YIKA DA GETİR
Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasi’nin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
-Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.
Şinasi o kadar kibar beyefendiymiş ki Fransa'da bulunduğu yılları arkadaşlarına anlatırken Sen nehrine hicabından ''Siz'' diye hitap edermiş ..
SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akif’i küçük düşürmeye çalışıp:
- Siz baytardınız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?
Cemal Süreyya bir arkadaşıyla girdiği bir iddia sonucunda adındaki bir harfi atarak Cemal Süreya olmuştur. Bunu "Elma" isimli şiirinin son dizesinde "Adımın bir harfini atıyorum" diyerek dile getirir. Yıllar sonra Süreyya Evren isimli yazar ise "ben de bu y yi alır adıma eklerim diyerek" Süreyyya Evren olmuştur.
Yahya Kemal'e sormuşlar "Ankara'nın nesi güzel?" diye...
verdiği cevap İstanbul aşkını dile geirir gibidir:
-İstanbul'a dönüşü...
usta şair fuzili ruhi ile betaber yürürken;
ruhi:üstad şu ağacın altında şu köpek ne de fuzuli duruyor değil mi der.
bunun üzerine,
fuzuli:onun içindeki ruhiye bak sen karşılığını verir...
Camsız gözlük
Sultan II. Mahmut zarif şair İzzet Molla'dan pek hoşlanır onunla şakalaşırmış. Bir gün Balmumcu Çiftliği'ne giderken onu da saltanat arabasına almış, birkaç kelam sohbetten sonra sırf onu söylendirmek için camsız bir gözlük çerçevesi hediye etmiş. Molla hediyeyi aldıktan sonra teşekkürler eşliğinde gözüne takmış, başını uzaklardaki mezarlıklara doğru çevirip güya bir taş okuyormuş gibi yüksek sesle hecelemiş:
- Hüve'l-Hallaku'l-Baki... El-Merhum....
Padişah o sırada takılmış:
- Maşallah Molla, pek uzakları bile okuyorsun...
Molla taşı gediğine koymuş:
- Hünkarım, bir de camları olsaydı, Levh-i Mahfuz'u okurdum ya!..
ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.:
-“ Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim” cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
-Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
Bir gün Necip Fazıl lokantaya gitmiş, pek hoşlanmadığı bir adamla. Garson gelmiş, ilk olarak adama sormuş, ne alırsınız efendim diye? adam da bana bi pilav üstüne et demiş. Garson Necip Fazıl'a sormuş , üstad da "bana bir pilav üstüne etme" demiş