merhaba bana kuklanın tarihçesi ilk kukla ne zaman bulunduğu ve kukla ile ilgili bilgi gerekli yardımcı olursanız çok makbule geçer şimdiden ilgilenenler için teşekkürler
türkiyede mi dünyada mı ?
<CENTER><MARQUEE behavior=alternate>ÖNCE OKUL ÖNCESİ 6 YAŞINDA!</MARQUEE>
<A< font>
</CENTER>
İnstagram hesabım : @madamteacherr
konunuz etkinlik isteklerine taşınmıştır hocam.
bilginize..
6. yaşımız kutlu olsun!!!
Ögretmen, insan davranislarini ve yeteneklerini gelistiren bir davranis mühendisidir.
10.Yıl
Önce Okul Öncesi
#DİRENKPSS2015
Türkiye’de Kuklacılığın Tarihçesi ve Ahşap Kukla Yapımı
Eski Türk geleneklerinde yer alan kukla, belli bir amaca yönelik anlatım için çeşitli tiplerin, şekillerin ve cisimlerin oyunlaştırılması sanatıdır. Tahta, alçı, mukavva veya bezden yapılmış elle, iple veya sopayla oynatılan bu küçük bebeklere “kukla” bebeklerle yapılan gösteriye “kukla oyunu” ve oynatan kişiye de “kuklacı” denmektedir.
Türk Gölge Oyunu içerisinde çok eski bir tarihe sahip olan kukla sanatı, eski dönemlerdeki kadar yoğun olarak yapılmasa da halen devam etmektedir.
Kuklalar; güldürmek, eğlendirmek amacıyla yapıldıkları gibi oynatılmaları sırasında gerek kişileri gerekse kurgusal hikayeleri ile eğitici bir işleve sahip olmaları bakımından da oldukça önemlidirler.
Türkiye’de geçmişi Orta Asya ve Mezopotamya’ya kadar uzanan ve Anadolu topraklarından Osmanlı imparatorluğu’na geçen ve asıl gelişimini bu dönemde gösteren kuklacılık, günümüzde bir kaç sanatçıyla yaşamaktadır. Ancak değişen yaşam şartları, teknolojik ilerlemeler ve ilgisizlik gibi nedenlerle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan kuklacılığın tanıtılması, geliştirilmesi ve yaşatılması gerekmektedir.
İlk kuklanın ne zaman yapıldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak yazılı kaynaklar ilk kez eklemli kafatası ve menteşeli maske formuyla ilkel toplumların büyü ve dini törenlerde kullanılmıştır. Bu, maske ve kafatasları hareket edebilen eklemlere sahip bebek ve diğer figürlerden oluşmaktadır. Bunların bazıları günümüzde dünyanın pek çok yerindeki müzelerde sergilenmektedir. (Avcı, Turla 2003)
Hindistan’daki Yeni Delhi Müzesi’nde bir zamanlar iple bağlanmış olduğu anlaşılan bir terracota maymunu bulunmaktadır. Bu maymun yaklaşık olarak M.Ö. 40.000 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Yaklaşık olarak aynı zamanlara ait Mısır kökenli bir figür de Fransa Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır. (Roth 1975) Eski Mısır’da piramitlerde, ipli kukla oynatan bir insanın varlığı, binlerce yıldır devam eden bu geleneği göstermektedir. Ayrıca kukla gösterilerinin eski Yunan ve Roma’da yapıldığı, gezgin kuklacıların Asya ve Avrupa’da köy, kent ve panayırları dolaşarak gösteri yaptıkları bilinmektedir. (Oral 2003)
Orta Asya’da varlığı bilinen Kukla, İlk çağlarda Kolkarcak, Kagucak gibi adlarla oynatılmıştır. Geleneksel tarzda oynatılan kukla; el kuklası ve ipli kukla olmak üzere iki çeşittir. El kuklaları konulu bir oyun türünde, ipli kuklalar ise genellikle dans eden kuklalar türündedir. (Oral 2003)
Selçuklular’da ve Osmanlılar’da kukla oyunlarının olduğu bilinmektedir. Kuklaların nereden, nasıl ve hangi yollarla Türklere geldiği konusunda çok değişik görüşler bulunmaktadır. Bunların içinde kuklanın Orta Asya’da Türkler arasında yaygın olarak oynatıldığı, göçler sırasında Anadolu’ya getirildiği ağırlık kazanmaktadır.
Türkistan, Özbekistan ve Orta Asya Türkleri’nde kukla oyunlarına “Çadır Hayal ” ve” Kol Korçak “ adı verildiğini biliyoruz. Bugün bile Anadolu’da bebek anl***** gelen “Korçak, kudevcuk, kuçav, kavur, konçak, kaburcak, kavurcak, goğurcak”, kelimelerinin yaşadığını bunların hepsinin öz anlamları yanında kukla ve bebek anl***** geldiğini araştırmacılar kabul etmektedir. Orta Asya Türkleri’nde, özellikle Özbekler’de çok zengin bir kukla geleneği bulunmaktadır. Türkistan’da Korçak Oyunu adı verilen kuklanın başlıca iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri çadır hayal ipli kukladır. Dest Korçak ya da Kol Korçak ise el kuklasıdır. Türkler’de ise özellikle Osmanlılar döneminde kukla çok yaygın ve çeşitlidir. Bu örneklere eski kaynak metinlerinde de rastlanmakla birlikte , eski şenlikleri gösteren sayısız minyatürlerde görülmektedir. (And 1996)
Osmanlı Dönemi’nde çok çeşitli olan kuklalardan biri Çingenelerin oynatığı çok ilkel biçimdeki “iskemle kuklası”dır. El kuklası ve ipli kukla haricinde arabakuklası çok bilinen bir türdür. Araba kuklasında kuklayı oynatan kişi arabanın dibine gizlenip, büyük boy kuklaları sopa ile oynatırdı. Ayrıca içine girilerek oynatılan dev kuklalar da bulunmaktaydı.
Ancak Anadolu’da yüzyıllar boyunca köylerde görülen kukla türleriyle şehirlerde görülen kuklaların birbirinden ayrı yapılarda , işlevlerde olduğu belirtilmektedir. Köylü tiyatrosu geleneğinde kukla, ritüel özelliklerini bugün bile korumuştur. Anadolu’da yağmur
ağdırmak için bugün de adına; ”Bebek”,”Çaput Adam”, “ Kepçe Kadın”, “Bodi Bostan”, “Gelin Gok”, “Kepçe Başı”, “Su Gelini”, “Kodu Gelin” v.b. ilkel kuklalar kullanılmaktadır.Anadolu’da da kuklalar için çeşitli deyimler vardır. “Korçak”, “Hemecik”, “Bebek”, “Karacör” gibi Anadolu’da çok ilginç bir kukla türü çok yaygındır.Bu üçlü bir kuklayı aynı kuklacının oynatmasıdır. Kuklacı iki kuklayı birer eline alır, el kuklası gibi parmakları ile oynatır. Anadolu’da köylerde çeşitli adlar altında oynatılan bir kukla da “canlı kukla” dır. Burada aslında kukla yoktur, fakat oyuncular kendilerini kukla biçimine sokmaktadırlar. Oyuncular çıplak karınları üzerine yüz resmi çizerler, sonra başlarını ve kollarını kasnak üzerinde bir örtüyle örterler karna çizilmiş yüzün omuz düzeyine gelen yere bir oklava bağlanır, buraya bir gömlek giydirilir.
Günümüzde daha çok kırsal bölgelerde oynatılan bu kukla türleri dışında Türk tiyatrosu içerinde yer alan ipli kuklalar ve el kuklaları halen devam etmektedir. ( And 1977)
Türkiye’de (Osmanlılar’da) yüzyıllar boyunca çeşitli kukla türleri oynatılmıştır. Daha çok 17.yy.’da yaygın olarak kullanılan kukla, 19.yy’ın sonunda batı tiyatrosu, yerli orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun karışımından oluşmuş minyatür seyirlik bir oyun niteliğine kavuşmuştur. (İvgin 2000)
Bu çalışmada amaç, Türk kukla sanatının kısa tarihçesi, kukla çeşitleri ve ahşap malzeme ile yapılan ibiş el kuklasının yapımında kullanılan araç-gereçler ve yapım aşamalarını incelemektir. Ayrıca Türkiye’de kukla tasarımı, yapım ve oynatım tekniklerini geliştirmek ve tanıtım çalışmaları ile gelecek nesillere aktarmak çalışmanın amaçları arasında yer almaktadır.
2. Materyal ve Yöntem
Türk kuklacılığının tarihsel gelişimi ve günümüzdeki durumu yazılı kaynak araştırmaları sonucu belirlenmiştir.
Araştırma özel atölyede karşılıklı görüşme yöntemi uygulanarak, kuklacılıkta kullanılan araç-gereçler, kompozisyon özellikleri yerinde yapılan gözlem ve incelemelerle tespit edilmiştir. Ahşap ipli kukla yapımının tüm aşamalarının fotoğrafları çekilmiş ve analizi yapılmıştır.
3. 1. Kukla Çeşitleri
3.1.1. İskemle Kuklası: Avrupa’da Jigging puppets veya Marionettes ala planchette diye bilinen bir kukla türüdür. Göğüslerinden yatay biçiminde bir ip geçen bu kuklalar gayda ve benzeri çalgıların eşliğinde aşağıdan ipleri çektirilip dansettirilir.Bu çeşit kuklalar daha çok sokak eğlenceleri içindir. Bu kuklalar dört köşe bir tahta iskemle üstüne dizilmiş iki veya dört bebeğin dönerek ve zıplayarak oynatılmasından ibaret olduğu için bu ad verilmiştir.
3.1.2. El Kuklası: Çok yaygın olan bu tür kuklaların İtalya’dan geldiği düşünülebilir.Bunların başları ve kolları mukavva veya tahtadan gövdeleri bezdendir.
Kuklacı , elini kuklanın giysisinden içeri sokar, işaret parmağı ile başı, baş ve orta parmağı ile kolları oynatır. Bu kuklaların Mısır’a Türkiye’den gittiği düşünülmektedir. (And 1985)
Her yaş ve herkes için her yerde uygun olan el kuklalarının yapımı basit ve kolaydır. Ancak dikkat edilecek önemli nokta oynatıcı eli ile kuklanın büyüklüğünün birbirine uymasıdır. Çünkü oynatıcının eli, kuklanın vücudu olacaktır. Dikdörtgen şeklinde bir bez torba şeklinde dikilir. Üst kısa kısmına baş takılır ve bu kenar omuz olarak kabul edilir.
Bu kuklalarda genelikle bir parmak boyuna , diğer iki parmakta kollara gireceği için, torbadaki bu boşlukların parmak kalınlığına uygun şekilde yapılması gerekir.
3.1.3. İpli Kukla: Tarihi çok daha yeni olan bu kuklalar yarım yüzyıl önce İstanbul’a gelen ingiliz kuklacı Thomas Holden tarafından Fransız tiyatrosunda gösterilmiştir.
Kullanım alanı en geniş olan bu kukla çeşidi profesyonel bilgi gerektirdiği için büyük kukla tiyatrolarında , özel atölyeler kurulmuştur. Ancak zorda olsa gerektiğinde evlerde de yapılabilir. İpli kukla iskeletlerinde en çok kullanılan malzeme ahşaptır. Bu hem yumuşak ve hafif hem de dayanıklı olan ıhlamur gibi ağaçlardan yapılır. Eklemlerin fazla olduğu bu yapımlarda, ahşaptan sonra, tel,levha ve metal malzeme kullanılır. (Oral 2003)
3.2. Kukla Oyunlarında Kişiler (Tipler)
3.2.1. İbiş: Her zaman uşak rolündedir. Adı Sadık’tır ama genelde İbiş olarak çağrılır. İhtiyarın uşağıdır, kurnazdır, hazır cevaptır. Biçimsiz bir fesi vardır, püsküllü sağa sola oynar. Kaba bir dil kullanır, açık-saçık çifte anlamlı sözler kullanır.
3.2.2. İhtiyar: İbiş’in efendisidir. “ Bey, Beyefendi “ adı da verilir. Varlıklı bir kişidir. “ Tirit, Parçacı, Moruk” adları da verilir.
3.2.3. Diğer kişiler: Genç aşık delikanlı, delikanlının sevgilisi, kötü kişi (tiran), kızın annesi (cadoloz), ibiş’in karısı hizmetçi kız (Fatma), Arap, Şeytan, Dalkavuk, Efe, Yahudi, Laz
3. 3. Kukla Oyunlarının Konuları
Kukla oyunlarında konular daha çok Karagöz ve orta oyunlarından alınırdı. Bazı halk efsaneleri ve aşk hikayeleri de işlenir. Bilinen bazı kukla oyunları şunlardır; İki Garip Kardeşler, Sahte Esirci, Cinli Yazıcı, Gül ile Fidan, Üvey Anne, İncili Çavuş, Kahyanın Hilesi, Hain Kız, Anadolu Köyünde Düğün v.b.
3.4. Kukla Yapımında Kullanılan Araç-Gereçler
3.4.1. Kullanılan Araçlar:
- İskarpela: Marangozlukta ağaç delmek için çelikten yapılmış, ucu badem şeklinde bir araçtır.
- Tokmak: Ağaçtan yapılmış iri bir çekiçtir.
Fırça: Kuklaları boyamak için kullanılan çeşitli boylardaki guvaş boya fırçalarıdır.
d- Mengene: Herhangi bir ürünü sıkıştırmak için kullanılan bir çeşit presti
a- Zımpara: Ağaçtan oyularak yapılan kuklalar üzerindeki fazlalığı ve talaşı almak için kullanılır.
b- Boya: Su bazlı analin boya.
c- Vernik: Bilinenen cila türlerinden olup yağlı selülozik, ispirtolu, reçineli olabilir. Piyasada çeşitli isimler altında satılmaktadır.
d- Kütük: Ihlamur ağacından kesilen silindir biçimindeki tahta parçası.
ALINTI
Konu Selma Hoca tarafından (11.Mayıs.2010 Saat 00:04 ) değiştirilmiştir.
Önceokulöncesi alanında lider ve öncü tek site...
Eski Türk geleneklerinde yer alan kukla, belli bir amaca yönelik anlatım için çeşitli tiplerin, şekillerin ve cisimlerin oyunlaştırılması sanatıdır. Tahta, alçı, mukavva veya bezden yapılmış elle, iple veya sopayla oynatılan bu küçük bebeklere “kukla” bebeklerle yapılan gösteriye “kukla oyunu” ve oynatan kişiye de “kuklacı” denmektedir.
Türk Gölge Oyunu içerisinde çok eski bir tarihe sahip olan kukla sanatı, eski dönemlerdeki kadar yoğun olarak yapılmasa da halen devam etmektedir.
Kuklalar; güldürmek, eğlendirmek amacıyla yapıldıkları gibi oynatılmaları sırasında gerek kişileri gerekse kurgusal hikayeleri ile eğitici bir işleve sahip olmaları bakımından da oldukça önemlidirler.
Türkiye’de geçmişi Orta Asya ve Mezopotamya’ya kadar uzanan ve Anadolu topraklarından Osmanlı imparatorluğu’na geçen ve asıl gelişimini bu dönemde gösteren kuklacılık, günümüzde bir kaç sanatçıyla yaşamaktadır. Ancak değişen yaşam şartları, teknolojik ilerlemeler ve ilgisizlik gibi nedenlerle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan kuklacılığın tanıtılması, geliştirilmesi ve yaşatılması gerekmektedir.
İlk kuklanın ne zaman yapıldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak yazılı kaynaklar ilk kez eklemli kafatası ve menteşeli maske formuyla ilkel toplumların büyü ve dini törenlerde kullanılmıştır. Bu, maske ve kafatasları hareket edebilen eklemlere sahip bebek ve diğer figürlerden oluşmaktadır. Bunların bazıları günümüzde dünyanın pek çok yerindeki müzelerde sergilenmektedir. (Avcı, Turla 2003)
Hindistan’daki Yeni Delhi Müzesi’nde bir zamanlar iple bağlanmış olduğu anlaşılan bir terracota maymunu bulunmaktadır. Bu maymun yaklaşık olarak M.Ö. 40.000 yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Yaklaşık olarak aynı zamanlara ait Mısır kökenli bir figür de Fransa Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır. (Roth 1975) Eski Mısır’da piramitlerde, ipli kukla oynatan bir insanın varlığı, binlerce yıldır devam eden bu geleneği göstermektedir. Ayrıca kukla gösterilerinin eski Yunan ve Roma’da yapıldığı, gezgin kuklacıların Asya ve Avrupa’da köy, kent ve panayırları dolaşarak gösteri yaptıkları bilinmektedir. (Oral 2003)
Orta Asya’da varlığı bilinen Kukla, İlk çağlarda Kolkarcak, Kagucak gibi adlarla oynatılmıştır. Geleneksel tarzda oynatılan kukla; el kuklası ve ipli kukla olmak üzere iki çeşittir. El kuklaları konulu bir oyun türünde, ipli kuklalar ise genellikle dans eden kuklalar türündedir. (Oral 2003)
Selçuklular’da ve Osmanlılar’da kukla oyunlarının olduğu bilinmektedir. Kuklaların nereden, nasıl ve hangi yollarla Türklere geldiği konusunda çok değişik görüşler bulunmaktadır. Bunların içinde kuklanın Orta Asya’da Türkler arasında yaygın olarak oynatıldığı, göçler sırasında Anadolu’ya getirildiği ağırlık kazanmaktadır.
Türkistan, Özbekistan ve Orta Asya Türkleri’nde kukla oyunlarına “Çadır Hayal ” ve” Kol Korçak “ adı verildiğini biliyoruz. Bugün bile Anadolu’da bebek anlamına gelen “Korçak, kudevcuk, kuçav, kavur, konçak, kaburcak, kavurcak, goğurcak”, kelimelerinin yaşadığını bunların hepsinin öz anlamları yanında kukla ve bebek anlamına geldiğini araştırmacılar kabul etmektedir. Orta Asya Türkleri’nde, özellikle Özbekler’de çok zengin bir kukla geleneği bulunmaktadır. Türkistan’da Korçak Oyunu adı verilen kuklanın başlıca iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri çadır hayal ipli kukladır. Dest Korçak ya da Kol Korçak ise el kuklasıdır. Türkler’de ise özellikle Osmanlılar döneminde kukla çok yaygın ve çeşitlidir. Bu örneklere eski kaynak metinlerinde de rastlanmakla birlikte , eski şenlikleri gösteren sayısız minyatürlerde görülmektedir. (And 1996)
Osmanlı Dönemi’nde çok çeşitli olan kuklalardan biri Çingenelerin oynatığı çok ilkel biçimdeki “iskemle kuklası”dır. El kuklası ve ipli kukla haricinde arabakuklası çok bilinen bir türdür. Araba kuklasında kuklayı oynatan kişi arabanın dibine gizlenip, büyük boy kuklaları sopa ile oynatırdı. Ayrıca içine girilerek oynatılan dev kuklalar da bulunmaktaydı.
Ancak Anadolu’da yüzyıllar boyunca köylerde görülen kukla türleriyle şehirlerde görülen kuklaların birbirinden ayrı yapılarda , işlevlerde olduğu belirtilmektedir. Köylü tiyatrosu geleneğinde kukla, ritüel özelliklerini bugün bile korumuştur. Anadolu’da yağmur
ağdırmak için bugün de adına; ”Bebek”,”Çaput Adam”, “ Kepçe Kadın”, “Bodi Bostan”, “Gelin Gok”, “Kepçe Başı”, “Su Gelini”, “Kodu Gelin” v.b. ilkel kuklalar kullanılmaktadır.Anadolu’da da kuklalar için çeşitli deyimler vardır. “Korçak”, “Hemecik”, “Bebek”, “Karacör” gibi Anadolu’da çok ilginç bir kukla türü çok yaygındır.Bu üçlü bir kuklayı aynı kuklacının oynatmasıdır. Kuklacı iki kuklayı birer eline alır, el kuklası gibi parmakları ile oynatır. Anadolu’da köylerde çeşitli adlar altında oynatılan bir kukla da “canlı kukla” dır. Burada aslında kukla yoktur, fakat oyuncular kendilerini kukla biçimine sokmaktadırlar. Oyuncular çıplak karınları üzerine yüz resmi çizerler, sonra başlarını ve kollarını kasnak üzerinde bir örtüyle örterler karna çizilmiş yüzün omuz düzeyine gelen yere bir oklava bağlanır, buraya bir gömlek giydirilir.
Günümüzde daha çok kırsal bölgelerde oynatılan bu kukla türleri dışında Türk tiyatrosu içerinde yer alan ipli kuklalar ve el kuklaları halen devam etmektedir. ( And 1977)
Türkiye’de (Osmanlılar’da) yüzyıllar boyunca çeşitli kukla türleri oynatılmıştır. Daha çok 17.yy.’da yaygın olarak kullanılan kukla, 19.yy’ın sonunda batı tiyatrosu, yerli orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun karışımından oluşmuş minyatür seyirlik bir oyun niteliğine kavuşmuştur. (İvgin 2000)
Bu çalışmada amaç, Türk kukla sanatının kısa tarihçesi, kukla çeşitleri ve ahşap malzeme ile yapılan ibiş el kuklasının yapımında kullanılan araç-gereçler ve yapım aşamalarını incelemektir. Ayrıca Türkiye’de kukla tasarımı, yapım ve oynatım tekniklerini geliştirmek ve tanıtım çalışmaları ile gelecek nesillere aktarmak çalışmanın amaçları arasında yer almaktadır.
ALINTI
Önceokulöncesi alanında lider ve öncü tek site...
sağolun hocam 2. sınıfa giden kuzenimin ödeviydi çok teşekkürler