Alman kökenli Amerikalı psikanalizcidir. Psikanaliz alanındaki kültürcülük akımının temsilcilerinden biri olup çalışmaları özellikle ergenlik dönemi ile ilgilidir.
- Childhood and Society
- Young Man Luther
- Insight and Responsabilitity
- Identity:Youth and Crisis
- Vital Involvement in old age
gibi çalışmaları mevcuttur.
Erik Homburger Erikson 15-Haziran-1902 yılında Almanya Karlsruhe'de doğdu ve 1994 yılında öldü. Babası protestan, annesi yahudi idi. Babası ve annesi o doğmadan önce ayrılmıştı. O doğduğu zaman annesi Almanya'daki arkadaşlarını ziyaret ediyordu. Annesi Almanya'da kaldı ve bir kaç yıl sonrada çocuğunun doktoru ile evlendi. Yahudi doktor Theodor Homburger genç Erik'i evinde oldukça iyi büyüttü. Uzun boylu sarışın genç büyüme çağı boyunca kendisini babasının yahudi çevresi ve yahudi okullarında buldu.
Erikson daha sonra Karlsruhe'deki Humanistische Gymnasium'a katıldı ve orada yunanca, latince, filozofi ve ilim tahsili yaptı. 18 yaşına kadarda Amerikan kolejindeki eğitimini tamamladı. En önemli merakı ilim dalları idi. Hiç bir zaman düzenli çalışma alışkanlıklarını kaybetmedi. Bu eğitimlerinin ardından bir süre üniversiteye gitmek yerine sayfiye yerlerini gezdi, bu arada bolca okuma fırsatı buldu. Birkaç yıl sonra evine geri döndü ve yeniden çalışmaya başladı. Önce Karlsruhe'de daha sonrada Münich'te çalışmalarını yürüttü.
21 yaşlarında iken Erikson Floransa'da yaşamaya başladı. ve çalışmalarını gayri resmi olarak devam etti. Orada yakın arkadaşı olan Peter Blos bir yazar olup aynı zamanda ileride Amerika'nın meşhur çocuk psikiyatrislerinden biri olacaktı
24-25 yaşlarında karlsruhe'ye geri döndü. Fakat Peter Blos onu Viyana'ya çağırdı. Kendisi orada lisan ve ilim öğretiyordu. Yıl 1927 olup Sigmund Freund 71 yaşında idi ve Amerikalı arkadaşı Dorothy Burlingham ile beraber çocuklar için psikanalitik yaklaşıma başlamıştı. Erikson'da Blos'a katıldı.
Daha sonra Erikson hem çocuklar için öğretmenlik yaptı hem de Viyana Psikanalitik Enstütüsü'nde analist olarak çalıştı. Anna Freud ile beraber tedavilerde bulundu. Çocukların tedavi ve eğitimlerinde psikanalitik yaklaşım o zaman en radikal düşünce idi.
Erikson Viyana'da 25-31 yaşları arasında 1933 yılına kadar 6 yıl kaldı. Bu süre zarfında mesleğinde çıraklıktan ustalığa geçiş dönemini yaşadı. Çocukların analizinde ustalık kazandı. Çocukların oyunlarına çalışarak psikanaliz hakkında yeni bilgiler edindi. Anna Freund ve Heinz Hartman ile ilişkilerini şekillendirdi ve Viyana yılları boyunca Freund ile pek çok konuda aynı fikri paylaştı. Gene burada karısı Joan Serson ile tanıştı. Serson o sırada sosyoloji mastırı yapan Amerikalı bir bayandı. Ayrıca modern dans ve psikanaliz konusuyla ilgileniyordu. Daha sonra karısı Burlingham Fakültesi'ne İngilizce öğretmeni olarak katıldı. Bütün yaşamı boyunca Erikson'a çalışmalarında destek oldu.
1933 yılında Viyana Psikanaliz Enstitüsü'nden mezun olan Erikson Avrupa'da çıkan kargaşalıklardan kurtulabilmek amacıyla Boston'a göç etti. Harward Tıp Okulu'nda çalışmaya başladı. Burada Henry Murray ile beraber kişilik gruplarını incelemeye başladı. Bu incelemeler daha sonra Erikson'un Sigmund Freund, Martin Luther ve Gandhi üzerindeki araştırmalarında yardımcı olacaktı. Daha sonra Erikson Amerika'da çeşitli yerlerde çalıştı.
İkinci Dünya Savaşı boyunca Alman gençliğinin psikososyal dinamiği ve liderleri Adolf Hitler'i inceledi.
Childhood And Society adlı kitabını orta yaş dönemine geçtiği 42-46 yaşları arasında yazdı ve 1950 yılında da yayınladı. Karl Abraham ve Sigmund Freund'un psikoseksüel gelişmelerinde olduğu gibi Erikson'un bakışı gelişme üzerineydi. Ve daha çok ego gelişmesi çocukluk ve adölesan döneminde ortaya çıkıyordu. Bu yönüyle Abraham ve Freund'un kavramlarına benzemiyordu.
Çalışmalarını Hartman'ın izinde sürdüren Erik Erikson Freund'un psikanalitik gelişim kuramını çekirdek ailenin sınırları dışındaki toplumsal dünyaya çıkarmıştı. Çocuğun gelişimini erginlik sonrasında da inceleyerek psikanalitik gelişim kuramını zenginleştirmiş ve kişiliğin çocukluğun ilk dönemlerinde belirdiği görüşünü reddetmiştir. Erikson'a göre "eğer her şey çocukluk dönemiyle açıklanırsa, o zaman her şey bir başkasının kusuru olarak değerlendirilir ve insanın kendi sorumluluğunu üstlenme gücüne duyulan güvende azımsanmış olur!"
Erikson'un " İnsanın Sekiz Evresi" başlığı ile geliştirdiği dönemler kuramı, normal ve anormal kişilik gelişmesini açıklamaktadır. Ancak, Erikson'u anlayabilmek için, ortaya koyduğu temel kavramları bilmek gerekir. Bunlar:
Aşamalı oluşum ilkesi (epigenetik principle) Buna göre gelişen organizmanın bir taban planı vardır. Organizmanın parçaları bu taban plana göre belli bir zaman ve sıraya göre gelişir. Her parça embriyolojide olduğu gibi uygun zaman içinde gelişir ve işlev gören bir bütün ortaya çıkar Her dönem kendisinden sonra gelen dönem için bir basamak oluşturur ve bir dönem önceki dönemlerin etkisi ile biçimlenir. Önceki dönem sonraki dönemlerde gelişecek olan çekirdek özellikleri içinde taşır. Böylece kişilik gelişmesi, yaşamın ilk günlerinden başlayarak birbiri üzerine binen ve birbirini hazırlayan basamaklardan ilerleyerek oluşur. Aşamalı oluşum ilkesine göre, her dönemin kendisine özgü gereksinimleri, tamamlanacak görevleri, çözülecek sorunları, duyarlı yönleri ve özgül bunalımı(crisis) vardır. Normal kişilik gelişmesi bu gereksinimlerin karşılanması, sorunların çözülmesi, görevlerin uygun zamanda tamamlanması, bunalımın atlatılması ile gerçekleşir.
Organ işlev-biçimi(organ mode):Erikson'a göre, belli bir dönemin ağırlık noktası olan bölgeye ilişkin temel işlevler bütün organizmaya yayılarak organizmada egemen bir işlev biçim oluşturur. Örneğin: Oral dönemde ağız bölgesinin temel işlevi içe almadır (incorporation). Ancak bu dönemde organizma bütün yüzeyi, bütün duyu organları ile de bu işlevi kullanmaktadır. Yani yalnız ağız aracılığı ile değil, bütün duyu yolları ile dışarıdan gelen "uyaran besilerini" (stimulus nutriment) içe alarak beslenir. Önemli olan yalnızca ağız bölgesinin işlevi değildir. Ağız bölgesine özgü bir işlev olan ve bu bölgeden kaynaklanan içe-alma eyleminin tüm organizmaya yayılması ile genel bir davranış biçimi oluşmaktadır.
Toplumsal işlev-örüntü(social modality) Her dönemin kendine özgü organ işlev biçimi toplumsal çevre ile sürekli etkileşim içindedir. Örneğin, oral döneme özgü içe-alma işlevi dışarıdan verilen besi ve uyarıları organizmanın içine aktarır. Çaresiz ve bağımlı olan bebek, ancak çevrenin kendisine vermesi ile yaşayabilir. Yani burada alıcı bir organizma ile verici bir çevre karşılıklı bir ilişki içerisindedir. Bebeğin çaresizliği ve bağımlılığı yanı sıra içe-alabilme yetisi, çevrenin de vericiliğini sağlar. Çocuk belli toplumsal yöntemlere uygun olarak kendisine verilen besileri ve uyaranları kendi içine alarak sindirirken, en yalın anlamda toplumsal bir alış veriş içine girmekte: başkalarından verileni alma-alabilme uğraşarak alma-alabilme ve giderekte verme, verebilme yetilerini kazanmaktadır. İçe-alma (incorporation) bir organ işlevi biçimi (organ mode), alma ve verme ise toplumsal bir işlev-örüntü (social modality) dür. İçe alma işlev-biçimi organizmada yaygın bir psikobiyolojik eğilim; almak ya da vermekte toplumsal alışveriş anlamı taşıyan bir benlik yetisidir.
Ruhsal-toplumsal Dönemler(psycho-social stages) Erikson organ işlev biçimlerinin ve toplumsal etkileşmelerle oluşan işlev örüntülerinin gelişmeleri ile her dönemde benliğin özel bir bunalımdan (crisis) geçerek, o döneme özgü benlik sorununu çözdüğünü, bir gelişmeyi tamamladığını ve özel bir benlik öğesinin temel taşını kazandığını tanımlar. Her dönem birbirine karşıt iki temel öğe ile adlandırılır. Örneğin dürtüsel açıdan "oral" adını alan ilk dönem ruhsal-toplumsal açıdan "temel güvene karşı -temel güvensizlik " dönemi adını alır. Buna göre bu evrede, sağlam çocuğun kazandığı ilk benlik gücü "temel güven duygusu" (sense of basıc trust) dur. Ama bireyde ne denli güven duygusu olursa olsun, bir "temel güvensizlik duygusunun" (sense of basic mistrust) çekirdeği de karşıt bir öğe olarak bulunur. Önemli olan aradaki dengenin olumlu öğe doğrultusunda gelişmesidir. Aşırı güvensizlik yönünde gelişme ağır ruhsal bozuklukların kaynağı olabilir.
Erikson,"İnsanın Sekiz Evresi"ni benlik gelişiminin aşamaları olarak tanımlamıştır. Her evrede benlik, belli bir takım gelişmeleri tamamlamakta; sorunları çözmekte ve evreye-özgü bir psikososyal bunalımı (psychosocial crisis) atlatmaktadır. Evrelerin adı, benliğin o evrede geçirdiği özgül psikososyal bunalıma verilen addır.
Erikson, her evrede benliğin karşılaştığı bir olumlu benlik öğesi, bir de bunun karşıtını belirtmiştir. Temel güvenin karşıtı temel güvensizliktir. Bu evreye özgü psikososyal bunalım temel güven ve güvensizlik arasında bir dengenin kurulabilmesi ile ilgilidir. Öyleyse ilk evre "Temel güvensizliğe karşı Temel güven " adını almaktadır.