıkaramadan ağırlıkları alıyorum elinden hafif bikaç şey bırakıyorum poşetin birinde.
Geçiyoruz mutfağa. Ben hala üzerimi çıkarıp, elimi yüzümü yıkayıp, biraz rahatlama derdinde... Küçük hanım poşetleri boşaltmaya başlamış bile. El mahkum çocuğun öğrenme hevesini kırmak olmaz. Sırtımdan terler akıyor yavaştan. Alıyor süt şişelerini eline elbette kendine ait olanları. Bekliyor bakıyor suratıma kedi gibi. "Göster bana bunları nereye koyacağım" mesajı içeriyor o bakış. Anne olunca her bakışa anlam yüklemeyi öğreniyor insan. "Bak diyorum buraya dizeceksin". Diziyor.
Tam odaya geçip üst baş değiştirecekken çamaşır makinesindeki çamaşırların yıkandığı ve asılmak için beklediklerini farkediyorum. İrem de almış eline çamaşır sepetini bekliyor. Yine o malum kedi bakışıyla. Artık montum bedenimle bütünleşti zaten hissetmiyorum.
Başlıyoruz çamaşırları asmaya. Bir veriyorsa üç tanesini sepetten atıyor. Diğer odalara götürüyor. Bundan sıkılınca mandalları tek tek vermeye başlıyor elime. İş biraz uzun sürüyor ama kızım sonsuz bir mutluluk içinde. İşe yarıyor olmanın haklı gururunu taşıyor. Bi bakıyorum mandal kutusu yerde içi boş. Hepsi dağılmış sağa sola. İşine gelirse topluyor hepsini, gelmezse iş yine bana düşüyor.
Kızım İrem'im daha dün doğmuş gibi. Kızım doğalı 487 kez güneş doğdu ve geçen 487 gün her anıyla aklımda.
Benim küçük yardımcım seni çok seviyorum kızım. İyi ki doğurmuşum ne diyim.