Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yılmaz'ın yaptığı bir araştırma, öğrencilerin annelerinin yüzde 49,7'sinin, babalarının ise yüzde 39,5'inin hiç kitap okumadığını ortaya koydu. Anne-babaların büyük bölümü ne çocuklarına hediye olarak kitap tercih ediyor ne de çocuğunu kitapçıya götürüyor.
Ankara'daki 8 merkez ilçede okuyan ilköğretim 5. sınıf öğrencilerinin ''okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarında ebeveynlerinin duyarlılıkları''nı araştıran Prof. Dr. Yılmaz, bunun için 344 öğrenciye anket çalışması uyguladı.
Anket sonuçları, ebeveynlerin çocukları için okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıkları konusunda iyi birer model olamadığını ortaya koydu.
Araştırma sonuçlarına göre, çocukların ebeveynleri çoğunlukla ilk ve ortaöğretim mezunu. Ebeveynlerden annelerin sadece yüzde 14,8'i üniversite mezunu iken bu oran babalarda yüzde 27,6'ya yükseliyor. Anket kapsamında yer alan ebeveynlerden annelerin yüzde 76,7'si ev kadını iken babaların yüzde 29,7'si memur, yüzde 28,8'i işçi olarak çalışıyor. Öğrencilerinin ebeveynlerinin çoğunluğu 31-40 yaş grubu ve orta gelir düzeyine sahip kişilerden oluşuyor.
-Öğrencilerin yüzde 71,7'si okumuyor-
Anket yanıtlarına göre, öğrencilerin yüzde 71,7'si ya hiç kitap okumuyor ya da ''2 ayda bir kitap veya daha az'' okuyor. Okuma alışkanlığına sahip öğrencilerin oranı ise yüzde 6,8.
Öğrencilerin yüzde 70,3'ünün evinde ders kitapları dışında bir kitaplık bulunmuyor.
Annelerin yüzde 49,7'sinin, babaların yüzde 39,5'inin kitap okumadığının görüldüğü araştırmada, ebeveynlerin üçte ikisinden fazlasının da çocuğuna okul öncesi dönemde kitap okumadığı ortaya çıktı.
Rakamlara göre, anne-babaların büyük bölümü ne çocuklarına hediye olarak kitap tercih ediyor ne de çocuğunu kitapçıya götürüyor. Annelerin yüzde 78,8'i, babaların ise yüzde 70,9'u şimdiye kadar çocuğunu hiç kitapçıya götürmemiş.
Ebeveynin, çocuğunun kitap okumasına tepkisinin ne olduğuna yönelik soruya verilen yanıt ise annelerin yüzde 67,5'i, babaların yüzde 59'unun bu konuya tepkisiz kaldığı yönünde.
-Öğrenciler kütüphaneye de gitmiyor-
Çocukların kitap okumasına ilişkin ebeveynlerinin yüzde 66,6'sının ''hiç bir şey demedikleri'', yüzde 4,7'sinin ''kitap okumak yerine ders çalış dedikleri'', buna karşın sadece yüzde 28,8'inin ''aferin dedikleri'' ankette, ebeveynlerin kitap okuma alışkanlıklarına da yer veriliyor. Buna göre, annelerin yüzde 49,7, babaların ise yüzde 39,5'i hiç kitap okumuyor.
Elde edilen verilere göre, öğrencilerin yüzde 69,2'si kütüphaneye ödev için gidiyor. Öğrencilerin sadece yaklaşık dörtte biri ödünç kitap alma, boş vakitlerini değerlendirmek gibi daha anlamlı amaçlarla kütüphane kullanıyor. Araştırmadan çıkan bir diğer sonuç da ebeveynlerin çocuğunu kütüphaneye götürmediklerini gösteriyor. Annelerin yüzde 84'ü, babaların da yüzde 90,1'i çocuklarını hiç kütüphaneye götürmüyor.
-''Anneler öncelikle bilinçlendirilmeli''-
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yılmaz, okumayan ve kütüphaneye gitmeyen anne ve babaların okuyan ve kütüphane kullanan çocuklara sahip olma olasılıklarının yüksek olamayacağını belirtti.
Bir çocuğun okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarını kazanıp geliştirmesinde birçok bireysel ve toplumsal etkenin rol oynadığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, ailenin ise bunlar arasında en temel etken olduğunu vurguladı. Ebeveynlerin çocukları için güçlü modeller olduğunu anlatan Prof. Yılmaz, ''Çocuklar doğal olarak ebeveynlerini genelde taklit etmektedirler. Bu nedenle, ebeveynler kitap okuyarak ve kütüphaneye giderek çocuklarına bu konuda da olumlu modellik yapmalıdırlar'' dedi.
Bu nedenle, kütüphanelerin bu konuda çocukların yanı sıra ağırlıkla ebeveynlere yönelmesinin daha uygun olacağını söyleyen Bülent Yılmaz, ''Özellikle annelerin ilgili konuda öncelikle bilinçlendirilmeleri bu araştırmada belirlenen olumsuzluğun giderilmesine ciddi katkılarda bulunacaktır'' diye konuştu.
Ulusal eğitim sisteminde hedeflenmesi gereken okuma alışkanlığı sıklığının ''ayda 2 ve daha fazla kitap okuma'' olduğu, bunun da ''güçlü okuma alışkanlığı'' anlamına geldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Yılmaz, hiç kitap okumayan ve ''2 ayda bir kitap ya da daha az'' okuyan öğrencilerin oranının yüzde 71,7 olduğunu, bunun okuma alışkanlığı konusunda öğrenciler açısından ciddi bir soruna işaret ettiğini anlattı.
Çocukların doğdukları andan itibaren sürekli görebilecekleri ve kullanabilecekleri bir kitaplığın, çocuk için ruhsal ve davranışsal etkenlerden birisi anlamına geldiğinin altını çizen Prof. Dr. Yılmaz, ''Öğrencilerin üçte ikisinden fazlasının evinde bir kitaplığın olmaması ruhsal ve davranışsal güdülenme açısından öğrenciler için olumsuz bir durum iken ebeveynler açısından da bu konuda bir bilinçsizlik ve duyarsızlığın göstergesi anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır'' şeklinde konuştu.
Okul öncesi dönemde okuma anlamında çocuk ile kitap ilişkisini ebeveynin sağlaması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Yılmaz, çocuk kitap ile ne kadar erken dönemde tanıştırılırsa, bunun, çocuğun okuma alışkanlığı açısından önemli bir avantaj olacağını dile getirdi.
Çocuklarının kitap okuma alışkanlığına tepkisiz kalan ebeveynlerin oranının yüzde 70 olduğunu vurgulayan Bülent Yılmaz, bu sonucun da ciddi bir olumsuzluk olarak değerlendirilebileceğini söyledi.
Öğrencilerin kütüphane kullanma alışkanlıkları konusunda da bir nitelik sorunu göründüğünün altını çizen Prof. Dr. Yılmaz, şunları kaydetti:
''Öğrencilerin yüzde 69,2'si kütüphaneye ödev için gitmektedir. Öğrencilerin sadece yaklaşık dörtte biri ödünç kitap alma, boş vakitlerini değerlendirmek gibi daha anlamlı amaçlarla kütüphane kullanmaktadır. Kuşkusuz, ödev yapmak amacıyla kullanım da belirli ölçüde anlam taşımaktadır. Ancak bu amaç kalıcı bir kullanım alışkanlığı yaratmada tercih edilir bir seçenek olarak görülmemektedir. Çünkü öğrenci kısa süreli bir zorunluluktan dolayı kütüphaneye gelmekte, bu zorunluluk olmadığı ya da ortadan kalktığı zaman kütüphaneyi kullanmamaktadır.''
Prof. Dr. Yılmaz, araştırmanın ebeveynlerin çocukları için okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıkları konusunda iyi birer model olamadığını gösterdiğini günümüzde internet tehdidinin bu modellik gereğini daha da zorunlu kıldığını sözlerine ekledi.