Prof.Dr. Teoman SÖHMEN
Çocuk ruhsal gelişiminde anne ve bebeğin doğum öncesi ve doğum sonrası bakımı ilk sıradaki anne ve çocuğa yönelik koruyucu etkinliklerdir. Anne ve baba adaylarına normal ve anormal çocuk gelişimi hakkında bilgi verilmesi, gençlere yönelik ebeveynliğe hazırlanma programlarının eğitimleri süresince aktarılması, doğum ekibinin doğum öncesinde ve doğum sonrasında sağlıklı çocuk gelişimiyle ilgilenmelerinin arttırılması, annenin ruhsal durumunun ve anne-bebek ilişkisinin incelenmesi çocuğun ruhsal gelişiminin izlenmesinde önemlidir. Yüksek riskli annelerin ve bebeklerin doğum öncesi ve doğum sonrası bakımları düzgün aralıklarla yapılmalıdır. Örneğin, düşük ağırlıklı bebeklerin gelişimsel düzeylerini arttırmak, anne-bebek ilişkisini iyileştirmek ve ileride ortaya çıkması olası fiziksel ve ruhsal sorunları azaltmak.
Yaşam koşullarının niteliği de çocuk ruhsal gelişimini etkiler. Çocukların dengeli beslenmesi, ekonomik ve sosyal güvencesi olan koşullarda yaşaması ve ebeveynlerden en az birinin çalışması gerekir. Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde bebeklerin erken dönemdeki beslenme bozukluklarının zihinsel gelişimde bir takım sorunlara neden olduğu bilinmektedir. Bütünüyle olmasa da büyük oranda çocuk ruhsal gelişimini ekonomik yetersizlik ve ücret eşitsizliği de etkilemektedir. Göç eden ve geçici konaklama yerlerinde kalan evsiz ailelerin çocuklarında gelişimsel, duygusal ve davranışsal sorunlar görülebilir. Kentlerin bloklarında yaşamanın çocukların dışarıda denetlenmesini zorlaştırdığı bilinmektedir. Bu denetimsizlik çocukları fiziksel ve cinsel risklere sokabilir. Gençler arasındaki işsizlik suça eğilimin yüksek olması nedenleri arasında en başta gelendir.
Okul öncesi eğitim programlarıyla zeka geriliğinde, davranışsal ve duygusal bozukluklarda koruyucu önlemler alınabilir. Okul öncesinde dikkat edilmesi gereken diğer özellikler çocukların tuvalet eğitimini kazanmaları ve fiziksel ve cinsel kötüye kullanılmamalarının öğretilmesidir. Okul çocuğuna uygulanması gereken programlar arasında bilişsel sorun çözme, davranım bozukluğunun önlenmesi, eğitimde başarının arttırılması ve öğretmen-ebeveyn ilişkisinin devamlılığı yer almalıdır.
Çocuk ruh sağlığını koruyucu önlemleri üç aşamada incelemek mümkündür: Birinci derecede koruyucu önlemlerin amacı çocuk ruh sağlığı bozukluklarının görülmesini azaltmaktır. İkinci derecede koruyucu önlemlerin amacı ise çocuklardaki ruhsal bozuklukların tedavisiyle bu sürenin azaltılmasıdır. Üçüncü derecede koruyucu önlemler çocuklardaki ruhsal bozuklukların meydana getirdiği yeti yitimlerinin rehabilitasyon etkinlikleriyle azaltmaktır.
Çocuk ruhsal bozukluklarına neden olan bazı etmenlerin doğum öncesinde tanınması birinci derecede koruyucu önlemler yönünden son derecede önemlidir. Bunun için bazı yöntemler kullanılır. Örneğin, ultrasonografi fetustaki hidrosefali ve mikrosefali gibi beyin patolojilerini; Down sendromu, tuberoskleroz gibi kalıtımsal bozuklukları; beyinin gelişmesindeki ciddi eksiklikleri gösterebilir. Amniyosentez de fetal kromozom kısalığının olup olmadığının, metabolizma hastalıklarının, DNA patolojilerinin saptanması için yapılır. Korionik villus örnekleri, örneğin zeka geriliğinde, fetal karyotipin ve enzim eksikliklerinin saptanması amacıyla uygulanabilir bir yöntemdir. Nadiren fetusun dış yapısını doğrudan gözlenmesi ve bazı dokulardan örnek alınması yöntemi olan fetoskopi de erken tanı yöntemleri arasında sayılabilir.
Çocuk ruh sağlığında risk kavramından da söz etmek gerekir. Risk, bir kişinin bir özel bozukluğa artmış olan eğilimini anlatır. Ancak, bir risk etmeninin belirlenmesi kesin olarak ilgili bozukluğa neden olacağı anlamına gelmeyebilir. Yaşamı etkileyen başka nedenleri de gözden geçirmek gerekir. Örneğin, gebenin ilk üç ayda geçirdiği kızamıkçık infeksiyonu bebeğin büyük oranda mental retardasyonlu olmasında önemli bir etkendir. Prematüre doğmuş olan bir bebekte de mental retardasyon olması olasılığı vardır. Ancak her prematüre bebek ilk örnek kadar güçlü bir risk etmeni değildir. Yani bazı etmenler bebeklerde ve çocuklarda risk etmeni olmasına rağmen yüksek risk değişkeni olacağı anlamına gelmez. Çocuk ruh sağlığında risk oldukça düşük olduğunda bile bir bozuklukla anlamlı ilişki bulanabilir. Bir risk etmenine sahip olanların bir risk etmenine sahip olmayanlara oranı göreceli risk olarak tanımlanır. Yukarıdaki örneğe göre kızamıkçık infeksiyonunda göreceli risk yüksek, prematüre doğumda düşüktür. Çocuk ruh sağlığında bazen çok etmenli bozukluklara rastlanır. Böyle durumlarda risk yüklemenin doğru olarak tanımlanması her zaman olası değildir. Fakat bazı gelişimsel bozukluklarda, örneğin, 38 yaşından yukarıda doğum yapan kadınların bebeklerinde Down sendromu riskinin yüksek olduğu tahmini yapılabilir. Buna göre risk yükleme, risk etmeni olan veya olmayan bir bozukluğun insidensi arasındaki farkı ve varsa risk etmeninin tamamen ortadan kaldırıldığı durumlardaki bir bozukluğun görülme olasılığıdır. Koruyucu etmenler, bir bozukluğun görülme sıklığının azaltılmasını amaçlar. Örneğin, fenilketonüride fenilalaninden fakir mamalarla bebeğin beslenmesi zihinsel özürlü olma olasılığını azaltır.
Ruhsal bozuklukların oluş nedenleri arasında iki ana görüş üzerinde durulur: 1- Organik, 2- Psikososyal. Bunlara çocuk ruhsal bozuklukları arasından örnekler vermek gerekirse mental retardasyon çoğunlukla organik etmenlere bağlıdır. Psikososyal etmenlere bağlı bir örnek ise okul korkusu ve ayrılma kaygısı bozukluğudur. Bundan anlatmak istediğimiz mental retardasyonda beyin işlevini bozan çeşitli nedenlerin olduğudur. Ancak, okul korkusu ve ayrılma kaygısında daha çok anne-çocuk-çevre ilişkisine dayalı sorunlara bağlı psikodinamik etkenler rol oynar. Tıp personelinin çocuklarda ortaya çıkan ruhsal bozuklukları değerlendirmelerinde her iki görüşü de göz önünde bulundurmaları gerekir. Buna bütüncül yaklaşım denir.
Bozukluk bir anormallik olduğuna göre bununla ne demek istiyoruz? Bunu normallikten hangi ölçütler ile ayırabiliriz? Bunun için aşağıdaki tanımları gözden geçirmek gerekir.
a- İstatistiksel normlardan sapma: Anormal kelimesinin anlamı normdan ayrılma demektir. Boy, ağırlık ve zeka gibi birçok karakteristik özellikler bir toplumda ölçüldüğünde çeşitli değerler elde edilir. Birçok insan boy uzunluğunu orta değerleri içindeyken birazı normalden fazla uzun veya normalden fazla kısadır. Bu örnek gibi anormalliğin tanımı istatistiksel sıklığa dayanır. Ancak bu tanıma göre, ileri derecede zeki veya ileri derecede mutlu olan bir kişi anormal olarak sınıflandırılacaktır. Bundan dolayı, anormalliği tanımlarken istatistiksel sıklıktan daha ileri düşünmemiz gerekir.
b- Sosyal normlardan sapma: Her toplumun kabul edilebilir davranış için çeşitli standartları veya normları vardır. Bu normlardan belirgin bir şekilde sapma gösteren davranış anormal olarak kabul edilir. Çoğunluk böyle davranış o toplumda istatistiksel olarak da sıktır. Bir toplum tarafından normal kabul edilen bir davranış diğer bir toplum tarafından anormal kabul edilebilir. Ayrıca anormallik kavramı zaman içinde aynı toplum tarafından değişikliğe uğrayarak normal kabul edilebilir.
c- Davranış uyumsuzluğu: Anormal davranışı istatistiksel veya sosyal normlardan sapma olarak tanımlamaktan başka toplumsal alanda çalışan birçok araştırıcı en önemli ölçütün davranışın kişinin veya sosyal grubun sağlığını ve mutluluğunu nasıl etkilediğine bakılması gerektiği düşüncesindedir. Bu ölçüte göre, davranış eğer uyumsuzsa anormaldir. Kalabalıktan korktuğu için otobüse binemeyen bir kişide olduğu gibi bazı davranış sapmaları kişinin sağlığını bu uyumsuz davranış ile etkilendiğini gösterir. Saldırgan bir biçimde patlamaları olan bir ergen örneğinde olduğu gibi bazı davranış uyumsuzlukları da zararlı olabilir. Eğer biz uyumsuzluk ölçütünü kullanırsak bütün bu davranışlar anormal olarak kabul edilebilir.
d- Kişisel sıkıntılar: Anormalliğe açıklayan dördüncü ölçüt kişinin davranışından daha çok kişinin öznel sıkıntı hissetmesi ile ilgilidir. Birçok insan kaygılı, depresif veya ajite olabilir. Uykusuzluktan, iştah azlığından ve ağrılardan yakınabilir. Bazen kişisel sıkıntı hissetme anormal bir durumun tek belirtisi olabilir.
Bu tanımlardan hiçbiri anormalliği tek başına açıklayan doyurucu bir anlatım değildir. Çoğu kez dört ölçüt de anormalliğin tanımlanmasında dikkate alınır.
Normalliğin tanımlanması anormalliğin tanımlanmasından daha güçtür. Birçok araştırıcı aşağıdaki niteliklerin duygusal yönden sağlıklı oluşa işaret ettiğinde birleşir. Bu özellikler ruhsal yönden sağlıklı olmayla hasta olma arasında çarpıcı farklara işaret etmez. Bu özellikler daha çok normal kişinin büyük ölçüde sahip olduğu özelliklerdir.