"Yüzlerce farklı fakülte var. Öncelikle tercih edilenlerin başında da eğitim fakülteleri gelir. Çünkü öğretmenlik bir idealdir. Ta ilkokulda karar verilmiştir. O heyecanla mezun olunmuştur..."
Refet Angın Hocamız vefat etti. Eğitim camiasının başı sağ olsun. 95 yaşındaydı. Ama eğitimde olup bitenleri en yakından izleyen isimlerden biriydi. Ne zaman eğitime zarar veren bir gelişme olsa, telefonla arar, neden yazmıyorsun diye adeta fırça çekerdi...
Mustafa Kemal’le yolları birkaç kez kesişti. Hatta onun direktifiyle tarih öğretmeni oldu. Ve bütün ömrünü eğitime adadı. Bazen “Hocam neden evlenmediniz?” diye sorulduğunda, benim milyonlarca çocuğum var derdi.
Çanakkale’de doğdu. Anadolu’yu adım adım gezdi. Ankara Deneme Lisesi müdürlüğünden Atatürk’ün 100. yıl Kutlamaları Koordinatörlüğü’ne kadar önemli görevlerde bulundu.
Bakan müşaviri olarak da son nefesine kadar eğitimin yorulmaz neferlerinden biriydi. Allah rahmet eylesin. Sevenlerine sabır versin...
Nereden nereye?..
Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmen olmak için can atılırdı. Çünkü o dönemin en kutsal mesleğiydi. Onlara çok önemli bir görev verilmişti; yeni cumhuriyeti onlar inşa edeceklerdi. Milletvekillerine yatacak yer, verilecek maaş bulunamazken bile her şeyin en iyisi öğretmenlere ayrılırdı...
Aradan yıllar geçti, bugünlere gelindi. Protokolün en üstünden en dibine indirildiler, maaşın en yükseğinden en düşüğüne mecbur bırakıldılar...
Refet Hoca, fırsat buldukça, her ortamda, öğretmenliğin nereden nerelere geldiğini anlatır, en çok da siyasilere kızardı. Niye diye sorduğumuzda da, “Öğretmenliği sıradanlaştırdılar, diğer meslekler ile öğretmenlik arasındaki farkı anlamadılar, görmediler, hak ettiği değeri vermediler” diye hayıflanırdı.
Anlattıklarını dinledikçe de hak vermemek olanaksızlaşırdı. Ki hak verenlerin en başında da başta bakanlar, başbakanlar olmak üzere siyasiler gelirdi...
Ama yine de bildiklerini okumaktan geri kalmazlardı...
Pişmanlık mesleği oldu
Yüzlerce farklı fakülte var. Öncelikle tercih edilenlerin başında da eğitim fakülteleri gelir. Çünkü öğretmenlik bir idealdir. Ta ilkokulda karar verilmiştir. O heyecanla mezun olunmuştur. Ve coşkuyla ilk tayinlerini beklemişlerdir. Ama öylesine saçma sapan bir sistem getirilmiştir ki, o heyecan, o coşku ve o idealizmi köreltmek hatta yok etmek için her şey yapılmıştır. Kimi ne faydası varsa!..
Dizilerlerden, magazin ve spor haberlerinden geçilmeyen medyada seslerini duyurabilmek onlar için zorun da ötesinde imkânsız hale geldi. Ve onlar da bu yüzden, bugün sokaklara taşmak zorunda kaldılar. Umarız artık bir gören, bir duyan olur.
Kendilerinden hemen her gün o kadar çok mail geliyor ki, en azından bizim onlara duyarsız kalmamız mümkün değil. Zaman zaman köşemizin ölçüsünde bunları sizlerle paylaşıyoruz. Paylaşmaya da devam edeceğiz. 3 Şubat’taki Genç Bakış’ta öğretmenlerimizin sorunlarına yönelik bir program yapacağız. En çarpıcı olan ne biliyor musunuz? Öğretmenler, dün olduğu gibi bugün de ülkeyi yönetenlerin umurunda değil!..
İşte yaşadıkları sıkıntılardan çarpıcı birkaç örnek:
“Ayda 500 lira maaş alıyorum. Ama maaş falan umurumda değil. Aslında gördüğüm manzara karşısında, ülkemizi emanet edeceğimiz çocukların durumunu gördükçe ürküyorum. Çalıştığım okulda matematik dersine mobilyacılık mezunu, Türkçe dersine sosyoloji mezunu giriyor. Elbette ücretli öğretmenlik yapıyorlar. Okulun kadrosunun çoğunluğu eğitim fakültesi mezunu olmayan ücretli öğretmenlerden oluşuyor. Sayın Bakan, açıklamalarında, ‘’ÖSS veya SBS’de sıfır alan öğrencilerin olduğu okullarda soruşturma yapılacak’’ diyor. Ne talihsiz bir açıklama. Şimdi bu durumda suç öğrencide mi, öğretmende mi, yoksa asil öğretmenler dururken ücretli öğretmenler çalıştıran Milli Eğitim Bakanlığı’nda mı?..”
“Hiç dershaneye gitmeden il ikincisi olarak anadolu öğretmen lisesine girdim ve bitirdim. Daha sonra yine dereceye girerek ‘Öğretmenliği’ seçtim. Mükâfat olarak da şu an 500 liraya çalışıyorum. Tabiri caizse devletin ücretli köleliğini yapıyorum. Gelecek yıl nerede çalışacağımı bilmiyorum. Okula bir öğretmen atansa işsiz kalacağım. Tek isteğim, Doğu’da bir köyde öğretmenlik yapmak...”
Özetin özeti: Öğretmenlere verdiğimiz değer, çocuklarınıza ve ülkemize verdiğiniz değerle eşdeğerdir. Aksini söylemek koca bir yalan olur.
ABBASGÜÇLÜ