Temel eğitimin 8 yıla çıkartılması tam bir macera oldu. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararın hayata geçmesi en az 20 yıl aldı. Tam karar verilip uygulamaya geçildiğinde de kesintili mi, kesintisiz mi tartışmaları başladı. "
28 Şubat’ın rüzgârıyla da kesintisiz karar alındı ve bir gecede on binlerce köy okulu kapandı. Oysa en ücra köşelere kadar okul götürmek için 80 yıl uğraştık!..
Şimdi ise yine bir uçtan öteki uca gidiliyor. Temel eğitimin süresinden çok yine kesintili mi, kesintisiz mi olacağı tartışılıyor. 28 Şubat sürecindeki irade kesintisiz istiyordu, kesintisiz oldu. Şimdiki irade ise kesintili istiyor, muhtemelen de kesintisiz olacak!
Peki, 8 yılın bir muhasebesi yapıldı mı? Hatalarıyla, sevaplarıyla değerlendirmesi gerçekleşti mi? En önemlisi de yüzde 100 okullaşma sağlanabildi mi?..
Bütün bunlar sorgulanmadan yine gözü kapalı bir şekilde 12 yıla yönelmek maceradan başka bir şey değil. Eğer akıl ve mantık çerçevesinde hareket ediliyor olunsaydı, öncelikle okul öncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamına alınırdı. Çünkü eğitim kademeleri içerisinde en önemli kademe, okul öncesi dönem. Eğitim aşkı da, kişilik şekillenmesi de o dönemde oluşuyor ya da köreliyor. Bunu gerçekleştirmeden zorunlu eğitim kapsamını, 12 yıla çıkartsanız ne olur, çıkartmasanız ne olur!..
Altyapı hazır mı?
8 yıla geçişte, yapılan en büyük hatalardan birisi, fiziki altyapının dikkate alınmamasıydı. Köy okulları kapatılıp, taşımalı eğitime ve yatılı bölge okulları sistemine geçildi ama sonuç tabiri caizse felaket oldu. Şu an için, fiziki altyapı yine ciddi bir sorun. Tüm yapılanma 8 yıllık kesintisiz eğitime göre şekillendiği için 4 artı 4 artı 4’lük sistem, hangi fiziki ortamda gerçekleşecek? Köy okulları yeniden mi açılacak? Yoksa okullar ortadan ikiye mi ayrılacak? Daha da önemlisi bu sistem ne kadar kalıcı olacak?..
Pilot uygulama şart
Ak Parti’nin eğitime kafa yorması güzel bir şey. Hazır bu moda girmişken, eğitimin diğer temel sorunlarına yönelik yasa tasarıları da hazırlasalar ne güzel olur. Örneğin giriş sınavları, işsizlik, üniversitelerin yeniden yapılanması, yabancı dil, öğretmen yetiştirme, tam gün eğitim ve temel eğitimdeki firelere yönelik. Yani okulda olması gereken çocuklar, niye sokakta?..
Ak Parti’nin eğitimle ilgilenmesine bazıları karşı çıkabilir, arka bahçe yaratma sevdalarına yönelik senaryolar yazabilirler ve o onların görüşü olur, saygı duyarız. Ama benim penceremden bakıldığında, partinin bir eğitim politikasının olması, iktidarın da bir eğitim politikası olması anlamına gelebilir.
10 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde 4 bakan değişti, 4’ü de bir birinin yaptığını bir kenara itip, her şeye sil baştan yeniden başladı. Eğer ortada ciddi bir parti politikası olsaydı, bu böyle olmazdı ve 10 yılda ekonomide, sağlıkta, ulaşımda, dış politikada ve daha birçok alanda olduğu gibi yol alınırdı...
Kararlılık gösterilecek mi?
Milli Eğitim Bakanlığı proje üzerine proje üretiyor. Ve her biri, bir bakanın, bakanlık süresine sığmayacak kadar kapsamlı. Daha da önemlisi ortaya atılan her yeni proje, diğerinin başarılı olma yüzdesini azaltıyor. Çünkü dikkat dağılması oluyor. Çünkü önem sırası sürekli değişiyor. Örneğin MEB için bu yıl öncelikli proje hangisi olacak?
FATİH mi, 12 yıl mı, serbest kıyafet mi, bayramlar mı, müfredat programı mı, mesleki eğitimin yeniden yapılandırılması mı yoksa öğretmen yetiştirme sisteminin yeniden düzenlenmesi mi?
Bunlardan sadece ve sadece birisi, ciddi olarak ele alınıp sonuca ulaşsa, o bakan tarihe geçer. Ama her gelen bakan bizi öylesine “proje manyağı“ yapıyor ki, aklımızın daha da karışmasının ötesinde bir işe yaramıyor...
Oysa ortaya atılan projelerin hepsi de çok önemli. Keşke hepsi başarıya ulaşsa da, kaybolan zaman telafi edilebilse. Ama zor hem de çok zor. Bunun Bakan Dinçer’le ya da iktidarla hiç alakası yok. MEB yorgun, hem de çok yorgun. Üstelik şimdi bir de, hiç olmadığı kadar moralsiz. İşte bu yüzden ne kadar iyi niyet, ne kadar siyasi destek ve ne kadar samimi çaba olursa olsun, sürprizlere açık olmak gerekir...
Milli Eğitim’de artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini isteyenlerin en başında biz geliyoruz. Ama öylesine hayal kırıklıkları yaşadık ki artık yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Her proje için sınırsız desteğe ve başarıya ulaşanı canı gönülden alkışlamaya hazırız...
Özetin özeti: Ne olur artık eğitimde yüzler gülsün!..
Abbas GÜÇLÜ