MEB’in 4+4+4 Genelgesi Eleştirilerimizi Haklı Çıkardı!
Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız’ın “MEB’in 4+4+4 Genelgesi Eleştirilerimizi Haklı Çıkardı!” başlıklı açıklama metnidir.
09.05.2012
Milli Eğitim Bakanlığı, 4+4+4 şeklinde ifade edilen düzenlemenin nasıl uygulamaya geçirileceğine dair bugün bir genelge yayınladı. MEB’in 4+4+4 uygulamasını gerek akademisyenlerin gerekse sendikaların görüşlerini almadan ve tartıştırmadan alelacele yasalaştırdığını ve şimdi de hayata geçirmek istediği genelgeden açıkça görülmektedir.
Okula Başlama Yaşında Hoşgörüden Zorunluluğa Geçildi!
Meclisten geçen yasada okula başlama yaşı 60 ay olarak ifade edilmiş ve gerek sendikamızın gerekse akademisyenler ve eğitim fakültelerinin tepkisini toplamıştı. Hiçbir pedagojik gerekçesi olmayan, çocukların bilişsel gelişimlerini göz ardı eden ve sadece okul öncesi eğitim tartışmalarına son verilmek için yapılan bu düzenleme sonrasında, çocuklarımızın hayatlarında telafi edilemeyecek olumsuz etkiler ortaya çıkacağını ısrarla belirtmiştik. Bunun sonrasında okula başlama yaşı, 60 ay ve 72 ay arasındaki çocuklar için velilerimizin tercihine bırakılacağı “sözlü ifade edilerek” yasalaştırıldı. MEB ise yayınladığı genelgede, velilere bırakılan tercih hakkının kısıtlandığını ve 66 ayı dolduran çocukların okula başlamasını zorunluluk haline geldiğini ifade ediyor. Genelgedeki ifadelere baktığımızda;
· 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı için, 30 Eylül 2012 tarihi itibariyle 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezî olarak yapılacaktır.
· 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamları sağlanacaktır. Diğer öğrenciler okul öncesi eğitime yönlendirilecektir.
· Okul öncesi eğitim için 30 Eylül 2012 tarihi itibariyle 37–66 ay arasındaki çocukların anaokulunda veya uygulama sınıflarında, 48-66 ay arasındaki çocukların ise anasınıflarında eğitim almaları sağlanacaktır.
60-66 ay arasındaki çocukların gelişimi yönünde hazır olup olmadığının belirlenmesi ailelere bırakılırken 66-72 ay arasındaki çocuklar, zorunlu olarak okula başlamış olacaklar. Üstelik genelgedeki “gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılan” ifadesiyle ciddi bir belirsizliği karşımıza çıkarmaktadır. Çocuğun gelişim yönünden hazır olmasından kastedilenin ne olduğu ve bunun eğitim bilimi açısından nasıl bir gerekçesi olduğu acilen cevaplanması gerekmektedir. Bunlara paralel olarak genelgede okul öncesi eğitime dair yapılan düzenleme ile 66 ayı dolduran çocukların okula başlaması zorunluluk haline getirilmiştir. Bu düzenleme, velilerimize söylenen “60 ay ya da 72 ay sonrasında çocuklarınızı okula gönderebilirsiniz, tercih velilerimizin” ifadelerinin yalandan ibaret olduğunu ortaya çıkarmıştır. Okula başlama yaşı, çocuğun bilişsel gelişimi göz ardı edilerek belirsizliğe terk edilecek kadar basit bir şey değildir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, çocukların okula başlamasında çocuğun bilişsel gelişimi gibi eğitim biliminin kriterleri uygulanmalıdır.
SBS’de Başarısız Olan Öğrenciler İşçileştirilmeye Zorlanarak Türkiye Avrupa’nın Güneydoğu Bölgesi De Türkiye’nin Çin’i olacak!
Bilindiği üzere eğitimin kademelendirilmesi yasasının önemli hedeflerinden birisi meslek liselerini daha cazip kılmak, çocuklarımızın işçileştirilmek ve onları ucuz iş gücü haline getirmekti. Genelgede ilk okunduğunda pek dikkat çekmeyen ancak eğitim sistemimizdeki dönüşümün bütünü göz önüne alındığında hayli önemli bir ifade bulunmaktadır.
· 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında 8. sınıfta okuyan öğrencilerden Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarına göre öğrenci alan ortaöğretim kurumlarından herhangi birine yerleşemeyen öğrenciler ile bu sınava katılmayan öğrencilerin tamamının tercihleri doğrultusunda ortaöğretim kurumlarına kayıt yapmaları sağlanacaktır.
Bu ifadeyi daha iyi analiz edebilmenin yolu Genel Liselerin Anadolu Liselerine dönüştürülmeye çalışıldığını hatırlamaktan geçmektedir. Yani, SBS’de başarısız olan ya da sınava girmeyen öğrencinin karşısına “tercih” diye çıkarılan, Meslek lisesine gitme zorunluluğu olacaktır. Çünkü Anadolu Liseleri SBS sonuçlarına göre öğrenci almaktadır. Mezun olan bir çocuğumuz, liselerin dönüşümü projesi tamamlandıktan, yani genel liseler Anadolu Liselerine dönüştürüldükten sonra, tek gidebileceği okul olarak karşısında Meslek Liselerini görecektir. Gerek torba yasada gerekse 4+4+4 yasasında yapılan düzenlemelerle, meslek lisesi öğrencileri üç kuruşa ve sadece iş kazası sigortası kapsamında çalışmaya zorlanacaktır.
Zorunlu Eğitim Diploma Almaya İndirgendi!
Devletin bir hizmeti vatandaşlarına zorunlu kılması, bu hizmetten herkesin eşitçe yararlanabilmesini, hizmetin de kamusal, parasız, bilimsel ve nitelikli örgütlenmesini zorunlu kılmaktadır. 4+4+4 tartışmalarının daha en başından ikinci dörtlük kısımda, yani ortaokul aşamasında açıköğretim sistemi uygulanmak istenmiştir. Getirilen eleştirilerden sonra açıköğretim modeli mevcut haline yani liseleri kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de 4+4+4 sistemini anlatırken “eğitimi esnekleştiriyoruz” diyerek, çocuklarımızın aldığı eğitimin niteliği bir tarafa bırakılarak sadece diploma almalarının zorunlu tutulmasının hedeflendiğini ifade etmiştir. Bugün yayınlanan genelgede bir taraftan 12 yıllık zorunlu eğitimden bahsedilirken diğer taraftan bu modelin işlemesi ve nitelikli bir eğitim hizmetinin örgütlenmesi için gerekli adımların atılmadığı açıkça ifade edilmektedir.
· İlköğretimi tamamlayan öğrencilere diploma verilmeyecek, 12 yıllık zorunlu eğitim sonunda ortaöğretim diploması verilecektir.
4+4+4 Yasa Teklifinin Gerekçeleri Unutuldu!
Çağdışı Bir Uygulama Olan Birleştirilmiş Sınıf, Taşımalı Eğitim Ve YİBO Uygulamasına Devam Ediliyor!
Eğitim hizmetinin niteliğini göz ardı eden genelgede, 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında acilen alınması istenen tedbirler, tabloyu daha iyi görmemizi olanaklı kılmaktadır. AKP’nin 4+4+4 şeklinde ifade edilen yasa teklifinin gerekçe kısmında YİBO’lar ve taşımalı eğitime dair, “okullaşma ve özellikle de kız çocuklarının eğitimi adına sorunlar” yarattığı ifade edilmiştir. Ayrıca, taşımalı sistemin çocuklarımız için eziyet haline geldiği ve YİBO’ların gayrı insani olduğu da belirtilmiştir. Ancak gerek 4+4+4 yasası gerekse MEB’in söz konusu genelgesi, bu tespitleri göz ardı etmiş ve bu sorunların çözümsüzlüğe terk edileceğinin sinyallerini vermiştir. Kaldı ki çağdışı olan bu uygulamaların genelgede yer alması dahi kabul edilebilir değildir.
· Yatılı ilköğretim bölge okullarının yatılı kısımlarında sadece ortaokul (5, 6, 7 ve 8. sınıf) öğrencileri yatılı olarak kalacaktır. İlkokul öğrencilerinin ise köy okullarında veya taşımalı olarak diğer ilkokullar ile yatılı ilköğretim bölge okullarında gündüzlü olarak öğrenimlerine devam etmeleri için gerekli tedbirler alınacaktır.
· İlgi Kanunla ilkokul 4 yıllık eğitim öğretim veren kurum olarak tanımlandığından, birleştirilmiş sınıf uygulamaları 1, 2, 3 ve 4. sınıfları kapsayacak şekilde uygulanacaktır.
Öğretmenlere Sürgün Yolu Mu Gözüküyor?
Genelgede ifade edilen bir başka unsur okulların bağımsız olarak düzenlemesidir. Bu durumda 4+4+4’ün alelacele yasalaştırıldığının bir ifadesidir. Hiçbir alt yapı hazırlığının olmadığı bu genelgeyle kabul edilmiştir. Şöyle ki,
· Fiziki şartların uygun olduğu durumlarda ilkokul, ortaokul ve lisenin bağımsız olarak düzenlenmesine öncelik verilecektir.
· Okulların fiziki ortamları, öğrencilerin gelişim özellikleri dikkate alınarak düzenlenecektir.
Bu ifadelerden anlaşılan, 4+4+4 sonrasında ilkokul ve ortaokul ayrımının öğretmenlere de adeta sürgün yolunu açacağıdır. Özellikle Ankara, İzmir, İstanbul gibi Büyükşehirlerdeki bir ilköğretim okulu, ortaokul haline getirilebilecek ya da bir ilköğretim okulu ilkokul haline getirilebilecektir. Bu durum bazı öğretmenlerin yer değiştirmesini beraberinde getirecek ve adeta sürgün halini alabilecektir.
“Gerekli Tedbirlerden” Kasıt Nedir?
· Aynı bina içerisinde ilkokul ile ortaokulun veya ortaokul ile lisenin birlikte bulunması durumunda, okul giriş çıkış kapıları ile bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacaktır.
· Şartların uygun olmaması durumunda aynı binada bulunan ilkokul ve ortaokul için ikili öğretim uygulaması yapılabilecektir. İkili öğretim yapan okullarda ortaokullar sabahçı, ilkokullar ise öğlenci olarak eğitim öğretim faaliyetlerini yürüteceklerdir.
· Çeşitli sebeplerle kapalı bulunan okulların ihtiyaç halinde yeniden kullanıma açılması için gerekli tedbirler alınacaktır.
Yukarıdaki ifadeler ile doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğunda olması gereken okullar, genelgenin muhatabı Valiliklerin sorumluluğuna bırakılmaktadır. Gerek ikili eğitimin sürdürülmesi, gerekse okulların fiziki durumlarının iyileştirilmesinde şartların uygunluğundan bahsedilerek çözüm üretilmesinin istenmesi plansızlığın ve ciddiyetsizliğin en açık ifadesidir.
Kaldı ki son maddede belirtilen ifade yeni skandalların doğmasına neden olabilecek niteliktedir. Öncelikle, “çeşitli sebeplerle” kapalı olan okulların hangi sebeplerden kapalı olduğu ve bugüne kadar bu okullarla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın ne yaptığı konusu aydınlatılmalıdır. Bu okulların yeniden eğitim hizmetine açılması için vurgulanan “gerekli tedbir”den kasıt nedir? Örneğin kapalı olan köy okullarının yeniden açılmasında, gerekli tedbirlerin içerisinde, kaynak yaratma ya da maliyetin finansmanı orada yaşayan insanlara devredilebilecek midir? İmece usulüyle gerekli tedbirlerin alınması sağlanabilecek midir? Bu sorular, artırılabilir. Ancak bilinmelidir ki okullarımızın yeniden açılmasındaki “gerekli tedbirler”, MEB’in görev alanında ve sorumluluğunda olmalıdır, Valiliklerin değil.
Ayrıca okul binalarının depreme dayanıklılık şartını taşımaması gibi birçok fiziki ve alt yapı eksikliği nedeniyle kapalı olması durumunda, hangi tedbirler alınarak bu binalar eğitim hizmetine açılacaktır? Eğer bugün gerekli işlemler yapılabiliyorsa neden bugüne kadar bu okulların atıl durumda bırakıldığı da sorulması gereken önemli bir sorudur.
Mevcut İlköğretim Okulları İmam Hatip Mi Olacak?
AKP’nin eğitimin kademelendirilmesinde ısrarcı olduğu konulardan birisi olan İmam Hatip Liselerinin ortaokul bölümlerinin de açılması konusu genelgenin içerisinde düzenlenmiş ve bu konuya öncelik verilmesi istenmiştir.
· İmam-hatip ortaokullarının bağımsız ortaokul olarak kurulmasına öncelik verilecek, bunun mümkün olmadığı durumlarda imam-hatip liseleri ile birlikte kurulabileceklerdir. Ancak bu durumda imam hatip ortaokulu öğrencileri ile imam hatip lisesi öğrencilerinin okul giriş çıkış kapıları ile bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacaktır.
Genelgenin bütününe yansımış olan soyut ifadeler ve hayata geçirilen uygulamalar birlikte düşünüldüğünde olayın vahameti artmaktadır. Örneğin Ankara Bahçelievler’deki Alparslan İlköğretim Okulu, İmam Hatip ortaokuluna dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Genelgedeki bu öncelik vurgusu ile kaç ilköğretim okulu İmam Hatip okuluna dönüştürülmek istenecektir? Bu ihtiyaç neye göre belirlenmektedir?
Öğretmenlerimizin, Çocuklarımızın Geleceğine Sahip Çıkmaya Devam Edeceğiz!
Eğitim Sen olarak 4+4+4 şeklinde ifade edilen düzenlemenin eğitimin niteliğini artırmak için değil, eğitim hizmetini şirketlere sunmak, çocuklarımızı işçileştirmek ve müfredatın daha fazla muhafazakarlaştırılmasını sağlamak amacıyla yapıldığını ifade etmiştik. 4+4+4 modelinin yasalaşmasını engellemek için tüm gayretimizle mücadele vermiş ve bu modelin tartışılmasını sağlamıştık. O gün eleştirilerimize kulaklarını tıkayanlar, mücadelemizi ve toplumun tepkisini görmek istemeyenler, şimdi alelacele çıkardıkları yasayı nasıl uygulayacaklarını düşünüyorlar. Bilinmelidir ki Eğitim Sen olarak eğitim sisteminin niteliğini artırmayan, eğitim hizmetini eşitlikçi, parasız, kamusal, bilimsel ve özgürlükçü biçimde örgütlemeyen bu modele karşı itirazlarımızı ve mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
alıntı