Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un 12 Yıllık Kesintili Zorunlu Eğitim ile ilgili yaptığı basın açıklamasıdır
ZORUNLU EĞİTİM OKUL ÖNCESİ İLE BİRLİKTE 13 YIL OLMALIDIR, 1+5+3+4 ŞEKLİNDE UYGULANMALIDIR
Şu anda ülkemizde 8 yıllık “kesintisiz” zorunlu eğitim yerine 12 yıllık “kesintili” zorunlu eğitim getiren yasa teklifi tartışılmaktadır. Bu teklifi birçok açıdan değerlendirmek gerekmektedir.
Zorunlu eğitimin 8 yıldan, 12 yıla çıkarılması olumlu bir gelişmedir. Zorunlu eğitim süresinin artırılması, çağ nüfusun tamamının okullu olması ve eğitimini sürdürmesi açısından son derece önemlidir. Ancak, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması yeterli değildir. Zorunlu eğitim okul öncesi ile birlikte 13 yıl olmalıdır. Yasa teklifinde fiziki alt yapının yetersiz olması gerekçesiyle okul öncesinin kapsam dışı bırakılması büyük bir hatadır. Bilindiği gibi zaten Milli Eğitim Bakanlığı 71 ilde okul öncesini zorunlu hale getirmişti. Bu aşamada, bundan geri adım atılması Milli Eğitim Bakanlığı’nın havlu attığı ve AKP iktidarının okul öncesi eğitimde başarısızlığını kabullendiği anlamına gelecektir. Okul öncesi eğitimin önemini kavrayamayan, on yıllık iktidarı süresince bu konuda fiziki alt yapıyı sağlamak için elinden geleni yapmak yerine, kolay yolu seçerek okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamından çıkaran zihniyeti kabul etmek mümkün değildir. Okullarda alt yapı yetersizliğinden yakınmak yerine ya da okul öncesinin zorunlu olmasından vazgeçmek yerine çözüm üretmek, gücü ve mali imkânları elinde bulunduran iktidarın asli görevidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Strateji Raporunda, 2013 yılında okul öncesi eğitimin 81 ilde zorunlu olacağı, hatta yabancı dil eğitiminin okul öncesinden başlatılacağı ifade edilmektedir. Hal böyleyken, bu teklif Milli Eğitim Bakanlığı’na sorulmadan mı hazırlanmıştır? Yoksa Bakanlık okul öncesi eğitimin zorunlu olmasından vaz mı geçmiştir? Bu soruların cevabı verilmelidir.
Öte yandan Avrupa Birliği ülkelerinde okul öncesi eğitime büyük öneme sahiptir. Zorunlu eğitim yılı ortalaması OECD ülkelerinde 13 iken, Türkiye’de 8 yıldır. 2009 itibariyle Türkiye’de 5-14 yaş arası okullaşma oranı yüzde 91.3’tür. Oysa bu alanda OECD ortalaması yüzde 98.6 düzeyindedir. İlköğretim öncesi okullaşma oranı Fransa, İngiltere, İtalya’da, Belçika’da, İspanya’da, Hollanda’da yüzde 100’dür. Bu rakamlar ışığında, okul öncesi eğitimde AB ülkelerinin standardını yakalamak için çaba göstermesi gerekenlerin, mevcut durumu daha da geriye götürecek uygulamalar içine girmesi son derece sakıncalıdır.
Türk Eğitim-Sen olarak, zorunlu eğitimin kesintili olmasına karşı değiliz. Ancak bu model 4+4+4 şeklinde değil; 1+5+3+4 şeklinde olmalıdır. Çünkü; 4+4+4 şeklindeki model binlerce sınıf öğretmenini norm fazlası durumuna düşürecektir. Sınıf öğretmenleri norm fazlası duruma düşerken, bunun karşılığında binlerce branş öğretmeni ihtiyacı doğacaktır. Resmi rakamlara göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın şu anda 126 bin öğretmen açığı vardır. 4+4+4 şeklindeki model öğretmen ihtiyacını daha da artıracak ve okullar öğretmensiz kalacak, Bakanlık öğretmen açığını ücretli öğretmen istihdamına ağırlık vererek gidermeye çalışacaktır. Bu da okullarda eğitim-öğretimin kalitesinin düşmesi, verimin azalması, öğrencilerimizin d&uu ml;nya yarışında çok gerilerde kalmasına neden olacaktır. 4+4+4 şeklinde kademeli bir sistemi getirenler, birinci ve ikinci kademe 4 yılı pedagojik açıdan değerlendirmişler midir? Ülkemizin 5 yıllık ilkokul eğitimi üzerine bunca tecrübesi varken; birinci kademe eğitiminin 1 yıl azaltılarak 4 yıla düşürülmesi, 2. kademe eğitiminin 3 yıldan 4 yıla çıkarılması izaha muhtaç bir durumdur.
KESİNTİLİ EĞİTİM ÖĞRENCİLERİ MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİME YÖNLENDİRMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ ANCAK 4’ÜNCÜ SINIFTAN SONRA AÇIK ÖĞRETİME KARŞIYIZ
Kesintili eğitim öğrencilerin mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesi açısından olumlu sonuçlar doğurabilecektir. Çünkü ülkemizde mesleki eğitime gereken önem verilmemekte, mesleki eğitim son sıralarda yer almaktadır. Öğrencilerin mesleki anlamda istediği okula gidebilmesi olumlu bir yaklaşımdır. Ancak ilköğretim 4’üncü sınıftan sonra öğrencilerin eğitimlerine açık öğretim yoluyla devam edebilmesine yönelik bir düzenleme yapılmasına kesinlikle karşıyız.
ÇOCUKLARIN OKUL HAVASINI SOLUMASI, EĞİTİMLERİNİ ÖĞRETMENLERİN GÖZETİMİNDE SÜRDÜRMESİ, KIZ ÇOCUKLARININ OKULA GÖNDERİLMESİ ÇOK ÖNEMLİDİR. NE YAZIK Kİ BU TEKLİFLE ÇOCUK GELİNLERİN SAYISI ARTACAK, ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE MEŞRU ZEMİN KAZANDIRILACAKTIR
Bu düzenleme kız öğrencileri okula gitmesi önünde büyük bir engel olacaktır. Bilindiği gibi bazı bölgelerde aileler çocuklarını okula göndermemek için elinden geleni yapmaktadır. Çocuklarını okutmak yerine tarlada çalıştırmak ya da evlendirmek onlar için en büyük seçenektir. Bu durumda kız çocuklarının okula gönderilmesi için bugüne kadar yapılan kampanyaların hiçbir anlamı kalmayacaktır. Bu düzenleme hayata geçirildiğinde; çocuk gelinlerin sayısı hızla artacak, çocuk işçiliği dolaylı olarak meşru bir zemine kavuşmuş olacak ve en önemlisi özellikle kız çocukları eve hapsedilecektir. Ayrıca bu düzenleme kız çocuklarını hayattan koparmak anlamına da gelmekt edir. Bir yandan kadınların çalışma hayatında yer almasını isterken, diğer yandan böyle bir düzenlemenin yapılması tezat oluşturmaktadır.
Diğer yandan eğitim-öğretim okulda yapılır. Eğitim öğretimi sadece ders kitaplarından ibaret görmek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Öğrencilerin okul havasını soluması, arkadaşları ile birlikte olması, eğitimini yüz yüze ve öğretmenlerinin gözetiminde sürdürmesi, sosyalleşebileceği bir ortama sahip olması gibi unsurlarla birlikte eğitim öğretimi değerlendirmek gereklidir. Bundan dolayı okulda eğitim şarttır. Zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımız için açık öğretim, ancak, sağlık durumu müsait olmayan ve çalışmak için başka bölgelere giden geçici tarım işçisi ailelerin çocukları için uygulanabilir. Bunun dışındaki tüm çağ nüfusunun okula mutlaka gitmesi sağlanmalıdır. Şayet uygulama teklif edildiği şekilde hayata geçirilirse ülkemizde okullaşma oranları yüzde 100’e ulaşamayacağı gibi daha da geriye gidecek ve eğitimsiz bir nesil yetişecektir. BÖYLE MANTIK DIŞI BİR UYGULAMANIN HAYATA GEÇİRİLMESİ, EĞİTİMİN TEMELİNE DİNAMİT KONULMASI İLE EŞDEĞERDİR.
Ayrıca belirtmek isteriz ki, teklifte katsayı eşitleme düzenlemesi ve meslek liseleriyle düz liseler arasındaki katsayı farkının kaldırılmasını büyük bir memnuniyetle karşılamaktayız. Yıllardır hiçbir bilimsel ve pedagojik yönü olmayan katsayı zulmünün kaldırılması, meslek lisesi öğrencilerimizi rahatlatacak ve onların da üniversiteli olabilmesi için eşit koşullarda yarışmasını sağlayacaktır.
Görüşlerimiz doğrultusunda yasa teklifinin yeniden gözden geçirilmesi ülkemizin eğitim geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.