Dil Gelişiminde Karşılaşılan Engeller

Şiddetten mümkün oldukça uzak durmalıdırlar. Yetişkinler kendilerini gözlemlemeli, davranışlarını değerlendirmelidirler

M. Montessori aşağıdaki tabloyu çocuğun dil gelişimini açıklamak için kullanır. Bir çocuğun öğrendiği dil ister İngilizce, ister Tamil ya da Gujerati dili, ister İtalyanca ya da İspanyolca olsun dil gelişimini bu şekilde izlemek mümkündür. Çünkü konuşmanın evreleri hangi dil olursa olsun aynı sembolle gösterilir. Diyagramın en solunda (bulutlu) gölgeli, taranmış kısım bebeğin konuşma anlamında ilk çabalarını gösterir (1): ünlemler, sesler vs… Daha sonra iki sesin bir araya getirilip hece üretildiği aşamaya gelinir (6). Sonra da hecelerin birleştirilmesi ve kelimeyi oluşturma aşaması gelir ( 1 ). Diyagramın sağına doğru bazı kelime grupları görülür. Bu kelimeler çocuğun sıklıkla kullandığı belli isimleri içerir. Ardından iki sözcükten oluşan tamlamalar ortaya çıkar. Akabinde kelimenin tam anlamıyla bir “patlama” meydana gelir (9-2 arası ): yeni kelimelerin kullanımı. Bu konuda psikoloji araştırmalarında ifade edilen yaklaşık rakamlar gösterilmiştir. Diyagramda daha önce çoğunlukla isimlerden oluşan bir grup sözcük görülür. Bunların yanında dağınık durumda diğer konuşma bölümleri bulunur. Ancak iki yaşından sonra kelimelerin düzenli bir şekilde seçilmesini içeren ikinci aşama başlar. Buda cümle oluşturmaya varır. Öyleyse ilk patlama sözcük patlamasıdır; ikinci patlamaya ise düşünce patlaması denilebilir. Ancak bu patlamadan önce yaşanan ve yaşanması gereken bir hazırlık evresi olmalıdır. Bu aşamada, yani ilk patlamadan önce çocuğun karşılaştığı ilk engel, yetişkinin çocuğun ne anlatmaya çalıştığını anlayamaması yüzünden çocukta iğrenme ve öfke gibi tepkiler gelişmesidir. Çocukta dışa vurulmayı bekleyen kocaman bir iç zenginliği vardır. Bu dönem çocuk için oldukça zorlu bir dönemdir, çünkü karşılaştığı engeller çevreseldir ya da kendi gücünün ve yeteneklerinin sınırlılığından kaynaklanmaktadır. Bu yaratıcı dönemin bir başka özelliğiyse çocuk zihninin algıladığı, özümsediği ve yarattığı duygusal durumların onda kalıcı olmasıdır. Bu konuşma ve gramer açısından olumlu bir durumdur, çünkü bu dönemde hayatlarının geri kalanında sahip olacakları şeyleri öğrenirler; ancak yaşadıkları şanssız deneyimler de hayatlarının geri kalanındaki engelleri oluşturacaktır. Konuşma insan aktivitesinin her yerinde vardır. Sözcük patlaması yaşandığında çocuğun zihninde ve hafızasında biriken sözcükler bir çıkış bulur. Bunu bir sonraki aşama olan cümle patlaması izler. Çocuk düşüncelerini gramatik kurallara göre şekillendirir. Normal şartlarda o yaşta beklenen patlamanın gerçekleşmediği durumlar da mevcuttur. Misal, üç ya da üç buçuk yaşındaki bir çocuğun çok daha önce kullandığı ifadeleri kullandığı görülebilir. Ya da konuşmayla ilgili tüm organlarının sağlam olmasına rağmen çocuk dilsiz zannedilecek kadar sessiz kalabilir. Bu duruma “zihinsel dilsizlik” denilir, çünkü problem tamamen zihinsel kaynaklıdır. Yani psikopatolojik bir durumdur. Konuşma konusunda sıkıntı yaşayan çok yetişkin vardır. Psikolojik kaynaklı diğer engeller temiz telaffuzu engellerken; kekeleme, pelteklik gibi sorunlar hasıl olur. Bu kusurlar konuşma mekanizmasının oluştuğu hayatın bu evresinde meydana gelir. Yani her farklı kazanım evresinin kendine has bir çekingenlik modeli olmaktadır. İlk Dönem: Kelime oluşturma için gerekli olan mekanizmalar oluşturulur. Çekingenlik / içine kapanıklıkla alakalı olarak zayıf telaffuz ve kekeleme. İkinci Dönem: Cümle kurma için gerekli olan mekanizmalar oluşturulur. (Düşünceler ifade bulmaya başlar.) Çekingenlik / içine kapanıklıkla alakalı olarak cümle kurmada çekingenlik. Bu çekingenlik tipleri çocuğun hassasiyetiyle bağlantılıdır. Yaratıcılığını kullanması ve güçlerini geliştirmesi gereken bu dönemde karşılaştığı engeller ve kusurlar sebebiyle hayal kırıklığına uğrar, yaratıcılığı yara alır ve hayatının geri kalanını bu hayal kırıklığı olumsuz yönde etkiler. Çocuğu engelleyen sıklıkla yetişkinler olur, dolayısıyla yaşam boyu süren problemin sorumluluğunu taşırlar. Yetişkinlerin yaklaşımları olabildikçe nazik ve hassas olmalıdır. Şiddetten mümkün oldukça uzak durmalıdırlar. Yetişkinler kendilerini gözlemlemeli, davranışlarını değerlendirmelidirler. Eğitim vermeye hazırlanmanın ilk adımı eğitimcinin kendisi üzerinde çalışmasıdır. İnsan hayatına fayda sağlayacak olan eğitimcinin eğitimi, teoriyi öğrenmenin çok ötesinde bir şeydir; bir karakteri şekillendirmek, eğitmek, bir ruhu hazırlamaktır.


.ALINTIDIR.