Yağız’ın Doğum Günü
O gün Yağız çok mutluydu. Neden mi?
Çünkü onun doğum günüydü. Okuldan döner dönmez odasını süslemeye koyuldu. Bu sırada gözü kapıya takıldı.
— Anne bak, diye seslendi Yağız.
Annesi, Yağız’ın gösterdiği yöne doğru baktığında Ayça’nın ayağa kalkmış kendilerine doğru gelmeye çalıştığını gördü. Bir iki adım attıktan sonra pat yere düştü küçük Ayça. Çünkü yürümeyi yeni öğreniyordu. Yağız ve annesi, Ayça’nın ilk adımlarına çok sevindiler. Onlar evi süslerken Ayça da etraflarında yürümeye çalışıyordu.
Akşam olmuş, hazırlıklar tamamlanmıştı ki davetliler de geldi. Artık parti başlayabilirdi.
Zırrrr! Kapı çalındı. Yağız etrafına baktı. Dedesi, halası, büyükannesi, arkadaşları herkes buradaydı. Kimdi acaba kapıdaki?
Kapıyı açtığında koca ayaklı, kıvırcık saçlı, kırmızı burunlu biri duruyordu karşısında.
— Bu, bu... Palyaço, diye bağırdı.
— Oley! Yaşasın!
Arkadaşları da palyaçoyu Yağız gibi büyük bir sevinçle karşıladılar. Hep birlikte hopladılar, zıpladılar, şarkılar söylediler.
Zırrrr! Kapı tekrar çalındı. Annesi kapıyı açmaya giderken,
— Hey! Bu da başka bir sürpriz olsa gerek, diyerek kapıya koştu Yağız.
Kapıyı açtıklarında komşuları Semiha teyzeyi gördüler.
— İyi akşamlar. Alt kata kadar gelen gürültüden rahatsız olduk. Sesi biraz daha azaltır mısınız?
— Ama bugün benim doğum günüm!
Semiha teyze:
— Doğum günün kutlu olsun Yağız. O hâlde bu akşamlık seni hoş görebilirim.
— Yani kızmadınız mı?
— Hayır kızmadım. Özel bir gün olduğu için gürültüye izin verebilirim.
Yağız’ın annesi, Semiha teyzeye gösterdiği hoşgörü için teşekkür etti.
Yağız eğlenceye devam etmek için salona döndüğünde,
— İyi ki doğdun Yağız, sesleri yükseliyordu.
Palyaço elindeki pastayı Yağız’a uzattı:
— Haydi, bir dilek tut ve mumlara üfle, dedi.
Pasta kesilmiş, palyaçonun oyunları ile herkes çok eğlenmişti. Ayça ise tüm akşam paytak adımlarla etrafta dolaşmıştı.
Bir ara annesi Yağız’a sordu:
— Bir şeyi unutmadın mı?
— Hımm... Neyi unuttum?
— Hediyelerini açmayı.
— Eveet. Haydi, hediye paketlerini açalım.
Önce büyükannesinin paketini açtı. İçinden kırmızı büyük bir top çıktı. Yağız diğerlerini açarken Ayça paketlerden birinin üzerine düşüverdi. Annesi, Ayça’yı ellerinden tutarak kaldırdı. Yağız buruşmuş paketi gördüğünde,
— Off, ne yaptın! Hediyem ne hâle geldi, dedi ve kızgınlıkla paketi açtı.
Gördüğü şey onu daha da kızdırdı. Dedesinin ona hediye ettiği robotun kolu kırılmıştı. Yağız kaşlarını çatarak kardeşine,
— Senin yüzünden robotum kırıldı. Dikkat etsene, dedi.
Ayça korku dolu gözlerle bakarken annesi:
— Yağızcığım, Ayça bunu isteyerek yapmadı. Yürümeyi yeni öğrendiğini biliyorsun. Onu hoş görmelisin, dedi.
Yağız’ın suratı asılmıştı.
Dedesi:
— Tıpkı Semiha teyzenin bu akşam bizi hoş gördüğü gibi, diye ekledi.
— Robotum kırıldığı için çok üzgünüm. Ama haklısın anneciğim. Ayça bunu isteyerek yapmadı, bu yüzden ona kızamam. Peki, robotum ne olacak?
Dedesi bir çözüm bulmuştu bile.
— Yarın birlikte tamir edebiliriz.
Yağız bunu duyunca çok sevindi. Diğer paketleri de açtı. Herkese partiye katıldıkları ve getirdikleri hediyeler için teşekkür etti. Parti sona erdiğinde annesiyle birlikte misafirleri uğurladılar.
— Şimdi etrafı toplamamız gerek. Bana yardım eder misin, dedi annesi.
— Çok yorgunum anneciğim. Sana yardım edemeyeceğim. Beni hoş görür müsün?
Yağız odasına giderken annesi gülümseyerek arkasından bakıyordu.
Meral Canoğlu Cantürk, Hümeyra Bektaş, Eser Ünalan Şenler
Alıntı.