Milli Eğitim Bakanı Dinçer, 66 ayını dolduran çocuklarını, okula göndermeyen velilerden hesap soracaklarını açıkladı. Kimileri bunu, aba altından sopa gösterme şeklinde algıladı.
Oysa verilecek olan ceza, sadece para. O da atla deve değil. Zaten bugüne kadar uygulandığını gören de, duyan da yok. Tıpkı kapalı mekânda sigara içenlere verilen ceza gibi. Batılı ülkelerin çoğunda, okul çağındaki çocuğunu okula göndermeyen verilen cezalar, bizdeki ile kıyaslanmayacak oranda ciddi. İşin ucunda hapis de var, velayetin anne-babaların elinden alınması da.
Bu yüzden Bakan Dinçer’in hesap sorması, sadece bir iyi niyet gösterisi, yoksa dayatma değil. Ama eğer dayatma haline getirirse, işte o zaman velilere de, hesap sorma hakkı doğar.
Örneğin, öğretmen konusunda, örneğin sınıfların kalabalıklığı konusunda, örneğin ders kitapları ve müfredat konusunda.
Ayrıca hele bir de okul öncesi ile ilköğretim bir birine karıştırılırsa!..
Veliler neden tedirgin?
Bu yıl okula başlama çağında olan veliler tedirgin, hem de çok tedirginler. Kafalarında onlarca soru var. Ama muhatap bulamıyorlar. Bu yüzden de kafaları karma karışık. İşte bu yönde gelen yüzlerce mailden birisi: “MEB in 09/05/2012 tarih ve 2012/20 sayılı genelgesi ile eylül ayında 66 ay ve üzeri çocuklarımız zorunlu olarak okula başlamak zorunda bırakılıyor. Nisan ayına kadar 4+4+4 sistemi yokken, 2007 doğumlular, 2013-2014 öğretim yılında 1. sınıfa başlaması gerekirken, ani bir kararla, 2007 yılı ocak, şubat, mart ayı doğumlu öğrenciler, 1. sınıfa başlamak zorunda kalıyorlar.
En önemlisi de, okul öncesi eğitim almadan, 2005 ve 2006 yılı doğumlu (72-84 ay) ve okul öncesi eğitim (anasınıfı) almış öğrencilerle, aynı müfredatta, aynı sınıfta eğitim almak zorunda bırakılıyor...
MEB yetkilileri, bu konuda çok ilgisiz. Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün okula başlama yaşı ile ilgilenen bölümünün 0 312 413 15 85 no’lu telefonu, uzun aramalardan sonra cevap veriyor. ‘Ne yapalım kardeşim sen de anasınıfına gönderseydin, yasa çıktı artık, buna uymak zorundasınız’ diyebiliyor. Bu arkadaş, Eylül 2011 de, 55 aylık olan oğlumun okulöncesi kurumunda 6 yaş değil 5 yaş grubu eğitimi alacağını dahi bilmiyor.
Diğer yanda MEB bakanı kayıt yaptırmayana günlük 15 TL para cezası var diyor...
Ne yapalım şimdi benim param var ayda 450 TL veririm olur biter mi diyelim...
Ya parası olmayanlar?..
Diğer yanda temel eğitim genel müdiresi açıklama yapıyor. Okul yaşını 3 ay öne çektik, 69 aydan, 66 aya düşürdük, bu da halledilebilinir, tüm toplumun talebini aldık, sivil toplum kuruluşlarını dinledik, şeklinde açıklama yapıyor.
3 ay öne çekilince, 330 bin öğrenci demek, hangisinin velisine sordular?..
Okula başlatmak ister misin? Öğrencin okula hazır mı? Okul öncesi eğitim aldı mı?
2005 ve 2006 doğumlularla aynı sınıfta olmasını ister misin?..
Evet kime sordular? Neden benim hiç haberim olmadı?
Bu işin uzmanı pedagog ve eğitimciler, 72 aydan önce 1. sınıf olmamalı derken, acaba kim 66 ay sonrasının eğitimde başarılı olacağını iddia etti?
Acaba insan kendi evladı olmayınca bu kadar rahat mı karar veriyor?
Yoksa biz kendi evladımız diye mi bu kadar kaygılıyız?..
Bildiğim en doğru şey, 67 aylık çocuğumu, her koşulda seneye, 1. sınıfa göndermeyeceğim...
O benim umudum, o benim geleceğim, o benim canım...
İnşallah MEB çıkaracağı yeni bir yönetmelikle, 2007 doğumlu öğrencilere, 1 yıl erteleme hakkı verir ve biz de öğrencilerimizi anasınıfına göndeririz...”
Dayatma olmamalı
Milli Eğitim’de temel kararlar alınırken, hep kayıp kuşaklar oluyor. Katsayılarda da bu böyle olmadı mı? Şimdi yine aynı şekilde maç ortasında kurallar değişiyor ve ani bir karar alınarak, herkesin buna uyması isteniyor. Oysa doğru olan isteğe bağlı olması, daha da önemlisi hazır olanların okula başlatılmaları.
Ama bu konuda alınacak en doğru karar, söz konusu 66 aylık kararın, mevcut çocuklara değil, bu yıldan itibaren doğanlara uygulaması. Böylece, önümüzdeki süreçte, hem eksikler giderilir hem de herkes önünü görür...
Özetin özeti: Deneme yanılma dönemi, ilk çağlarda kaldı. Ama Bilişim Çağı’nın yaşandığı günümüzde, biz hâlâ bu yöntemden vazgeçmedik!..