HİPERAKTİF ÇOCUKLAR İÇİN ÖZELLİKLE YAPILMAMASI GEREKEN ŞEYLER
Bu çocuklarla ilişkilerimizde kızmak, bağırmak, azarlamak, sert davranmak, ses tonunu yükseltmek, şiddete başvurmak, dövmek gibi davranışlardan kaçınılmalıdır. Özellikle şiddete başvurulmamalıdır. Çünkü şiddet, sorunu çözmediği gibi çocuğun kendine güvenini yıkmakta, yok etmektedir. Çocuğun girişimcilik duygusunu olumsuz etkilemekte, kendine güvenini azaltmaktadır. Böyle davranılan çocuklar bir süre sonra hakkını arayamayan, bildiğini söyleyemeyen bir hale gelebilmektedirler. Ya da saldırgan, agresif, hırçın, huyuz bir çocuk haline gelecektir.
Annenin; gitme, yapma, elleme, girme, dur, tutma, düşersin, uzak dur, oynama, oyuncağını ver, çikolatanı paylaş, koşma, çok konuşuyorsun, yaşına uygun değil, her şeye burnunu sokma gibi yasaklayıcı tavırlarla çocuğun merakını tüketebilmekte ve çocuğa istenmeyen, kızılan, sevilmeyen çocuk duygusunu yerleştirebilmektedir.
Bazen de sınıfta öğretmeninin dur, otur, yapma, sırandan kalkma, yine mi sen, ben sana söylememiş miydim, yeter artık, bıktım, usandım, beni yoruyorsun şeklinde ifadeleri sık sık kullandığı için hiperaktif bir çocuk bir süre sonra bildiği bir sorunun cevabını bile söylemeye çekinecek ve korkacaktır. Sorunun cevabını bildiği halde öğretmenin yine kızabileceğini düşünerek söyleyemeyecektir. Bazen de doğru bildiği cevap konusunda bile acaba böyle değil miydi diye ikileme düşebilecektir. Daha sonra ise bildiği pek çok soruda da parmak kaldırmama yolunu seçecektir. Zaman zaman ailesinden ve öğretmeninden cezada alan bu çocuklar, bir süre sonra pasif veya saldırganca davranışlar sergilemeye başlayabilirler. Bile bile olumsuz davranışları çevrelerine kızdırmak için ısrarla tekrarlama yoluna giderler. Ya da bile bile olumsuz davranışlarını çevrelerini kızdırmak için ısrarla tekrarlama yoluna giderler. Sevilmediklerini ve istenmediklerini düşünüp duygusal olarak da mutsuz olabilirler.
Özellikle yapılmaması gereken şeyleri sıralayacak olursak;
1. Olumsuz Eleştiriler Yapılmamalıdır:
Olumsuz eleştiriler çocukları kızdırmakta, korkutmakta ve paniğe sokabilmektedir. Bu eleştiriler kendilerine güvenlerini azaltabilmektedir. Örneğin derslerde bildiklerini sergilemelerini engelleyebilecektir.
2. Uzun Uzun Nasihat Edilmemelidir:
Uzun uzun konuşarak yapılan nasihatler hiç işe yaramayacaktır. Defalarca konuyu yinelemek ve hep uzun konuşmalar yapmak fayda sağlamayacaktır. Bu tür durumlarda çocuk sizi dinlemekte zorlanır. Yinelenen olumsuz eleştiriler onu bıktırır, bezdirir. Sizden ve yapmanızı istediğiniz işten uzaklaşmasını sağlar. Bu eleştirileri aileler “Bunları yapma, böyle olma, şununla konuşma, kardeşin veya arkadaşın gibi ol, söz dinle, yemeğini ye” şeklinde dile getirmektedir. Çocuk bunları dinledikçe “Ben böyle kötü bir çocuğum, beni kimse istemiyor, beğenmiyor, sevmiyor” diye düşünerek korkuya, paniğe kapılarak pasifize olacaktır. Bazen de “Evet doğru ben kötüyüm, başarısızım, yetersizim, aptalım o zaman aptallık yapabilirim” diye düşünerek olumsuz tavırlarını devam ettirecektir. Bu olumsuz eleştirileri kendine yakıştıracak ve kanıksayacaktır. Bunun böyle olmasının normal olduğunu düşünecektir.
3. Kıyaslama Yapmayınız:
Yapılmaması gereken bir başka önemli davranış biçimi de kıyaslama yapmaktır. Bu çocuklar kardeşleriyle, okul arkadaşlarıyla, akraba veya komşu çocuklarıyla, hiç tanımadıkları çalışkan olan tüm çocuklarla veya hikâyelerdeki, filmlerdeki çalışkan çocuklarla da kıyaslanmak istemezler. En çok da kardeşleriyle kıyaslanmaktan rahatsız olurlar. Zekâ kapasiteleri yüksek olduğundan dolayı çalışkan ve başarılı çocuklarla hep kıyaslanırlar. Bu durum onları üzer, kızdırır ve mutsuz eder. Bu çocukların zorlandıkları pek çok durum onların isteyerek, bilerek, planlayarak yaptıkları şeyler değildir. Kıyaslama yapmak onlara haksızlık yapıldığı anlamına gelebilmektedir.
4. Yasaklamalar Koymayın:
“Sen zayıf aldın, ders çalışmadın; biz de senin sinemaya gitmeni, TV seyretmeni, internete girmeni yasaklıyoruz.” gibi yasaklamalar işe yaramadığı gibi çocuğu çileden çıkartabilir, isyan ettirebilir, öfkelendirebilir. Böyle durumlarda çocuk ailesine inat olsun diye veya onları üzmek için hiç çalışmama yolunu seçip hatta sınıfta kalabilir. Bu çocuklar işi en son noktasına kadar götürebilirler. Onlar sevilmek, beğenilmek isterken böyle bir durum onların sevilme ve beğenilme isteğine karşı engelleyici bir ortam oluşturur. Onlar da her şeyi bırakmayı seçebilirler. Bu kararlarından sonra çok pişman olsalar bile arayı kapatamayabilirler. Geri kalabilirler. Bu durumlar onları sıkıntıya sokacaktır. Yasaklanan şeyler daha fazla ilgi çekeceğinden dolayı yasaklanan durumlara daha çok eğilim göstereceklerdir.
5. Kısıtlama yapmayın:
Kısıtlama isyan duygusu uyandırabilir. Yaşadıkları kızgınlık baş kaldırmalarına neden olabilir. Aynı bir çelik yayda olduğu gibi, çelik yaya yukardan fazla baskı yaptığımızda yay daha yukarıya fırlayacaktır. Böyle durumlarda da biz ne kadar fazla kısıtlama yaparsak kısıtlama yaptığımız şeye çocuğun yönelmesi daha fazla olacaktır. Gece dışarıya çıkması engellenen genç çeşitli bahanelerle dışarı çıkmanın bir başka yolunu bulacaktır. Bu durumda yalan söyleyecek bu yalanın ortaya çıkmaması için daha fazla yalan söylemek durumunda kalacaktır. Ya da evden kaçabilecektir. Kısıtlamalar özellikle gençlik döneminde büyük sorunlara yol açabilmektedir.
6. Sınır Koymak Konusunda Uygun Ölçüyü Birlikte Tespit Edin:
Sınırlanmak çocuğu gerginleştirir ve mutsuz eder. Kendini kapana sıkışmış hisseder ve daha olumsuz tepkilere yönelir. Özgürlüğünün elinden alındığını hissettiğinde düzeleceğine daha sert tepkiler verir. Örneğin; aile verdiği harçlığı azaltarak olumsuz davranışları düzeltebileceğini düşünebilir. Ama bu tür eylemler ters teper. Böyle durumlarda çocuğun davranışları daha da olumsuz hale gelebilir.
Tüm bu yaptırımların hepsine cezai yaptırımlar diyoruz. Bunların sayılarını daha da çoğaltmak mümkündür. Bu tür durumlar hiperaktif çocuklarla olumlu iletişim kurmada yapılmaması gereken davranışlardır. Bu tür cezai yaptırımları çocukla iletişim kurarken uygulamamamız gerekir. Burada kontrol zorluğu yaşayan bir çocukla iletişimimizde daha işe yarayan bir başka önemli çözüm yolunu devreye sokacağız. Cezai yaptırımlar ya çocuğun sinmesine yol açar ya da çok öfkelenip daha da sorunlu hale gelmesini sağlar. Ya da cezai uygulamaların sonucunda bu çocuklar bir süre bu istenmeyen davranışlarını durdurulabilirler. Ancak bir süre sonra yeniden başlayabilirler. Çünkü uyarıların etkisi bu çocuklarda kısa sürmektedir. Uyarılar çocuğun aklından çıkar ya da unutur. Ya da çocuk çok kızdığı için bizden sert tepki geldiğinde olumsuz davranışın dozunu artırır. Daha büyük şiddetle hiç düzelme olmadan devam ederler. Bu durumda cezalar sorunun iki katına çıkmasına neden olur. Bazı durumlarda olumsuz davranışın dozu ikiye, bazen de yüze kadar yükselebilmektedir.
Sonuç olarak kızgınlık ve ceza bu çocuklarda işe yaramamakta hatta daha büyük zararlara, yaralara yol açabilmektedir. Bazı durumlarda çocuğun sınıfta kalmasına, bazen de eğitimi tamamen bırakmasına sebep olabilmektedir. Çocuk eğitimden nefret edebilmekte okulu bıraktığı gibi eline ömrü boyunca kitap almayabilmektedir. Okuldan nefret edebilmektedir. Bazen de bu durumda okulu bitirir ama öğrendiği bilgileri tamamıyla dışlayabilir. Bu durumda da mutsuz olur. Bilgisini, performansını kullanamaz ve gösteremez. Öfkeli, hırçın, mutsuz bir birey olur.