"Eğitimde ciddi arayışlar var. Olması da gerekiyor. Ama öyle ya da böyle bir adım atıldığında da kıyametler kopuyor. "
Bakan Dinçer, artık ne yapsa, öküzün altında buzağı aranıyor. Oysa biraz sabırlı olmakta yarar var. Eğer iddia edildiği gibi, gizli bir gündemi varsa, zaten yakında ortaya çıkar. Ama eğer yoksa, cesareti kırılmış olur ki, işte en vahim durum o olur...
Milli Eğitim Bakanlığı, siyasetçi harcama makamı. Gelen gidiyor. Gitmekle de kalmıyor, başta morali olmak üzere, düzeni altüst oluyor...
Dinçer, akademik kökenli bir bakan. Hâlâ siyasetçi olamadı. Bu yüzden de, bir siyasetçi gibi değil,akademisyen gibi davranıyor. Söylenmesi gerekenleri, hiç evirip çevirmeden ‘dan’ diye paylaşıyor. Bu da hem kendisini yoruyor hem de muhataplarını.
Proje ertelenebilir mi?
Aceleci çünkü çok zaman kaybedildi. Hatalar yapıyor çünkü konulara daha tam olarak vakıf olamadı. Kızgın çünkü yapmak istedikleri ile kamuoyunun algılaması neredeyse taban tabana zıt...
Umarız karşılıklı bu yanlış anlama maratonu bir an önce sona erer ve bu enerji, asıl yapılması gerekenlere harcanır...
4+4+4’ün geleceği konusunda farklı senaryolar var. Resmen açıklanmadıkça, sizlerle paylaşmak istemiyoruz. Çünkü kafalar zaten yeterince karışık. Daha fazla karıştırmanın da bir âlemi yok. Ama cevap bekleyen çok soru var. İşte o sorunların dile getirildiği yüzlerce mektuptan birisi:
“Okul öncesi öğretmen ve öğrencileri olarak, son eğitim yasasından sonra ortada kalmış vaziyetteyiz.
60-72 ayı kapsayan büyük öğrenci grubumuz, elimizden alınmaya çalışıyor.
Öncelikle, 60-72 ay grubundaki öğrencilerimiz için çok kaygılıyız.
Bu çocuklar içerisinde 60 ayı gelmiş, hatta geçiyor olmasına rağmen okul öncesi eğitim almamış olanlar mevcut.
Ayrıca okul öncesi eğitim alan çocuklarımız içerisinde, becerileri, yaşıtlarının çok gerisinde olanlar var.
Ve bu farklılıkları en aza indirgeyen okul öncesi eğitimdir.
Ülkemiz çocuklarının büyük bölümü, hâlâ okul öncesi eğitim almıyor. Durum böyleyken, Sayın Bakan şimdi, 48-60 aylık çocukların yüzde 100 okullaşmasından bahsediyor. Aslına bakarsanız güzel bir düşünce. Ancak 60-72 ayda sağlayamadığımız yüzde 100 okullaşmayı, 48-60 ay grubunda sağlayabileceğimiz düşüncesi açıkçası bize pek gerçekçi gelmemektedir.
Endişeliyiz!
Bugün bile alan taraması yaptığımızda veli ”Çocuğum küçük seneye düşünüyoruz” ifadesini kullanıyor. Biz okul öncesi öğretmenleri olarak, şu anki okullaşmayı da göz önünde bulunduracak olursak bu ay grubu çocuklarında sınıflarımızda öğrenci bulabileceğimizi düşünmüyoruz.
Sınıflarımıza öğrenci bulamadığımız takdirde sınıflarımızın kapanmasından ve haliyle norm fazlası durumuna düşüp farklı okullara sevk edilmekten endişeliyiz.
Bunun yanı sıra son yıllarda okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak açısından çok büyük girişimlerde bulunuldu. Bu girişimlerden biri de fakültelerdeki okul öncesi öğretmenliği kontenjanlarını yükseltmek oldu. 3 yıl içerisinde okul öncesi öğretmenliği programından mezun olanlar ihtiyaç fazlası haline geldi.
Açıklamak gerekirse; branş açığı 13 bin dolaylarında, 2011 KPSS’ye giren okul öncesi öğretmeni aday sayısı 15 bin 81, verilen kadro ise 2 bin 798 kişi...
Hiç hesapta olmayan bir sistem ortaya getiriliyor yasalaşması için var güçleri ile çalışıyorlar ancak 13 bin hatta daha fazlası öğretmen adayını hiç düşünmeden mağdur ediyorlar.
Peki, bizler ne olacağız? Atama bekleyen 13 bin kişi ne olacak bununla ilgili neden en ufak bir açıklama dahi yok? Bakan Bey bir televizyon programında, ilköğretim içindeki anasınıflarını kaldırıp, onların yerine anaokulu yapacağız dedi. Okul öncesi eğitimin yaygınlaşmasını sağlayan ilköğretim anasınıflarıdır, anaokullarından çok daha fazla anasınıfı vardır. Anasınıflarında görev alan binlerce öğretmen, yer sıkıntısı nedeniyle temeli dahi atılamayan hangi anaokuluna nakledilecektir? Umuyoruz, bu sorularımızı cevaplandırabilecek yetkili bir kişi bulabiliriz...”
Özetin özeti: Öğretmenlerin bile bu konuda kafası karmakarışıksa, gerisini artık siz düşünün!..
[email protected] [email protected]