OECD Eğitim Direktörlüğü Eğitim Politikaları ve Uygulamaları Birimi Başkanı Richard Yelland, OECD’de eğitime en az harcama yapan ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunu söyledi.
Okul öncesi eğitimin önemine değinen Başkan Yelland, “Türkiye’de daha çok çocuğa okul öncesi eğitim imkanı sağlanmalı. Okul öncesi eğitim bir opsiyon olmamalı. Bu öğrenmenin temelidir” diyor.
OECD eğitim raporlarında en üst sıralarda yer alan ülkelerin özellikleri neler?
Raporlarda en üst sıralarda yer alan ülkelerin temel ortak noktaları bir eğitim sistemine sahip olmaları. Eğitimde ortak amaç ve hedefler yer almalı ve bunlar empoze edilmemeli. Eğitimin, devletin, öğretmenlerin, ailelerin, velilerin, herkesin; ortak toplum ve tüm paydaşların ortak hedefi olması gerekir. Herkesin dahil olduğu ortak bir vizyon şart. Bunun biraz idealist bir yanıt olduğunun farkındayım. Sanırım anahtar cevap; tek bir şeye odaklanmak. Bu odak kaliteli eğitim vermek, mesleğe kaliteli öğretmenler yetiştirmek, onlara sahip çıkmak ve gelişimlerini sağlamak olmalı. Mesleğin çekiciliğiyle alakalı bir durum. Yalnızca maaşı değil, aynı zamanda ek şartları ve emeklilik şartlarını da kastediyorum. Çünkü iyi öğretmenler olmadan iyi bir eğitim sistemi olmaz. Diğer önemli şey ise; bu ülkelerin hesap verebilirlik, ölçümleme ve raporlama kültürlerinin oluşu. Bunlar gösterilen performansı anlamak ve gelişimi desteklemek için gereklidir. Cezalandırmak veya suçlamak için değil. Biz buna yapıcı değerlendirme diyoruz.
Türkiye’nin OECD’de eğitim alanında durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Eğitime yapılan yatırımlar konusunda Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunun basit bir yanıt yok aslında. Türkiye gelişiyor. Ülkenizin harcamaları ile ilgili veriler için en iyi kaynak OECD’nin Education At A Glance raporudur. Herkese bu rapora göz atmasını öneriyorum. Rapora göre Türkiye’nin, gayri safi milli hasıla ve eğitime kişi başı yapılan harcama bakımından eğitime en az harcama yapan ülkeler arasında olduğunu göreceksiniz. Ancak elbette önemli olan harcanan parayı doğru yere ve iyi harcamak. Ülkeler birçok değişik girişime harcamada bulunuyor. Bu harcamaların kimisi Dünya Bankası’ndan alınan fonlarla, kimisi de başka alanlardan fonlarla yapılıyor. Ancak bu çoğu zaman parayı akıllıca harcadığınız anlamına gelmiyor. Her 3 yılda bir yapılan PISA araştırmalarına baktığınız zaman Türkiye’nin matematikte oldukça hızlı bir şekilde gelişme kaydettiğinizi görebilirsiniz. Ülkeniz hala OECD ortalamasının altında ancak matematik ve fen alanlarında yükseliş gösteriyor. Bu iyi bir gelişme.
Türkiye’de son yıllarda meydana gelen eğitim değişikliklerini olumlu ve olumsuz yönleri neler?
Eğitimin nasıl işlediğini bilmiyorsanız hiçbir zaman geliştiremezsiniz. Farklı parçalarla oynarsınız ancak bu parçaların birbiri ile ilişkisini görmeniz gerekir. Türkiye’nin birçok OECD ülkesinden farklılık gösterdiği bir alan da çok merkezi bir yönetime sahip olmasıdır. Belli bir derecede otonomi vermenin daha iyi performanslara neden olduğunu görüyoruz. Bu tabii ki istediğini yapabilme özgürlüğü değil. Eğitimin bireysel öğrenene odaklanması gerekir. Yani eğitim politikası bireysel olarak okullara, öğretmenlere odaklanmalı. Böylece bütün sistem gelişir. İyi işleyen bir sistem genellikle herkesin başarma şansının olduğu, herkes için kaliteli eğitim olanaklarının sağlandığı sistemdir.
Singapur’da eğitim kalitesi yüksek
En iyi eğitim sistemi sizde hangi ülkede uygulanıyor ve en önemli özelliği nedir?
En iyi sisteme sahip tek bir ülke söylemek mümkün değil. PISA raporlarına göre Finlandiya eğitim kalitesi yüksek bir ülke. Finlandiya’da eğitime işbirlikçi bir yaklaşım var. Öğretmenlik mesleği çok güçlü. Yüksek maaşlı, öğrencilere iyi rehberlik edebilen ve iyi eğitimli öğretmenler bulunuyor. Singapur da eğitim kalitesi yüksek olan ülkelerden biri. Okul liderliği alanında başarı göstermiş. Beceri, eğitim, meslek edinme ve toplumun ihtiyaçları arasındaki ilişkiye baktığımızda bir beceri stratejisine ihtiyaç olduğunu görürsünüz. Singapur bu alanda da başarılı bir ülke. Japonya da bazı raporlarımızda övdüğümüz ülkelerden biri. Okulla ev arasındaki iletişim alanında çok güçlüler. Okul, evden ayrı bir yer olarak görülmüyor. Ev ile okul arasında bir işbirliği mevcut. Ayrıca iddialı ve yüksek standartlar koymada da Japonya çok başarılı. Bunlar sadece birkaç örnek.
Dünyadaki gelişmelerle birlikte eğitim hangi ortamlarda yapılmalı?
Öncelikle öğrenme ortamının güvenli olması ve öğrenmeye yardımcı ve teşvik edici özellikte olması gerekiyor. Eğitimsel açıdan çevre dostu olmalı. Örneğin kaloriferlerin yandığı bir okuldaysanız ve pencereler açıksa, öğrencinin o dersten öğrendiği “bu okul parayı boşa harcıyor” olmalı. Çünkü okulun kendisi aslında üçüncü bir öğretmen. Okul, öğretmenler için bir çalışma mekanıdır da aynı zamanda. Bölünmeden işlerini yapabilecekleri ortamlar sağlanmalı. Eğitimler 30 kişilik gruplar halinde yapılmak zorunda değil. Bazen daha küçük gruplar bazen de daha büyük gruplar olabilir. Bir de basitçe yeniden düzenlenme olanağının olması iyi olabilir. Biliyoruz ki okul yapmak pahalı bir şey. Örneğin yeni doğan çocukların çok olduğu bir bölgede, ilkokula ihtiyacınız olabilir. Birkaç sene sonra liseye ihtiyaç olabilir. Örneğin ilkokullar daha sonra konuta, liseler de ofis yapılarına çevrilebiliyor. Bu demek olmuyor ki her yapı başka bir şeye uyarlanabilmeli. Alternatif kullanım şekillerinin de düşünülmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Türkiye genç nüfusa sahip. Üst sıralarda olmak için eğitimde akademik ve mesleki olarak nasıl yönlendirilmesi gerekir?
Türkiye için yapılması gereken şeylerden biri, daha çok çocuğa okul öncesi eğitim imkanı sağlamak. Okul öncesi eğitim bir opsiyon olmamalı. Bu öğrenmenin temelidir. Beynin hayat boyu gelişim göstermesine rağmen, öğrenmenin en hızlı olduğu belli dönemler vardır. Ekonominin ihtiyaçlarına bakarsak, birçok OECD ülkesi ile karşılaştırıldığında Türkiye genç bir nüfusa sahip. Genç nüfus toplum için bir hazinedir. Önemli olan eğitim sistemi tarafından üretilenlerin, ekonominin gerekliliklerine göre sistem tarafından adapte edilmesi. Bunun da düzenli olarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor.
OECD Bir Bakışta Eğitim 2013 (Education at a Glance 2013 )” Rapuru’ndan
* Türkiye’de öğretmen öğrenci oranları ve sınıf büyüklüklerine bakıldığında ilkokulda OECD ortalamasının üzerinde sınıf mevcutlarına sahip. Ortalama 2000’de 30 iken 2011’de 25’in biraz üzerinde.
* Türkiye’de ilköğretim ve üst orta öğretim maaşları OECD ortalaması altında. Türkiye’de 15 yıl iş tecrübesine sahip ilkokul öğretmeni 25.189 dolar kazanıyor.
* Temel hizmetler için yapılan eğitim harcamaları Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’da (GSYİH) 2001’de yüzde 1.8 iken 2010’da üniversite öncesi (yüksek okulu ve altı olan ilk ve orta dereceli okullarda) eğitimde yüzde 2.5 oldu. OECD ülkelerinde ise genel ortalama yüzde 4 civarında (3.9). Türkiye GSYİH’nin yüzde 3’den azını eğitime harcıyor.
* Türkiye okul öncesi eğitime GSYİH’nın yüzde 0,1 veya daha azını harcıyor. Bu oran OECD ortalamasının altında son sıralarda yer alıyor.
* 2010’daki alım gücü paritesine göre hesaplanan, eğitim harcamaları miktarlarında, Türkiye son sırada yer alıyor.
Hürriyet