“Ya sen ölürsen anne?”
6,5 yaşındaki kızım, geçen gün bana, “Ya sen ölürsen anne?” deyiverdi. Durup dururken... “Neden?” dedim, “Neden sordun, nereden aklına geldi?”, “Hiç...” dedi, “Sen ölürsen ben ne yaparım? Ben de yaşayamam ki...”
“Öyle şey hiç olur mu?” dedim, “Biliyorsun, bütün canlılar ölür, ben ölsem de sen yaşamaya devam edeceksin, ama seni daima sevdiğimi bileceksin” dedim... Sonra Duru’yla birbirimize sarıldık, “Hem sonra, benim kocakarı olmadan ölmeye hiç niyetim yok!” diyerek gıdıklamaya başladım küçük cadıyı... Gülüştük...
Duru, 5 yaş civarında ufak tefek sormaya başladı ölüm kavramını... Ama, gerçekte hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz ki ölümü, çocuklarımız sorunca anlatabilelim... Hatta, geçen yaz başı, arkadaşı Doğa’yla konuşmuşlar kendi aralarında... Doğa, “Annemin ölmesinden çok korkuyorum” demiş... Bizimki de “Korkma!” diyerek teselli etmiş... Sanırım, bu konuşmadan sonra, onun da içine kurt düştü... “Annem-babam ölürse bana kim bakar, ben ne olurum?” haklı endişesi bu aslında... Malum, çocuklar düzen severler, var olan düzenleri aynen devam etsin isterler ve güven duygularını da ebeveynleri üzerinden sürdürürler.
Bu nedenle, hazır sağ iken, hayatta iken, çocuklarımıza biz olmasak da var olabileceklerinin, hayata devam edebileceklerinin güvenini vermemiz gerekiyor. Kendilerini seven, kendiklerine güvenen bireyler olarak yetişmelerine asistanlık etmemiz gerekiyor. Bu tarz, sen ölürsen ben ne yaparım, gibi sorular karşısında da, belki diğer aile bireylerinin varlığının ve sevgisinin altını çizmek yararlı olabilir.
Tabii, hepimiz ölümlüyüz, hepimiz çocuklarımızı ilk kucakladığımız andan itibaren, ölmekten gerçekten korkmaya başlayıveriyoruz. Çocuklarımız büyüyemeden ölmek, çoğumuzun en büyük endişesi... Ama endişelerle de yaşanmıyor. Ölümler, tıpkı doğumlar gibi, ansızın kapımızı çalıyor, sadece olanı kabullenmek düşüyor insana... Hepimize çocuklarımızın mürüvvetlerini görmek nasip olsun, diyorum. Ve her anı sevgiyi çoğaltarak yaşamayı öneriyorum... Çünkü, korkularımızdan beslenemeyiz, ama sevgiden beslenebiliriz. Hem de daima...
... HÜLYA YILDIRIM
Ölüm, kabullenilmesi en zor gerçeklerden biri. Yetişkinlerin yaşamında bile derin ve sarsıcı anlam taşıyan bu kavram, çocukların yaş dönemlerine göre çok farklı algılanabiliyor. Pedagog Güzide Soyak, ailede kayıp olduğunda yaşa uygun olarak çocuğa bu durumu nasıl anlatmak gerektiğine dair ipuçları verdi.
0 -3 YAŞ: ROL MODEL YARATMA
Bu dönemde ebeveynini kaybeden çocuk için en önemli sorun rol modeline ait anılarının olmamasıdır. Bilgisinin ve paylaşımının olmadığı ebeveynini kaybetmek, klasik yaşanan yaş sürecinden farklı yaşanır. Kaybettiği anne ya da babasının yerine koyabileceği figürler arar. Duygusal doyumunu sağlayan, onun sorumluluklarını yerine getiren aileden birisini, kaybettiği ebeveyninin rolünü vererek benimser. Annenin vefatı sonrasında annenin yerine geçen, ondan farksız gibi bu rolü üstlenen büyükannelere, teyzelere sıklıkla rastlarız.
Yine bu dönem içerisinde ebeveynini veya yakın bir aile bireyini kaybettiğinizi söylemek çocuk için çok da birşey ifade etmeyecektir. Uyku ve beslenme düzeninde bozulmalar, hırçınlık sıkça görülen davranışlardır. Sorumlulukları üstlenen ebeveyni reddetmek de gözlemlenebilir. Daha çok duyguların ifadesi, davranışların ve günlük rutinlerin değişmesi ile gözlenebilir.
4 YAŞ SONRASI: REDDETMEK
4 yaş sonrası ise çocuğun ebeveynlerinin anlamını fark ettiği, kaybetmenin terk edilmek, bırakıp gidilmek gibi algılandığı bir dönemdir. Gidenin tekrar geri geleceğini düşünürler. Ölümün bir son olduğunu bilmezler. Her sorulduğunda açıklamanıza rağmen “ne zaman gelecek?” sorusunu sormaktan vazgeçmezler. Onu bırakıp gittiği için zaman zaman kızgın olabilirler. Her seferinde bıkmadan “geri gelmeyeceğini”, “tekrar göremeyeceğinizi” söylemeniz gerekir.
5-6 YAŞ SONRASI: KABULLENMEK
5-6 yaş sonrasında çocukların somut dönemden soyut döneme geçiyor olmaları olayların nedenini ve sonuçlarını algılamalarını da sağlar. Yetişkininkine benzer bir düşünce yapısına yavaş yavaş sahip olmaya başlarlar. Gidenin geri gelmeyeceğini, ölümün aslında bir kayıp olduğunun ve yaşamın içerisinde her canlının bir gün ölebileceğini kavramaya başlarlar. Bu durum bazen günlük kaygıların artmasına da sebep olabilir. Aileden bir bireyin vefat etmesi aynı zamanda ani olan bir durum ise, aile bireylerini kontrol etme eğilimi de artabilir. Kaygılarının yoğun olduğu bu dönemde sigara içen bir ebeveyn ya da süratli giden bir araç telaşlanmasına ve üzülmesine neden olabilir.
8 YAŞ SONRASI: ANLAMAK
8 yaş ve sonrası ise hemen hemen yetişkine benzer bir algı ve reaksiyonların görüldüğü bir dönemdir. Açık bir ifade ile ölümü anlatmak gerekir. Gerçek bilgiye ihtiyaç duyarlar. Ölüm sonrasındaki tören ve mezarlık fikri çok da yabancı olmadıkları bir durumdur artık.
Bunun herkesin başına gelebilir bir durum olduğunu, ölümün sadece yaşlılara ait bir süreç olmadığını bilirler.
ÇOCUĞA ÖLÜMÜ NASIL ANLATIRIZ?
Ölüm haberini vermek, çok kolay bir durum değildir. Çocuğun kendini güvende hissedebileceği bir mekanda sessiz ve kalabalık olmayan bir ortamda anlatılması gerekir. Kronik bir hastalık sonrası gerçekleşen ölüm şekli aslında çocuğun süreçle ilgili kısmi de olsa bilgisinin olduğu bir durumdur. Ölen kişinin diğer insanlardan farkı bir yaşam sürdürdüğünü, çevresindeki insanların onun için kaygılandığını, bunun tıbbi müdahale de gerektiren bir süreç olduğu gözlenmiştir. Çocuk, bir şeylerin yolunda gitmediğinin kısmen farkındadır. Okul öncesi dönemindeki çocuğa, canlıların nasıl var oldukları ve bu sürecin bir sonu olduğu anlatılabilir. Ölen kişiyi kaybettiklerini, bundan sonra bizlerle olamayacağını açıklayabiliriz. Bütün bu konuşmayı yaparken sakin ve kontrollü davranmak gerekir. Çocukların zihinlerinde beliren bu süreç, sizin tahminlerinizdem farklı olabilir. Dolayısıyla ne anladığını mutlaka öğrenin. Başka sorusu olup olmadığını, isterse size aklına daha sonra gelecek soruları sorabileceğini söyleyin.
BU CÜMLELERİ ASLA KULLANMAYIN!
“O şimdi uyuyor”, “Bizi görüyor ve gökyüzünden yaptıklarımızı izliyor”, “Sen yaramazlık yaptığın için annen-baban hastalandı”, “Allah onu çok sevdiği için ve iyi bir insan olduğu için yanına aldı” gibi cümleleri çocuğa asla kullanmayın.
Ölüm haberini verdikten sonra çocuğun davranışlarını gözlemlemek gerekebilir. Çocuk, duygularını ifade edebilmesi için zorlanmamalı, süreç içerisinde sorularına ilgi gösterilmelidir. Yas döneminde, kaybedilen ebeveynin resimlerine bakmak, ortak anıları konuşmak bu sürecin kolaylaşmasına yardım eder. Çocuğu üzmemek adına hiçbir şey yokmuş gibi davranmamak gerekir. Yaşam ile ilgili önemli bir deneyim yaşanmaktadır. Kuşkusuz bu herkes için zor bir durumdur. Duyguların ve düşüncelerin paylaşımı, çocuğun olduğu kadar, bu durumu yaşayan ebeveynin yaşadığı yaşadığı yası da rahatlatır. Ebeveynini kaybeden çocuk, yapılan veda töreninde çok kısa ve sadece vedalaşmak için bulunmalıdır. Aşırı duygusal tepkileri görmesine izin verilmemelidir. Ev içerisinde rutin yapılan törenlerden haberdar olabilir, fakat uzun süreli olarak kalması önerilmez. Yas tepkilerini nasıl yaşadığı gözlenmelidir. Sorularına ya da gösterdiği davranışlara nasıl cevap vereceğinizi bilemediğiniz durumlarda mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız
anneoluncaanladım