Batı Nil Ateşi'nin görüldüğü yerde herkes risk altında bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı eski Bilim Kurulu üyesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, Batı Nil Ateşi hastalığının sık görüldüğü bölgelerde herkesin risk altında bulunduğunu ancak 50 yaş ve üzerindeki kişilerde hastalığın daha ağır seyrettiğini, bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde de ağır hastalık riskinin daha yüksek görüldüğünü söyledi.
Prof. Dr. Usluer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Batı Nil Ateşi virüsünün sıklıkla Afrika, Batı Asya ve Orta Doğu da bulunduğunu , özellikle batı yarı kürede daha sık görülen bir enfeksiyon hastalığı olduğunu ve halen Yunanistan'ın kuzeyi, Fas ve Cezayir'i içine alan bir salgından söz edildiğini anlattı.
Virüsün insanları, kuşları, sinekleri, atları ve diğer bazı memelileri enfekte edebildiğini belirten Prof. Dr. Usluer, şöyle konuştu:
''Batı Nil Ateşi virüsünü taşıyan sinekler Culex cinsi sinekler olup, insanlara bu sineklerin ısırması sonucunda bulaşmaktadır. Hastalık enfekte sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşmaktadır. Sinekler virüsü hasta kuşları ısırdıklarında almaktadırlar. Özellikle yaz aylarının sonunda ve sonbahar başlangıcında daha sık görülmektedir. Ancak endemik bölgelerde bu virüse ve oluşturduğa hastalığa yıl boyunca rastlanabilir. Kan transfüzyonu ve organ transplantasyonuyla da hasta kişilerden bulaşabileceği görülmüştür. Gebelik sırasında anneden bebeğe geçebildiğini gösteren bir olgu bildirimi bulunmaktadır. Hasta annelerde anne sütüyle de bebeğe geçebilmektedir. Hastane personeline ise delici kesici aletlerle yaralanma yada hastaların kanlarıyla temas sonucunda bulaşabilmektedir. Kişiden kişiye geçişi yoktur. Yani dokunmak yada öpüşmekle bulaşmamaktadır. Hastalığın sık görüldüğü bölgelerde herkes risk altında bulunmaktadır. Ancak 50 yaşın üzerindeki kişilerde daha ağır seyretmektedir. Bunun yanı sıra çeşitli nedenlerle bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde de ağır hastalık riski daha yüksek görülmektedir.''
Prof. Dr. Usluer, kuluçka süresi genellikle 2-15 gün arasında değiştiğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
''Virüsle karşılaşan kişilerin yüzde 20'sinde Batı Nil Ateşi hastalığı gelişir. Hastalık birkaç gün içinde iyileşebileceği gibi haftalarca da devam edebilir. Virüsün esas yerleşim yeri sinir sistemi olup, ağır olgularda nöro invaziv hastalık gelişmektedir. Bu virüsün oluşturduğu klinik tablolar arasında Batı Nil ensefaliti, Batı Nil menenjiti veya Batı Nil meningoensefaliti en önemlileri olarak sayılabilir. Ateş, baş ağrısı, yorgunluk, yaygın ağrılar ile bazen görülen vücut döküntüleri ve lenf bezlerinde şişme hastalığın başlıca bulgularıdır. Hastalığın özgül tedavisi yoktur. Hastaların hastaneye yatırılarak izlenmeleri, sıvı desteğinin sağlanması, solunum desteği ve ikincil enfeksiyonların önlenmesi esastır. Bu hastalıkta korunma yöntemleri daha öncelikli olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşısı bulunmamaktadır.''
Hastalıkla savaşta esas olanın sivrisinekle mücadele olduğunu belirten Prof. Dr. Usluer, ''Sinek ısırmalarına karşı vücudun açıkta kalan kısımlarına sinek kovucu sıvılar sürülmeli, salgın durumunda yada endemik bölgelere gidildiğinde uzun kollu ve uzun paçalı giysiler ile vücut azami örtülü duruma getirilmeli, sineklerin en fazla ısırma zamanı olan akşam saatlerinde dışarı çıkılmamalı'' önerilerinde bulundu.[/B]
memurlar.net