Çocuklar dil gelişimini ilk üç yılda büyük oranda tamamlıyor. Ancak, bu dönemde hâlâ konuşamıyorsa, bir uzmana başvurmak en doğrusu. Çocukların iki yaşına geldiğinde, 50 ile 80 arası kelimeyi söyleyebilmesi gerekiyor
Aileler, çocuklarının konuşmaya başlayınca ilk olarak ne söyleyeceğini merakla bekler. Bu bekleme sürecinin uzaması, çoğu aileyi telaşlandırır. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Seyhun Topbaş, bunun her zaman endişe edilecek bir durum olmadığını belirterek, çocuğun dil gelişimini ilk üç yıl içinde büyük oranda tamamladığını söylüyor. Peki aileler, çocuklarının konuşma ile ilgili bir probleminin olup olmadığını nasıl anlayacaklar? Doç. Dr. Seyhun Topbaş, her çocuk için konuşmanın doğuştan gelen bir yetenek olduğunu, ancak bu yeteneğin tek başına yeterli olmadığını söylüyor. Bebeğin konuşması için öncelikle çevresindeki bazı konuşmaları ve sesleri duyması gerektiğini belirten Topbaş, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bebekler doğdukları andan itibaren ana dilini oluşturacak sesleri duyar, anlamlandırır ve çok geçmeden isteklerini kendilerince ifade etmeye başlarlar. Doğru bir dil gelişimi için anne-babaların doğdukları andan itibaren bebekleriyle özel olarak ilgilenmeleri gerekir."
Konuşurken Eğlendirin
Çocukların yaşamın ilk üç yılı içinde dil gelişimlerini büyük ölçüde tamamladıklarını ifade eden Topbaş, özellikle 0-6 yaşın dil gelişiminde kritik bir dönem olduğunu belirtiyor. Topbaş, bu dönemdeki çocuklarda öğrenim hızının önemli olduğunu, anne babaların çocuklarıyla konuşarak, konuşmayı eğlenceli hale getirerek, yardımcı olmaları gerektiğini anlatıyor. Dil kazanımının çocuktan çocuğa farklılık gösterdiğini kaydeden Topbaş, bu durumun çevresel ve sosyal faktörlere bağlı olarak değiştiğini bildiriyor. Topbaş, "Ailenin çocuğa sunduğu yaşantılar, çocukla etkileşim biçimleri, dilsel ortam ve bireyin kendi getirdiği öğrenme stratejileri bu farklılığı meydana getirir" diyor. Konuşmanın gerçekleşmesi için dil, dudak, yumuşak damak, çene gibi organlarımızın eşgüdüm içinde çalışması gerektiğini kaydeden Topbaş, ayrıca işitme özrü, zihinsel özür gibi belirgin özürlere bağlı olarak da konuşmanın gecikebileceğini vurguluyor.
Hangi Çocuklar Risk Altında?
Topbaş, risk altında olan çocukları ise, şöyle sıralıyor: "Prematüre doğan, gelişim geriliği bulunan, ağır metallere, alkol ve zehirleyici maddelere maruz kalan, ototoksik ilaç alan, hamileliğin ilk üç ayında ve doğum sürecinde enfeksiyon alan, oksijen yetersizliği ve kafa içi kanamaları geçiren çocuklar risk altındalar." Gecikmiş konuşmada, bebeğin büyüdüğü çevre ve sosyal alanın da çok önemli olduğunun altını çizen Topbaş, "Beslenme bozukluğu olan, anne-çocuk etkileşimi sorunu yaşayan, kendisiyle çok az konuşulan, ağır ihmale uğrayan çocuklarda konuşmanın gecikmesi sıkça rastlanılan bir durumdur" diyor. Çocuk konuşma zorluğu çekiyorsa, üç yaşına gelmeden bir uzmana başvurulması gerektiğini belirten Topbaş, erken tanının çocuğun yaşıtlarıyla arasındaki farkın hızla kapanmasını sağlayacağını belirtiyor. Çocuk, üç yaşına geldiği halde hiç konuşmuyorsa, yaşıtlarıyla arlarındaki farkın daha zor kapanacağını ifade eden Topbaş, bu çocukların iki gruba ayrıldığını belirtiyor: "Birinci gruptaki çocuklar zaman içinde akranlarıyla aralarındaki farkı kapatır. Bu çocukların konuşma zorluğu nedeniyle, sık sık jest kullandıkları görülür. Sözcük dağarcıkları sınırlıdır. İletişimi başlatma konusunda daha çekingendirler, fakat başkasının başlattığı iletişimi sürdürürler. İkinci gruptaki çocuklarsa; arayı kapatmaları zor olan, dil bozukluğu riski taşıyan çocuklardır. Bu çocukların sözcük dağarcıkları oldukça sınırlıdır ya da hiç konuşmazlar. Bu evreleri atlattıklarında ise, gramer hatalarıyla karşımıza çıkarlar. Her iki grupta da dikkat eksikliği ve hırçın davranışlar gözlemlenebilir."
alıntı