Çocuklar çevrelerindeki sesleri, konuşmaları dinleyerek dili ve konuşmayı öğrenirler. Dolayısıysa doğduğu andan itibaren dili edinmeye başlamaktadırlar. Doğumdaki ilk ağlama konuşmanın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bebeğin doğduğu andan itibaren çıkartabildiği tek ses ağlamadır. Bu ses, konuşmayı edininceye dek onun can simididir.
Acıktığını, uykusunun geldiğini, altının ıslandığını, yorulduğunu söylemek için bu sesi kullanacaktır. Giderek hiçbir yetişkinin bu sese kayıtsız kalamayacağını ve ağlamanın tonunu, şiddetini değiştirerek farklı şeyler elde edebileceğini öğrenir. Zamanla ağlama dışında başka sesler de çıkarabildiğini keşfeder, seslerle oynamaya başlar. Bu sırada �anne-baba� sözcüklerini duymak için tetikte bekleyen ebeveynler bebeğin bu denemelerinin gerçek sözcükler olduğunu düşünerek sevinç gösterilerinde bulunurlar. Bebekler bu tepkiden hoşnut kalır ve seslerle oynamaya devam ederler. Bebekler, seslere karşı çok duyarlıdırlar. Araştırmalar, bir haftalık bebeğin anne sesini diğer kadın seslerinden ayırabildiğini ve diğer seslere tercih ettiğini ortaya koymuştur. Giderek yetişkinin ses tonundaki değişiklikleri (kızgın-neşeli) ayırt etmeye başlarlar. Ebeveynler, çoğu zaman farkında olmadan bebeklerinin dil ve konuşma gelişimlerini desteklemektedirler. Bu doğal bir süreçtir. Aslında çok çeşitli sesler çıkarabilme yetisiyle doğan bebekler, giderek sadece çevrelerinde kullanılan sesleri taklit etmeye başlar, yetişkinlerin tepkisiz kaldığı diğer sesleri kullanmazlar. Seslerden hecelere, sözcüklere ve cümle yapılarına doğru hızlı bir gelişme olur.
Çocuğunuzun dil gelişiminde bir gecikme var mı?
Yukarıda kısaca anlatılan süreç evrensel bir süreçtir ve tüm çocuklar dil ediniminde bu sırayı izlerler. Ancak bireysel farklılıklardan ötürü bazı çocuklar bu süreci tamamlamada yaşıtlarından geri kalabilirler. Bazen dil gelişimindeki gecikme, işitme engeli, otizm, zeka geriliği gibi bir nedenden kaynaklanabilir. Dil edinim sürecinde belli becerilerin belli dönemlerde gerçekleştirilmesi beklenir. Bu beceriler gerçekleştirmesi gereken dönemlerde yerine getirilmemişse mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.
3 aylık; çevredeki seslere ya da insan sesine tepki vermiyorsa,
3-5 aylık; agulamalar, ah- ah, gibi sesler çıkarmıyorsa, yetişkinin ilgili ve sıcak ses tonuna gülümseme ile karşılık vermiyor, kızgın ses tonun ağlama ile tepkide bulunmuyorsa,
6-9 aylık; bada/bagu gibi anlamsız hece tekrarları yapmıyor, yüzünü görmediği halde annesinin sesini duyduğunda tepki vermiyorsa,
10-11 aylık; �hayır-yok� dendiğinde anlamıyor, onun çıkartabildiği seslerle konuşulduğunda yetişkini taklit etmiyorsa, ba ba ba , ma ma ma gibi hece tekrarları yapmıyorsa, jest ve mimiklerini kullanmıyor, ismine tepki vermiyorsa,
12 aylık; konuşma seslerini (öpücük, dil şıklatma) taklit etmiyor, isteklerini elde etmek için ağlama dışında ses çıkartmıyor, baba/mama gibi en az bir sözcük söylemiyorsa,
18 aylık; aile üyelerini tanıyıp gösteremiyorsa, güle güle yap/ al-ver gibi basit komutlara uymuyorsa,
24 aylık; kendisine söylenen farklı 50 sözcüğü anlamıyor, anne-baba gibi aile üyelerinin veya evde beslenen hayvanların isimleri dışında en az 4 farklı sözcük söylemiyorsa,
3 yaşında; söylediklerinin en az %50 si aile üyeleri dışındaki bireylerce anlaşılamıyor, en az üç sözcükten oluşan cümleler kuramıyorsa, geçmişte olan olaylar hakkında konuşamıyorsa, basit sorulara yanıt veremiyor, iki aşamalı basit komutları (bunu al babana ver) yerine getiremiyorsa,
4 yaşında; kişi zamirlerini, iyelik/çoğul eklerini kullanmıyor, geçmiş/gelecek zamana ilişkin konuşamıyorsa, nesnelerin işlevlerine ilişkin sorulara yanıt veremiyorsa (hangisi uçar? vb),
5 yaşında; neden/nasıl sorularına yanıt veremiyor, nesnelerin ne işe yardığını (sandalye ile ne yaparız vb) ifade edemiyorsa (biliyor olabilir), konuşmalarının büyük çoğunluğu yabancılar tarafından anlaşılmıyorsa, basit bir hikayeyi anlatamıyorsa en kısa sürede bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Erken teşhis ve müdahale önemli
Dil ve konuşma becerileri gecikmiş olan çocukların öncelikle bir �odyolojik� muayeneden geçirilmeleri en doğrusudur. Bazen ebeveynler çocuklarındaki orta derecedeki işitme kayıplarını fark edememektedirler. Eğer dil gelişiminin yanı sıra, oturma, emekleme, yürüme gibi becerilerinde de gecikme varsa, sık sık dengesini kaybedip düşüyorsa, göz teması kurmuyor ve dokunulmaya tepki gösteriyorsa bir �çocuk nöroloğu� ile görüşülmelidir. İşitme ve nörolojik muayenesinde çocukta herhangi bir problem belirlenmemişse, konuşması hakkında endişe duyulan çocuklar mutlaka bir �dil ve konuşma terapisti� tarafından değerlendirilmelidir. �Büyüdükçe düzelir�, �Babası da geç konuşmuştu�, �Yuvaya/okula başlayınca düzelir� gibi genellemelerle hareket edilmemelidir. Konuşma terapisti çocuğun alıcı ve ifade edici dil becerilerini değerlendirir ve ne yapılması gerektiği konusunda aileyi bilinçlendirir. Araştırmalar, okul öncesi dönemde ciddi artikülasyon ve dil bozukluğu olan çocukların %40-50�sinin okuma-yazma gibi akademik becerileri daha geç ve güç edindiklerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla erken teşhis ve müdahale çok önemlidir.
Ebeveyn olarak neler yapabilirsiniz?
Çocuğun sosyal çevresi, ona sağlanan sözel uyaranların niteliği ve miktarı, özellikle de annenin çocukla olan iletişimi, dil edinim sürecini önemli ölçüde etkilemektedir. Bakım evlerinde büyüyen, sık sık bakıcı değiştiren, çok kalabalık ev ortamında büyüyen çocukların dil edinimlerinin daha yavaş olduğu bildirilmektedir. Buna karşın kendisiyle konuşulan, kitap okunan, farklı sosyal ortamlarda büyüyen çocukların dil edinim süreci hızlanmaktadır. Anneler bebeklerini emzirirken onunla göz teması kurmaya ve konuşmaya özen göstermelidir.
Bebekleriyle konuşan anneler, bebeğin bir süre sonra çeşitli sesler çıkararak karşılık verdiklerini gözlemlemiştirler. Bu bebeğin dil ediniminde önemli bir tepkidir. Çocuğu yedirme, giydirme, altını değiştirme vb. günlük aktivitelerde, o anda yapmakta olunan aktivite hakkında konuşmak çocuğun sözcük dağarcığını arttırmak için kullanılabilecek en doğal yöntemdir. Yine doğal olarak gelişen olayları sözel olarak çocuğa açıklamak da dil gelişimlerini geliştirmede etkilidir. Örn; bir şey yere düştüğünde �aaa düştü� diye belirtip dikkatini çekmek; hava durumu hakkında konuşmak �rüzgar esiyor, hava bulutlu�; ağlayan birisini gördüğünde �çok üzülmüş, mutsuz� gibi olaylar hakkında yorum yapmak, çocuğun somut ve soyut kavramlara ilişkin sözcük dağarcığını arttıracaktır. Ebeveynler çocuklarıyla konuşurken basit sözcükler ve kısa cümlelerle konuşmaya dikkat etmelidir. Çocuklar söyleyemedikleri bazı sözcükler için kendileri yeni sözcükler uydurabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun uydurduğu sözcüğü ebeveynin tekrar etmemesi, asıl sözcüğü söyleyerek çocuğa doğru model olması önemlidir. Örneğin, iki yaşında bir çocuk �araba� yerine �düt� diyorsa �evet düt diye ses çıkarıyor, o bir araba� diyerek model olunmalıdır. Ancak çocuk, doğru sözcüğü söylemesi için zorlanmamalı ya da söyledikleri anlamamazlıktan gelinmemelidir. Bazı çocuklar her duyduğunu tekrarlamaya çalışır, bazıları ise ebeveynin ısrarlı çabalarına karşı kayıtsız görünebilirler.
Ebeveynler, çocukları onlara tepki vermese dahi iletişimi kesmemeli, farklı yollarla çocuklarıyla iletişimi sürdürmelidir. Asla �beni dinlemiyor, çok ilgisiz, anlamıyor� gibi yorumlarda bulunup çocukla iletişimi azaltmamalıdırlar. Bazı çocuklar, belli bir süre sonra ebeveynlerini taklit etmeye başlarlar. Çocukla iletişim kurmak için çocuk şarkılarından, kuklalardan, oyuncaklardan vb etkinliklerden yararlanılabilir. Ebeveynlerin dikkat etmesi geren bir diğer şey, çocuğa kendini ifade etmesi için fırsat tanımaktır. Çocuğun jest ve mimiklerini, kendi uydurduğu kelimelerini ya da ağlama davranışını yorumlayarak onu anlamaya çalışmak yerine, ne anlatmak istediğini sözcüklerle ifade etmesi yönünde model olmak gerekir. Eğer çocuk ağlayarak ya da işaretler aracılığıyla isteklerini elde edebiliyorsa, bu yöntemi iletişim aracı olarak kullanmaya devam edecektir. Bu davranışları ebeveynleri tarafından görmezden gelinir ve konuşma çabaları ödüllendirilirse, konuşmayı iletişim aracı olarak kullanmaya başlayacaktır.
alıntı