Öykünün Tanımı ve Niteliği
Öykü, yani hikaye için farklı tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları şunlardır:
-Öykü, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan kısa edebiyat eserleridir.
-Öykü, insan hayatından kesitler sunan, bunu yaparken mekan ve zamandan yararlanan kısa yazıdır.
-Öykü, olayları ve kişileri tek yönüyle inceleyip anlatan, romandan kısa olan yazı türüdür.
Bu tanımlar çoğaltılabilir; fakat bu tanımların hiçbiri değişmez, kesin tanımlar değildir. Toplumların gösterdiği gelişim ve değişimler sonucu yazınsal türler de gelişim ve değişim gösterirler.
Hikayeyi anlayabilmek için, yapısını oluşturan unsurları bilmek gerekir. Her öykünün yapısını oluşturan üç unsur vardır: Kişiler, olay ve durum, mekan. Her hikaye bir olay ya da duruma dayanmak zorundadır. Çarpışan kuvvetler, insanla insan, insanla hayvan, insanla kendi iradesi, insanla doğa kuvvetleri, insanla toplum olabilir. Durum ise bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsidir.
Öykünün en önemli unsuru insandır. Öyküde işlenen kişiler, genelde yaşamlarının belli ve kısa bir anı içinde takip edilir. Karakterlerinin yalnızca bir yönü üzerinde durulur, ayrıntı verilmez.
Her hikayenin bir iletisi vardır. İleti, bir olay ya da insanlık durumuna dönüştürülerek anlatılır. Bir diğer unsur ise, anlatım yöntemidir. Hikayelerde iki yöntem kullanılır.
Olaylar, birinci kişi ağzıyla anlatılır. Birinci kişi, yaşadığı olayları, gözlemlerini, izlenimlerini, duygularını ya da içinde bulunduğu durumu bize aktarır. Hikayeyi anlatan birinci kişi, her zaman hikayenin ana karakteri olmayabilir, yardımcı karakterlerden biri de hikayeyi anlatabilir.
Olaylar, genelde üçüncü kişinin ağzından anlatılır. Bu yöntemde öyküyü anlatan meydanda görünmez. Öyküyle okuyucu arasına her şeyi gören, her şeyi bilen bir anlatıcı girmiştir.
Öykü terimi Türk edebiyatında Tanzimattan sonra ortaya çıkmıştır.
Öykünün genel özelliklerini şöyle açıklayabiliriz: Romandan kısa olması, kısa bir zaman parçasını içermesi, kişilerin az olması, kişilerin hayatlarının sadece bir yönü üzerinde daha çok durulması. Ayrıca her hikayede önemli olan bir başlangıç, bir doruk noktası ve son bulunmaktadır.
Günümüzde çağdaş öykü yazarları, olay, kişi, zaman ve mekan gibi unsurlara değer vermemekte ve onlara bağlı kalmamaktadırlar. Dünyanın her yerinde şimdi soyut hikayelere önem verilmekte, yazarlar gerçeküstü, bilinçaltı dünyalarının sırlarını araştırmaya çalışmaktadırlar.
Öykü Türünün Gelişimi
Hikaye, masallardan günlük olayları anlatmaya geçiş şeklinde meydana çıkmıştır. Bu tür, Rönesans’tan beri, özellikle 19.yüzyıldan sonra gittikçe gelişerek, edebiyatın en önemli türlerinden biri olmuştur.
İtalyan yazar Boccacio’nun Decameron hikayeleri, bu türün ilk örnekleri sayılır.
Öykü, Batı edebiyatlarında en kalıcı örneklerini 19.yüzyılda oluşturmuştur. Bu devirlerde yazılan hikayelerde, hikaye yazarı, olayların öncesini ve sonrasını bilen, karakterlerin içini okuyan bir anlatıcıdır. Karakterler, olaylara hakim ve yaşamın üstesinden gelebilen kişilerdir.
20.yüzyılın değişen hayat felsefesi, düzyazı türlerinde de değişikliklere sebep olmuştur. Kahraman imajı yok edilerek, sıradan insanlar da hikayelerde anlatılmaya başlanmış, zaman kavramı da değişmiştir. Bunun yanı sıra psikolojinin kaydettiği gelişmeleri ve bunun edebiyata yansımasını da göz ardı etmemek gerekir.
20.yüzyılda küçük öykü türü önem kazanmıştır. Amerikan edebiyatının “Short Story” adıyla bu türü Dünya edebiyatına kazandırdığı kabul edilir.
Öykü ve küçük öykünün farklılıklarına göz atacak olursak romandan kısa ve kurguya dayanmaları dışında bir benzerlikleri bulunmamaktadır. Öykü ya da diğer adıyla hikaye belli şekil özelliklerine sahiptir. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden meydana gelen öykülerde yazar, olayların öncesi ve sonrasını bilen bir anlatıcı durumundadır. Küçük öyküde ise bu özelliklerin birçoğu bulunmamaktadır. Küçük öykünün en önemli özelliği üslubunun yoğun olmasıdır. Yani az sözle çok şey anlatma ilkesidir. Anlatılanlarla gerçeği sezdirme vardır. Bir durum, an yada günlük hayattan bir kesit, hayatın bütünü hakkında sezgi uyandırmak için anlatılır. Hikayeden daha kısadır ve belli bir başı ve sonu yoktur.
Avrupa edebiyatında hikaye yazarı olarak şöhret yapan pek çok sanatçı vardır. Bunlardan bazıları, İtalyan edebiyatından Boccacio, Amerikan edebiyatında O’Henry, Rus edebiyatında Çehov, Fransız edebiyatında Maupassant’tır.
Küçük öykü türünde Amerikan edebiyatından Hemingway bu türün babası olarak isim yapmıştır. Alman edebiyatında ise, küçük öykü yazarları olarak Borchert ve Böll’i örnek verebiliriz.
Türk Edebiyatında Öykü
Türk edebiyatı tarihinde, ilk hikaye örneklerinin ne zaman verildiği bilinmemektedir. Olay aktarımı olarak bir hikayeye dayanan destanlar ilk örnekler sayılabilir. Türk edebiyatının ilk yazılı metinleri olan Köktürk Yazıtları da öykü özelliği taşımaktadır. Dede Korkut Hikayeleri ise, destandan hikayeye geçişin en özgün eserlerindendir. Onlarda da destan özellikleri ön plandadır.
Türk edebiyatında halk hikayeleri de önemli bir yere sahiptir. Yeniçağ’da destanın yerine geçen halk hikayesi, Anadolu’da 16.yüzyıldan beri sözlü halk geleneğinde kendine yer bulmuştur. Öykücü aşıkların kahvelerde, köy odalarında ve düğün gibi toplantılarda söylediği bu öykülerde toplum içi ilişkiler ele alınmıştır. İnsanların birbirleriyle ilişkileri, çatışmaları anlatılmıştır. Bunlarda olağanüstü unsurlar azalmış, kişi ve olaylar doğal boyutlara indirgenmeye başlanmıştır. Bu öykülerde olaylar nesirle işlenmiş, aralara da türküler serpiştirilmiştir.
Uzunlukları farklı olan halk hikayeleri, konuları açısından iki grupta toplanabilir:
Aşk hikayeleri: Birbirlerini sevip de kavuşamayanların başlarından geçenler ele alınmıştır. Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber gibi. Gerçek hikayelerden alınmış hikayeler de mevcuttur. Örneğin, Aşık Garip, Kerem ile Aslı gibi.
Kahramanlık hikayeleri: Bu öykülerde kahramanlık konuları kaleme alınır. Köroğlu Hikayesi de bunların başında gelmektedir.
Bir diğer hikaye çeşidi ise Meddah hikayeleridir. Meddah, taklitler, hikayeler ve fıkralarla halkı güldüren sanatçıdır. Meddah hikayesi ise, meddah adı verilen anlatıcının el, yüz, ses talkitleriyle anlattığı öykülerdir. Bu öyküler, gerçekçidir. Bunlarda olağanüstü varlıklar, insan üstü güçleri olan kahramanlar ve olağanüstü olaylar yoktur. Toplumda yaşayan insanların günlük hayatta yaşadıkları olaylar bu hikayelerde anlatılır. Bu hikayelerde kullanılan dil ise oldukça sadedir.
Halk hikayesi kasaba ve köylerde anlatılırken, meddah hikayesi ise büyük kentlerde anlatılırdı. Özellikle İstanbul’da uzun kış gecelerinde konaklarda yapılan toplantılarda, ramazanda kahvehanelerde bu öyküler ilgiyle takip edilirdi.
Türk edebiyatında çağdaş öykü 1870’li yıllarda görülmeye başlar. İlk öykü kitabımız Emin Nihat’ın 1873 yılında yayımladığı Müsameretname’sidir. Ahmet Mithat Efendinin Letaif-i Rivayat adlı öykü kitabı da ilk öykülerden kabul edilir. İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah hikayelerinin tekniği ve etkisi görülmektedir. Bu türün ilk sağlam örneklerini Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı öykü kitabında görmekteyiz. Nabizade Nazım’ın Anadolu, köylü ve çiftçi hayatını anlatan Karabibik adlı uzun öyküsü de bu zamanlarda kaleme alınır.
Servet-i Fünun devrinde önemli çalışmalar hikaye türünde de görülmektedir. Bu devirde yazılan eserler modern küçük hikaye türünün edebiyatımızdaki ilk örnekleridir. Milli Edebiyat devrinde Ömer Seyfettin öykü türünün gelişmesini ve yayılmasını sağladı. Cumhuriyet döneminde ise Sait Faik gibi büyük sanatçılar öykü türünde muhteşem eserler vermişlerdir. Günümüze geldiğimizde ise, Türk öykücülüğünün oldukça gelişmiş olduğunu görebiliriz. Bu dönemde gözlemle desteklenen realizm, natüralizm, toplumcu gerçekçilik, mizah ve ironi, korku ya da fantastik unsurlar, çeşitli felsefi oluşumlar Türk öykücülüğüne bir dinamizm katmıştır.
Küçük öykü türü açısından da Türk edebiyatı oldukça gelişmiştir. İfadesindeki yoğunluk, çok kısa bir zaman kesitini ve sıradan, basit insanları, olağan yaşantıları işlemesi, belli bir başı ve sonu olmaması gibi özellikleriyle ayırt edilen küçük öyküde edebiyatımızda oldukça başarılı eserler bulunmaktadır.
Bu alanda şöhret yapmış yazarlarımızdan başlıcaları şunlardır: Ahmet Mithat, Sami Paşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Haldun Taner, Aziz Nesin, Nezihe Meriç, Fakir Baykurt, Ferit Edgü, Tomris Uyar, Muzaffer İzgü, Necati Cumalı, Ayla Kutlu, Gülten Dayıoğlu…