Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''Okullaşma oranında, ilköğretimde yüzde 100, ortaöğretimde ise yüzde 90'ın üzerine çıkmak istiyoruz'' dedi.
Dinçer, Afyonkarahisar'daki Korel Otel'de ''Milli Eğitimin Sorunları'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada, 2010-2011 yılları arasında ilköğretimde okul başına düşen öğrenci sayısının ülke genelinde 322, ortaöğretimde 428, genel ortaöğretimde 519, mesleki ve teknik öğretimde 355 olduğunu belirterek, Afyonkarahisar'ın, okul başına düşen öğrenci sayılarında çok iyi bir statü yakaladığını kaydetti.
Dinçer, şöyle konuştu:
''Okullaşma oranında ilköğretimde yüzde 100, ortaöğretimde ise yüzde 90'ın üzerine çıkmak istiyoruz. Ortaöğretim içerisinde meslek ve teknik liselerinin payını da yüzde 50-55'in üzerine çıkartmaya çaba sarf ediyoruz. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde ciddi ihtiyaçlar var. Derslik sayısı itibariyle Cumhuriyet tarihi boyunca 2002 yılına kadar toplam yapılan derslik sayısı 334 bin civarında. 2003 yılından bugüne kadar yapılan derslik sayısı ise 163 bin civarında. Türkiye çapında halen 163 bin dersliğe ihtiyacımız var. Okullaşma oranında ciddi mesafeler katedildi. İlköğretimde okullaşma oranı yüzde 91, 92'lerdeyken yüzde 99'a yaklaştık. Ortaöğretimde yüzde 35, 38'lerdeyken şu anda yüzde 67, 68'lere ulaştık. Yükseköğretime yüzde 18'lerdeki okullaşma oranı aşağı yukarı yüzde 35'lere çıktı. Bütün bunlara rağmen evrensel standartlara gelmek istiyorsak yapılması gereken işler var.''
-''Eğitime bir bütün olarak bakmalıyız''-
Dinçer, bu altyapının tamamını Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden karşılama imkanına sahip olamadıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
''Bunu karşılamak için özellikle yeni kanun hükümündeki kararnamede birtakım değişiklikler yaptık. Bunun bir tanesi okul binalarının kiralanmasıyla ilgili yöntemdir. Herhangi bir iş adamı bizim ihtiyacımız olduğu yerlere yeni bir okul binası yapmadan önce protokol yaparak, bizimle anlaşarak ve kendisi bulduğu arazi üzerine okul binası yaparak, bize uzun süre kiralama imkanına kavuşacak. Bir başka husus da sadece okulun fiziki binaların karşılanması değil, aynı zamandan okulun diğer hizmetlerinin de karşılandığı kamu-özel ortaklığı sistemini uygulamaya koymaya başlamamızdır. Herhangi bir sermaye sahibi ihtiyaç duyduğumuz yerlerde belki birçok okulu birden inşa ederek, sadece okulu inşa ederek değil, aynı zamanda iç donanımı sağlayarak, boyasını badanasını yaparak, temizlik ve güvenlik hizmetini sunarak, spor tesislerini yaparak, aynı zamanda belki kantini de işleterek topyekun bir okulun eğitim için ihtiyaç duyulan bütün hizmetleri dahil ederek bizimle işbirliği yapmasıdır.''
''Eğitime, fiziki ortam dışında eğitimin niteliği perspektifinden de bakmak gerekiyor'' diye konuşan Dinçer, şunları kaydetti:
''Altyapısını çözmüş iller veya ilçeler ulusal düzeydeki performansıyla ilgili hak ettiği konumda durmuyorsa orada eğitimin niteliğiyle ve oradaki yöneticilerin konuya bakışıyla ilgili bir sorun var demektir. Eğitime bir bütün olarak bakarak 'çocuklarımız başarısı artırmak için nasıl daha fazla tedbir almalıyız' yaklaşımına yönelmeliyiz. 'Ulusal ve uluslararası sınavlarda nasıl daha iyi başarı elde edebiliriz' sorusu araştırılmalıdır. Eğitimi sadece dersliklerde elde edeceğimiz bilgiden, öğrenmeyi sadece öğretmenin bize aktaracağı bilgiden ibaret görmemek gerekir.''
Anadolu Ajansı