ÇOCUK VE ÖLÜM
Sabahattin Yaşar
Çocuğun içinde bulunduğu kapalı dünya gerçeği, her zaman araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Çocuğu anlamak için soru-cevap yöntemi belli bir noktaya kadar yararlı olabilmektedir; ancak yeterli olmamaktadır. Çocuğun kelime kapasitesi, soyut düşünme becerisi anlamayı olumsuz etkilemektedir. Bundan dolayı, araştırmacılar, çocuğun ölüm hakkındaki bilgisini, çeşitli varsayımlardan hareket ederek açıklamaya çalışmışlardır:1 fakat, varsayımlar da çocuğu anlamada yetersiz kalmaktadır; çünkü varsayımlar, kişinin anlayışına, inancına, hayata ve ölüme bakışına göre değişmektedir. Varsayımlar üzerindeki bu spekülasyonlar, çocuğu anlamanın en iyi yolunun anket yöntemi olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Çocuğun hayata bakışı, yaratılıştan getirdiği özellikleriyle çözülebilir. Esasında çocuk doğuştan "dindar" olarak dünyaya gelir.2 Çocuğun ilgi alanları, arzu ve isteklerinin doğuşu ve gelişimi incelenirken, çocuğun dini inanca eğilimli ve kabiliyetli olduğu3 görülür. Schleier, Macher, Remplein, Hurlock, A. Vergote, İbni Sina, Sokrat, Eflatun ve La Fontaine4 gibi düşünürler, bu kabiliyet ve meylin kendiliğinden meydana geldiğini ve insanın özünde doğal olarak varolduğunu söylerlerken gerçeği bir noktadan ele almışlardır.5 Nitekim bu yaklaşım Kur'an-ı Kerim'de, Rum suresi 30. ayette şöyle netleştirilmiştir: "Yüzünü hak din olan İslam'a çevir. O fıtrat dini ki, Allah insanları o din üzerine yaratmıştır. Allah yaratışını değiştirecek değildir; siz de Allah'ın yarattığını değiştirmeyin. İşte dosdoğru din budur; lakin insanların çoğu bilmez."6 Hazreti Peygamber de (asm) hadis-i şeriflerinde, "Her doğan, İslam yaratılışında doğar; onu, anası-babası (başka dinde iseler) Hıristiyan, Yahudi, Mecusi yaparlar (bu dinlere sokarlar)"7 derken, çocuğun üzerindeki iç ve dış faktörlere işaret etmektedir.
Çocuğun zihnindeki Allah, ölüm, ahiret gibi kavramlar, çocuğun doğarken beraberinde getirdikleri ile sosyal çevre olarak kabul edilen aileden8 aldıklarının bileşimidir. Henüz somut olayları idrak edebilme aşaması içinde bulunan ve zaman zaman onu aşmaya çalışan çocuk, ölüm gibi soyut kavramları anlamakta haliyle hayli zorlanacaktır.9 Fıtratında taşımış olduğu nimetlerin gelişme ortamı aile ocağıdır.
Çocuğun Ölüme Bakışını Belirleyen Faktörler
Çocukların ölümle ilgili düşünceleri ve korkularının ve bununla başa çıkma yollarının nasıllığını belirleyebilmek için, gelişim evrelerini, zeka seviyesini, aile ortamını dikkate almak gerekecektir. Çocuğun ölüme bakışını ele almadan önce, Allah, Cennet, Cehennem, ahiret gibi kavramları nasıl algıladığını bilmek gerekecektir. Bu aynı zamanda ölüme bakışının da temelini oluşturacaktır.
Erken yaşlarda çocuk için Allah, melek, Cennet, Cehennem, ölmek, dirilmek gibi kavramlar birer sır perdesi içindedirler. Çocuğun ölümü doğru algılayabilmesi için, Allah'ı tanıması ve sevmesi gerekmektedir. Allah'ı sevmeden onun yarattığı ölümü doğru anlaması mümkün değildir. Bu noktada anne ve babanın çocuğu hayat, varlık ve yaratıcı konusunda bilgilendirmesi gerekir. Bu yapılırken, çocuğun karşısına kendi diliyle çıkılması, onunla kendi dilinde konuşulması, sorularına kendi diliyle yanıt verilmesi gerekmektedir.10
Çocuklar Allah fikrini büyükler yolu ile kelimeler ve ifadeler şeklinde aldıktan sonra bunların yorumunu da yine büyüklerle birlikte yapmak istemektedirler.11 Tabii ki çocuğun biyolojik gelişmesi, ruhi gelişmesi, zeka durumu ve onun fıtri yapısı dikkate alınmak durumundadır.
Eğitimciler bazı kavramların doğru algılanmasında temel olarak çocuğun doğum öncesi aylarının da önemli olduğuna vurgu yapmaktadırlar.
Ölüm konusunda 2 veya 3 yaşındaki çocuklarda kavramsal gelişim daha yeni olmasına rağmen, onlar ölümün biraz farkında olmuşlardır. 4 veya 5 yaşlarındaki çocuklarca evrenselliğe ve kaçınılmazlığa delalet eden ölümün iyice anlaşıldığı görülmektedir. 5 veya 6 yaşlarında ruh fikri, er-geç tashih gerektiren yanlış bir kavram olan maddi bir varlık gibi somutlaştırılmıştır. Bir çok küçük çocuk, gelişen inançları çözümleyememekte ve onları anlaşılamayan gizemli bir şey olarak kabul edilmektedir. 8 veya 9 yaşlarındaki çocukların Cehennemin varlığından şüphe etmesi geleneksel din anlayışından daha bireysel dini bir bakış açısına geçmenin ilk adımlarından biri olabilir.12 Yine 7 ile 8 yaş çocuklarının ölüm konusundaki tepkisi somut olay ve durumları vurgulamak şeklinde olmuştur. Genellikle ölüm ve faniliğe karşı tepki, yaş ilerledikçe artmaktadır.13
Ölüm konusu daha küçük çocukları da ilgilendirmektedir. Çünkü ergenlik çağındaki gençler için "kimlik problemi" gibi daha büyük sorun bulunmaktadır. Bir anlamda ölüm konusundaki yoğunluk başka ilgi alanlarının artmasıyla azalmıştır. İlkokul yıllarında çocuklar Cennetin nasıl olduğu ve bir insanın oraya nasıl gireceği konusunda düşünmek suretiyle ebedi hayata vurgu yaparlar. Bu değişiklik kademe kademe gerçekleşmesine rağmen, 11 ve 12 yaşından sonra Cennet hakkında soru ve şüpheler hızla gündeme gelmektedir.14 Özellikle çocukluk döneminde ve aynı zamanda ergenliğe kadar uzayan dönemde çoğu çocuk için Cennet, bulutların içinde veya uzay boşluğunda bir yerde bulunmaktadır. Cennetin somut, yerleşik tanımlamaları lise yıllarına kadar uzanmaktadır.15
Allah, ölüm, Cennet, ahiret gibi kavramların anlaşılması çocuğun zihinsel gelişimi ile doğru orantılıdır. 6-7 yaşlarında çocuk Allah'ı bir dev, bir büyücü veya gözle görülmeyen bir adam gibi; sekiz yaşına kadar çocuk Allah'ı "diğer insanlar gibi" algılar. 8 yaşından 12 yaşına kadar bu düşünce kademe kademe zayıflar.16 Çocuk herhangi bir kavramı anlamaya çalıştığı zaman yaptığı gibi çok defa zihinde Allah'ı...resmetmeye çalışmaktadır.17 Sekiz yaşından sonra Allah'ın soyut yapısının anlaşılmasında bir gelişme olmaktadır. Bu yaş çocuklarında ise, Allah şeffaf bir varlık türündendir. Sen onu göremezsin; ama o her yerde hazır ve nazırdır" ve " O kocamandır"... O burada bulunduğu zaman okulda da olabilir."18
Çocukların yaşları 13- 14'e geldiğinde Allah'a bakış açısı; "Allah göktedir. İyi insanları beklerken, bir aşağı bir yukarı yürümektedir." şeklini almaktadır.
Çocukların Allah'ı; nazik, sadık, müşfik, vefalı ve samimi olarak tanımladıkları ifade edilmektedir. Zihinsel gelişme ile birlikte Allah'ın sıfatlarının anlaşılmasında ilerlemeler kaydedilmektedir.19 Yine yapılan anket çalışmalarında (Vianello, 1980) ilk olarak, Allah'ın her şeyi bilen (el-alim) sıfatının 6 ile 7 yaşındaki çocuklar tarafından anlaşıldığını, ikinci olarak, Allah'ın her şeye gücü yeten (el-kadir) isminin 8 yaşındaki çocuklar tarafından kabul edildiğini, son olarak da; Allah'ın her yerde hazır ve nazır olması ve onun ilahi yapısının 11 ve 12 yaşındaki çocuklar tarafından bilindiği gösterilmektedir.20
Çocuklar kendilerini mutlak seven olarak Allah'ı bilmektedirler. Hatta bu sevgi, sonradan kazanılmadığı gibi, insan doğasının temellerinden biri olarak sevmek ve sevilmek şeklinde çocukta Allah sevgisi de kendiliğinden oluşmuş bir sevgidir.21 Nitekim bir çok araştırmalarda çocukların Allah'ın mevcudiyetine dair tereddütler taşımadığı ve hatta yaratıcılık vasfını sorgulamayı irdelememektedirler.22 İçinde taşıdığı sevginin de gereği olarak, her şeyi yaratan ve veren bir Allah karşısında çocuk, kendi varlığını Allah'a borçlu olarak görür. Çocuğa göre O kendine bir hastalık bile verse, insan O'na kızmamalıdır. Yoksa Allah daha kötüsünü de verebilir. En iyisi, O'ndan gelene razı olmak gerekir.23
Çocuk için iyi anlaşılmış ve hazmedilmiş bir Allah inancı, aynı zamanda ölüm kavramının da iyi anlaşılmasını beraberinde getiren bir özellik arz eder.
Çocuğun hayata bakışını belirleyen dış dünya, çoğu kez hayatın şekillenmesinde birinci derecede etki meydana getirmektedir. Burada çocuğun içinde yaşadığı sosyo-ekonomik ve kültürel seviyeleri yüksek çevrelerde yaşları ilerledikçe bazı çocukların ilgileri, özlemleri ve istekleri türlü çevre koşullarıyla uyandırılmış olduğundan dış dünyaya çok yönlü bir açılma söz konusu olur.24 Çocuk kendini yetişkinler çevresinde bulur. Onlar da onu kendi dini hayatı ve dünyayı içinde alırlar. Buna karşılık, çocuk imkanlar elverdiği ölçüde yetişkinlerin dua edişlerine ve namaz kılışlarına küçük yaştan itibaren samimiyetle katılır.25 Hangi durum karşısında hangi tepkiyi verdiklerini dikkatle inceler. Bu süreçte en önemli etki anneye aittir. 8 yaşına kadar dini bilgileri kavramada en ideal insan anne26 olurken; en kolay öğreten kişiler arasında da birinci sırayı yine anne27 almaktadır.