Her ailedeki çocuk risk altında
Sanmayın ki babaları zengin diye, evleri lüks diye o çocuklar diğerlerinden daha az risk altında. Herkesin risk faktörü farklı...
TBMM - TBMM Kayıp Çocuklar Araştırma Komisyonu Başkanı Halide İncekara, her ailedeki çocuğun farklı da olsa risk altında olduğunu belirtti.
İncekara, ''Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Uluslararası Sempozyumu''nda yaptığı konuşmada, çocukların korumasız ve masum olduklarını vurguladı.
''Tatile giderken evdeki çiçekleri için komşusuna vitamin bırakan ailelerin aynı hassasiyeti çocuklar için gösterip göstermediği'' sorusunu yönelten İncekara, çağımızda büyükler için bile zor olan güvenliğin çocuklar için daha da zor olduğuna işaret etti.
Halide İncekara, ''Çorabını bile çekemeyenlere çocuğu teslim edip, ehliyet vermeden araba kullandırdığınız insanlara sen bu 9 çocuğu nasıl yaptın diye soran olmazsa, buna nasıl bakacaksın diye soran olmazsa çocuklarımızın hem bedenen hem de ruhen kaybolmasına seyirci kalırız'' diye konuştu.
Çocuk dostu şehirler, valiler, kaymakamlar olmaması durumunda çocuk dostu okullar olamayacağını vurgulayan İncekara, Emniyetin çocuk dünyasında çok rol alması taraftarı olmadığını ifade etti.
İncekara, ''Milli Eğitimin, SHÇEK'in rolünü üstlenmiş durumdalar. Bu arkadaşlar eğitimci olarak yetiştirilmedi ki. Ama biz onlara öyle bir rol verdik ki her canımızın sıkıldığı yerde onları görmek istiyoruz'' dedi.
''Uşak'ta kuyuda bulunan Umut ile ilgili kusur kimindi?'' diye soran İncekara, birilerinin kusurlu oldukları için bir şehirden başka şehre atandığını ifade etti.
İncekara, ''Yani sen ihmal ettin, beceremedin kardeşim, git de bir de öbür tarafı beter yap. Olmaz bu...'' diye konuştu.
''ÇOCUKLAR SEVGİSİZLİĞE KARŞI KORUMASIZ''
Çocuk dostu şehirler istediğini belirten İncekara, ''Mesala öğle yemeğini yatılı ilköğretim okulunda yiyen valiler, bazı akşam yemeklerini SHÇEK'te yiyen kaymakamlar, hafta sonlarını çocuk parklarında geçiren valiler ve kaymakamlar istiyorum. Eğer onlar güvenli şehirler oluşturmazsa güvenli okullarınız oluşamaz'' dedi.
İncekara, çocukların çok korumasız olduklarını vurgulayarak, ''Sadece sokaktaki simitçilerin sattığı uyuşturucuya karşı değil, sadece dayağa, tokada karşı değil, sevgisizliğe karşı da çok korumasız çocuklarımız. Ben, tarlada, sanayide çocuklar istemiyorum, doğru ama 20 kilo çanta taşıyan çocuklar da istemiyorum. Akşam ödevlerle boğuşan, annesi ve babası ile sohbet edemeyen çocuklar da istemiyorum. 38 tane dersin altında boğulmuş çocuklar istemiyorum, parklarda cıvıl cıvıl oynayan çocuklar istiyorum'' diye konuştu.
Öğretmenlerin eş durumu nedeniyle tayin olduğu ilde ihtiyaç nedeniyle başka branşta derse girmesini eleştiren İncekara, aile birliği kurumuna saygısının mutlak olduğunu ancak çocukların menfaatinin öncelikli olması gerektiğini söyledi.
İncekara, ''21. Asrın korkunç problemlerini önümüzde bulduk, ancak kafalarımız hala 18, 19. yüzyılın yöntemleri ile dolu. Ben de dahil çocuğumuza değişen dünyada nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Bizler de çaresiziz aslında. Onun için, YÖK'e buradan sesleniyorum: Çok hızlı bir şekilde rehber uzmanları yetiştirsin, bunun için üniversiteler kursun'' dedi.
''SAPIK ÖĞRETMENLER VAR''
Her ailedeki çocuğun risk altında olduğunu belirten İncekara, buna varlıklı ailelerin de dahil olduğuna işaret etti. İncekara, ''Sanmayın ki babaları zengin diye, evleri lüks diye o çocuklar diğerlerinden daha az risk altında. Herkesin risk faktörü farklı'' dedi.
Öğretmenlerin yüzde 98'nin pırıl pırıl olduğunu, canhıraş çalıştığını belirten İncekara, şu görüşleri dile getirdi:
''Ama çok da az olsa sapıkları, psikopatları, şizofrenleri var. Sistem bunları taramıyor. Hala öğretmen sınavını bilgiye dayalı yapıyoruz. Kesinlikle reddediyorum. Karakter tahlili, davranış biçimleri ölçülmeyen kişilerin çocukla muhatap olması engellenmelidir. Kaç matematik sorusu çözdüğü beni hiç ilgilendirmiyor. Çocuk sevmeyen birinin birkaç soruyu yaptığı için öğretmen olarak atanmasını içime sindiremiyorum. Hadi öğretmen olarak atadınız. Mutlaka yıl içinde taramasını yayıp davranış bozukluklarını tespit etmek lazım. Her okulda bir mikrop olsa bütün okulun düzenini bozuyor, bütün çocukların ruh halini bozuyor. Yaşanan olayları görüyorsunuz. Bu öğretmelerin geçmişlerinde de şiddetle bağlantıları var, çocuk tacizi ile bağlantıları var. Sistem mikrobunu dışarı atmıyor. Niye atmıyor? Çünkü, idari yargıda kendini savunuyor. Onun yargısı var ama benim çocuğumun yargısı yok. Onun için meslek taassubundan bir an önce kurtulmamız lazım, içimizdeki mikropları temizlemenin bir yolunu bulmamız lazım.''
ntvmsnbc