Her yeni eğitim ve öğretim yılının başlaması ile birlikte (ister ilk kez anaokuluna, isterse ilk kez ilkokula başlansın), çocuklar ve aileler için zorlu bir dönem başlar. Bazen beklenen, bazen de beklenmedik tepkiler görülür. Onları anlayarak, bilerek, sabrederek ve destek olarak davranmak dışındaki diğer yöntemler de pek işe yaramaz bu dönemlerde.
Çocuk, doğduğu aile ortamı içerisinde fiziksel, zihinsel, duygusal gelişimini sürdürerek büyür. İlgiye, sevgiye, korunmaya, desteklenmeye ihtiyaç duyar. Ancak ilk üç yılı tamamladıktan sonra, diğer gelişim alanı olan sosyal gelişim için aile ortamı artık yeterli olmamaya başlar. Anneler sık sık, “ Arkadaş istiyor “ demeye başlarlar. Sosyal gereksinimler giderek artış göstermeye başlamıştır.
İşte artık okul kavramı yaşantılara girmeye başlar bu dönemde. Bu yaş çocuğu sosyal olarak pek çok açılıma ihtiyaç duysa da duygusal olarak diğer yaşlara göre alışmadığı ortamlarda, tanımadığı kişilerle kaldığında huzursuzluk duyar. İhtiyaçlarını nasıl karşılayacağını bilmemektedir. Evde hep annesi ya da bakıcı ya vb. onun ihtiyaçlarını karşılıyorken şimdi ne olacaktır? ( Acıkınca ne yapmalı? Ya onu okuldan gelip almazlarsa? Okulda mı kalacak? Ya unutulursa? ) Bu tür kaygıları dışa vurma şekli genellikle ağlama şeklinde olur.
Özellikle de alışkanlıklarına bağlı hiçbir şeyin değişmemesi için direnen, anneden ayrılmayan yapıdaki çocuklarda okula başlama sancılı olabilir. o zamana kadar gereksinimleri başkaları tarafından karşılanan çocuk, artık bazı gereksinimlerini giderebilmek için kendisi çabalamak zorunda kalacaktır. Bu da yeterince kaygı ve endişe doğurabilecek bir durumdur.
Yaş ilerledikçe beceriler de artacağından çocukların kendilerini ifade edebilmeleri , ikna edilebilmeleri daha kolaylaşacağı , gibi, tepkileri de çeşitlenecektir.
Anaokuluna başlama sürecinde bazı çocuklar, en başta uyumludur. Yeni ortama kolay girer ve böyle devam eder. ,
Bazı çocuklar ilk birkaç gün olumsuz bir tepki vermezler her şey yolunda gidiyor görünür ama bir süre sonra çocuk gerçeği farketmeye başlar hayalindeki ile yaşadığı farklıdır ve okula gitmek istememe, gittikten sonra anneyi bırakmama, sınıfa girmekte zorluk yaşarlar.
Bir bölümü de en baştan itibaren tepkilidir. Evden çıkmakta, okula girmekte, anneyi bırakmakta, sınıf içinde etkinliklere katılmakta zorluklar yaşar ve yaşatır ve ağlama tepkisi gösterirler. Bu tepkiler kişilik özelliklerine göre de farklılık gösterebilir.
Tepkilerini açıkça ortaya koyan çocuklarda ağlama, tepinme, ortalığı dağıtma, çevresine zarar verebilecek bedensel tepkiler gösterebilirken, tepkilerini açıkça ortaya koyamayan daha pasif çocuklarda da pasif direnç tepkileri görülebilir. Sessizlik,içe kapanma, uyku,yemek ve tuvalet sorunları görülebilir.
En baştan veya sonradan başlayan uyum sorunu bir iki hafta içinde halledilebilir. (Halledilmesi beklenir.)
Bu uyum süreci sıkıntıları bir ay ve sonrasında devam ediyorsa, farklı bir müdahale gerekmektedir.
Okula yeni başlamada uyum sürecindeki bu tepkiler, zorluklar sadece çocuk ilk kez anaokuluna başlayacağı zaman görülmez. Birkaç yıl anaokuluna gidip ilkokula başlama zamanı gelmiş bir çok çocukta da görülebilir. Bir okul kavramı, öğretmen kavramı artık gelişmiş olmasına, yuvada çok iyi bir zaman geçirmesine rağmen, ilkokula adım atarken uyum sürecini zorlu geçirmektedir bazı çocuklar.
Küçük yaşlarda anaokuluna başlarken yukarıda anlatılan nedenlere ek olarak
• çocuğun kaygılı bir yapıya sahip olması,
• kaygılı ebeveynler,
• çocuğun gideceği okul için bir hazırlık dönemi geçirmemiş olması,
• anaokuluna başlamada ciddi zorluk yaşayan, ilk kez karşılaştığı ortamlarda gerginlikleri ile başa çıkamayan çocuklar için önlem almamak,
• anababanın okulun gerekliliğine yeterince inanmıyor oluşu ( nasıl olsa öğrenir tutumu), ilkokula başlarken yaşanan uyum sürecinde zorluklara neden olan ve bu süreci uzatan tutumlar arasında gösterilebilir.
Çoğunlukla okula başlamanın sadece çocuk için zorlu bir süreç olduğu düşünülür. Oysa çocuğu aileden ayrı düşünebilmek mümkün değil. Sadece çocuk için bir uyum dönemi değil, aynı zamanda anne-baba için de bir uyum dönemidir.
Okullarda, ilk günlerde normalde çocuktan tepki vermesi beklenirken, rahatça sınıfında girip öğretmeni ile sorunsuz zaman geçirebilen çocuğun anne babasının okuldan ayrılmakta zorluk çektiği, çocuk olumsuz bir tepki vermemesine rağmen olumsuz tepki verebilme ihtimali ile sınıfa girmek isteyen ve çocuğu sıra olup sınıfına girererken ağlayan anne- babalar görülmektedir. Nasıl ki çocuk doğal bir tedirginlik yaşıyorsa, anne-baba da duyguları ve mantıklı düşünme sistemi arasında bir bocalama yaşamaktadır.
Anaokulunda, çalışmayan annelerin bir başka güçlüğü daha görülür. Çocuk tepki verirken hem aile içinden hem de çevreden bunun ne kadar gerektiği ile ilgili çeşitli tepkiler alır ve bu tepkilere direnmesi gerekmektedir. Ancak bu durum ilkokul için söz konusu olamaz. İşler orada biraz daha çıkmaza girebilir.
Uyum dönemini zorlu geçiren çocukların ailelerinde anaokulu döneminde geri adım atarak çocuğu okuldan alma, ilkokul 1. sınıfta da, “Acaba erken mi verdik bir yıl daha okuldan alıp bekletsem mi, anaokuluna geri mi dönsem düşünceleri “ belirir ve okul yetkililerine bu görüşlerle başvuran veliler görülmektedir.
Hem anaokuluna başlama hem de ilkokul birinci sınıfa başlamada dikkat edilmesi gerekenler, ana-baba tutumları, öneriler:
• Hem anaokulu, hem ilkokul 1. sınıf için çocuklar mutlaka önceden hazırlanmalı.
• Okul kavramı sohbetler içine girmeli hatta önce hikayelerle başlamalı.
• “Şu okula mı gitmek istersin, bu okula mı “ gibi seçenekler sunmadan,çok önceden tercihinizi çocuğunuzun yapısını, isteklerini, sizin beklentilerinizi göz önünde bulundurarak siz yapmalısınız. Çocuklar henüz o olgunlukta olmadıklarında, anlık duygularına ve hoşlandıkları şeylere göre cevap verecekleri için bir süre sonra hoşlanmadığı bir şeyle karşılaştığında ör, istediği bir şey yapılmadığında,” Ben o okula gitmek istemiyorum, beni şu okula gönder “ gibi bir istekle karşınıza gelebilir.
• Okulda kazanılacak şeyler için özendirilmeli.
• Okul, mutlaka önceden çocukla birlikte gidilerek görülmeli.
• Anne-baba kendi duygu ve düşüncelerini çocuğa belli etmeme konusunda çaba göstermeli. Evde bu konuda yapılan sohbetlerde o bir başka şeyle meşgulken bile antenlerinin çok açık olduğunu unutmamalı.
• Yaşanan zorluk karşısında çocuğun okula devam etmesi ya da etmemesi gibi konular çocuğun yanında tartışılmamalı,
• Okul ile mutlaka işbirliği yapılmalı. Duygusal bağ söz konusu olduğunda hepimiz büyük olasılıkla objektifliğimizi kaybedebiliriz. Bu işi profesyonel olarak yapan kişilerin bilgi ve tecrübelerinde yararlanmakta, onları dinlemekte fayda olacaktır. Durum eğer okulu aşan bir boyut gösterirse ya okulunuz sizi bir uzmana yönlendirecektir, ya da siz mutlaka bir uzmanla görüşerek bir süre yardım almalısınız demektir.
• Hala ağlama tepkileri gösteriyorsa kızmamak ve onun duygularını ve korkularını anlayıp kabul etmek ve sabır göstermek önemlidir.
• Evde yaptırılamayan şeyler için okulu kullanıp zorlamak da yapılmaması gerekenler arasında diyebiliriz. “ Şunu yapmazsan öğretmenine söylerim görürsün “ Bu tutum aynı zamanda anne-baba otoritesinin yine anne-baba eliyle ortadan kaldırılması anlamına da gelecektir.
• Çocuğun eve döneceği saatlerde ( Anne de çalışıyorsa hiç değilse ilk haftalarda) evde olup onu karşılayabilmek, küçük sürprizler hazırlamak, çocuğun yapabildiklerini öne çıkartarak olumlu yanlarını pekiştirmek ( Aferin ….. ne kadar güzel yapabiliyorsun artık. Büyüdüğünü görmek çok güzel. gibi)
• Bazı çocuklar ev ve okul yaşantılarını birbirine aktarmak istemezler. Okulda neler olduğunu, neler yaptığını merak ediyorsanız ama sorularınıza cevap alamıyorsanız ısrarla sormaktan vazgeçmelisiniz. Onunla farklı ortamlarda sohbet ve çeşitli oyunların içinde mutlaka merak ettiğiniz konularla ilgili şeyleri size kendi isteği ile anlatacaktır.
• Sınıf arkadaşlarını siz de mümkün olduğu kadar tanımaya çalışın. Okul ortamı dışında görüştürmek, okul içindeki ilişkilerini de farklılaştıracak, paylaşımları arttıkça okulda birlikte zaman geçirme istekleri de farklılaşacaktır. Mürvet Ülkü